♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Kağıt Adam : Maske ve Devrim

Kağıdın ömrü üç yıldır. Peki ya kağıt insanın ömrü kaç yıldır? Kağıttan bir adam ne kadar yaşar dünyada? Yağmuru, rüzgarı, doğa olaylarını ve insan eliyle olabilecekleri düşünün… Ne kadar yaşar? Daha da ilerletelim soruyu; Nasıl yaşar? Aklınıza gelen tüm cevapları unutun. Zira Gallagher Lawson, sorunun cevabını tamamen kendi kurduğu dünyada veriyor. Üstelik zamansız ve mekansız bir distopyanın içinde tükenerek veriyor. Bildiklerinizin ve tahminlerinizin ötesine geçerek sürüklüyor.

Kağıt Adam bir ilk roman. 12 Mayıs 2015’de sessiz sedasız basılmış. “The Paperman”, romanda da görüldüğü üzere sanatla uğraşan bir zihnin ürünü. Kaliforniya Üniversitesi Riverside Palm Desert Güzel Sanatlar Yüksek Lisans Programı’ndan Gallagher Lawson’un biyografisi zaten romandan neler bekleneceğini gösteriyor en başta. Seyahat ve teknoloji yazarlığı yapıyor, klasik piyano çalıyor ve Los Angeles’te yaşıyor. Hakkında çok bilgiye rastlamadığımız bir ilk kitap onun dışında. İlk kez Türkçede olmasının yanı sıra ilk kez yabancı bir dilde aynı zamanda… Alakarga Yayınları’nın haziran kitabı, “nitelikli edebiyatın yeni yayınevi” mottusuna tastamam denk düşen bir keşif. Başka dillere de çevrilip evrenini genişletecek mi bilinmez ama “Kağıt Adam” çok katmanlı yapısı ve her bölümde değişerek, şaşırtarak tahmini zor ilerleyişi ile okurunun zihnini genişletiyor. Ana karakterinin anlam arayışını, kendini bulma serüvenini anlatıyor. Romanı özel kılan ise bu anlatıma eş olarak değindikleri. 

Hiçbir şeye benzemeyen ama okurun bakış açısı ve birikimine göre birçok şeyden iz bulacağı bir dünyada geçiyor. Komşularını, tabiatını, coğrafik özelliklerini bilmediğimiz ama tanıdık gelen bir ülkede. Ülkenin ayrılmış yapısına dair de genel bir bilgimiz var ama romanın tümünde yaptığı gibi okuruna puzzle parçaları vererek siz birleştirin diyor Lawson. Tüm yardımcı öğeleri aynı şekilde vererek hem sürükleyiciliği yakalıyor, hem romanına ritm kazandırıyor hem de tekinsiz bir okuma keyfi çıkarıyor ortaya. Dikkatli bir okuma gerektiriyor. İyi okurun buldukça keyifleneceği birçok tema mevcut. Kavramları dönüp tartışacağı, altını çizeceği cümleler de karşısına çıkıyor. Bunların hepsinin satır arası olması da ikinci kez okuma isteği uyandıracak şüphesiz.

Kağıttan adam Michael’ın kendini keşfetme öyküsü bu. Beş kısımda anlatılıyor ve her kısım romandaki bir karakterin adı. Anlaşılamayan adam Michael’ın taşradan çıkıp şehre gidişiyle başlıyor. Daha ilk bölümde otobüsün denizkızına çarpması ile Lawson okuruna her şeye hazır olması gerektiğini gösteriyor. Bavulunu çaldıran ve kolu kopan bir kağıt adam… Neyi istemediğini çok iyi bilen bir adam. “Artık böyle yaşamak istemiyordu. Kağıttan bir bedene sahip olmak yeterince kötüydü. Biçimsiz ve kirli kağıtlardan oluşan bir bedende yaşamak dayanılmaz olacaktı.” Şehre vardığında kendine arkadaş ediniyor. Yine sıradanlığın dışında bir karakter ile tanışıyoruz. Eski kürk mankeni Maiko. Onun yanında kalan Michael’ın değişimin ve dönüşümün şehirde gerçekleşmeyeceğini de anlaması uzun sürmüyor. Kuzeyin ilhakı altındaki şehir karmakarışık. Sürekli tehdit altındaki Güney de varolmak da pek mümkün gözükmüyor. Barınma sorunu çözen Michael, iş aramaya başlıyor ve her şeye sebep olan kişi ile tesadüfi denk gelişiyle olaylar gelişiyor.
Lawson, “Hepimiz kazaların eseriyiz” diyerek romandaki her karakteri özetliyor. Ressamlara modellik yapan Mischa, sanatçı Doppelman ve Adam aynı ortak noktada birleşiyor. Romanın kurgusunun birer parçası. Birbirleri ile bağları da romanın alt metinde tartıştığı kavramları getirme araçları aynı zamanda. Yazar her birine eşit ağırlığı vererek bir bütün oluşturmuş. Bu bütünün içinde şaşırtıcı bir döngü de mevcut. 

