Gen havuzunun tepesinde tüm dünya ayaklarının altında serili olan insanlık en baskın tür olarak sefa sürmekte... Peki ya bir gün hayvanlar ayaklanırsa? Dünya üzerinde tüm hayvanlar insanları düşmanı olarak görüp öldürmek üzere saldırmaya başlarsa? Dünyaca ünlü yazar James Patterson’un Michael Lewidge ile birlikte kaleme aldığı romanı “İçgüdü” bu sorunun cevaplarını sunan bir gerilim...
Kitaptan önce bilmeyenler için yazarı hatırlatmakta fayda var... Dünyanın en çok kazanan yazarı olarak bilinen Patterson, neredeyse her alanda eser vermiş ve şimdilik 150 kitaplık bir bibliyografiye sahip. 1986 yılında reklamcılık sektöründen emekli olarak tüm zamanını yazmaya veren Patterson özellikle Alex Cross serisiyle tanınmakta. Polisiye gerilim ustası olarak anılan yazarın neredeyse her romanının en çok satanlar listesinde yer alması da Guinness Dünya Rekoru olarak kayıtlara geçmiş. 19 kez üstüste New York Times en çok satanlar listesinde yer almak gibi kırılması zor rekorunu her yeni kitabıyla da geliştiriyor. Romanlarının dünya çapında satışı 250 milyon kopyayı aşmış durumda. Elbette sinema dünyası da bu duruma kayıtsız kalmamış. En bilinen örnekler de türün klasikleri arasına giren “Kiss the Girls” ve “Along Came a Spider”. Patterson dönem dönem çeşitli yazarlarla birlikte çalışıyor ve bunun hikayeleri için yeni ve ilginç fikirler doğurduğunu söylüyor. Eylül 2012’de yayımlanan “Zoo”da da Michael Lewidge ile birlikte çalışmış. Her romanında olduğu gibi büyük ilgi görmüş ama yazarın hayranlarını ikiye bölmüş. Hayran olup tam not verenlerin yanı sıra b-türü film tadında özelliksiz tipik Patterson romanı diyerek not kıranlar da mevcut. Ülkemizde Mutlusel Reyhan Tuncay’ın çevirisiyle “İçgüdü” adıyla Nemesis Kitap etiketiyle raflarda yer alan roman, Aralık 2014 itibariyle okura sunulmuş.
Romanın özellikle ilgi görmesinin nedenini CBS tarafından diziye uyarlanarak şu anda ilk sezonu sürmekte olan “Zoo”ya dönüşmesi. Benim de ilgimi böylece çekti ve okuma sebebim oldu. Dizi gayet iyi gidiyorken romanı da okuyayım duble olsun düşüncesiyle çevirdim sayfaları. Bu noktada her ne kadar romanla dizinin neredeyse hiç alakası olmasa da bu karşılaştırmaların okumayı daha keyifli hale getirdiğini belirtmeden geçemeyeceğim. Henüz altı bölümü yayımlanmış dizi şu anki gidişatıyla çok başarılı bir uyarlama ve romandan da kat kat iyi. Eğer diziyi sevdiyseniz romanını seversiniz kuralı bu kez işlemiyor. “Zoo” sadece ana fikri almış ve onun üzerine kurmuş macerasını. Yeni karakterleriyle tamamen baştan yaratılmış. Neyse biz dönelim romana...
Her şey Los Angeles hayvanat bahçesindeki aslanların saldırısıyla başlıyor. Kafesten kaçarak şehre dalan aslanların yarattığı kaos ve cesetler derken ana kahramanımız ile tanışıyoruz. Sonun başlangıcını önceden görmüş olan kahramanımız Jackson Oz zirveden dibi boylamış. Parasızlıkla boğuşuyor ve sefil durumda. “Columbia Üniversitesi’nde doktora eğitimi alıyordum. Ekoloji, evrim ve çevresel biyoloji bölümünün yıldızıydım. Başarımın karşılığını almaya o kadar yaklaşmıştım ki neredeyse kitap sözleşmelerinin, kokteyl partilerinin, keyifli üniversite görüşmelerinin kokusunu alabiliyordum” diyerek anlatıyor iki yıl öncesini... Hayatını değiştiren olay, ya da başkalarının deyişiyle hata da romanın konusunu oluşturuyor.
“İHÇ: İnsan – Hayvan Çatışması. Üzerinde çalıştığım teori buydu.
Temel olarak dünyanın dört bir yanında hayvan davranışlarının değişmekte olduğuna inanıyordum. Üstelik iyi yönde de değil. Biraz bile değil. Tüm kıtalarda, gitgide tüm türler, aniden tek bir hayvana karşı hiper-agresif tavırlar sergilemeye başlamıştı.
Düşman bizdik. Siz ve ben. İnsanlar. İnsanoğlu.
Gerçekler inkar edilemez boyutlardaydı. Her türden hayvanın insanlara yönelik saldırıları giderek artıyordu. Dahası, son dört yılda dünya çapındaki vahşi hayvanların saldırılarının sayısı önceki elli yılın ortalamasının iki katıydı. Vurgulamak için tekrarlıyorum: iki katı.”
Anılmasını istediği adıyla Oz, Attilla adlı şempanzesiyle yaşayan saldırı haberlerinin televizyon haberlerine yansımasıyla daha önce meslektaşları tarafından alay konusu edilen teorisini kanıtlamak üzere harekete geçiyor. Soluğu Afrika’da alan Oz, istediği kanıta ulaşıyor ve bu sırada tanıştığı Chloe ile dünyayı tehlikeye karşı uyarma savaşı veriyorlar. Bir yandan Oz ve bilim adamlarının bu saldırılarının nedenlerini araştırmalarını ve ürettiklerini okurken diğer yandan da farklı bölgelerden akla gelmeyecek hayvanların saldırısını okuyoruz.
Patterson iyi konu bulduğunun farkında ve her satırda hayvan saldırının nasıl bir kaosa dönüşeceğini hissettiriyor. Bunun için hiç akla gelmeyecek yunusları bile kullanıyor. Gayet mantıklı ve inandırıcı da oluyor. İki bölümlük romanın ilk bölümü sonun başlangıcına ayrılmışken, ikinci bölümde de sonu göstermeye çalışıyor. Beş yıl sonrasına geçtiğimiz ikinci bölümle gerilimin ve heyecanın dozu artıyor. Hayvanların saldırısının sebebinin çok manidar ve insanlık bunu sonuna hak ediyor. Çoğunluğun beğenmediği final bence harika...
Her türden hayvanın insanları düşmanı olarak görerek topluca saldırarak yarattığı kaosun romanı olan “İçgüdü” yarattığı gerilimi son sayfaya kadar taşımayı başaran tipik çoksatarların iyi örneklerinden.
İçgüdü / Zoo
James Patterson, Michael Lewidge
Çeviri : Mutlusel Reyhan Tuncay
Nemesis Kitap, Aralık 2014
383 Sayfa
20 TL
Yorum Gönder