Teknoloji daha ne kadar ilerleyebilir?... İlerledikçe insana dair neler değişebilir?... Ya insan beynindeki gizem çözülürde, dilendiği gibi oynanırsa… Bir uzay çağı gerçeği yaşanır hale gelirse… İnsanın hafızası ve karakteriyle oynanabilirse… Bu silinen yeni insana sürekli farklı kimlikler ve görevler yüklenebilirse… Hepsinin yapılabildiği, bolca deneğin olduğu bir yer ya çoktan var olduysa… Ve bu kimlikleri kiralıyorsa… Tüm bu soruların ve varsayımların müsebbibi bir dizimiz daha oldu… “Dollhouse”…
Zamanında fantastik diziler konusundaki kuraklığa kendince yaratısıyla son vermiş bir isim Joss Whedon’un her şeyin arkasında olması ise merak sebebi unsurlardan. Whedon deyip geçmekse pek kolay değil. Roseanne dizisinin yazar kadrosu ile girdiği televizyon dizileri dünyasına şimdiden üç klasiği yerleştirmiş bir isim söz konusu. 6 sezon süren ve hala tekrarları ile çizgi romanı ile devam eden bir fenomen olan “Buffy the Vampire Slayer” ile dizideki karakterden doğan o da 5 sezon süren “Angel” ile altın zamanlarını yaşayan Whedon, biraz şanssız dönem yaşadığı “Firefly” dizisini ise “Serenity” adlı filmle finalleyebilmişti. Özellikle Firefly döneminde dizilerini takip eden fanatiklerinin varlığı çok daha belirgin olmuş, onların baskısıyla film çevrilmişti.
Whedon’un yarattığı yeni dizi “Dollhouse” bir Cuma gecesi premiyerini yaptı ve düşük sayılabilecek bir reyting ile sezonunu başlattı. Daha ilginci ise daha dizi yayınlanmadan Whedon fanatiklerinin, dizinin iptal edilmemesi için kampanya başlatmalarıydı. Muhtemelen ikinci bir Firefly vakası yaşamamak adına başlayan kampanya ne kadar etkili olur zaman gösterecek elbette. Yine de Amerikan televizyonlarında pek de uygun olmayan Cuma günleri yayınlanmasının dizinin kaderiyle oynadığı apaçık ortada. Birçok Cuma dizisinin iptal edilmesi de şüpheleri yanında getiriyor elbette. 5 milyon civarı izleyicinin tv karşısına geçtiği, % 6’lık izlenme payıyla vasat sonuç alan Dollhouse, buna rağmen 7 bölümlük siparişi koparmıştı.
Whedon’un 7 yıl aradan sonra dizilere dönüşünü sağlayan Dollhouse, birbirinden farklı kişiliklere sahip bir grup insanın, beyinleri yıkanarak çeşitli görevler için kullanılmasını, çoğu zamanda kiralanmasını konu alıyor. Dollhouse adı verilen şirket yer altında yarattığı örgütlenme ile zenginlere fantezi satma eğiliminde kullanılıyor daha çok. Bu fütüristik yerle zamanın ne olduğu üç aşağı beş yukarı meçhul gibi. Geçmişlerine ait tüm detayları silinmiş karakterlerden ön plana çıkanı ise Echo… Echo’nun geçmişine ait bir video kaydını izleyerek nerelere kaybolduğunu araştıran bir polisimizde dizinin ikinci öyküsünü meşgul ediyor. Dedektif Paul Ballard, Dollhouse’ın varlığını kanıtlama peşinde… Ama kendisinden başka kimsenin inanmaması önündeki en büyük sorun. Aynı şekilde Ballard’ın arama çalışmalarına katılan ve yardım eden insanlar konusunda yaşadığı süprizler de diziye farklı bir hava katmakta.
