♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Hush / Kapan

Yolda Tek Başına

İngilizlerin; Spielberg filmi “Duel” başta olmakta üzere, “The Vanishing”, “Road Kill” gibi yolda geçen Amerikan gerilimlerine bakıp da neden bizim böyle filmimiz yok sorusuna cevaben giriştikleri proje sonunda ete kemiğe bürünmüş durumda. İngiliz sinemasında yol gerilimi yok ama olması lazımmıydı o da tartışılır ama asıl sorulması gereken artık bir yol gerilimleri var mı yok mu??
90’lar boyunca BBC’de kendi programını yapan bir DJ Mark Tonderai sinemaya da ilk filmiyle geçiş yapmış. Orta karar komedi “Dog Eat Dog”a hem senaryo, hem de oyunculuk katkısını saymazsak ilk sinema deneyimi de diyebiliriz aslında. Hem senaryosunu yazdığı, hem yönettiği “Hush” ile verdiği söyleşilerde dipnotlar bolca ortaya çıkıyor. Gerilim filmlerine devam edeceğini belirten Tonderai, koyu bir Hitchcock fanatiği olduğunu vurguluyor her fırsatta.
Bir yol gerilimi amaçlanarak yola çıkılsa da, Tonderai filmin sınıflandırmasını genişletiyor. Hem bir insan doğası filmi, hem bir aşk filmi… Üstelik yönetmene göre bunlara ek olarak sosyal bir yapısı da var. Ana karakterin kaybetmek üzere olduğu sevgilisinin peşinden gidişi ile bir adamın kazanma mücadelesini sessiz bir şekilde az diyalogla anlatıyor Kapan.
Tonderai’nin anlatımı filmiyle ilgili düşünceleriyle izleyicinin fikri ne kadar örtüşüyor sorusuna verilecek yanıt ise aslında daha filmi izlemeden bile belli… “O kadar abartılı değil” Kapan iyi bir gerilim yaratmış olabilir ama yönetmenin dediği kadar abartılacak bir yapı içermiyor. Ne sosyal bir mesajı var ne de bir aşk filmi. Hadi iki konu da mevcut desek, ilk anda akla gelecek şeyler olmadığı hayli açık.
Yol gerilimlerinin klasik yapısının aynen korunduğu film, iki gencin yolda ufaktan tartışmalarıyla hareketleniyor. Beth’in vicdan azabı, aldatması Zakes’in kaybedişinin habercisi. Ama onları geçen bir kamyonun arkasında bir saniyeliğine geçen bir görüntü, adeta bir flaş patlaması sonrası her şey değişiyor. Kamyonun açılan arka kapağından Zakes’in gördüğü kafeste bir kadın olduğu. Sonrası bildik takip. Elbette finaline kadar her şeyi bildik kapıya çıkıyor.
Kapan, insanın en ilkel korkusunu kullanarak prim yapmaya çalışıyor. Bunu da filme iyi yediriyor doğrusu. İyi bir yönetimle bocalamıyor, bildik olsa bile tökezlemiyor, gerilimi düşürmüyor. Bunda oldukça başarılı Görüntü Yönetmenliğinin de payı büyük. İlk anlarda video klip estetiği kullanılırken, ilerleyen anlarda kapana kısılmışlığın yansıtıldığı açılar ve planlar devreye girerek filmi büyünlüyor.
Girilen Kedi-Fare oyununda istenen kanın verilmesi belki bir parça fazla demek lazım. Birkaç sahnede gereksiz biçimde ölümler belki ritmi yukarıya çekme görevini üstleniyor ama filmin genel sessizliğine pek uymuyor sanki.Psikopat Kamyon şöförünün her zamanki gibi gösterilmediği, finalinin de devamı gelecek hissiyle yapıldığı “Kapan” iyi açılan, iyi hesaplandığı belli olan ama bir türlü gerilimini beklenen seviyeye yükseltemeyen orta karar bir gerilim olarak kalıyor. Yine de yaz dönemi için baştan sona sıkılmadan izlenebilir olması en iyi tarafı sayılmalı…

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template