♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

A Lonely Place to Die : Dağ Başını Haydut Almış…

Artık devir internet devri, download devri… Vizyona giren filmlerin alternatifleri artık torrent ve benzeri download siteleri ile ortaya çıkıyor. Bir filmin internete düşmesini takiben, izleyicilerin imdb oylamalarıyla yavaş yavaş popülerleşip bir nevi korsan vizyonda ön plana çıkıp ses getiriyorlar. Özellikle bu durumun yoğun yaşandığı alan ise korku gerilim filmleri… Malum örnek çok, izleyici yeni örnek bekliyor… Servis edilen filmlerde bu ihtiyacı karşılama uğraşına girişiyor… Son dönemin en popüler örneği de bir aksiyon gerilim: A Lonely Place to Die…

2002’de aksiyon gerilim “Reckoning Day” ile sessiz sedasız ilk yönetmenlik sınavını veren, dört yıl sonra suç aksiyonu “Rollin' with the Nines” ile çıkış yapan ve nihayet “Rise of the Footsoldier” ile adını duyuran Julian Gilbey, dördüncü filminde de çizgisini korumuş. Ortaya üç filminde karması “A Lonely Place to Die” çıkmış. Gilbey yine aksiyon ve suç şablonunu terk etmeden, araya gerilim serpiştirmeyi tercih etmiş. Ki filmi gerilimle açıyor, tipik bir gerilim izletecekmiş havasıyla uzun süre götürüyor, ilk yarıdan sonra filmi eviriyor.

Başlangıçta dağcı bir grubun dağ tepe dolaşacağını ve son zamanlarda sıkça karşımıza çıkan dağcı gerilimlerinden birini izleyeceğimizi sanıyoruz. Gilbey’in tüm planları ve görüntüleri de o yönde gidiyor. Ortada ne bir aksiyon ne de bir suç öyküsü görünmüyor. Birden dağcılarımızın duyduğu ses ile işler değişiyor, bir nevi pandoranın kutusu açılıyor ve içinden çıkan kızla birlikte filmde türünü değiştiriyor, temposunu kazanıyor. Tüm bunlar olurken, sadece başrol kızımızı tanıma fırsatı bulabildiğimizden anlıyoruz ki gerisi teferruat. Alison buldukları kıza sahip çıkıyor, kızın peşindekilerle kedi fare oyunu başlıyor haliyle Gilbey de gaza basıyor. Haydutlarımız kızın peşinde, onlarında peşinde birileri derken tüm katmanları açılan öykü sona erdiğinde türden türe evrilerek yeni bir şey sunmayan bir karma iz bırakmamak üzere gidiyor…

Bu kadar sıradan bir filmi gerilim harikası olarak tanıtmak, afişine bolca yıldız döşemek pazarlama harikası denebilir ama asıl şaşırtıcı olan filmin 6 ödül almış olması. Üç festivalden alınan altı ödül, ki Toronto After Dark Film Festivalden toplanan dört ödül seyirci oylaması sonucu fanların seçimi olarak alınmışlar. Bolca festival gezen film, İngilitere ve İrlanda dışında vizyon görmemiş ve direk ev sinemasına sunulmuş ama imdb puanıyla (6.3) halen ilgi çekmeye devam ediyor. Gilbey’in kafası karışık olarak nitelendirebileceğimiz filminin tek övgü değer yanı görüntü yönetimi. Filmin herşeye rağmen izlenebilmesinde Ali Asad’ın görüntülerinin etkisi çok büyük.

Oyuncu kadrosunda da pastanın en büyük dilimini iki oyuncu paylaşmış… The Borgias’ın Micheletto’su olarak izlediğimiz Sean Harris ile bolca film ve dizide oynayan ama bir türlü aşama kaydedemeyen Melissa George filmi sırtlanmış.

Korsan pazarında bolca adı geçen ve yankısını festivallerden alan “A Lonely Place to Die” pek kafası karışık, karakterleri ve olayları klişelerle bezeli de olsa vasatın bir adım önünde kendini izletmeyi başarıyor. Dağ başını haydutlar alıyor, kedi fare oyunu oynanıyor sonuçta herkes kazanıyor… Elbette övgülerle filmden bir şeyler bekleyen izleyici hariç…

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template