Her şeyin başındaki isim soğukkanlı bir kadın Adelle DeWitt iken, dizinin eğlenceli karakter yükünü ise hafıza işlemlerini gerçekleştiren bilim adamı rolündeki Topher çekiyor. Her bebeğin bir de koruyucusu, ekip arkadaşı mevcut. Echo’nun görev arkadaşı da eski polis Boyd olarak göze çarpıyor ve ilerleyen bölümde daha fazla görüneceği kesin gibi. Dizinin ilk bölümünden itibaren işlemeye başladığı eski bebek öyküsü ise biraz tanıdık. “Bionic Woman” dizisinde de önemli bir rol oynayan halef selef meselesi yaratılanın, her şeyi öğrendikten sonra yıkmaya çalışması mitine, bir nevi robotların her şeyin ele geçirmesi klişesine dayanıyor. Öldürme içgüdüsü eklendikten sonra ortalığı birbirine kattığını öğrendiğimiz eski gözde bebek Alpha, her geçen bölümde adından söz ettirmekte ama henüz görüntüsüyle katılmış değil. Dizinin ileriki bölümlerde kullanacağı karakter, henüz sadece içimize şüphe düşürmekle mevcut… Yazının başlığı ise dizinin konsept çalışmasına ve kendi içinde tekrarlarına dayanmakta. Her bebek, görevini tamamladıktan sonra tedavi olmaya Topher’ın yanına gidiyor. Oturdukları sandalyede hafızaları silinmiş şekilde uyandıklarında da ilk söyledikleri “Uykuya mı dalmışım” oluyor.
“Dollhouse”, başroldeki Eliza Dushku’nun cazibesine yaslanarak ilerlemeye çalışan alternatif bilimkurgu dizisi olarak şimdilik 9 bölümü devirmiş durumda. Bölümlerden bir tanesinde her şeyi daha fazla gerçeğe yaklaştırmayı deneyen dizinin yarattığı tepkileri sokak röportajları ile vermeye çalışır gözükmesi ise farklı bir durum olarak not edilmiş durumda. Sokakta yapılmış Dollhouse gerçek olsa ne olurdu sorusuna verilmiş yanıtlardan derlenen kısa bölümler, dizinin reklam kuşakları sonrasına serpiştirilmişti. En ilginç teori ise genç bir erkekten, üstelik kız arkadaşı yanındayken gelmişti. Eşcinsel deneyim yaşamak isteyen erkekler için kolaylık olduğunu söylüyor ve ekliyordu nasıl olsa hafızadan silinecek ve unutulacak…İkinci sezonu göremeyeceği söylentileri ile devam eden dizinin, Whedon fanatikleri için nasıl günler getireceği şimdilik belli olmasa da, hafıza silme konusunda “Sil Baştan” filminin birkaç adım ötesinde yeni bir bilimkurgu dizisi hala izleyicilerini bekliyor.
Zamanında fantastik diziler konusundaki kuraklığa kendince yaratısıyla son vermiş bir isim Joss Whedon’un her şeyin arkasında olması ise merak sebebi unsurlardan. Whedon deyip geçmekse pek kolay değil. Roseanne dizisinin yazar kadrosu ile girdiği televizyon dizileri dünyasına şimdiden üç klasiği yerleştirmiş bir isim söz konusu. 6 sezon süren ve hala tekrarları ile çizgi romanı ile devam eden bir fenomen olan “Buffy the Vampire Slayer” ile dizideki karakterden doğan o da 5 sezon süren “Angel” ile altın zamanlarını yaşayan Whedon, biraz şanssız dönem yaşadığı “Firefly” dizisini ise “Serenity” adlı filmle finalleyebilmişti. Özellikle Firefly döneminde dizilerini takip eden fanatiklerinin varlığı çok daha belirgin olmuş, onların baskısıyla film çevrilmişti.
Whedon’un yarattığı yeni dizi “Dollhouse” bir Cuma gecesi premiyerini yaptı ve düşük sayılabilecek bir reyting ile sezonunu başlattı. Daha ilginci ise daha dizi yayınlanmadan Whedon fanatiklerinin, dizinin iptal edilmemesi için kampanya başlatmalarıydı. Muhtemelen ikinci bir Firefly vakası yaşamamak adına başlayan kampanya ne kadar etkili olur zaman gösterecek elbette. Yine de Amerikan televizyonlarında pek de uygun olmayan Cuma günleri yayınlanmasının dizinin kaderiyle oynadığı apaçık ortada. Birçok Cuma dizisinin iptal edilmesi de şüpheleri yanında getiriyor elbette. 5 milyon civarı izleyicinin tv karşısına geçtiği, % 6’lık izlenme payıyla vasat sonuç alan Dollhouse, buna rağmen 7 bölümlük siparişi koparmıştı.
