Arada sırada arkadaşlarınızla toplanıp oyun oynayanlardan mısınız? Masa oyunları mesela… Jenga, Tabu, Monopoly, Risk gibi oyunlarla kafayı dağıtanlardan. Ortamdaki eşleşmelerden güzel anlar çıkar ortaya hani. Süre kısıtlaması, yapabilir miyim stresleri, aman rezil olmayalım düşünceleri… Bir mekanda oynanıyorsa hesap üstümüze kalacak endişesi… Böyle anlarda rekabet güzel şeydir. Hele kıyasıya olduğu zaman. Hiç böyle gece geçirmediyseniz bilemezsiniz ama tadanlar bunun ne kadar keyifli olduğunu anlayacaktır şüphesiz. “Game Night” öyle geceleri yaşayanları, sevenleri sinemaya çağıran bir film. O yüzden Mayıs başında gösterime girdiğinde gidilesi filmdi koşa koşa. Fragmanı da iyi görünüyordu. Referansları da. Eğlenceyi kara komedinin içine yedirmişlerdi daha ne olsundu. Geriye eğlenmek kalıyor gibi görünüyordu.
Gençlik eğlencesi “Accepted” ile tanıdığımız Mark Perez’in senaryosunu kotardığı filmi peliküle aktaranlar “Horrible Bosses” serisinin senaristleri olarak dikkat çektikten sonra “Vacation” ile yönetmenliğe geçiş yapan John Francis Daley, Jonathan Goldstein ikilisi. Komedi adına gelecek vaat ettikleri düşünülürken bildik bir ilk filmle biraz hayal kırıklığı yaratmış olsalar da bu kez biraz daha farklı bir konu ile gelmişler. Üstelik konu çok Amerikan. Hatta saf Amerikan diyelim. Yapım ekibi röportajlarında hep umut aşılamış ve beklentileri de epey bir yükseltmiş. Konseptin üzerinde çok durmuşlar.
Zeki, seri ve öngörülemez olarak tanımladıkları “Oyun Gecesi” için yeni bir yaklaşıma sahip tam kapsamlı bir komedi diyor ve ekliyorlar: Başından sonuna kadar aksiyon gerilim gibi çekilen film, seyirciyi güldürmeyi hedeflemekle kalmıyor, tahminlerde de bulunduruyor. Oyun Gecesi'ni uzun süredir beraber çalıştığı John Francis Daley ile birlikte yöneten Jonathan Goldstein şöyle diyor: "Bazı en sevdiğimiz filmler, birçok türü harmanlayan filmler, böylece seyirci tek bir sahnede kahkaha atarken iç çekebiliyor. Komedi en iyi beklentileri engellediğiniz zaman işe yarıyor" diyor ve ekliyor. " Aynı şey iyi bir gerilim için de geçerli. İzleyicileri, bizden öne geçtiklerini düşünecekleri bir yola sokuyor, sonra hiç beklemedikleri bir virajdan geçiriyoruz."
Aynı zamanda karanlık ve korkutucu bir yerden çıkan bir kahkaha daha tatlı olabilir. Bu konuda Daley şöyle diyor: "Çıtayı yüksek tutmak önemliydi. Gerçek anlamda şoke edici anlar olsun istedik, bu da sinematografi ve tasarım, tempo, oyuncu seçimi ve hatta müzik açısından çok daha sanatsal bir yaklaşımda bulunmamıza izin verdi."
Max karakterini canlandıran ve filmin aynı zamanda yapımcılığını da üstlenen Jason Bateman şöyle diyor: "Bu gerçekten eğlencelik bir film. Bolca aksiyon ve merak uyandırıcı şeyler var ve tabii ki, başından sonuna kadar durumu eğlenceli kılan komedi var. Hatta biraz romantizm bile var." Umut vadederek başlayan ama sonra korkunç bir şekilde yoldan çıkan akşamın, bağ kurulabilirliği konusunda şöyle diyor: "Ben de kötü sonuçlanan gecelerden payımı almışımdır. Bence hepimizin arkadaşlarla bir araya gelip oyun oynama tecrübesi vardır. Ama burada tansiyon yükseliyor, iş evden çıkıp sokaklara taştığında, her şey başka bir seviyeye çıkıyor."
Bateman'ın yapım ortağı James Garavente, ilk sunumuna verdikleri tepkiyi anlatıyor: "Bu güzel konsepte bayılmıştık, bizi gerçekten etkilemişti. Senaryonun komik olduğunu biliyorduk ve bunun sağlam bir zemini olmasını, aleni bir komedi gibi görünmemesi gerektiğini düşündük. Dolayısıyla soru, bu harika harmanı nasıl yapacağımızdı. Daley ve Goldstein'in yaptığı, ki bu dâhiceydi, filmi gerilim unsurları ve aksiyonsal tehlike hissiyatını artıran kamera hareketleriyle bunu bir adım ileri taşımak oldu."
