Yaşıtlarından farklı olmak her yaşta yalnızlığı
getirir ama morali en çok gençlik döneminde bozar. Herkesten farklı olmanın
getirdiği o bir başınalığa dalga geçmeler, aşağılamalar, espri konusu etmeler
ve ezik olarak kodlamalar da eklenir. Bütün bunlardan sıyrılmak mümkün müdür
peki? Bu sorunun cevabını veriyor “Tall Girl”. Netflix’in gençlere yönelik
romantik komedisi herkesi olduğu gibi kabullenmeye çağırıyor.
13 Eylül itibariyle seyirciye sunulan Tall Girl, bir
ilk film. Sam Wolfson ilk senaryosunda. Yönetmen koltuğundaysa ağırlıklı olarak
tv dizilerinde çalışan Nzingha Stewart oturuyor. İrili ufaklı pek çok dizinin
yönetmenliğini yapan Stewart, kısa metrajlarla başlamış ve tv’ye yönelerek 2000
yılından bu yana “Major Crimes”, “Scandal”, “Grey's Anatomy” ve “How to Get
Away with Murder” gibi dizilerin bölümlerini yönetmiş bir isim. Adını
duyurmasını sağlayan ise 2015 yılında yazıp yönettiği tv filmi “With This Ring”
ile olmuş. Romantik komedi ile bolca adaylık ve bir ödülle taçlanmasının
ardından bu kez Netflix için rom-kom’da. Oyuncu kadrosu da hayli tanıdık
simalardan oluşuyor. Amerika’nın taze şöhret isimlerinden Ava Michelle ilk
önemli rolünde. Griffin Gluck, Sabrina Carpenter, Paris Berelc, Luke Eisner ve Clara
Wilsey gibi dizilerle tanıdığımız simalar ona eşlik ederken Angela Kinsey ve Steve
Zahn da usta kontenjanından başlarında.
Jodi Kreyman ile tanışıyoruz. 16 yaşında, akılı,
esprili, çalışkan, yaşıtları bir genç kız. Boyu dışında. 1,87’lik boyuyla
okuldaki herkes için dalga konusu. En sık karşılaştığı soru “Hava nasıl
oralarda?” ile geçen hayatında iki arkadaşa sahip. Fareeda tam bir dost. Jack
ise hep o günün gelmesini bekleyen aşık. Erkek gibi giyinerek kendini saklayan,
durumu kabullenen Jodi’nin hayatı bir değişim öğrencisinin gelişiyle değişiyor.
Kendisi gibi uzun Stig ile ortak noktalarının olduğunu keşfetmesiyle olaylar
gelişiyor.
Tall Girl, uzun boyluluk üzerinden farklı olanın
sonunda hakkının teslim edilmesi formülünü işleyen bir romantik komedi. Gençler
için epey tanıdık bir dünya kurmuş. Ana karakterini sevdirip, uzun boylu
olmanın getirdiği o uzun yalnızlık hissini başarıyla aktarıyor. Ana öyküsünü
yan karakterler ve öykülerle sağlamlaştırmış. Herkesin spot ışıklarını üstünde hissettiği
sahneler mevcut. Jodi’nin ailesini de ete kemiğe büründürmüş. Kızının normal
hissetmesi için uğraşan baba, hafif çatlak bir anne ve güzellik yarışmalarına
kafayı takmış abla ile oluşan aile hem sevimli hem de gerçekçi. Arkadaş grubunu
da başarıyla yaratan Wolfson, ilk senaryo için fazlasıyla başarılı bir iş
çıkarmış. Konuyu sürekli geliştirerek, düğümleri doğru atarak filmin sürekli
akıcı ve tempolu olmasını sağlıyor. Stewart da senaryonun gerektirdiklerini
yaparak sade ama sempatik bir film yaratmış. Elbette karakterler de konu da
işleyiş de daha önce görmediğimiz bir şey içermiyor. Klişelere bolca uğruyor
ama sağlam bir zemin oluşturduğu için hiç sırıtmıyor. Anlatıcı üzerinden
karakterlerini tanıtıp sevdirerek atılan ilk adımı aşk ihtimali izliyor.
Elbette mezuniyet balosu olacak ve sayısız filmde olduğu her şeyin çözümü de bu
balo olacak. Romantik komediden kendini iyi hisset filmine dönüşüp mesajlarını
vererek çağrı yapacak. Her şey çok basit ve klişe ama abartmadan parlatmaya
çalışmadan doğallığı koruyarak yapınca klişeler de güzeldir dedirtiyor.
Mesajlarının da gençler için kendinizi olduğunuz gibi kabul edin monoloğu
üzerinden “ne olursa olsun ben buyum deyin” olması da beklenmedik ya da sürpriz
değil.
Her ne kadar basit ve klişe olsa da iyi yazılmış, iyi
yönetilmiş ve iyi oynanmış bir eğlencelik “Tall Girl”. Türü sevenlerin yüzünde
sıkılmadan erittikleri 101 dakikanın sonunda gülümseme yaratabiliyor. Bir
romantik komediden başka ne bekleyebiliriz ki?
Yorum Gönder