Whedon’un 7 yıl aradan sonra dizilere dönüşünü sağlayan Dollhouse, birbirinden farklı kişiliklere sahip bir grup insanın, beyinleri yıkanarak çeşitli görevler için kullanılmasını, çoğu zamanda kiralanmasını konu alıyor. Dollhouse adı verilen şirket yer altında yarattığı örgütlenme ile zenginlere fantezi satma eğiliminde kullanılıyor daha çok. Bu fütüristik yerle zamanın ne olduğu üç aşağı beş yukarı meçhul gibi. Geçmişlerine ait tüm detayları silinmiş karakterlerden ön plana çıkanı ise Echo… Echo’nun geçmişine ait bir video kaydını izleyerek nerelere kaybolduğunu araştıran bir polisimizde dizinin ikinci öyküsünü meşgul ediyor. Dedektif Paul Ballard, Dollhouse’ın varlığını kanıtlama peşinde… Ama kendisinden başka kimsenin inanmaması önündeki en büyük sorun. Aynı şekilde Ballard’ın arama çalışmalarına katılan ve yardım eden insanlar konusunda yaşadığı süprizler de diziye farklı bir hava katmakta.
Her şeyin başındaki isim soğukkanlı bir kadın Adelle DeWitt iken, dizinin eğlenceli karakter yükünü ise hafıza işlemlerini gerçekleştiren bilim adamı rolündeki Topher çekiyor. Her bebeğin bir de koruyucusu, ekip arkadaşı mevcut. Echo’nun görev arkadaşı da eski polis Boyd olarak göze çarpıyor ve ilerleyen bölümde daha fazla görüneceği kesin gibi. Dizinin ilk bölümünden itibaren işlemeye başladığı eski bebek öyküsü ise biraz tanıdık. “Bionic Woman” dizisinde de önemli bir rol oynayan halef selef meselesi yaratılanın, her şeyi öğrendikten sonra yıkmaya çalışması mitine, bir nevi robotların her şeyin ele geçirmesi klişesine dayanıyor. Öldürme içgüdüsü eklendikten sonra ortalığı birbirine kattığını öğrendiğimiz eski gözde bebek Alpha, her geçen bölümde adından söz ettirmekte ama henüz görüntüsüyle katılmış değil. Dizinin ileriki bölümlerde kullanacağı karakter, henüz sadece içimize şüphe düşürmekle mevcut… Yazının başlığı ise dizinin konsept çalışmasına ve kendi içinde tekrarlarına dayanmakta. Her bebek, görevini tamamladıktan sonra tedavi olmaya Topher’ın yanına gidiyor. Oturdukları sandalyede hafızaları silinmiş şekilde uyandıklarında da ilk söyledikleri “Uykuya mı dalmışım” oluyor.
“Dollhouse”, başroldeki Eliza Dushku’nun cazibesine yaslanarak ilerlemeye çalışan alternatif bilimkurgu dizisi olarak şimdilik 9 bölümü devirmiş durumda. Bölümlerden bir tanesinde her şeyi daha fazla gerçeğe yaklaştırmayı deneyen dizinin yarattığı tepkileri sokak röportajları ile vermeye çalışır gözükmesi ise farklı bir durum olarak not edilmiş durumda. Sokakta yapılmış Dollhouse gerçek olsa ne olurdu sorusuna verilmiş yanıtlardan derlenen kısa bölümler, dizinin reklam kuşakları sonrasına serpiştirilmişti. En ilginç teori ise genç bir erkekten, üstelik kız arkadaşı yanındayken gelmişti. Eşcinsel deneyim yaşamak isteyen erkekler için kolaylık olduğunu söylüyor ve ekliyordu nasıl olsa hafızadan silinecek ve unutulacak…İkinci sezonu göremeyeceği söylentileri ile devam eden dizinin, Whedon fanatikleri için nasıl günler getireceği şimdilik belli olmasa da, hafıza silme konusunda “Sil Baştan” filminin birkaç adım ötesinde yeni bir bilimkurgu dizisi hala izleyicilerini bekliyor.
Yorum Gönder