Yapımcılar John Davis ve John Fox da bir o kadar ilham almıştı. Davis şöyle diyor: "Karakterizasyonu ve alt metni çok kuvvetli ve ilginç bir şeyle ilgili. Esas ilişkilerde duygu var. Ama senaryonun en karşı koyulamaz yanı, fiziksel komedinin çok olması ve birçok konu bulunması. İkinci ve üçüncü perdelerde her şeyin dozu artıyor ve kimin birinci, kimin ikinci perdede olduğunu unutuyorsunuz.John ve Jonathan o gerilimi oluşturmakta ve her şeyi devam ettirmekte çok iyiydi. Hikâye anlatımı harika."
Bunları okuduktan sonra karşımıza iyi bir film çıkacağını ve bol bol gülüp eğleneceğimizi ve şaşıracağımızı düşünüyoruz. Lakin kazın ayağı öyle değil. Rekabet düşkünü bir ikiliyle tanışıyoruz. Max ve karısı Annie sık sık arkadaşlarıyla bir araya gelerek oyun gecesi yapıyorlar. Eğleniyorlar evet ama eze eze yenmek istiyorlar ve bundan keyif alıyorlar. Masa oyunları ve sessiz film derken geçirilen oyun gecesine yan komşularından gizli girişiyorlar. Durumu ilk bozan Max’in abisi Brooks oluyor. Ve ağabey oyunları bir adım daha ileri götürme teklifinde bulunuyor. Altı kişilik arkadaş grubu Brooks'un hazırladığı bir gizemli cinayet partisine hazırdır. Her zaman için kardeşine karşı avantaj sağlama peşinde olan Brooks, hevesli ufak çaplı oyunculara, Sessiz Sinema, bilgi yarışması ve Pictionary'nin ötesine geçen destansı bir gece vadeder. Dakikalar sonra silahlı eşkıyalar kapıyı kırıp, elini ayağını bağlayıp onu sürükleyerek götürdüğü zaman, konuklar kavganın gerçekçiliğinden, Brooks'un dehşete kapılmış ifadesinden ve saldırganların acımasızlığından çok etkilenir. Bunun tezgâh olduğuna zor inanırlar.
İyi bir başlangıç, hızlı bir ilerleyişle raylarından çıkan bir komedi “Game Night”. Süresini iyi değerlendirme adına lüzumsuz anlara yer vermiyor. Süre ve akış konusunda hiç sıkıntı çıkarmıyor. Daha ilk anlardan itibaren karakterlerini tanıtıp sevdiriyor ve hikayenin içine bırakıyor. Seyircisini de sos olarak oyuna eklemeyi başarıyor. Bu yönden bakıldığında gayet sorunsuz ve eğlenceli… Filmin sorunlarıysa genele bakıldığında çıkıyor ortaya. Onca eğlencenin ardından işin yine dönüp dolaşıp ailenin kutsallığına gelmesi gibi bir hüsran yaratıyor. Aslında daha filmin başında çiftimizin çocuk yapmamış olması üzerine doktorla görüşmelerine şahit oluyoruz. Max’in kendi kendine yarattığı stresin ardında abisi Brooks ile olan rekabeti ve çocukları olursa bütün bu eğlenceden vazgeçmek zorunda kalacak olmaları var. Bunu istemiyor haliyle. Filmin sorunu da burada çıkıyor ortaya. Tüm bu eğlencenin ve şaşırtmacaların ardında her şey gelip ailenin kutsallığına bağlanıyor: Bırakalım oyunu çocuk yapalım.
Tabii ki sorunlar bununla da sınırlı değil. 100 dakikalık filmin süre sorunu yok dedik ama ritm sorunu mevcut. Bir türlü zincirlerinden boşalamıyor. Çılgınlığın dozajını arttıramıyor. Katıla katıla gülünecek bir an ya da bir zirve noktasından, akılda kalıcı anlardan çok uzak. İzle unut filmine doğru evrilmesini sağlıyor bu durum. Oysa oyuncu kadrosu gayet iyi, senaryo da çok müsait. Tüm filmden akılda kalıcı tek şey ise Gary karakteri ile Jesse Plemons oluyor.
Oyunları yaşam tarzına dönüştürenlere hayat böyle geçmez aile olun düzene girin der gibi ahlak zabıtalığına soyunan “Game Night” bu sorunu görmezden gelebilmeyi başaranlar için vasatı aşan bir seyirlik. Sıkılmama garantili. Arkanıza yaslanıp keyfini çıkarabilirsiniz.
Yorum Gönder