Kısasa Kısas
İnsan neden kötürüm kalmak ister?... Sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürmek varken… Tekerlikle sandalyeyle dolaşma isteğini neden duyar? Neden bunu önce kendisi gibi isteyenlerle dolu bir odada toplanmaya başlayarak, grup içinde konuşa konuşa yaşamaya çalışır? Grupta konuşarak başladığı dürtüyü, neden toplum içinde kendini ifşa etmeye kadar sürdürür?... Tüm bu sorulara yanıt arama derdini taşıyan bir filmimiz var. Hemde yakın tarihli ve gözden kaçmış bir film: Quid Pro Quo…
Önce radyo anonsunu duyarız… Radyo WPKV’deyiz… Şehrin Sakinleri programında… Sonra onun sesini duyarız... Mikrofon başında bir kötürüm vardır: Isaac… Ve konuşmaya başlar, anlatmaya… 5 Nisan 1989 sabahında, henüz 8 yaşındayken ailesiyle arabadadır. Yol kenarındaki laleleri hatırlıyordur, bir de annesinin babasını öptükten sonra kendisine dönüp şeker attığını… Sonrası, yerde gördüğü ponponlardır. Kazada annesi ve babasını kaybetmiştir, kendisi de ayaklarını hissetmeyi… Tekerlekleri sandalyededir, taksi çevirememekten, kendisine ayarlanan kızların onu ilk gördükleri anda tek kelime etmeden dudak büküp omuz silkmeleri sonrası çekip gitmelerinden muzdariptir. Cehennemime hoşgeldiniz der bize adeta…
Yaşadığı cehennemin gönüllüleri olduğunu öğreniriz sonra… Hiçbir sağlık sorunları olmadığı halde, olmuş gibi yaşayanların var olduğunu… Kimisi sadece tekerlik sandalyede oturmakla yetinir, kimisi cinsel fantazilerinde kullanmakta… En ileri boyutuysa kendini kısım kısım doğratanlar… Yeni çağın hastalıklı kusurlarındandır nede olsa. Bir bacağı kestirerek başlayan, kendini kısım kısım azaltma hastalığı… Ne garip tezattır. Genç kızlar kusursuz sıfır beden arayışında mükemmel ölçüler isterken, diğer yandan kusuru arayanların olması… Isaac onların hikayesini anlatmak üzere peşlerine düşer…
Fiona’yla tanışırız… Sanat eserleri restorasyoncusudur, kusursuz eserlerin zamanla oluşan kusurlarını örten, yenileyen kişidir… Ama iş bedenine gelince, kusurları ön plana çıkarmaktır derdi… Kötürüm olmak istiyordur. Bu uğurda tekerlekli sandalyeyle başlar işe… Tekerlekli sandalyeyle toplum içine karışmak ve annesinin karşısına o şekilde çıkmaktır arzusu… Annesi tarafından hor görülmüş bir genç kadındır, kabul görmemiştir bir türlü…
Isaac ve Fiona’nın yolları “İnsan neden kötürüm olmak ister” öyküsüyle birleşir. Ginger Jake koduyla anlatılan felç kalma yönteminin peşindeki Fiona ile vitrinde gördüğü ayakkabıyla yürüme hayalleri kuran Isaac’in öyküsüdür bu…
2008 yapımı bir ilk film… Adını gelecekte sık duyarmıyız bilinmez ama Carlos Brooks’un hem senaryosuna imza atıp, hemde yönettiği, adını da o bildiğimiz deyimden alan Quid Pro Quo… Hikayesini derli toplu ve son derece basit yollardan sessiz sedasız anlatan bir bağımsız... Durum tespitlerine girişmeden, konuyu dağıtıp yormadan, bulandırmadan anlatan, böyle insanlar var içlerinden biri de bu diyerek derdini anlatan bir film. Sıçrama yapmanın öncesindeki Vera Farmiga ile sıçramayı yapması beklenen Nick Stahl’ın uyumu ve performanslarıyla, bittikten sonra yazının girişindeki soruları sorduran film… Laleler, ponponlar ve tekerlekli sandalyenin sessizliğinde, sakin bir çığlık…
Yorum Gönder