♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Yeopgijeogin geunyeo - My Sassy Girl – Hırçın Sevgilim

Aşk için tesadüflerden bir köprü inşa etmek!

Aşk filmi, Romantik filmi dediğimizde aklımıza pek gelmeyenlerden, bilinmeyenlerdendir “My Sassy Girl”… Pek az izleyicinin duyduğu, bildiği hayran olduğu klasiklerdendir. 2001 yapımı Güney Kore filmi maalesef henüz ev sineması seyircisine legal yollardan ulaşmadı. Uzakdoğu filmleri söz konusu olduğunda neredeyse tüm korku filmleri çıkarken, gariptir hala ses seda yok. Yakın zaman içerisinde Yann Samuel tarafından çekilen yeniden çevrimi ülkemizde vizyona bile uğramadan DVD raflarında yerini aldı. “Cesaretin varmı aşka” filmiyle özgün bir film yaratan Samuel kötü senaryonun kurbanı olarak orjinalinin yanına bile yaklaşamadı…
My Sassy Girl bir roman uyarlaması… Ama bildiğimiz tarzda bir roman değil. Ho-sik Kim adlı bir Güney Korelinin internette yayınladığı, kız arkadaşıyla aralarında geçen hikayeler kitaplaştırılmış ve kitap uzunca bir süre en çok satanlar listesinde yer almış. İnternet söz konusu olduğunda ne kadar araştırılsa da doğruyu bulmak zor, ne kadarının gerçek, ne kadarının kurgu olduğunu saptamanın zor olduğu bir öykü…
137 dakikalık süresi boyunca izleyene sürekli özgün anlar yaşatan, güldüren, ağlatan ama sonunda kendini iyi hissettiren bir masal aslında. Çerçeveye giren tüm karakterler son derece özgün, tamamen karakterleri özelleştiren, onları tanımamızı sağlayan repliklerle ne kadar gerçekse, arada geçen öykülerde olduğu kadar da fantastik…
Kitabı senaryolaştıran, aynı zamanda da yöneten isim Jae-young Kwak filmografisinin ilk filmine imza atmış. Ardından gelen 4 filme rağmen hala yönetmenin en iyi işi olarak görülmeye devam eden My Sassy girl, üç bölümden oluşuyor. Bir spor maçı edasıyla iki yarı ve uzatmalarla anlatılan öykü, ilk sahnesinde bir ağacın yanında duran başkarakter ile açılır. Ağacın gölgesine gömülen bir zaman kapsülünde birbirlerine yazdıkları mektupları 2 sene sonra okumak üzere sözleşmişlerdir ama kız gelmemiştir…
İLK YARI…
Anlatıcılığı da üstlenen Kyun-woo arkadaşlarıyla içmektedir. Bir kıza tam da benim tipim diyerek arkasından gitmek isterken çalan cep telefonuyla durur. Annesinden azar işitir. Neden teyzesinin evinde değildir… Kyun-Woo hareketlenir ve her şeyin başladığı metroya gider. Sarhoş bir kızı önce kurtarır… Sonra metroda kusmak üzere olan kızın karşısındaki mimiklerle geçen iyi seyirlik bayılmadan önce sevgilim işareti ile biter. Filmin en komik anları söz konusudur, daha sıcak bir başlangıç da beklenemez… Kurtulmayı denese de, sonunda sırtına alıp otele götürmekte bulur çareyi. Otelde kızın cep telefonuna cevap vermesiyle başı belaya girer ve hapse düşer… Özellikle otelde geçen sahneler mükemmel başlangıcın en komik anları ve zirve noktasıdır. Bu sayede Kyun-Woo seyircinin gönlüne girecek sevimliliği de göstermiştir… Detaylara verilen önem de filmin önemli anlarındandır. Özellikle banyo sahnesinde bir ışığın, havlusuzluğun nelere kadir olduğu da görmeye değerdir.
Evine gidişiyle Kyun-Woo hakkında tüm bilgiler aşağı yukarı tamamlanır. Mühendislik bölümünde okuyan, beynini anneden almış zeki ama çalışkan olmayan tipik bir öğrencidir. Annesinden o anda elinde ne varsa, ne yapıyorsa ona göre dayak yemektedir. İlk dayak sahnesi harika bir tek planla verilir… Tanışma sonrası bir öğüt de gelir… “Çocuklarınıza zeki olduklarını söylemeyin, asla çalışmazlar”
Kız ise tam tersidir… Buyurgandır, emirler yağdırır. Kimdir, neyin nesidir pek bilinmez bir türlü. Bir restoranda karşı masada yapılan fuhuş pazarlığına müdahele eden, içki içen, ağlayan ve sonrasında bayılan kız, yine oğlanın sırtında otelde alır soluğu… Seyircinin sevdiği sahne de böylece tekrarlanmış olur.
Dersi bölüp ara verdirten, çılgın bahanelerle Kyun-Woo için hocasından izin alan kız, sürekli tekrar edeceği repliği de söyler… “Ölmek mi istiyorsun?”
Film boyunca adını öğrenemediğimiz kız, senaryolar yazmakta ve okutmaktadır. Bu hikayelerde gelecekte geçer ve oldukça fantastiktir. Öpüşmelerle biten mutlu sonlar tartışılır…
Buluşamadıkları gün, yine arkadaşıyla içerken peşine takıldığı “bebeğim” dediği ta kendisidir kızın. Ve o sahneyle birlikte, emirler iyice artar, cezalar kesilir, oyunlar oynanmaya başlar. Asılma sahnesi ile geçmişe yapılan kurgu, tesadüflerin önemi ve ikiye bölünmüş ekran da yararlanılan anlatımların arasında yerini alır.
Kyun-Woo’nun intikam denemesi, kızın gelmemesi ile yeniden hapiste biter. Üstelik hapisten kurtarmaya geldiğinde çıkar çıkmaz gelen yumrukta cabasıdır. Ne yapacağı belli olmayan kız, 2 gün sonra kutlanacak doğum gününün siparişini de verir. Hem de “Unutursan Ölürsün!” uyarısıyla… Hazırlanan harika plan işlemeye başlasa da davetsiz bir misafir biraz daha gerçeklerle ilintilenir. Ama konumuz aldatmadır. Aldatılmanın bile komikleştiği anlar birçok güzel repliğinde eşliğinde klasik sahnelerden biri haline gelir. “Acı düşündüğünden de çabuk geçer” sözüne rağmen aldatılmış olan, kendini öldürmeye niyetlendiğinde gelen sözler de hayli dokunaklı olur… “Eğer sevseydin, gitmesine izin verirdin. İzin vermediysen bu aşk değildi”
İKİNCİ YARI…
Doğum günü sahnesi sonrası artık ilişkinin adı konmuştur. Yeni evre tamamen ilişkinin yürümesi üzerine kurulur. Kız hakkında az da olsa bilgiler ortaya çıkmaya başlar. Oyunlar da devam etmektedir. Yine metroda geçen kim hangi ayakla geçerse oyunu da filmin klasik anlarından biridir. Spor yaparken kazanan da hep kızdır. Squash’ta toplar hep Kyun-Woo’nun yüzünde patlar.





