♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Sedat Demir: “Benimki Sadece Bir Meydan Okuma!”

“Küçük Paris Fena Öksürüyor”un Sedat Demir’in ilk kitabı olduğuna inanmak güç. Zira Demir’in metni kırk yıllık yazarın elinden çıkmışçasına demli. Demir’le buluşup Paris’in neden öksürdüğünü ve gelecek kitaplarını konuştuk…

Öncelikle şunu sormak istiyorum; klasik bir anlatı değil “Küçük Paris Fena Öksürüyor”daki, anlatıcının izini muğlâklaştıran, film afişlerini ve gazete kupürlerini biçime katan bir eser bu. Bu kitap hangi türe ait?
Sevdim soruyu. Anlatıcının durduğu yer hep kafamı karıştırmıştır. Ben çocukken ve film seyrederken, kendimi çok kaptırdığımda aile büyükleri, aklımı başımdan alan sahnelerin ya da içeriğin yalan olduğunu söylerlerdi. Kabul ettim, “ama bir anlatıcı var o zaman ortada” deyip peşine düştüm. Hangi tekil şahısla yazılırsa yazılsın bir güç var ortada. İlerleyen zamanda dedim ki, acaba bu güç zayıflatılabilir mi? İlk hikayeyi böyle düşündüm: Anlatıcıyı aradan nasıl çıkarabilirim. İşin sırrı, izini muğlaklaştırsak da aradan çıkarmak çok mümkün değil. Benimki sadece bir meydan okuma. Afişler, küpürlerin yanına bir de şarkılı vidyo koymak istedim ama teknoloji şu buna pek yakın değil. Tür meselesi ilginç tabii. Öykü var, hatta bunun durumu-olayı var. Ben hepsine kurmaca diyorum. Aksi biraz sınırlayıcı oluyor. Halbuki yazarken-okurken özgür olmalıyız. 

Kitabın ismi çok ilginç, herkesin büyük ihtimalle sorduğu bir sorudur ama bir kez daha biz soralım? Kim bu Paris, neden öksürüyor, hasta mı?
Evet biraz hasta. Derdi var. Derdi olan herkes gibi anlatmak istiyor. Anlatamayınca daha çok hasta oluyor. Eskiden aşıksan falan, dertli dertli içini çektiğinde, “ee öksür bakalım, senin bir derdin var,” derlermiş. 

Nelerden beslendi Sedat Demir, “Küçük Paris Fena Öksürüyor”u yaratırken? Bir yandan şehrin tarihsel belliğini de tutuyor bu kitap; sanki gazete, afiş biriktiren bir koleksiyonerin elinden çıkmış bir metin karşımızdaki…
Birçok metin var esasında. Kurmaca kitaplarının yanısıra deneyimler, gözlemler, dinlediğimiz hikayeler. Yani sözlü olanlar. Bir de, özellikle ilk öyküde bugüne kadar okuduğum kurmaca üzerine kuramsal kitapların etkisi var mesela. Onları okurken, mesela Calvino’ya, “hmm, demek yazın üzerine böyle düşünüyorsun” derken dinlediğim bir hikayeyi onun formülasyonuna göre yapıyorum yeniden. Kitaptaki hikayeler bir anlamda gerçek. Gerçek derken bildiğimiz anlamda gerçek. Onalrı eğip bükmeyi seviyorum, eğip bükerken onları tekrar okuyorum. Dinlerken onları okuduğumu fark ediyorum. Hatta inanır mısınız bilmem, yazdıklarımın ilk okuruyum. Yani ben de bir okurum. Lütfen inanın, herkes yazdıklarının okuru. Siz onları okurken “iyi bu” diyorsanız, bu onların yazdıklarını iyi okudukları anlamına gelir.  

Çok fazla referans mevut kitapta; filmler, müzikler vb. Bu yapının okuyucuyu yoracağını düşünmüyor musunuz? Genellikle bu kadar yoğun referanslar dizisi görülmez bu tip denemelerde…
Aslında gizli onlar. Üzerleri olay ve olay örgüleriyle örtülüyor. Örtüyü kaldırabilene yorgunlukla birlikte bir keyif de sunuyor. Örtüyü yere bıraktığınızda da yapının halihazırda bir hikaye olduğunu da söylemek istiyorum. Bilmiyorum, becerebilmiş miyim? 

Yakında raflarda yerini alacak başka çalışmalarınız da mevcut. Bu çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz biraz?
İlk ismini vereceğim, Umberto Eco üzerine bir kitap. İtalyan ya da Anglosakson birisi olmayarak ben, böyle bir şeyi nasıl yaptım, bilmiyorum. Ancak eğer yapılmışsa bu biraz da, benzer çalışmaları sürdürenlerin yapıtlarını gün ışığına çıkarmaları için kışkırtmak, başlamak isteyenlerin “ya bu çalışması bu adamın, dur şuna haddini bildireyim” demelerini sağlamak için. Onun dışında birçok kurmaca var tabi. Klasör klasör. Bunların niceliklerini azaltmayı bekliyorum, önemli bir kısmından vaz geçmek için gerekli enerjiyi arıyorum. Ama geliyor farklı bir dosya daha. Ama ondan da gönlümün razı olmasını bekliyorum. Bu iş gönül işi sanırım, önce gönül, sonra okur. Okur derken, belirli bir popülasyon, kişi, kişiler değil tabi ki. Daha farklı. Bakalım.   



Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template