Peş peşe çektiği iki romantik komedi "L'ultimo bacio" ve "Ricordati di me" ile adını duyurarak Hollywood'a transfer olan Gabriele Muccino'nun deplasman macerası romantik komedi ile sürüyor... Romantik komedi ile sivrilmesine rağmen Amerika'da çektiği iki filmde de Will Smith'li dramlara yönelen Muccino, "Umudunu Kaybetme" ve "Yedi Yaşam" ile iyi iş çıkarmış bolca ödül ve adaylıklarla okyanusun diğer ucunda da başarısını sürdürmüştü... Çok sürmeden kendi yazdığını çekmek üzere ülkesine dönüp 2010 yılına romantik komedi "Baciami ancora"yı armağan eden yönetmen, iki yıl sonra aynı türe, iyi bir oyuncu kadrosunda bu kez Amerika'da girişmiş... Ama ilginçtir, Amerika'da çektiği üçüncü filmde de, yine senaryoda kendi imzası bulunmuyor... Üstelik ustalığını kanıtladığı bir türde ve iyi olabilecek bir öyküde...
Bizde bir türlü vizyona giriş tarihi belirlenemeyen, 28 Aralık'ta gösterime girecekken ertelenen film, "Aşk Oyunu" adıyla anılıyor ve çoktan korsan piyasada izleyicisini buldu bile... Alıştığımız Amerikan romantik komedi tonuna spor olarak bu kez futbolu ekleyen film, bu sayede Avrupalı izleyicinin ilgisini bekliyor... Celtic efsanesi bir futbolcunun emeklilik günlerine odaklanan filmimiz, aptal Amerikalıların Beckham'dan başka futbolcu bilmemesi ve bir türlü sevememesi sayesinde futbolu bir arka plan olarak kullanıyor sadece... Neyseki başrol oyuncumuz futboldan anlıyor...
Geçmişin ünlü bir futbol yıldızı olduğuna özet görüntülerle şahit olduğumuz George için işler kolay gitmemiş... Futbolu bıraktıktan sonra dağılan hayatını, bolca keşkelerle geçiriyor şimdilerde... Bir yandan ekonomik sıkıntılarla boğuşuyor, bir yandan iş arıyor... En önemli şeyse sürekli hayal kırıklığı yarattığı oğlunun kalbini kazanmak için yanında olmaya çalışıyor... Oğlu da okulun futbol takımında... Antremana giden George, yaptığı kısa bir gösteriyle aileleri fethediyor ve takımın başına geçiyor... Ufaktan düzene girmek üzere olan bir hayat, futbol takımında koçluk, eski eşin evlenme arifesi ve takımdaki çocukların dul annelerinin ilgisi... Amerikan sinemasının çok sevdiği ikinci şansı yakalayan George için her şeyi düzeltme fırsatı, 120 dakikalık romantik komedi sosuyla anlatılmaya çalışılıyor anlayacağınız...
İkinci şansı bulan baş karakterinin dul annelerin ilgisiyle karşılaşmasıyla birlikte "Playing For Keeps" yaptığı seçimlerle taraf tutup, muhafazakar davranıyor ve her dakika zayıflayan bir romantik komediye dönüşüyor... Oysa baş döndürücü bir trafik ortaya çıkabilir, George peşinden koşan üç kadınla gaza gelebilir, tuhaf tesadüfler belki rekabetle işler kızışabilir... Hınzır bir komediye oldukça açık konuyu sadece finale giden yol olarak kullanmayı seçiyor "Aşk Oyunu"... İlginç karakterler eklese de, kadrosunu iyi oyunculardan kursa da hedefi çok belli ve ona ulaşmak için tamamen düz mantık gitmeyi tercih ederek, hiç risk almıyor... Bunun bedeliniyse izleyicisine ödetiyor... Bir saniye bile neler olacağını merak etmiyoruz, çünkü biliyoruz neler olacağını... Seyir zevkini de, erkeğini korumak için eğlenceye dalmayarak düşük tutan filmimiz, "aile kutsaldır ne olursa olsun yeniden bir araya gelir" düsturunu yeşertiyor bolca... Muccino'nun imza attığı romantik komedilerle kıyaslamak bile mümkün değil... Bunca muhafazakarlık arasında ne yöne çekilse akabilecek ve en önemlisi eğlendirebilecek bir senaryo heba oluyor... Senaryoyu heba eden ismi görünceyse şaşırmıyor insan... Vasat filmlerle dolu bir özgeçmişe sahip Robbie Fox, 90'ların ucuz komedilerine katkı yapmaya çalışmış, nispeten en başarılı işi 93 yapımı " So I Married an Axe Murderer" olabilmiş... Bol senaristli 94 yapımı "In the Army Now"dan sonra ortalarda hiç gözükmemiş... Sekiz yıllık aradan sonra kabul ettirebildiği senaryoyu heba etmesine de bu yüzden şaşırmıyoruz... Şaşırdığımız nokta, hikayenin neden Muccino'ya teslim edilmediği... Basit bir tetikçi gibi elindeki zayıf senaryoyu toparlamaya çalışan ve oyunculuklarla filme akıcılık ve tempo kazandırmaya çalışan yönetmen, bu çabasını karşılığını da almıyor bir türlü... İçinde spor barındıran romantik komediler düşünüldüğünde genellikle tercihin beyzbol olduğu aşikar... Futbol tercihini kullanmak ilk başta iyi bir seçim gibi görünse de, pazarlama ustası Amerika oyunu hissettiremeyip bu işte de sınıfta kalıyor...
İyi performansı ile filmi sürükleyen Gerard Butler başta olmak üzere, Jessica Biel, Catherine Zeta-Jones, Judy Greer, ilginç karakterleriyle filme renk katan çift Uma Thurman ve Dennis Quaid'den oluşan oyuncu kadrosu gayet iyi... Zaten bunca eksiğine rağmen filmi izlenir kılanda onların varlığı...
Farklı gibi görünerek başlayan ama her dakikasında klişeler yığının bir parçası olduğunu gösteren "Playing For Keeps", türe hakim bir yönetmenin eli kolu bağlı olduğunda nasıl başarısız olabileceğinin belgesi... George'un koçluğunu yaptığı takımı motive ettiği gibi, başkarakterine "Bastır Tufanlar!" sloganıyla gaz vermeye çalışan senaryoyla anca bu kadar... Merak duygusundan çok uzakta, aile kutsaldır ve bu kutsal çekirdek korunmalıdır düsturuyla vasat geçen 120 dakika Gerard Butler gösterisinden başka bir şey ifade etmiyor...
Yorum Gönder