Hayata Evet Demek!
Kelebek etkisi olarak tanımlanan, her şeyin birbirini tetiklediğini, etkilediğini öne süren tezin kötü olaylara sebep olacağı örneğini 2004 yılında aynı adlı filmde izlemiştik. Bu kez kocaman evetlerle hayatımızın değişebileceğine dair bir film var karşımızda; “Bay Evet” Jim Carrey’nin de yeniden ait olduğu yere dönüşü müjdesiyle üstelik. Ne de olsa Carrey ciddi rollerle o elastiki yüzünü saklamıştı bizlerden.
s
Beklendiği gibi altı boş çıkmayan, temelleri sağlam oluşturulmuş bir felsefe üzerine kurulu bir filmde, kahramanımız Carl Allen hayatını hayırlarla geçiren asosyal bir adam. Ev - İş arası mekik dokumalar sırasında arkadaş grubuyla dışarı çıkmaktan bile aciz, evinde televizyonun karşısına kurulan, tek tip bir hayat süren sıradan bir adam. Klişe olarak elbette, durumuna direkt etki eden bir boşanmada yaşamış. Bu boşanma sonrası iyice “hayır”cı birine dönüşmüş. Hem de ev-iş fark etmeksizin bolca hayırlı, her teklifi reddeden bir hayat sürüyor.
Tam da bu noktada, eski bir arkadaşı ile karşılaşmak hayatını değiştiriyor. Sıradan bir Amerikan vatandaşı prototipine kurtuluş müjdesi de böylece veriliyor. Her şeye evet de, hayatın güzelleşsin, önüne bolca fırsat çıksın, hayattan zevk al…
Eldeki malzeme aslında bir sürü durum komedisi üretebilmek için son derece uygun. Düsturu uygulamaya başladığı andan itibaren hayatı değişime uğrayan Carl’ın kısa sürede bir kız arkadaşı oluyor, işinde yükseliyor, herkes tarafından sevgi ve saygı görüyor. Tuhaftır, Recep İvedik 2’de babaannenin istekleri de bunlardı…
Tüm bu kayıtsız şartsız evet deme hali yaşlı komşu ile geçen dakikalar haricinde, daha çok kendini iyi hissetme filmi tadında geçiyor. Bir de malzemenin Farelly’lerin elinde olduğunu düşünsenize. Her türden garip karakter Carl’ın karşısına çıkar bolca bel altı esprinin suyunu çıkaran olaylar gelişirdi.
Karakterler yeterince iyi tanıtılınca, öyküye tuhaf İranlı kadınlarda giriveriyor bir anda. Uzun zamandır Amerikan sineması Ortadoğu kadınını kulaktan dolma bilgileriyle bu şekilde resmediyor, haliyle durumu bilen bizler için saçmalıktan ibaret olarak kalsa da muhtemelen okyanusun diğer yanında öyle değil. Carrey ile kimyası tutan Zoey Deschannel devreye iyi giriyor da fazla uzun sürmüyor bu saçma durum. İkilinin tutan kimyası sayesinde çatlak aşıklar filmine dönüşen “Bay Evet” daha da cazip ve takip edilebilir hale gelip, tempo kazanıyor.
Ortalığı kasıp kavuran Danny Wallace kitabının, üç kişilik senarist grubu tarafından uyarlandığı filmin yönetmen koltuğunda Peyton Reed oturuyor. Reed’i amigo filmleri fenomeni olan “Bring it on” ve 60’lı yıllarda geçen şirin romantik komedi “Down with Love” ve aynı evi paylaşan ayrılmış çift komedisi “The Break-Up”tan hatırlamak mümkün. Reed Bay Evet’de de kimyası tutan çiftlere yer vermiş oluyor. Jim Carrey’nin yeniden komediye dönüşü sevindirici iken, Deschanel’de yükselişine devam ediyor. Sempatik yüzü ve mavi gözleriyle perdeye uygun düşen hiperaktif ve farklı kadın kontenjanının en gözde adaylarından biri olduğunu da bir kez daha hatırlatıyor.
Her şeye evet demenin erdemlerinin bolca övülmesi sonrası, tüm her şey tatlıya çözümlenip tatlıya bağlanıyor, herkes setten mutlu ayrılıyor muhtemelen. Ya izleyiciye kalan… İki binli yılların karşılıklı güven problemi getirdiği ortamda her şey sadece bir ütopyadan ibaret olarak kalakalıyor elbette. Hepsi bu… Özgür iradenin halen popüler olduğu da unutulmaması gerek elbette ama her şeye evet demek mi, boşverin kalsın…
Yorum Gönder