♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Eurovision Yolunda Mor Ötesi Renkler...

Geçtiğimiz günlerde Eurovision temsilcimizi seçip basına tanıttık. Bir beste yarışmasına yapılan seçimin, ortada olmayan beste üzerinden isim veya gruba dayanması oldukça tartışıldı.

Sertab Erener’in birinciliği ile başlayan yeni süreçte, eskiden olduğu gibi ön yarışma değil, seçilen isme dayanıyor artık her şey. Bu süreçte de buyurun siz gidin ne yaparsanız yapın birinci olun gelin mantığına dayanması yıllardır bu yarışmaya emek veren insanları kızdırıyor haliyle. Bir beste yarışmasına beste değil isim seçmek hiçbir mantığa sığmıyor.

Müzik dünyasına Abba dışında hiçbir katkısı olmayan yarışmayı zaman geçtikçe daha fazla önemsiyoruz galiba. Giderek yarışmaya yolladığımız isimler kendi starlarımız oluyor. Dünyadaki örneklere baktığımızda hiçbir ülke bizim kadar hırslı değil ne yazık ki.

Son yarışma trendinde rock müziğin ön plana çıkması daha da enteresan bir boyuta taşıdı süreci. Muhtemelen seçici kişiler çok aykırı olmayan bir örnek aradılar. Ve sonunda buldukları isim de yepyeni bir tartışmayı beraberinde getirdi.

Mor ve Ötesi’nin seçilmesi kendi fanları arasına büyük etki yarattı.

Temelleri Alman Lisesi’ne dayanan grup, ilk albümleri ile son derece amatör bir hava yakalamış ama küçük de olsa bir kitlenin dikkatini çekmişti. Uzak kalan kitle zengin çocukları işte ne olacak tavrı içerisindeydi. 1996 yılının ilginç keşiflerinden biri olan “şehir” adlı albümle yarattıkları sound daha çok brit-rock ve grunge müziğinin takipçilerini sevindirmiş onlar için ilginç bir örnek olmuştu. Bu tarz müziğin ülkemizdeki ilk örneği olması dolayısı ile de minik bir öncü durumu oluşuyordu grubun üstünde.

Eleman değişiklikleri ile bugünkü kadrosunu kurarak yarattıkları ikinci albüm 1999 yılında “bırak zaman aksın” adı ile raflarda yerini alırken daha profesyonel bir hava ile artık olmuşlar dedirtiyordu. Arka arkaya gelen konserle kendi kitlesini genişleten grup, 2001 yılı albümü “Gül Kendine” ile yepyeni bir yola girdiğini göstermeye başlamıştı. Özenli kapak çalışması ile daha profesyonel olmuşlardı. Artık bir söylemleri de vardı. Net bir şekilde sol görüşe sahip olduklarını söylüyor ve hiçbir şeyden çekinmiyorlardı. Çeşitli programlarda bu görüşlerini dile getirerek kendi kuşaklarının sözcüsü kimliğine aday olduklarını da gösterdiler.

2004 yılı her anlamda onların yılıydı. Türk Rock tarihinin en iyi albümlerinden biri olan “Dünya Yalan Söylüyor” ile kendi kitlelerini de aşıp, herkese seslendikleri albüm oldu. Tam anlamıyla gelişimini tamamlamış olgunlaşmış bir grup olmuşlardı. Albümün kapağı ve içeriği ile protest sözleri tüm söylemleri ile “mor ve ötesi” duruşu oluşmuştu. Konserlerinde arkalarındaki ekranda akan görüntüler ile hiçbir şeyi boş geçmiyorlardı. Grup adeta vites büyütmüştü. Coca-cola etkinliği olduğu için karşı çıktıkları “Rock’n’Coke” festivaline rakip olan “Barışarcok” konserinde yar almaları ile her alanda görüşlerini bildirmelerini eylemleri ile destekliyorlardı. Kimse grubun samimiyetinden şüphe etmiyordu.

2006 yılı albümü “Büyük düşler” ile pek başarılı olmayan bir albüme imza attılar. Büyük albüm sonrası travmasını onlarda yaşadılar. Ama duruşları değişmemişti.

İşte her şeyin ortasında gelen Eurovision yarışmasına katılma olayı 12 yıllık grubun sahip olduğu duruşa neredeyse ihanet gibi duruyor.

Popüler olana içi boş tanımlamasını getiren kitleye ait bir grubun tüm popülerliğine rağmen içi boş bir yarışmaya seçilmiş olması herkesi hayrete düşürüyor.

Beklenen grubun bir basın açıklaması ile katılmayacağını açıklaması iken tüm o duruşa zıt tavırlarla kabul etmeleri şaşkınlıkla karşılandı.

Grubun yarışmada alacağı derecenin artık hiçbir önemi yok. 5 albümle yarattıkları her şeyi ellerinin tersiyle itmeleri, tüm o süreçte yarattıkları söylemlerin samimi olmadığı kuşkusu doğurdukları fanları her şeyi korku filmi edası ile izliyor. Bunun son albümün adı gibi büyük düş olduğunu varsayıp, uyanmayı bekliyorlar.

Share this:

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template