♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Suburban Girl : Kimseler Tavlamıyor Kimseyi


Yapımcılar: Deborah Del Prete, Gigi Pritzker
Müzik: Heitor Pereira
Kurgu: Joan Sobel
Görüntü Yönetmeni: Steven Fierberg
Eser: Melissa Bank
Uyarlama ve Yönetmen: Marc Klein
Oyuncular: Sarah Michelle Gellar, Alec Baldwin, Maggie Grace, James Naughton, Chris Carmack
Tür: Romatik Komedi
Süre: 90 Dakika

Sinopsis:
“Erkekleri Tavlama Sanatı”, Melissa Bank’in esprili ve neşeli kısa hikayelerini topladığı “The Girls’ Guide to Hunting and Fishing” adlı New York Times’ın çoksatar eserinden uyarlanmıştır. New York’taki bir yayınevinde çalışmak üzere New Jersey’deki sakin hayatından Manhattan’ın hareketli dünyasına giren yirmili yaşlarındaki Brett Eisenberg’in (Sarah Michelle Gellar) hikayesidir. Çekici, akıllı ve hırslı bir genç kadın olan Brett, hayatında ilk kez annesi (Jill Eikenberry) ve babasının (James Naughton) yanından ayrılmıştır ve kariyer hedefine ulaşabilmek amacıyla New York şehrine taşınır ve bir yayınevinde işe girer.

Manhattan’ın ‘Upper West Side’ bölgesinde yer alan teyzesi Hilda’nın dairesini uzun süredir beraber olduğu sevgilisi Jed (Chris Carmack) ile paylaşmaktadır ve boş vakitlerini moda tasarımcısı olan en yakın arkadaşı Chloe (Maggie Grace) ile sanatsal etkinliklere katılarak geçirmektedir. Bir gün, bir imza gününde efsanevi yayın editörü olan ve tüm kadınların kalbini fethetmiş Archie Knox (Alec Baldwin) ile tanışır. İç güdüleri kendinden yaşça çok büyük olan bu adamdan uzak durmasını söylese de, Brett kendisini bu çekici adamın büyüsüne kaptırmaktan alıkoyamaz. Brett için Archie, kendisi için hayal ettiği hayatın ta kendisidir. Brett için sadece bu adamın çekiciliği değil, aynı zamanda New York’un en başarılı simalarından biri olması da çok etkileyicidir. Erkek arkadaşı Jed ile ilişkisini bitirir; Archie ile yaşayacağı ilişkinin onu gerçek bir kadın yapacağına inanmaktadır.

Ancak kısa zamanda Brett’in mükemmel gözüken hayatı yavaş yavaş kötüye gitmeye başlar. Yayınevinin baş editörü işten ayrılır ve yerine güzeller güzeli, genç ve gösterişli bir İngiliz olan Faye Faulkner (Vanessa Branch) gelir. Bu arada hayatta herşeyini paylaşabildiği tek kişi olan babası da oldukça hastadır. Tüm bu tatsızlıkların daha da kötüye gitmesinde Archie’nin de büyük payı vardır. Hayallerini süsleyen erkek aslında hiç de göründüğü gibi değildir. Brett’in, yavaş yavaş içine sürüklendiği bu durumdan kurtulma çabası onun olgun, kendine güvenli ve ayakları yere sağlam basan bir kadın olmasını sağlayacaktır.

Yapım Notları:
Yönetmen Marc Klein, başrollerinde John Cusack ve Kate Beckinsale’in oynadığı “Serendipity” (Tesadüf) adlı filmden sonra ‘chick lit’ olarak adlandırılan (Yirmili ve otuzlu yaşlarındaki genç kızlara hitap eden kitaplar için kullanılır) kitapları sinemaya uyarlamak için araştırmalara başlamıştır. Pek çok kitap inceledikten sonra bir film için de iyi bir konu olabilecek “The Girls’ Guide to Hunting and Fishing” adlı kitapta karar kılar. Yönetmen, kitabı seçmesindeki en önemli etkenin sadece basit bir romantik komedi olmaması ve içinde daha derin düşüncelere de yer vermesi olduğunu vurguluyor.
Marc Klein, filmi yapmaya karar verdiği zamanki düşüncelerini şöyle aktarıyor: “Bu hikayeyi seçmemin nedenlerinden biri de kendimi baş kahraman Brett’e çok benzetmem. Kendine güvensiz ve korunmasız bir insan olarak dış dünyaya açılması ve kendini tanımak için çıktığı zorlu yolu hatalarından ders alarak başarıyla tamamlaması bu hikayeyi benim için çok anlamlı yaptı. Bu, yeni yetme bir kızın gerçek bir kadına dönüşmesinin hikayesi. İlk olarak kendini bir erkeğin varlığı ile ifade eden fakat zamanla aslında tek başına da kendine yetebileceğini keşfeden bir kadın. Bu bakımdan hikayenin feminist bir tarafı da var.”

