♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Herkesin yandığı bir cehennem var

“Herkesin yandığı bir cehennem var.” Anne özlemi, ah bir romanım yayınlansa arzusu, kocadan görülen şiddet, yetimlik, susmalar, iç kırgınlıkları, ölüm sonraları, göçmenler, babalar, üçüncü kişi olmak, eski kırığında kalmak, unutmak, unutmaya çalışmak, eldekini kaybetme korkusu, yutkunmalar… “Kimi odununu kendisi atar ateşe, kimi de başkasına attırır.” Ne yaparsa yapsın cehennem küçülür ama sönmez o ateş. “Kendine atma odunu. Başkasının atmasına da izin verme.” diyen biri gerekir umudu büyütmek için. Zeynep Delav’ın öykü kitabı “Kemik Tozu” işte o cehennemine odun atanları anlatıyor.  

Kültür-sanat sitelerinde kültür ve kitap bölümleri hazırlayan, köşe yazarlığı yapan, Hece Öykü, Varlık, 14 Şubat Dünyanın Öyküsü, Edebiyatist dergilerinin de aralarında bulunduğu pek çok edebiyat dergisinde öyküleri yayımlanan Zeynep Delav ilk öykü toplamı “Kemik Tozu” ile karşımızda. 1980 Erzurum doğumlu yazar Felsefe ve Psikoloji eğitimi almış. Sinema-psikoloji, edebiyat-psikoloji alanında derinlikli araştırmalar da yapmış. Tüm bunların kalemine yansıdığını gördüğümüz Delav’ın kitabı 12 öykü ve bir novelladan oluşuyor. Zeynep Delav, kalıpların dışına çıkarak farklı bir üslupla kaleme aldığı öykülerinde anlaşılmamayı, yalnızlığı, terk edilmişliği ince ince işlerken insana ve var olmaya dair umudunu da okurlarla paylaşıyor.

“Kemik Tozu”, görmezden gelinmiş, elden çıkarılmaya hazır, bir köşeye atılacak, terk edilecek insanları eksenine almış. Farklı üslubu, yer yer yaptığı altı çizilesi tespitleri ve tanımlamalarıyla okurun gönlünü fethederken sarsıyor aynı zamanda da. Açılışını sakin bir öykü ile “Bipolar” ile yapan yazar vicdan diyor önce: "Başında nimet diye gezdirdiğin -nedendir bilinmez- alıp seni ayaklar altında un ufak eder. Soğuk terlerle baş edemeyince de, ezip geçtiğin nimeti, dayanamayıp ekmek yapmaya başlar! Soğuk namlusu sürekli şakağa dayalı başa bela silahtır vicdan!"

İkinci öykü “Çok Bin Vuruş” her edebiyatseverin okuması gerekenlerden… Romanının yayınlanması hayat memat meselesi olan içekapanık bir adamın yaşadıklarını okumak hayli keyifli… Yayınevlerinin yeni dosyalar konusundaki tavrını da çok iyi anlatmış ve birkaç diyalogla özetlemiş Delav. Yayınevlerine dosyasını gönderip de cevap bekleyenler ya da gönderme hazırlığında olanlar okumalı. “Çikolata Aşkı” ile kadın odaklı öykülere geçiş yapıyoruz. Kocasından sürekli şiddet gören bir kadına odaklanıyoruz. “Dam” ile de devam ediyoruz buna. Bir avuç kadın en doğru tanımı yapıyor aslında kitaptaki tüm kahramanlar adına: “Kustuğu yerde uyuyan insanlarız biz. Çiçek ne halt etsin!” Yine aynı öyküde tüm cankeşleri birbirine bağlıyor yazar erkenden: “İşlediği suçun öfkesi dinip, bütün o içindeki acılar kemiklerine işleyince, iyiden iyiye yetimlik hissine kapılıyor insan. İlla da ananın babanın ölmesi değil yetimlik. Ucube bir oda kapısının kolunu, her an birinin çevirip içeri gireceğini umut etmek, cankeş olmak gibi bir şey!"

“Yağ Kütlesi” de bir kadın öyküsü… Aynı zamanda da susmaların öyküsü… “Susmak en büyük ilacı bu işin. Susarak çığlık atmak” demesi boşuna değil. “Kırıntı” da özlemlerin öyküsü. Gidemeyişlerin, öykünmelerin bir radyo tiyatrosu aracılığıyla… “Ölümü Öp!” de içe akanı durdurmanın: "Sadece iki kişinin dinlediği şarkının sesi herkesin duyacağı kadar açılmışsa o hikaye orada bitmiştir." diyor. “Rende” kısacık bir öykü, özlemlere dair, derinlikli: “Baba demek, gökyüzünün devasa derinliğinde sana uçmayı öğreten kişi demek, sen kanat çırptıkça, yorulup nefesin kesildikçe, kendi kanatlarını üstüne gererek senin yerine de kanat çırpan kişi.” Özlemi “S/anki” devralıyor sonra. Üçüncü kişi olmanın o umutsuz kabullenişi akıyor kalemden. Teselliler, tanımlamalar, yarım kalmışlıklar ve çaktırmama halleri… “Ölüyorum Kederimden” de bir kadının öyküsü. Eski kırığına aşık bir kadının. “Yara Bandı”ysa tam tersi, “Unutmanın en iyi ilacı bir kadının bağrıdır” düsturuyla… “Cankurtaran”ın kadınıysa eldekini kaybetmemek için her şeyi göze alıyor.

Öykülerden sonra gelen ve kitaba da adını veren novella “Kemik Tozu” ise bu on iki öykünün karması gibi aslında. Aynı evrenden üç karakter ile başka bir öykü. Üç anlatıcılı novella aynı zamanda sinematografik bir Yeşilçam güzellemesi gibi. “Yaraların da gözleri var. Birbirlerine bakınca tanış çıkıyorlar” unutulmaz bir replik olabilir mesela. Peş peşe geliyor altı çizilesi cümleler. “İnsan duya duya yırtıyor perdeyi”

12 öykü ve bir novelladan oluşan “Kemik Tozu”, odağına aldığı karakterler ile gitmeyi göz alarak kendine kavuşmanın eşiğindekileri anlatıyor. Kendi cehennemine odun atanları, başkasına “atma” diyemeyenleri, başını sokacak yuva bulamayanları, perdeyi yırtamayanları, unutamayanları, yırtamayanları, o adımı atamayanları… Yaşamayı bilmek için çabalayanları… “İnşallah birimizden birimiz şu ‘yaşamak’ denen yırtıcı hayvanı evcilleştirir, öğrenir yaşamayı” demeyi ihmal etmiyor. Sarsıcı ve etkili… Iskalamayın…

Kemik Tozu / Zeynep Delav
Hepkitap, Mayıs 2018
Sayfa Sayısı: 132
Fiyatı: 12 TL


Share this:

1 yorum :

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template