Hırçın sevgili yeni bir klasik sahnenin hazırlayıcısı olur. Ayakları ağrıdığı için topukluyu giydirir ve bombayı patlatır, “Bugün iç çamaşırı giymedim. Kovala beni… Eğer kovalamazsan ölürsün!”… My Girl şarkısı eşliğinde Kyun-Woo kadınları anlama uğruna giydiği topuklularla kızı yakalamaya çalışır…
Oğlanın annesi ile babası ne kadar özgün karakterse, kızın anne-babası da öyledir. Tanışma gerçekleşir. Kızın babası da içki içip bayılanlardandır… Baba sorgu suale çekerken bayılsa da, anne kızının ilişkisini onaylamaz. İkinci aile ziyaretindeki komik anlarda cabasıdır…
Kısa dönemli kızdan ses çıkmayan anlar sonrasında yaşanan 100. tanışma günü romantik anlardan biri olarak, filmin ana tema müziğini de sevdirir. Tüm oyunlar, emirler sonrası gelen uzun süreli ayrılık sonrası bir buluşmaya çağrılan Kyun-Woo, kızın yeni arkadaşına uygulaması gereken 10 kuralı söylemesi ile yaşanan romantik anlarla birlikte film komedi anlarıyla da bağını koparır… Filmin açılış sahnesi zaman kapsülüne yaşanan geri dönüş, bu sayede ikinci yarıyı da bitirir.
UZATMALAR…
İki yarı boyunca anlatılan, ustalıkla örülen öykü bu anlatımın verdiği tüm meyveleri toplarken aşk tanımlaması konusunda bir hayli özel anlara sahne olurken, mendilleri de hazırlatır… Kyun-Woo’nun gerçek öyküyü destekler halde Hırçın Sevgilim kitabını yazıp kızın hayallerini gerçekleştiren olması da güzel detaylardan biridir.
Peki nedir, bunca filme rağmen Hırçın Sevgilim’i özel kılan… Komedi ve dramı iç içe geçirmedeki başarısı, ana karakterlerin özgünlüğü, tüm yan karakterlerin bütüne uygun oluşu, aşkta tesadüfleri ele alışı, başrol oyuncularının minimal mimikleriyle mükemmel performansları, tutan kimyaları… Filmin yıldızı olan adı olmayan kızın her şeyiyle özgün karakteri… Bu konudaki filmdeki diyaloglardan biri bu durumu çok güzel özetleyenlerden…
“-Gökyüzü neden mavi biliyor musun?
- Çünkü güneş ışınlarının yansıması…
- Hayır! Benim için… Ben mavi istiyorum, mavi oluyor. Ateş neden sıcak biliyor musun? Hepsi benim için. Sıcak olmasını istiyorum, o yüzden sıcak. Kore’de niçin 4 mevsim de var biliyor musun?
- Senin için?
- Doğru!”
Her şeyden daha özel yanı hiç kuşkusuz 137 dakika boyunca tek bir cinsel vurgu, tek bir öpüşme sahnesi olmadan sadece aşkı anlatması ve hiç şüphesiz tüm konuyu tek bir cümlede özetleyen sonsözü…
“Çok mu tesadüfi geldi?
Bu, aşkın için tesadüflerden bir köprü inşa etmektir.”

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template