Marc Klein, senaryoyu oluştururken kitabın vermek istediği esas fikre tamamen sadık kaldığını söylüyor. Kitabın yazarı Melissa Bank ve kendisi arasında sıkı bir anlayış ve güven ilişkisi var. Kitap bir çok kısa hikayeden oluşuyor, ancak senaryo oluşturulurken daha çok iki hikaye üzerinde durulmuş: “My Old Man” (Yaşlı Erkeğim) ve “The Worst Thing a Suburban Girl Could Imagine” (Bir Varoş Kızının Hayal Edebileceği En Kötü Şey).

Filmde Brett rolünü oynayacak kişiyi bulmak ise hiç zor olmamış. Kitabı daha önce okuyan ve başrolde oynamak için can atan Sarah Michelle Gellar’ın menajeri Marc Klein ile görüştükten sonra Klein, Sarah ile buluşur. Buluştukları kafede içeri girer girmez karşısında Sarah’tan çok bir Brett görür. Özensizce kalemle tepeden tutturulmuş topuzuyla kitap okurken gördüğü Sarah, gülümsemesi ve gözlerindeki ışıltıyla da filmdeki karakterin birebir kopyası gibidir.

Gerçek hayatta da New York’da yaşayan ve çalışan genç bir kadın olarak Sarah, Brett karakteriyle adeta özdeşleşmiştir. Klein için Sarah, bir aktris olarak öyle bir enerjiye sahiptir ki, bu filmdeki romantik rolüyle Buffy the Vampire Slayer’da çizdiği ve herkesin aklına yer eden Buffy Summers görüntüsünü tamamen unutturacak yetenektedir.

Archie rolünü oynayacak kişi için ise Klein ilk fikri Sarah’tan almış. Klein’in esas amacı Sarah’ın bu rol için hayal ettiği uygun kişiyi seçip seçemeyeceğini ve bir anlamda, Sarah’ın da yapacağı bu doğru seçimle kendi rolünü ne derecede benimsediğini görmek istemesiymiş. Sarah’ın ilk ve tek olarak söylediği isim de Alec Baldwin olmuş. Klein’in kafasında olan bu ismi Sarah’ın hiç tereddütsüz söylemesi ise Sarah için en önemli bir artı puan olmuş.

Klein’in ilk isim olarak Baldwin’i düşünmesinin pek çok geçerli sebebi var. İlk olarak Baldwin, Hollywood’un en komik oyuncularından birisi. Ayrıca yaş olarak da tam olarak filmdeki Archie yaşlarında. Baldwin’in entellektüel görünümü de filmdeki karakterle birebir bağdaşıyor. Tabii yakışıklılığının da filmdeki rolü kapmasında büyük etkisi var. Baldwin’e telefon edip rolü öneren ise Sarah olmuş.

Kimseyi kimseyi tavlamıyor!
Okuduğunuz yapım notlarını unutun. Zira ortada anlatılan gibi birşey yok. Karşınızda kimyası tutmayan birbirine yakışmayan iki oyuncunun zorlama aşk hikayesi var. Birbirine aşık olduğuna inanmadığımız çiftimiz klişe bir tanışma ardından, klişe bir aşk yaşıyor hepsi bu. Üstelik bu aşk da garip bir aşk. Aradaki yaş farkı dışında belirgin kimya farkı filmin romantik komediden uzaklaşmasını sağlıyor.

Çok satan bir romandan uyarlandığı belirtilen konu ise bırakın çok satmayı, satacak hiçbirşey içermiyor. Kitabın neşeli ve komik öykülerden oluştuğu söyleniyor ama gülünecek tek sahne yok. Zaten ufak tefek kadın Sarah Michelle Gellar, babasının küçük kızı modunda...

Bir görünüp bir kaybolan bir baba karakteri başta olmak üzere neredeyse hiç olmayan yan karakterlerle garip bir senaryo mevcut. Ana konunun feminst bir kadın olduğu belirtiliyor ama nafile.
Sonuçta karşınızdaki film basit bir konuyu, klişe şekilde işleyen bir hırsız... Zaman hırsızı... Bu halde filme Zamanımızı çalma sanatı demek de mümkün....


Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template