Amerikan sinemasının ülkemizi konu alması, İstanbul ile ilgilenmesi zaman zaman sorunlara neden oluyor. Amerika’nın Türkiye algısı, her ne kadar bir yanıyla Avrupa’da olsa da Arap yarımadasına ait gerici ülke konumunda… Bizi layığıyla göstermekten uzak filmlere bir yenisi daha eklendi. 2022 yapımı aksiyon ile gerilim kırması “Black Site”, açılışını İstanbul’da yapıyor ve olayların başlangıcını da bir terör saldırısı oluşturuyor.
Ev sineması için çekilmiş orta karar bir film görüntüsü veren “Black Site”nin senaryosunu kısa metrajıyla ödül alan Jinder Ho ve “Happy Feet”ten “Hotel Mumbai”ye dek pek çok filmin senarist kadrosunda yer almış tecrübeli isim John Collee kotarmış. Yönetmen koltuğundaysa kısa filmleriyle festivallerde adını duyurarak beklenti yaratan Sophia Banks oturuyor. İlk uzun metrajında nispeten iyi bir kadroyla çalışma fırsatı bulmuş. Michelle Monaghan, Jason Clarke ve Jai Courtney’nin başını çektiği kadro tanıdık simaların da eklenmesiyle tamamlanmış. 15 milyon dolarlık mütevazı bir bütçeyle çekilen film, 3 Mayıs’ta Amerikan izleyicisine sunulduktan sonra, arap ülkelerine pazarlanmış. Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Lübnan, Portekiz ve Tayvan’ın ardından ülkemizde de 22 Temmuz itibariyle gösterime girmiş durumda. Filipinler, Singapur, Polonya, Japonya ve Kanada gibi sinema salonlarını pas geçip online platformlarda gösterime girse çok daha iyi olurdu ama dağıtımcılarımızın bir arpa boyu yol aldığına şahit olamıyoruz maalesef. Filmin hele de bu sıcaklarda sinema salonlarında izlenecek denli bir önemi olmadığını belirtmeden geçmeyelim.
"Bugün İstanbul'daki bir patlama, büyük bir hastaneyi tahrip etti. Ölenler arasında bir cerrah ve kızı da dahil olmak üzere on Amerikalının bulunduğu söyleniyor. Yüzden fazla ölü ve yetmiş dokuz yaralı mevcut ve ölü sayısının artmasından da endişe ediliyor. Bu son yıllarda bir sağlık kuruluşuna yapılan en önemli saldırılardan biri. Patlama esnasında, son derece kalabalık olacağı önceden bilinen bu yerleşkeye yapılan saldırının sorumluluğunu; şu ana kadar, herhangi bir örgüt üstlenmedi... " Bu sözlerle açılışını yapan film, hemen ardından kamerayı yukarı çıkardığında ilk falsoyu veriyor. İstanbul’dan yukarı çıkması gereken kamera arap yarımadasından çıkıyor. Gösterilen tiplerin de bizimle alakası yok. İstanbul’a tam bir arap ülkesi muamelesi gösterilmiş. Peşi sıra CIA Ajanı, Analist Abby ile tanışıyoruz. Anlatılan da onun hikayesi. Patlamada ölen cerrah onun eşi ve kızı. Olayın kayıtlarını sürekli dinleyerek sorumluları yakalamaya odaklanmış yaslı kadın halen kendine gelememiş. On ay sonrasına atlıyoruz.
Aradan geçen zaman ufak ipuçlarını değerlendiren Abby sayesine minik de olsa bir aşama kaydedilmesine sebep olmuş. Tek mekanda geçen film bizi bir tesisle tanıştırıyor. Ürdün çölündeki çok ülkeli gizli bir tesisteyiz. Citadel kod adlı gizli tesiste, “beş gözün ittifakı” olarak bilinen, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda ortaklığıyla oluşmuş bir istihbarat paylaşım yeri. Coğrafi konumu nedeniyle tesiste bir de Mossad ajanı bulunuyor. Gizli istihbarat bilgilerinin bulunduğu serverlara ev sahipliği yapan tesis aynı zamanda dünyanın dört bir yanından getirilen şüpheli teröristlerin tutulduğu hücre ve sorgularının yapıldığı yer.
Dönelim Abby’e… Tesisin yönetici yardımcısı olan Abby, olayın eldeki tek bağlantısı ve bombacı olduğundan şüphelenilen Farhan Barakat’ın soruşturmasını yürütüyor. Onca görüşmeden çıkan tek sonuç bir sonraki saldırının Ankara’da olacağına dair düşük bir tahmin… Farhan tüm suçlamaları reddederken soruşturmanın tıkanmasıyla tam Abby’e genel merkezden yeni görev emri geldiği sıralarda beklenmedik bir şey oluyor. İstanbul, Ankara ve Kazakistan bağlantısının en önemli kilit ismi olarak bilinen ama kimliğine dair hiçbir bilgi bulunmayan adeta hayalet olan Hatchet’ın yakalandığı ve tesise getirileceği haberiyle olaylar başlıyor.
Filmin tüm aksiyon yükünü Hatchet karakteri üstlenmiş. Özel harekat askerleri ve tesisteki sert görevlilere karşı başlattığı mücadele, tesisin altını üstüne getirip tecrit zorunluluğu yaratmasıyla dar alanda kedi fare oyunundan ibaret hale geliyor film. Bildik numaralar, beklenen hamleler arasında ara ara vasatın bir tık üstüne çıkabilen “Black Site”, temposunu düşürmeden sonuna kadar ilerliyor. Sonuca bağlanma kısmında yollar her zamanki klişeye çıksa da devam filmini müjdelemeyi de ihmal etmiyor.
Çalakalem yazılmış senaryonun “karakterle uğraşmayalım, bam güm verelim aksiyonu” düsturunu benimsemesi, yaratıcılığa hiç meyletmemesi ve birkaç mantık hatası barındırması da şaşırtıcı değil. Tek mekanda geçen aksiyonları sevenler dışında kimseye yar olacak gibi görünmüyor. Türkiye’nin arap ülkesi gibi gösterilmesiyle tepki çekmesi beklenen film, izlenmese de olur. Terör saldırılarından önce canavarların kafalarda olduğunu bir kez daha göstermesinin altını çizmek farz.
Yorum Gönder