Tüm dünyada 16 dile çevrilerek 19 ülkede milyonlar satan, 20. yüzyılın başyapıtlarından biri olarak kabul edilen aynı adlı Vasconcelos romanından uyarlanan “My Sweet Orange Tree”, “Şeker Portakalı” adıyla 23 Mayıs’ta gösterime giriyor...
Brezilyalı yazar José Mauro de Vasconcelos’un, fakir bir aile çocuğu olan Zeze'nin yaşadığı olayları anlattığı üçlemenin ilk romanı olan, orijinal adıyla “O Meu Pé de Laranja Lima” 1968 yılında çıkmış ve o gün bugündür okunması gerekenler listesinin gediklisi olmuştu... Ki bizde de Can yayınları etiketiyle raflarda yer alıyor... Yazarın “20 yıl taşıdım yüreğimde” dediği romanı, 12 günde yazdığını da belirtelim... 2012 yapımı Brezilya filmi, Marco Bernstein ile Melanie Dimantas imzası taşıyor... Senaryoyu birlikte kotaran ikili 2004’de “O Outro Lado da Rua / Karşı Daire”de birlikte çalışmış ve ödüllere uzanmışlardı... Aynı zamanda Bernstein’in ilk yönetmenlik denemesiydi... 1998 yapımı “Central do Brasil”in senaristi olarak tanıdığımız Bernstein, ikinci kez yönetmen koltuğunda... Ağırlıklı olarak dizi oyuncularından oluşan oyuncu kadrosunda da Joao Guilherme Avila, Eduardo Dascar, Fernanda Vianna, Emiliano Queiroz ve Caco Ciocler yer alıyor...
Sevgiyi kendisi bulmak zorunda kalan ve günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsünü anlatan roman, yazarın çocukluğundan derin izler taşıyor. Brezilya'da geçen hikayede sekiz yaşındaki küçük Zezé'nin hikayesine konuk oluyoruz. Zezé şehir dışında bir kasabada, oldukça büyük ekonomik sıkıntılar çeken bir ailenin çocuğudur. Son derece hassas ve olgun olan Zezé'nin en sevdiği şey hayal gücüyle baş başa kalıp yeni hikayeler üretmektir. Yeni taşındıkları evde karşısına çıkan portakal ağacı ise tam anlamıyla sığınabileceği tek varlık olur. Karşısına çıkan zorlukları aşabilmenin tek yolu portakal ağacının dallarının altındadır; bu ağaç güvenebileceği, sırlarını, korkularını ve sevincini paylaşabileceği tek şey olmuştur artık.
Ülkesindeki gösterimleri dışında dağıtımda şansı yaver gitmeyen film, seyircisinden aldığı geçer notu bir de ödülle süslemiş... Bu kadar geç gösterime girmesinin tuhaflığının altını çizmeye gerek yok sanırım... İyi bir künye mevcut, yönetmen ve senarist tamam, oyuncular da rollerine yakışmış... Fragman da gayet iyi... Lakin, mutlaka okunması gereken bir romanın filmine ihtiyaç yok... Çocuk edebiyatının en önemli klasiklerinden biri söz konusuyken hiç yok... Özellikle de romanı okumamış olanlar için hiç yok... Okuduğum ilk romanlardan biri olarak, hayalimdeki film halen taze ve öyle kalmasını tercih ederim... Okuyanlara bir şey demem ama bugüne kadar okumamış olanlara, sinema biletine verecekleri parayla kitapçıya uğrayıp o 200 sayfada zihinlerini sinema salonuna çevirmelerini şiddetle tavsiye ederim...
Yorum Gönder