Yitirilmiş
bir sevgilinin ardından hayata devam etmek zordur. Hele de bu ayrılığa
beklenmedik bir ölüm sebep olmuşsa daha da zordur. Yeniden toparlanıp hayata
çeki düzen verilecek ve yeni bir ilişki ile yaşadığını hissetmek üzere harekete
geçilecektir. Ama o kadar kolay değil. Tüm bu süreç unutulamayan sevgilinin
gölgesinde yaşanır. Sanki ölmemiştir ve halen yanındadır. 2015 yapımı “Nina
Forever” o sevgiliyi yeni çiftin yanına koyuyor ve türleri harmanlıyor.
İngiliz
tvlerine kısa metraj ve tv filmleri çekerek pişen Chris ve Ben Blaine kardeşler
ilk uzun metrajlarında. Senaryosunu da yazdıkları filmle garip bir aşk üçgeni
yaratarak romantik komedi, korku, gerilim ve dram harmanı çıkarmışlar. Yılın da
en ilgi çekici yapımlarından biri haline gelen filmin oyuncu kadrosunun başını
da Abigail Hardingham, Cian Barry, Fiona O'Shaughnessy, Elizabeth Elvin ve David
Troughton çekiyor.
İlginç ve
sakin bir açılış yapıyor Nina Forever. Bir kaza sonrası, anlaşılamayan görüntü
ile yol kenarında… Sonra Holly ile tanışıyoruz. Süper market çalışanı, paramedik
öğrencisi, genç ve güzel kızımız arkadaşlarıyla laflarken çalışma arkadaşı olan
Rob’a ilgi duyduğunu öğreniyoruz. Sevgilisini bir kazada kaybetmiş ve bu
travmayı halen atlatamamış Rob. Hayata ayak uyduramamış, intihar girişiminde
bulunmuş, adeta salak salak dolaşıyor ortada. Rafa mal dizerken kendisini
yaralayınca Holly aradığı fırsatı bulmanın sevinciyle harekete geçiyor. İlişki
hızlıca başlıyor ama tam sevişirlerken Nina’nın cesedi yatakta beliriyor ve
işler arapsaçına dönüyor.
Nina
Forever her şeyden önce inandırıcı. İşlediği garip aşk üçgenine seyircisini
inandıran bir film… Blaine kardeşler filmlerini açıklamayla boğmamış, soru
işaretlerini korusa da zaten hazır olduklarını vermiş. Her şey fazlasıyla doğal
görünüyor. Özellikle hollywood’un sık sık pişirip önümüze koyduğu “yaraları
sarma” konulu romantik komedileri ters yüz ediyor. Rob, Holly ve Nina hayli
tuhaf karakterler. Diyaloglar ilginç, ilişkiler tuhaf. Rob’un halen Nina’nın
ailesini düzenli olarak ziyaret etmesi, Holly’nin arkadaşları ve Nina
tarafından hor görülmesi, Rob’un sessizliği gibi tuhaflıklara rağmen Blaine
kardeşler filmin tonunu o kadar iyi tutturuyorlar ki ağır işleyişe rağmen
cazibe yaratıyorlar. Yeni çiftin yatağını bir cesetle paylaşıyor olmasının
getirdiği ironiyi de doğru kullanıyorlar. Kurgu oyunlarıyla donattıkları ilk
sevişme sahnesiyle de çıplaklığın ön plana çıkmasının önüne geçiyorlar. Özellikle
Hardingham fiziği ile dikkat çekiyor. Rob’un kederi, Holly’nin tutkusu ve eski
sevgilinin sevişme anlarında ortaya çıkması arasındaki dengeyi de ustalıkla kurmuşlar.
Tüm bunlara rağmen senaryoları hayli hafif kalmış. İkinci yarıda fazlaca
dağılarak filmi kolay tercihlere teslim etmişler. İyi başlayan ve ilerleyen
film gereksiz uzayınca sanki kısa metrajdan sündürülmüş, uzamış gibi görünüyor.
Prömiyerini
SXSW Film Festivali’nde yapan “Nina Forever” seyircisini orijinal fikriyle
cezbederek ün kazanmıştı. Britanya Bağımsız Film Ödülleri’ne iki dalda aday
olmuş ve Abigail Hardingham’a En İyi Çıkış Yapan Oyuncu ödülünü kazandırmıştı. 2015
yılını festival gözdesi olarak geçiren film Şubat 2016 itibariyle meraklısıyla
ev sinemasında buluştu. Dengeli ve cezbedici tonuyla farklı film arayanları
mest edebilecek bir 98 dakika vaat eden Nina Forever, nefesi buna yetmese de Blaine
kardeşleri takip edilesi yönetmenler listesine yerleştiriyor. Beklentileri
düşük tutarak izlendiğinde keyif almak da mümkün…
Yorum Gönder