Yüzeyde bu olaylar olurken birçok cümlenin başlı başına günümüzü anlatıyor olması yazarın ustalığı. Rahatsız etmeden, bağırmadan, çağırmadan, büyük konuşmadan sesleniyor Lawson: “Maskeni beğendim. Artık sokaklarda kimliğini gizlemeye çalışan daha çok insan görüyorum. Sen de yeni başlayan bu akımı takip ediyorsun demek.”

Yaratıcılık, sanat, nesne, kimlik, güven, sıradanlık-sıradışılık, değişim, dönüşüm, hemşehrilik, aidiyet, kimlik romanın üzerine düşündürdüğü kavramlar. Günümüz insanı da kendisine bir kimlik yaratıyor. Kime güveneceğini bilemediği için maske takıyor Yaşadığı her olay ile değişim geçirip, dönüşüyor. Başka bir yere gitme özlemi hep içinde. Yaratıcılığın nerede başladığını, sanat eseri ile nesne arasındaki fark muallakta. Sıradan olmak çok sıkıcı. Maske kavramı da bu çağın olmazsa olmazı. Bu kavram üzerinden söylenecek de çok şey olduğu muhakkak. Lawson da maskeyi her anlamıyla kullanıyor. 

“İnsanlar az da olsa özel hayatları kalsın diye duvarlar örmeye başladı. Artık etrafta onlarca meraklı göz var” diyen Lawson “Kağıt Adam”ı araç olarak kullanarak günümüzden bir distopya kurmuş. Zamandan, mekandan ve devletlerden bağımsız bir insanlık distopyası yaratmış. Etkileyiciliği de burada. Sert bir üslupla tokat da atabilecekken, benimsediği formülle okurun bitirdiğinde zihninde oluşacak bir tokadı kurgulamış. Her şey hali hazırda doğal yaşamın içinde mevcut… Bir kurgu ile taklit edilmesi değil mi zaten roman? “Sanatın taklidi doğanın mükemmelliğidir” demesi boşuna değil.

Maskelerle oluşan yeni dil ile yaşadığı yabancılaşmayı ancak bir devrimle kırabilir insan. O devrim de kendisinden başlayacak şüphesiz. Direnişin önemini kavradıkça dünyayı ve kendisini de daha iyi anlayacak. “Artık insanlar birbirini korumuyor. Herkes birbirinin kuyusunu kazıyor. Tıpkı Kuzey’in istediği gibi.” diyecek. “Eskiden burada herkes kim istiyorsa o olabiliyordu. İnsanlar yeniden bir araya gelmezse şehir yakında kendi kendini yok edecek.” diye düşünecek. Taklit etmeyi bırakacak ve kendisi olacak. Kendisi ne kadar değişirse dünyanın o kadar değiştiğini fark edecek. “Toplumun yeni alışkanlıklar edinmesini sağlamalıyız. Birleşmeliyiz, bireyselcilik ön planda olmamalı.” cümlesini okuyup “nasıl?” diye sorarsa “Kağıt Adam” cevabı verecek: “Ben de senin gibi kararsızdım ve kendimden emin olmak için başkalarının beni onaylamasını bekliyordum. Yapman gereken tek şey, uzun uzun aynada kendine bakmak. Hızlı bir bakıştan bahsetmiyorum elbette. Gün ışığının yer değiştirdiği ve yüzünün farklı yerlerindeki gölgelenmeleri görebildiğin, gerçekten uzun bir zaman diliminden bahsediyorum. Kısa bir süre sonra, bu gölgelerin yüzünü şekillendirmeye başladığını göreceksin. Ardından kendini göreceksin. Aynalara bakmak için başka insanları kullanma, kendi yansımana güven.” Kağıda yazılmış bir ayna tutuyor Kağıt Adam. Yapmanız gereken tek şey çağrıya uymak…

Kağıt Adam / Gallagher Lawson
Çevirmen: Cansu Işık
Yayınevi: Alakarga
386 Sayfa, 23.15 TL

Yazı ilk olarak Aydınlık Kitap Eki'nde Yayımlanmıştır. (6 Temmuz 2018)

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template