33 yıllık yayıncılık serüveninde ulusal ve uluslararası sayısız ödülü kucaklayan, Türk Edebiyatı’nın dünyaca tanınmasında öncü rol üstlenen Can Yayınları’nın yenilenme sürecini açıklayan bir konuşma yapan Can Öz, bugün ve bundan sonrası için yeniden yapılandırılan yayıncılık ilkelerini şu sözlerle anlattı: “80’li yılların tasarım ve tanıtım açısından kurak olan şartlarında beyaz kapaklarıyla Can Yayınları çok farklıydı. Yerli ve yabancı edebiyatın en nitelikli örneklerini, dönemin şartlarına göre çok şık bir tasarımla okura sundu.
Bu süreç içinde babam Erdal Öz, birkaç küçük denemeyle kapaklarda değişikliğe gitmek istemiş ancak gelen tepkiler sebebiyle bu fikrinden vaz geçmek zorunda kalmıştı. Bugün yayıncılık açısından çok daha fazla avantaja sahibiz, bu tartışmasız bir gerçek ve artık yayınevi kimliğinin yazar ve kitabın öyküsü önünde durmasını istemiyoruz. Bundan sonra kapaklarımızda ön planda duran sadece yazar ve kitabın anlattığı olacak! Bu değişim, 33 yıldır sürdürdüğümüz temel yayıncılık ilkelerimizden ödün vermeden, yeni alanlara da atacağımız adımların başlangıcını oluşturuyor.”
Okurun beyaz kapakla kurduğu duygusal bağın kutsallığını takdir eden ve Can Yayınları’nın buna duyduğu saygıyı 2016 yılında yayımlanacak özel bir edisyonla cevaplayacağını belirten Can Öz, 33 yıldır yayınevini destekleyen okurlara teşekkür etti.
Herşeye direnen yayıncılığın öyküsü…
Can Öz’ün yaptığı sunumun ardından davetliler, lansman için özel olarak hazırlanan ve dünden bugüne Can Yayınları ve Türkiye’de yayıncılığın öyküsünü anlatan bir video izledi. İşte dün akşamdan bu yana sosyal medyada paylaşım rekorları kıran videonun tam metni: “Erdal Öz'ün 1981 yılında kurduğu Can Yayınları, o günden bugüne binlerce kitap yayımladı, onlarca davayla soruşturulup kovuşturuldu, direnişini sürdürdü. Zordu ama nice yazarın ilk yayıncısı oldu... O küçük kırmızı kalp başka dünyalara açılan kapının anahtarı oldu. Ve bu idealleri hep kalbinde taşıdı, dilsizleştirilmişliğin sesini aramak, sözün özgürlüğünü savunmak, fikirleri duymak ve duyurmak, yoksullaştırılmış dünyaya zenginliğini yeniden kazandırmak, umudu yeniden var etmek, bulutun altında ışığın var olduğunu göstermek, “ötekine” yeniden kucak açmak... Ve tüm bir yaşam ve özgürlük!
1981'den bugüne nice anılarımızı taşıdık ve şimdi yenilenmeye, ses yükseltmeye, renklenmeye karar verdik. Mesele, tabii ki sadece logo ve kapaklar değil... Mesele iyi edebiyat! Ama sadece edebiyat da değil, tüm kitaplar, araştırmalar, incelemeler, anılar, tarih... Mesele hepimizin dile getirmek istediği her şey! Böylece yeniden başlıyoruz. Ve devam edeceğiz!”
Değişimin ilk kitabı Ayfer Tunç’tan! Dünya Ağrısı 14 Ocak’ta okurla buluşuyor!
Edebiyattaki 25. yılını kutlayan Ayfer Tunç, lansman gecesi değişimin ilk yüzü olarak tanıtıldı. Katılımcıların büyük ilgisiyle karşılanan yeni kapak tasarımları arasında Dünya Ağrısı, değişimi temsil eden ilk yeni roman olarak ayrı bir yere sahipti. Arka planı toplumsal facialar, kitlesel cinnet hikâyeleriyle örülen Dünya Ağrısı’nda, geçmişle hesaplaşma cesaretini gösteren insanları yaşadıkları toplumdan ayıran sınır imleniyor. Dünya Ağrısı kelimelerle sıkılmış bir yumruk. Uzun süredir beklenen roman okurla buluşmak için 14 Ocak’ı bekliyor.
Yorum Gönder