h2o kitap eylül ayında kataloğuna dünya edebiyatından iki eser ekliyor. Gürcistan edebiyatının unutulmazları arasında yer alan Guram Rçeulişvili’nin romanı “Aheste Tango” ve Bağdatın orta yerinden Kassem Hawal’ın romanı “Mreydi Çarşısı” raflarda.
Aheste Tango / Guram Rçeulişvili
Plajda aheste bir tango çalmakta. İnsanlar neşeli. Denizde bir çocuk enginlere doğru kulaç atmakta, anne baba gururlu. Tango aheste aheste çalmakta. Anne endişelenerek çocuğunun peşinden denize girer. Güneşlenenler şimdi dans etmekte. Baba eşinin de çocuğunun da dönemeyeceğinden endişelenerek hızla yüzer. Müziğe eşlik edenler bu sporcu aileden övgüyle söz eder. Anne ve çocuk kurtulur. Baba boğulmuştur. Bu öykünün yazarı dört yıl sonra iki kişiyi kurtarırken denizde boğulacaktır. Henüz 26 yaşındadır.
Guram Rçeulişvili sadece dört yıllık edebiyat geçmişiyle adını Gürcistan edebiyatının unutulmazları arasına yazdırır. Acıklı sonu ile değil öykü, şiir ve oyun alanlarındaki üretkenliği, derinliği, yalınlığı ve içtenlikli anlatımı onu saygınlığa eriştirir.
Modern yaşamın doğadan ve doğallıktan uzak yanlarını öykülerinde hüzünle sergileyip şiddetle eleştirir. Ama bizi doğaya dönüşe davet etmez, özgürlüğü seçmemizi ister. Özgürlük için Kafkasya dağları ve onu zirvelere dörtnala götürecek atlar yeterli olacaktır. Özgürlük aynı zamanda maceradır. Kiminde bir Gürcü kız kaçırılır, kiminde bir Alman aile eşsiz manzaralara dahil olur; kiminde bir bayram yerinde ya da bir yılbaşı gecesi hüznünde buluşulur, kiminde bir kalenin yıkıntıları arasında geçmişe döneriz.
Kör ve yaşlı bir kadının ördüğü çoraplardadır macera ya da kadınlar hamamında yıkanan yaşlı bir erkeğin heyecanında.
Kahramanlarına sıklıkla kendi adını veren yazarın son derece gerçekçi ama bir o kadar da büyülü dünyasını Gürcüceden çeviriyle sunuyoruz.
Gürcüceden Çeviren; Mariam Gaprindaşvili, Dünya Edebiyatı – 2, 144 sayfa, 99 TL
Mreydi Çarşısı / Kassem Hawal
Saddam Hüseyin düzeninin zulmünden Amerika ve yandaşlarının askeri işgaline savrulan Irak. Dağıtılan ordunun işsiz kalmış askerlerinin önce eşkıyaya sonra da İslamcı silahlı çetelere dönüştüğü bir vatan. Vatanın bağrı Bağdat’ın orta yeri Mreydi Çarşısı.
Fırınından kasabına; kitapçısından kuyumcusuna; her türlü ilacın satıcısından her türden devlet belgesini, imam fetvasını satana; sünnetçisinden taklit tablo ya da tarihi eser satıcısına; bit pazarından lüks telefoncusuna kakuleli çaylar eşliğinde dükkân dükkân alışverişin vatanı bu çarşı da diğer tüm çarşılar gibi toplumun bir özeti.
Tıpkı Irak gibi doğuştan kötürüm Mreydi de tespih satarken hem bu özeti okur hem de özetin bir parçası olur. Yıllar sonra ülkesine dönen bir komünistin Mreydi ile başlayan dostluğu onu, yaman bir hesaplaşmanın içine çekecek olan, çarşıdaki saklı “Hakikat Bodrumu”nu bulmasını sağlar. Hakikata çoğu kere olduğu gibi bir kitapçıdan, kütüphaneden ulaşılacaktır. Ancak hakikatin de ilaç ya da zehir olması bir doz meselesidir.
Gılgamış Destanı’nın ülkesinde tiyatrolar artık ölüleri yıkanmak içindir, kesilen hurma ağaçları baruta bulanmış çöl kumu kadar ihanetin simgesidir, kültürel susuzluk çeken bu ülkede tiyatro Kerbela yürüyüşünde yaşamaktadır. Ve bir kadın “burkasının önüne örülü küçük kafesin arkasından çılgın gözlerle ona bakar ve kimse ne güzelliğinin ne de çirkinliğinin ne mutluluğunun ne de aşağılayıcılığının miktarını bilir.”
Arapçadan Çeviren; Sevra Baklacı, Dünya Edebiyatı – 3, 144 sayfa, 99 TL
Yorum Gönder