Biz uyanmasını bekliyorduk, direnmesini… Daha gençti yahu, direnebilirdi… Görmek, yapmak istediği çok şey olduğunu biliyorduk… Çekmek istediği filmler olduğunu da… Çiçeği burnunda yapımcı da olmuştu… Uyandığında, “Tepenin Ardı” İstanbul Film Festivali’nde zafer kazandı diyecektik, sevinecekti… Anlatacağımız çok şey vardı… Ama olmadı, direnemedi… Bir kez daha yenildik işte, ötesi berisi yok… Doğumgününde bir kaza aldı elimizden ama uzatmalı bir durum olduğunu tahmin etmemiştik… Doktorları da dedi hani, bu tür durumlarda pekte umut olmadığını… Olumsuz düşünceleri sol cebimize koyduk ama, yok saydık o cebi… Bugün ölüm haberini almak, tüm sözlerin bitişi demek… 77’li bir yürek daha toprağa karıştı… 70’li yıllarda doğanlar bilirler, el yordamıyla yolunu bulan kuşağız biz… Zaten o da söylemişti bir röportajında aynısını…
“El yordamıyla yolumuzu bulmaya çalışıyoruz. Doğal olarak bir dayanışma ihtiyacı hissettik. Bu kuşağın gençliği, 90’larda geçti, 12 Eylül sonrasına tam denk gelmedi. Politikadan korkmayan bir kuşak bizimki. Belki filmlere kısmen yansıyor ama daha çok yansıyacağını düşünüyorum ben. Bizden üst kuşaktaki abilerimiz, ablalarımız birer bağımsız adacık gibidir. Hepsi kendi başına, kendi tırnaklarıyla kazıyarak bulundukları noktaya gelmişlerdir. Bizse bazı konularda dayanışma içindeyiz, öyle olmaya çalışıyoruz. Bazıları eksiklik olarak görüyor ama farklı alanlarda farklı tarz filmler yapılıyor olması bence çok değerli. Biçimsel özellikli birliktelikleri zorlama buluyorum. Belki bir süre sonra bu gençlerin yaptığı filmlerin zamanın ruhu anlamında belli bir tutarlılığı ve sözü yansıtacağını düşünüyorum…” (Evrensel Gazetesi Röportajı)
El yordamıyla kendini bulmuştu o da… Boğaziçi Üniversitesi İktisat sonrası, kurguculuk, kamera asistanlığı derken, 2004’te “Apartman” ile duymuştuk adını… Önce 16. İstanbul Uluslararası Kısa Film Günlerinde gördük, sonra dolaştı film, ülkeler gezdi, ödüller aldı… Meğer öncesinde “Göz” varmış dedik… Altyazı dergisinde kısa film bölümünde editörlük derken, 2007’de “Tatil Kitabı” geldi… Çokta iyi geldi… Bolca festival gezdi, bolca ödül aldı ve kuşağının yeni sinemacıları arasına adını yazdırdı… Silifke’de çekilmişti film, çocukluktan yetişkinliğe geçiş öyküsüydü… Bizim kuşağın darbe sayesinde bir anda geçmek zorunda olduğu evreyi bilen bir elden çıkmıştı film… Alkışladık…
Bizim Büyük Çaresizliğimiz’de de aynı geçiş öyküsü vardı… Barış Bıçakçı romanından uyarlanan film, “Bizim büyük çaresizliğimiz, Nihal’e âşık olmamız değil, sesimizin dışarıdaki çocuk seslerinin arasında olmamasıydı. Asıl çaresizlik buydu.” diyordu… O sessizliği, o düğümü işliyordu…
Bugün gelen haberde aynı etkiyi yaratıyor bir kez daha… Bizim büyük çaresizliğimiz bu işte… Yeni sinemacılar, yeni filmler derken önemli yönetmenlerimiz arasına yerleştirdiğimiz birini, sonsuz sessizliğine uğurladık işte… Oysa onun sesi, eli, kamerası, beyazperde de, aramızda olmalıydı…
Not:
Seyfi Teoman, yarın saat 18.00'de Boğaziçi Üniversitesi Güney Meydan'da sade bir törenle uğurlanacak...
Cenazesi, Perşembe günü Kayseri'de Hunat Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakiben toprağa verilecek...
Anısına TV'de...
09 Mayıs TRT1 / 23:55 Bizim Büyük Çaresizliğimiz
09 Mayıs D-Smart SineTürk (Şifresiz) 20:30 Bizim Büyük Çaresizliğimiz 22:20 Tatil Kitabı
Yorum Gönder