♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Ekim’de Sinema Başka Güzel

Yaz mevsimi Ayvalık için; denizin, kumun, güneşin, şarabın ve güzel yemeklerin buluştuğu bir şölendir. Fakat sonbahara gelince işler değişir. Deniz soğur, güneş yüzünü başka coğrafyalara çevirir ve şehir tek başına kalır. En azından iki sene evvel durum böyleydi. 2018 Ekim’inde ise her şey değişti. Dağıtım sıkıntısı çeken önemli festival filmleri “Başka Sinema” aracılığıyla Ayvalık’a geldi. 4 Ekim’de Almodóvar‘ın “Acı ve Zafer”in galası ile perde açıldı. 10 Ekim’e kadar da filmler peş peşe gösterilmeye devam edecek.

“6-7 Ekim” tarihleri arasında izlediğim filmlerde; seyirciler, salonları doldurmaya çalıştı. Her filmin sonundaysa seyirciler beğenilerini alkışlarla ifade etmekten çekinmediler.

Festivallerde yanıma genelde broşür almam. Bir filmi izlemek benim için Amerika’yı tekrar tekrar keşfetmektir. Bu sene hiçbir filmi yarısında terk etmedim. Gittiğim filmlerin sunduğu; eleştiri ve mesajlar son derece kıymetliydi. İzlediklerimi biraz daha yakından tanımanız için size efsunlu bir liste bırakıyorum.





Üzgünüz, Size Ulaşamadık (Sorry We Missed You)
“Tüketim çağında kurye olmak” konusuna eğilen film gizli bir kapitalizm eleştirisi. Bir ailenin ayakta kalma mücadelesi anlatılırken; baba ve oğul arasındaki çatışmaları izliyoruz... Piyasanın en korkulu düşmanının aile olduğunu hatırlatan film, ayrıca sosyal devletin çöküşünü anlatıyor. Filmin en çarpıcı sahnesi ise babanın uğradığı saldırı sonrası; şirketin çalınan mallarının ücretini babadan kesmeye yeltenmesi… Sosyal devlet öldü! Aile öldü! Mağara kuralları tekrar geçerli… Yalnız ortada mühim bir fark var, artık sorunları çözmek için ne vaktimiz ne de dermanız var. Ayrıca mağaraya da kira ödüyoruz. “Sorry We Missed You” başarılı, çarpıcı ve seyirciyi huzursuz eden sahici bir yapım!










Lara
Alman yapımı “Lara” bir annenin altmışıncı yaş gününü anlatıyor. Filmin başında piyanist oğlun anneyle neden görüşmediğini sorgularken, derine indikçe; Lara’nın duyduğu “tutku-hırs ve öfkenin” kaynağını daha yakından tanıyoruz. Bütün gücünü ve tutkusunu piyanist oğluna yönlendirmiş kadının nasıl bir despota dönüştüğünü görmek muazzam! Tutkunun, şiddetin ve yeni bir hayata başlamanın güçlüğünü anlatan film bir Dostoyevski romanı kadar yıkıcı… Filmi özellikle ailenizdeki baskın kişi ile izlemenizi tavsiye ederim…













Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi (Portraıt De La Jeune Fılle En Feu) 
Cannes Film Festivali’nde en iyi senaryo ödülünü kazanan film toplumsal cinsiyet meselesini irdeliyor. İki kadının arasındaki güçlü bir aşk ilişkisini anlatırken, dönemini de ustalıkla yansıtıyor. Ayrıca sosyal medya ile o zamanın ilişkileri arasında da eğlendirici bir benzerlik var. Ressamın yapacağı kadın portresi; evin kızının koca adayına hazırlanmaktadır. Yani beğenilerimiz konusunda yüzeysel davranmamız sebebi kirli bir bencillik. Aynı zamanda geçmişe nazaran bir şeylerin değişmediğinin ifadesi. Alev Almış Genç Kızın portresi çeşitli açılardan irdelenebilecek zengin bir film.









Yesterday
Başarısız bir müzisyenin hayatı, geçirdiği bir trafik kazası neticesinde değişir.  Karakterimiz, müzik tarihinin efsanevi grubu, “The Beatles”ın yok olduğunu idrak eder! Jack’in kariyeri, grubun şarkılarını söylemesiyle zirveye ulaşır... Fakat mesele bu kadar basit değil. Zirve her zaman dibi arzular! İşte bu sebeple; Jack’in hikâyesi eski hayatına, sevdiği kadına geri dönmeye çalışan karmaşık bir sergüzeşt. Bütün mesele; sahip olduğumuz mütevazı yaşama geri dönebilmek ile alakalı belki de…





Mert Kozacıoğlu

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template