2000 yazıydı… İkinci gerçekleşmeyen tüm festivaller
gibi 1. Avrupa Filmleri Festivali söz konusuydu Mersin’de… Önemli
festivallerden sonra vizyonunu sadece üç büyükşehirde görebilmiş filmler, evde
kalmış kızlar gibi gelmişti Akdeniz’in az sinemalı ve seçeneksiz şehrine… O
filmlerden biri diğer festivallerde denk gelemediğim merakla beklediğim “Eternity
and a Day”di… Sonsuzluk ve Birgün, nihayet karşımdaydı… Düz koltuklar, eski
usul salon tamda yönetmenin sevdiği havada tarihi bir sinemada… Filmin
bitişiyle kendimi hemen müzikmarkete atmış, filmin soundtrack’ini almıştım…
Filme bayıldığımı söylememe gerek yok sanırım…
Ev sineması, divx’i de korsanı da arasına katarak
büyüyünce arşivimede dahil oldu Angelopoulos sineması… 2006’da blog oluşurken
adres almak yetmeyince, ona koştum… Gazeteye köşe yazmam söz konusu olduğunda
da ona, sinemalife’taki köşe yazılarımda da… “Ulis’in Bakışı”nda geçen “Kayıp
Bakışlar Koleksiyoncusu” cümlesi evrildi her daim, gözden kaçan filmleri
anlatırken “Kayıp Bakışlar” oldu, blog sinemayla sınırlı kalmadığında bakışlar
gitti paylaşımlar geldi… Sevdiğim, dönüp baktığım ustaydı kısacası Angelopoulos…
Film çekimleri sırasında, motorsiklet çarpmasıyla
yitip gitmesi kötü finalli bir film gibi oldu… Neyse ki her sinema üstadı gibi
ölümsüzlüğüne adım attı, sonsuzluğuna…
Sonsuzluk ve birgün… Tamda o gün bugün…
Yorum Gönder