♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Boogeyman 2 : Korkuyla Yüzleşmek…


Korku sinemasının en sık işlediği konulardan biri öcü’ler bir kez daha karşımızda. Bu kez biraz daha çeşitlendirilmiş, daha farklı işlenmiş olarak.

Filmin girişinde de belirtildiği üzere bütün çocuklar karabasandan korkar. Karabasan konusu işlenen her film bu sayede herkesi kolayca yakalayan, içine alan yapı kurmakta zorlanmaz. Defalarca işlenmiş olan bu konu 2005 yılında Eric Kripke’nin senaryosu ve Stephen T. Kay’in yönetmenliğinde (Boogeyman) tekrar gündeme gelmişti. Bu tekdüze çok uluslu vasat film, izleyicinin temel korkusuna dokunarak yine de iz bırakmıştı. Aynı dönem gösterime giren bir diğer karabasan filmi “They-Onlar” da aynı konuyu işleyince dolabı açıp içinde kaybolma klişesi iyice su yüzüne çıkmış oldu.

Devam filmi çekilmesi sürpriz olmayan Boogeyman, bu kez daha vasat bir ekiple yola çıkmış. İlk senaryosunu yazan Brian Sieve, neredeyse yazmamış bol bol benzeri filmleri izleyip kolajlamış adeta. Ana fikir kimden çıktıysa başarılı ama ustalık bu anafikri bir filme yedirebilmekte zaten.

Yönetmense Sam Raimi filmlerinde editörlük yapan ve Raimi’nin atamasıyla koltuğa oturan Jeff Betancourt. İlk yönetmenlik deneyiminde bazı eksiklere ve fazlalıklara rağmen iyi bir iş çıkarmış denebilir.

İki kardeşin, küçüklüklerinde anne ve babalarının gözleri önünde öldürülmeleri ile gayet iyi bir açılış yapıyor film. Yıllar geçmiş bu kez bir klinikteyiz. Laura korkuları devam ettiği için kliniğe yatırılırken, Henry ise korkularıyla yüzleşmiş olarak çıkıyor.

Laura’nın kliniğe yatması ile birlikte film korkuların üzerine gitmeye başlıyor. Filmdeki her karakterin korkularını göstermeye çalıştıkça dağılıyor. Birde tüm bunların üzerine namı değer Jigsaw Tobin Bell görününce her şey büsbütün karışıyor.

Bell, gelirken yanında cinayet yöntemlerini de ödünç alıp gelmiş sanki. Hiç alakasız şekilde testerevari ölümlere şahit oldukça bambaşka bir filme geçiş yapıyoruz. İyi değerlendirilse keyfi çıkarılabilecek çok karakterli yapı kağıttan ev gibi zaman ilerledikçe yıkılıyor.

Laura’nın gördüğü karabasan’ın neden herkesin peşinde olduğu meçhul, neden orayı seçtiği meçhul. Ama bu tip bir film için fazlaca iyi bir finalle bitiyor. Ne kadar iyi olsa da seyirciye fazla açık kapı bırakmadan kendi açıklamasını yapması da senaristin tecrübesizliği olsa gerek. Üçüncü filme pas atılması ise yeni bir şey değil zaten.

Deneyimsiz bir ekipten neredeyse iyi bir film denilecek orta karar bir gerilim filmi. Onca filmden farkı ise klasik gerilim atmosferini başarılı bir şekilde kurması hiç kuşkusuz…


Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template