
XXY, Uruguay’da bir kasabada yaşananlara odaklanıyor. Böyle anlatınca her şey normal… Ama kazın ayağı öyle değil. Ana karakterimiz bir “hermafrodit”… 15 yaşında ve artık karar aşamasında. Hermafrodit için bir parantez açıp bilgi vermekte fayda var.
“Hermafrodit, çok eski çağlardan bu yana bedeninde hem dişi, hem erkek özelliklerini barındıran kişiler için kullanılan sözcüktür. Dilimizde Arapçadan gelen hünsa sözcüğü de bu anlamı taşır. Grek mitolojisinde Hermafroditos, tanrı Hermes ile Afrodit’in oğludur. Çok yakışıklı fakat soğuk bir gençtir. Aşkını red ettiği bir peri tarafından günün birinde öylesine bir kucaklanır ki, her ikisinin bedenleri birbirine kaynar, tek insan olurlar. Bu öyküden esinlenerek tıpta son derece ender olarak rastlanılan çifte cinsiyetliliğe hermafroditlik denilmiştir. Hermafroditliğin meydana gelişi bugün bile açıklık kazanamamıştır. Fakat bu bozukluğun çocuğun annenin dölyatağında bulunduğu yedinci ve onuncu haftalar arasında meydana geldiği belirtilmiştir. Altıncı haftaya kadar annenin dölyatağındaki embriyonun cinsiyeti belli değildir. Yedinci haftada embriyonun erkek cinsiyeti ya da onuncu haftada dişi cinsiyeti ortaya çıkar. Bu cinsiyet farklılaşması cinsel kromozomlar tarafından meydana getirilir. Hermafroditliğin kromozomlarda nedeni belli olmayan bir değişiklik dolayısıyla ortaya çıktığı düşünülmektedir.”
Filmdeki kahramanımız Alex, kadın görünümünde çıkıyor karşımıza. Ama bunu yanıltıcı olabileceği sık sık karşımıza çıkıyor. Alex’in ailesinin kararı ile kıza dönüşümü haplar sayesinde sağlanmaya başlamış. Sakallarının çıkmaması için içilen haplarla başlayan uzun bir ilaç listesi pek tabii ki 15 yaşında birine ağır geliyor.
Üstüne üstlük birde Arjantin’den gelen zengin misafir ve onların ergen oğulları üstüne tuz biber ekiyor. Misafirin mesleği de doktorluk ve estetik ameliyatlar yapıyor, konuyla ilgilenmek üzere davet edilmiş.
Ailenin ve Alex’in artık ortak karar verme zorunluluğu film ilerledikçe daha yoğun işlenmeye başlıyor. Kafası iyice karışan nasıl göründüğüne insanların neden bu kadar taktığını sorgulayan Alex’in birde tüm bunların üzerine ilaçlarını almaya bırakmasıyla başlayan değişimi filmin de ana eksenini oluşturmakta.
Alvaro ile Alex’in yaşadıkları ilginç ilişki sırasında da, Alex’e kasabalı çocukların yaşattığı kabus dakikaları sırasında da belgesel izliyor hissi uyandırıyor XXY. Çözüm üretmeye kalkışmadan, bu Alex ve onun öyküsü farklı diyor, anlatıp bitiriyor. Alex’in yaşadıklarını yaşamış bir karakteri ziyaret eden babası sayesinde bir nevi gelecek profili de oluşturuyor.

Çift cinsiyetli birinin bedenine sıkışan ruhunun yanında, küçük bir kasabada ucube olarak görülmesinin yarattığı sıkışmışlık hissi ve bu hissi tüm bir ailenin karşılamakta zorlanması üzerine bir film XXY. Bütün bu hisleri verirken kamerasını kasabada dolaştırmıyor üstelik.
Az diyalogla ve bolca yansıtmaya çalıştığı yalnızlık duygusu veren kareleriyle, bir miktar uzak belki de duygusuz anlatımı benimseyen yönetmen Lucía Puenzo ilk filmi ile sınıfı geçiyor.
Puenzo’nun bakışı yer yer belgesele de yakın duruyor. Böyle sınırda bir konuyu hiçbir şekilde duygu sömürüsüne bulaştırmıyor, izleyici ile bağ kurmaya çalışmıyor. Kamerasını farklı bedende hapsolmuş kafası karışmış bir ruha odaklayarak, zor bir işin altından başarıyla kalkıyor.
Yorum Gönder