Hepimiz hatalarımızdan mesulüz. Tekrar o âna dönme şansımız olsa düzeltebileceğimiz hatalarla oluşmuş keşkelerimiz mevcut. O yüzden “tekrarlanan gün” fikri her daim cazip geliyor. Oyunlardaki can hakkını o yeniden başlama hissini seviyor ve keşke hayatta da olsa diyoruz. Arapsaçına döndürdüğümüz soruların tam ortasında keşke dönebilsek en başa dediğimiz çok olmuştur. 1993 yapımı “Groundhog Day” ya da bizde bilinen adıyla “Bugün Aslında Dündü” filmini içimizde özel kılan bu. Üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen güncelliğini koruyan, izlemekten vazgeçmediğimiz film son yıllarda kurguda birçok roman ve filmin atası konumuna yükselmiş durumda. Tekrarlanan gün konsepti giderek daha fazla yer ediniyor kendine kurguda. Karşılık da buluyor. İngiliz yazar Stuart Turton, bu konsepti Agatha Christie ile tanıştırmış ve “The 7½ Deaths of Evelyn Hardcastle” ile çıkmış okur karşısına. Tekrarlanan gün fikrine polisiye ile kara komediyi serpiştirmiş. Tüm dünyada ilgiyle karşılanan roman kısa sürede yoğun ilgi görmekle kalmamış 2018 yılında Costa Kitap Ödülleri’nde “En İyi İlk Roman” ödülünü de kazanmış. Bizde de raflara düşmesi çok sürmedi. “Evelyn Hardcastle'ın Yedi Ölümü” adıyla raflarda yerini aldı.
“Ölüm, arka sokaklarda ve dantel örtülerle süslü masalarıyla sessiz odalarda gelirdi. Ağaçlar devrilir, insanlar ezilir, aletler elden kayardı. İnsanlar, hep öldükleri gibi ölürdü; sabırsızlık ya da şanssızlıktan. Böyle, balo elbiseleri ve şık takımlar giymiş yüz kişinin içinde ölmezlerdi.” alıntısıyla anlatılabilecek bir roman. Yedi kez gelen ölüm viktoryen dönem malikanesinde, Blackheat’te çıkıyor okurun karşısına. Kendisini başka bir bedende bulan bir adamın ne olduğunu anlamaya çalışırken tanık olduğu cinayetin ardından hem o hem de okura kurallar dikte ediliyor. Cinayeti çözmek için sekiz günü var. Bu sekiz gün için sekiz ayrı bedene sahip. “Konakçılarımızın her birinde tam bir gün geçireceğimizi söylemişti ama bir tanesini bu kadar çok parça halinde yaşayacağım hiç aklıma gelmemişti.” Alıştığımızdan farklı olarak parçalar halinde girip çıkabiliyor konakçı bedenlere. Kendisine yardım eden Anna ile rakibi ayakçıyı da tanıyor ve yönetici konumunda diyebileceğimiz salgın doktoru maskeli bir adam da uyarılarını yaparak hesabı keseceğini belirtiyor: “Bir canavarın tekrar dünyaya dönmeye uygun olup olmadığına nasıl karar verilir biliyor musunuz, Bay Bishop?” dedi. “Bunun için gerçekten pişman olmaları, sana sadece duymak istediğin şeyleri söylememeleri gerekir. Onlara, yaptıklarının sonuçlarına katlanamayacakları bir gün verir ve o gün boyunca yaptıkları şeyleri izlersiniz.”
“Herkesin kendi yarattığı bir kafeste hapis olduğunu” söyleyen Turton, iyi bir açılışın ardından sürekli yaptığı hamlelerle romanı hem şaşırtıcı kılmış hem de akıcı. Okura sürekli neler oluyor dedirtirken aralara da girip açıklıyor. “Öyle görünmese de burada olan hiçbir şey kaçınılmaz değildir. Her gün aynı olaylar olmaya devam ediyor çünkü konuklar, her gün aynı kararları vermeye devam ediyor. Ava gitmeye karar veriyorlar, birbirlerine ihanet etmeye karar veriyorlar; aralarından biri fazla içip kahvaltıyı ve hayatını sonsuza dek değiştirecek bir karşılaşmayı kaçırıyor. Başka bir yol göremedikleri için asla değişmiyorlar. Siz farklısınız, Bay Bishop.” Farklı kararlar verseniz de aynı hataları yapmaya devam eden sanki bir parçası sonsuza dek karanlığa çekilen bir karakter.” Özel karakteri aracılığıyla cinayeti çözme peşindeki okuru "Çok az bilgiyle körsündür; çok fazla bilgiyle körleşirsin." uyarısıyla başbaşa bırakırken “Sınava tabi tutulacaksın ve bu olduğunda, değiştiysen, gerçekten değiştiysen, kimbilir, belki de senin için bir umut vardır.” uyarısını da yapıyor. "Gelecek bir uyarı değil, dostum; verilmiş bir söz ve bunu biz değiştiremeyiz. İçinde bulunduğumuz tuzağın doğası bu." cümlesi de benzer uyarılardan. Her karakterine vakit ayıran Turton, adeta satranç oynuyor. Okuru davet ettiği bol konuklu akşamdan aile sırları, şantajlar, intihar ve cinayet çıkıyor. Kurgusu ilk başta karışık gelebilecek olsa da çok sürmeden alışan okurun aynı olaya farklı gözlerden şahit olması gibi hamlelerle nefes de aldırıyor yazar.
"Biz, birbirimizin günahlarından sorumlu olan, aynı ruhun parçaları mıydık, yoksa uzun zaman önce unutulmuş bir orijinalin solgun kopyaları, birbirimizden tamamen farklı kişiler miydik?" cümlesinin izinde okura keyifli bir cinayet bulmacası sunan Evelyn Hardcastle'ın Yedi Ölümü, “Nasıl bir zihin, cinayeti seyirlik bir olaya dönüştürebilirdi?” sorusunun da cevabı aynı zamanda… Polisiye sevenler için haz dolu bir cevap.
Evelyn Hardcastle’ın Yedi Ölümü / Stuart Turton
İthaki Yayınları
456 Sayfa
Yorum Gönder