Sıradan hayatların ardındaki sıra dışı olaylara
dönüşümü formülü doksanların ikinci yarısından itibaren daha sık kullanılır
hale gelmiş ve özellikle bugünkü çizgi roman uyarlaması baskınlığından önce
gişe filmlerinin kurtarıcı formülüydü. Terminatör serisinde Sarah Connor ve
Matrix’te Neo, izleyiciyle özdeşleşerek atılmışlardı maceralarına. Sıradanın
adım adım kahramanlaşması formülü bir dönem yarı tanrıların öyküsüyle de
denkleşmişti. Bulunduğu gezegenin hakimi uzaylının öyküsüyle de. Şimdilerde
watpadd kitaplarıyla genç kesimin gözdesi olan formül bizde de bir kitapta
uygulanmış. Buket Keskinol’un Temmuz ayında Sokak Yayın Grubu’ndan çıkan romanı
“Yarı Tanrıça / Dönüşüm” genç bir kadın olarak oldukça sıradan bir yaşam süren
Basty ile tanıştırıyor okurunu ve onun dönüşümüne tanık olmaya çağırıyor.
1978 İskenderun doğumlu Keskinol, öğrenimine Dokuz
Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Ana Sanat Dalı Dokuma Tasarımı ile
başlamış, Lasalle International College Moda Tasarımı ile tamamlamış. Uzun
yıllar boyunca organizasyon ve aktivite firmaları aracılığıyla kurumsal
firmaların aktivite ve tanıtım kıyafetlerinin tasarım ve üretimini yapmış.
Hayvanlara ve mitolojiye büyük ilgi duymakta. İlgi alanlarını ve birikimini ilk
romanında birleştirmiş. İlk denemesi olduğunun altını çiziyor. Görece pek
bilinmeyen bir yayınevinden atılmış ilk adım olduğu için düşük bir beklentiyle
çevriliyor sayfalar. Bunun avantaj olduğu ise ortalara geldiğinde görülüyor.
Keskinol’un ilk denemesinde editöryal eksikliklerle yolunu biraz da el
yordamıyla bulduğuna şahit oluyoruz romanın başlarında. Gereksiz tekrarlar,
hatırlatmalar ve betimlemelerle zihnindekini okura verme dürtüsünün verdiği
emin olmama tutukluğunu yaşamış. Böyle bir romanda ana kahramanını sevdirmek ve
özdeşlemeyi sağlamak önemli çünkü. Neyse ki çok zaman kaybetmeyerek macerayı
başlatıyor da aşıyor bu sorunu. Sonrasında zaten okuru merak ve heyecanla
çevrilecek sayfalar bekliyor.
İstanbul’da sıradan bir hayat süren Basty ile
tanışıyoruz. Kedi formuna dönüşebilen genç kadının boynundaki tılsımın peşine
düşenler var. Leş kokulu adamların peşine düşmesiyle hayatı değişen Basty bir
yandan büyümek üzere olan kaosla savaşırken bir yandan da kim olduğunu ve
evrendeki rolünü öğrenmek üzere maceraya atılır. Bir şey yapmayan, gerçekleri
yadsıyarak bir şeylerin olmasını bekleyen sevimli ve şaşkın bir karakterin
dönüşüm hikâyesi bu.
Yazının başlığı hem romanı hem de ana karakterini
tanımlıyor. Basty, bir yarı tanrı. Var olması beklenmeyen bir tohum. Form
değişikliğinin sebebi de mitolojide saklı. Mısır mitolojisiyle yola çıkan
Keskinol, okura açıklamayı yaparken ilgi duyduğu ve sevdiği şeylerden bahsetme
hazzını sayfalardan yansıtmış. Bilgisini de konuşturarak açtığı mitoloji
kapısından sonuna kadar giriyor. Tüm mitolojilerin benzerliği ve tanrı
adlarının karşılıklarıyla yarattığı hakimiyetle okuru da alıyor avucunun içine.
334 sayfalık hacimli romanın sayfalarının hızlıca çevrilmesinin ve neredeyse
tek solukta bitmesinin ana sebebi de bu. Elbette bununla sınırlı kalmıyor.
Hayata, ilişkilere ve kedilere dair cümleleri var. Olmazsa olmaz bir tutku ve
aşk var. Sakin bir kedinin savaşçıya dönüşümü var.
“Mırlayıp, patilerini yalayan, gerinip derin
düşüncelere dalan, hayaller kuran, orada burada uyuklayan huzurlu bir kedi…
Oysa şimdi, yüzümde savaş boyasına benzeyen çizgilerin anlamı gerçekten ortaya
çıkmıştı. Benim yaşamaktaki tek amacım sevilmek değil, belki de sevgi için,
sevdiklerim için savaşmaktı ve ben bunu daha yeni anlıyordum.”
Bizde pek rastlanmayan, pek tercih edilmeyen hatta
okurda “bizden mitoloji romanı” çıkmaz yargısına dair güzel bir cevap bu aynı
zamanda. Var olması beklenmeyen bir roman. Mitolojik karakterleri, tanrıların
savaşları, Elysion gibi özel mekanlarıyla mitolojiden beslenen bir yerli
romanın mümkün olabileceğini göstermiş Keskinol. Atmosferi çok iyi kurmuş,
Basty ile okuru özdeşleştirmeyi başarmış ve birlikte maceraya atılmalarını
sağlamış. Tempoyu ve akıcılığı koruyarak keyifli bir okuma sunmuş. Basty’nin
aşk hayatını da çok iyi işlemiş. Elbette beklenmedik şeyler olmuyor ama tutku
ve şehveti başarıyla yansıtıyor. Gayet gerçekçi, akla ve mantığa uygun bir
macera.
“Evren en büyük yaratıcıdır
Basty. Evren ilk olarak doğayı yaratmıştır ve doğa zaten sürekli olarak kendi
içinde savaşır. Bu savaşları; yani tufanları, hortumları, depremleri, fırtına
ve yangınları düzene sokmak için de tanrıları dünyaya getirmiş, her birini ayrı
ayrı güçlerle donatarak doğayı düzene sokmaya çalışmıştır. Denizleri, ayı,
güneşi, toprağı ve havayı farklı tanrılar kontrol derler ve kaos onların zayıflıklarından
faydalanır. İşte tam da burada size ihtiyaçları olduğundan, yaratımınıza
yardımcı oldukları için onları suçlayamazsın. Hepimiz zaten bu savaşın
içindeyiz.” sözleriyle romanı özetlemek mümkün. “Yarı Tanrıça / Dönüşüm” mitoloji,
kedi, mutluluk, aşk ve şehvetle dizayn edilmiş bir sihir... Özellikle fantastik
serüven sevenler için biçilmiş kaftan... Devam kitabını merakla bekleten
fantastik bir macera.
Yorum Gönder