♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

About Time : Zaman Yanılsamadır

Sevdiğimiz İngiliz romantik komedilerinin senaristi olarak tanıdığımız Richard Curtis, üçüncü kez yönetmen koltuğunda… Çok karakterli aşk bileşimlerinin ismi, bu kez aşk filmi çatısı altında zamana yoruyor kafasını… Zamanda yolculuk konusunda da söyleyecekleri var belli ki… Sinema tarihinin her daim kafasını meşgul eden zamanda yolculuk olgusunu öyküsünün hizmetine sokan Curtis, kıymet bilmek gerektiği mesajının peşinden koşuyor… Sloganı da “Ya sana hayatındaki her an için ikinci bir şans verilseydi?”... 

Ezik bir oğul yeterli yaşa geldiğinde babası karşısına alıyor ve bombayı avucuna bırakıyor... Ailenin erkekleri zamanda yolculuk yapabiliyor… Bunun için gereken, karanlık bir yere girmek, gözü kapatıp, dönülecek anları düşünmek… Sonrası hataları silmek, iletişimleri düzeltmek… Yapılabilecek ne varsa onun peşine düşebilme ve zamanı yenileme yeteneği… Böylece zaman üzerine düşünmeye başlıyoruz, geri alabilseydik neleri alabileceğimize dair bolca kaynağımız mevcut, üzerine de bolca düşünmüştük zaten… Oğul startı veriyor, aşk için kullanıyor elbette… Kimin filminde olduğumuzu gayet iyi biliyoruz… Bir karşılaşmayla hikayemiz şekilleniyor, o karşılaşma silinince yenisinin peşinden koşuluyor… İlişkinin sonraki seyri de, zaman yolcusunun tercihleri de hep muhafazakar yerlere çıkıyor… Yani yetenek doğru ellerde… Öykümüzde aşkla kalıyor, aşkla büyüyor… Komediye gaz vermeyi tercih etmiyor Curtis… Absürtlüğe, ironiye burun kıvırıyor ki zira hedef belli… Zaman muhasebesini yapmadan önce “About Time”ı film olarak değerlendirelim önce…

“About Time”, sevilesi bir film her şeyden önce… Eldekini kaybettirip yeniden bulduran, tipik bir kendini iyi hisset filmi... Albenisinde Domhall Gleeson’un payı büyük… Bill Nighy’nin de her daim gönlümüzde yeri var… Lakin bu sevimliliği zedeleyen en önemli unsur Gleeson’a yaşlı bir hatunun eşlik etmiş olması… McAdams, dört yıl sonra yeniden zaman yolcusunun karısı olmuş, Eric Bana’nın karısı rolünden sonra bu kez Gleeson’a eşlik etmesi pek hoş olmuyor… Tamam bir havası var, sempatik hatun ama yakışmıyor role… Hoş, rolün pek karakterle alakası yok, süs bitkisi formundan ileriye gitmiyor ama yine de McAdams kadronun zayıf noktası… 83’lü Gleeson’ın 20’lerinde olduğuna inanmakta güçlük çekmiyoruz ama 78’li McAdams’ı genç kız olarak yememiz mümkün değil... Ki, bu durum sinir bozucu aynı zamanda... Gamzeli gülüş için poster kızı olabilir hatun ama film için doğru isim değil... Filmin en büyük eksiğiyse temposu… İki saatlik süre boyunca, aynı şeye söylemeye çalışan Curtis, filmi gereksiz yere uzatıyor da uzatıyor… Farklı bir şey göremediğimiz yaklaşık yarım saatlik bu sündürme tercihi, finalin de etkisini düşürüyor… Finalin de pek zayıf olduğunu belirtmek lazım elbette… Eni sonu zaman kıymetli, sevdiklerinizle geçen zamanın kıymetini bilin, içinizden gelenleri söyleyin diyor “About Time”… 

Zaman gerçekten kıymetli mi? Kıymetliyse, değer ölçümüz sadece sevdiklerimizle geçen zaman mıdır? Herkesin kendince görüşü vardır elbet, hepimiz zaman konusunda ahkam kesiyoruz durmadan… Dönem dönem karşımıza gelen filmler, hep aynı şeyi gösteriyor bize… Rota o kutsal aile, onlarla geçen zamanın kıymeti… Oysa zaman, insanın ürettiği ve sonra da kölesi olduğu bir kavram… Ona ayak uydurmak niyetiyle yapılanlar, insanın kendini heba etmesinden öteye geçmiyor… İnsanın pusulası değil zaman, ya da rotası… Kıymetini bilmek uğruna harcamak, tekrar tekrar aynı şeyleri yapmak gibi dikteler de aynı zaman gibi birer yanılsama… Günümüz insanı “an”lara kendini hapsediyor artık… Durmadan harcadığı şeyler, teoriye girişmeden pratiğe geçmek… Sormadan, öğrenmeden ahkamlarını kesip, karşılık bulduğunda kırıp döktüklerini toparlamak için harcamak zamanını… Peki nedir zaman, ya da doğrumudur o meşhur carpe diem slogan? Zamanın farkında olmak lazım en başta, kölesi olmadan, kendine baskıya evirmeden… Filmlerin dikte ettiği gibi, zamanı sevdiklerinizle geçirmekte harcamak bir bakıma… Zira güllük gülistanlık değil sevdiklerimiz… Kurala uymadan içinden geldiği gibi yaşamalı insan, doğallığın dışına çıkmadan, zamanı çok kafaya takmadan… Kendini iyi hissetmek için odaklanılması gereken “an”da, ikinci şans için beklenenler değil, nefes alınan her an...


Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template