Azılı bir katil elinde silah kapınıza dayanırsa ne yaparsınız? Sizi rehin aldığında öleceğinizi kabullenerek diken üstünde geçecek saatlere nasıl dayanırsınız? Yapacak hiç bir şey yok deyip kabullenmek ile bir şeyleri değiştirmek için çabalamak arasındaki ince çizgide hangi kararı verirsiniz? Zor kararı veren bir kadının yaşam öyküsünden uyarlanan 2015 yapımı Amerikan işi “Captive” kaderine razı olma, harekete geç diyen filmlerden.
Captive gerçek bir hikaye... 11 Mart 2005 günü mahkemeye çıkmak üzere olan mahkum Brian Nichols görevliyi etkisiz hale getirerek adliye binasında terör estirmiş ve hakimi ve mübaşiri öldürdükten sonra kaçmış. Sonra da bir eve sığınarak ev sahibesi Ashley Smith’i rehin almış. Atlanta’da yaşanan insan avı sürerken Ashley’nin yaşadığı gerilim dolu saatler sonunda medyanın büyük ilgisiyle olay kitaba dönüşmüş. 2005 Eylül’ünde “Unlikely Angel: The Untold Story of the Atlanta Hostage Hero” adıyla raflarda yerini alan kitap olayı yeniden gündeme getirmiş ve Oprah Winfrey’in şovuna konuk olduğunda kahraman ilan edilen Smith’in hikayesinin filme dönüşmesi de kaçınılmaz hale gelmiş. 2013 yılında kollar sıvanmış, Reinhard Denke ile Brian Bird senaryoyu kotarmış. Yönetmen koltuğuna da 1934 doğumlu Jerry Jameson oturmuş. Kahramanımızı Kate Mara, kaçak mahkumu David Oyelowo canlandırırken Leonor Varela, Jessica Oyelowo, Mimi Rogers ve Michael K. Williams da onlara eşlik edenlerden başı çeken isimler.
Ashley Smith ile tanışıyoruz. Hayatının en zor günlerinde... Uyuşturucuyu bırakamamaktan muzdarip. “Elimdeki her şeyi kaybettim. Meth yüzünden. Annelik için uygun olmadığımı söyleyip kızımı benden aldılar. Her meth kullandığımda "Bu son olacak. Bunu kontrol altına alabilirim" diyorum. Ama yine kullanmaya devam ediyorum. Bir türlü, bir türlü duramıyorum. Çok seviyorum.” diyen Ashley, teyzesinin yanında kalan kızını görebilmek ve yeniden yanına almak için mücadele ediyor. İşine geç kalan, antipatik bir kaybedenler kulübü üyesi. Yardım eli uzatanları da geri çeviren bir umutsuz. Brian Nichols ile tanışıyoruz. Mahkemesini beklemek üzere götürüldüğü adliyede terör estiriyor ve kaçıyor. Ashley ile yolları kesişince rehin almasıyla olaylar da başlıyor.
Amerikalıların bu tip kahramanlık öykülerini çok sevdiği gerçeğinden hareketle çekilen filmin senaryosu boşluklarla dolu... Seyirciye mesaj vermekten kamu spotuna dönen filmin ikiliyi siyah ile beyaz şeklinde saflara ayırma gayreti inandırıcılığı zedelerken gerilimi de çok düşürüyor. Bir mucizenin filmi olmaya çalışırken her şeyi sıradanlaştırıyor. Bu sıradanlık içinde Mara’nın performansıyla ayakta kalmaya çalışan film Oyelowo’yu hiç kullanamıyor. Ortada kaçak bir katil var ama bir türlü kötü gösteremiyor, her an iyilik yapacak biri gibi işliyor. Zira onun da ikinci şansa ihtiyacı var. Kahramanımızın ölümle burun buruna geçirdiği dakikalar da seyirciye bu yüzden yansımıyor. Olacakları çok önceden biliyor gibi rahat bir seyir yaratıyor Captive.
Mucize olarak gösterilen ve filmin çekilmesini sağlayan kurtuluş da hiç inandırıcı değil ve eksik parçalar var. Smith kitabında ne yazdı bilinmez ama bu kadar basit bir kurtuluş masallar için bile fazla. Sonrası zaten peri masalı... Beklenen masala kavuşmanın sevincini yaşayan Amerikalı izleyici filmden memnun... Çünkü insanlar kötü şeyler yaşadığında, umut ışığı ararlar. “Tanrı sadece kusursuz olanları kullansaydı, hiçbir iş bitmezdi.” mesajı da o umut ışığı olmuş. Geçmişinde ne olursa olsun her an meleğe dönüşebilme ihtimalini sevmiş görünüyor. Oysa dünya o kadar pembe değil. Beylik mesajları ve dini propogandası arasına sıkıştırdığı konuyu etkisiz hale getiren “Captive” hikayenin gerektirdiği gerilimi yansıtamayınca 97 dakikalık bir kamu spotu olarak kalıyor.
Yorum Gönder