♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Pandemic : Enfeksiyon Oyunu

Kameraların iyice küçülmesi ve giysilere monte edilebilir olması sinema için bulunmaz nimet olmaya devam ediyor. Biz bıkmış olsak da buluntu film denemesine soyunan yönetmenleri bu durumdan hoşnut. Her olayda kayda geçmesi zorunluluk olan kameranın çalışması için o olayı yaratmak yeterli ne de olsa. Atmosferi ve inandırıcılığı kolayca sağlayacak o kameranın önüne iyi bir hikâye koymak yeterli. 2016 yapımı “Pandemic” işi bir adım ileriye götürerek post apokaliptik salgın hastalık filmini buluntunun yanı sıra FPS oyunu tadında işliyor.

Zombi filmlerine olan sevgi malum. Üstüne bir de FPS eklenince heyecanla beklenmesi kadar doğal bir şey yok. “First-person shooter” yani kısaca FPS, oyuncu karakterinin kendi gözünden oynanması. Medal of Honor, Call of Duty, Doom, Half-Life gibi klasikleşmiş oyunların havasını birebir olarak yansıtan şiddetiyle zombi avına kim hayır diyebilir? Pandemic da bu oyun havasını kullanarak bir kurtuluş macerası sunuyor izleyicisine. Senaryosunu Dustin T. Benson’ın kotardığı filmin yönetmen koltuğunda John Suits oturuyor. 2008’de Gabriel Cowan ile beraber yönettikleri “Breathing Room”dan sonra “Family of Four” ve “2ND Take” ile dramaya kaymış, 2014’de tür kırması “The Scribbler” ile nihayet iyi bir iş çıkarabilmişti. İki yıl sonra sil baştan yaparak gerilime geri dönmüş. Oyuncu kadrosunu da filmin gördüğü ilgiyi arttıran Rachel Nichols, Alfie Allen, Paul Guilfoyle, Pat Healy, Danielle Rose Russell, Missi Pyle ve Mekhi Phifer’dan oluşturmuş. 

Mutlu günlerin video kaydını izleyen bir kadınla tanışıyoruz. Eşi ve kızını izliyor Lauren. İnsanlığın sokaklardan çekildiği ortamdayız. Yıl 2017, bir virüs hızla yayılmış ve henüz tedavisi yok. Beş aşamalı bir enfeksiyon olduğu tespit edilebilmiş sadece. Basit bir kan ölçümüyle enfeksiyon kapılıp kapılmadığı anlaşılabiliyor. Doktor Lauren, ordunun koruduğu bir tesiste kalan son insanları toplayan ekibin bir parçası. Son kurtarma görevini telafi etmek üzere yollara düşmesi gerekiyor. Dört kişilik ekip tesisten ayrılarak Los Angeles sokaklarına çıktığında da macera başlıyor. Virüsten korunmak için giyilen kıyafetlerin başlığında bulunan kamera da gözümüz oluyor.

Filmin konusu gayet basit ve tahmin edilebilir. Şüpheli görünen şöför, zayıf halka bir rotacı kadın, silah manyağı bir sert asker ve tecrübesiz bir doktor. Göreve ek olarak doktorumuzun eşi ve kızına ulaşma hedefi de cabası. Karakterlerini kısa sürede tanıtan, görevleri dağıtan film atmosferi de aynı hızla kuruyor. Aksiyonu da ilk elden başlatarak oyun severler için şov yapıyor. Özellikle FPS oyun sevenlerin tatmin olacağı çok sahne mevcut. Filmin tek başarısı da o sahneler. Geri kalanı içinse aynı şeyleri söylemek zor... Buluntu filmi zedeleyen açılar, müsamere havasında kameraya bakmalar ve bir şeyler göstermeler gibi yanlışlar kopukluk yaratıyor en başta. Bazı sahnelerde kamera kimin üzerinde diye düşündüğünüzde bulamamanız mümkün. Sırf ana karakteri göstermek için düşülen bu yanlışın dışında mantık hataları da mevcut. Bunları görmezden gelmemizi sağlayacak bir senaryo olmayınca ikinci yarıda tempo sorunu da çıkıyor ortaya. Bildik fedakarlık, annelik kavramlarını işleme sevdası yüzünden vasat bir dramaya dönüşmek de kaçınılmaz son elbette. Zaten olacakları tahmin etmenin ötesinde adımız gibi biliyorken etkilemesi mümkün değil. 

Prömiyerini Şubat sonunda Glasgow Fright Festivalde yapan “Pandemic”, gerilimi ıskalayan, aksiyonu parlayıp sönen bir klişe. FPS sahneleri keyif veriyorsa da bunun için 91 dakikalık bir bedel ödenmesi gerekiyor.

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template