Sınır tanımayan içgüdü
“New York Eyaleti ile Kanada sınırındaki donmuş bir ırmak olan St. Lawrence Irmağı arasında arabalarıyla kaçakçılık yaparak çocuklarının geçimini sağlayan kadınlardan haberdar olduğumda senaryoyu yazmaya başladım. Göze alınan risk, senaryoyu yazmamda etken oldu; sadece sınırdaki kaçakçılığı değil, birinin bu riskleri göze alması için nasıl koşullar altında olduğu da önemliydi. Şunu fark ettim ki, bir annenin çocuklarını koruma içgüdüsü kültürel, politik ve ekonomik sınırlardan da ötede güçlü bir şeydi. Melissa Leo (Ray) ve Misty Upham (Lila) sınırda yaşayan ve farklı etnik kültürlerden olan tüm kadınların açığa çıkmamış mücadelesini sahiplendiler.” diye açıklıyor filmini yönetmen Courtney Hunt.
Kanada Amerika sınırında yaşanan gerçek olayı, tüm gerçekçiliğiyle yansıtan Hunt henüz ilk uzun metrajıyla, Sundance Film Festivali’nden büyük ödülle dönmüş sonrasında Oscar adaylığı ile ilgileri toplamıştı. Birçok açıdan Ken Loach’un “It’s a free world”ü ile örtüşen film, Amerika’ya daha gerçekçi bir bakış atmasıyla da alkışları topluyor. Dünyaya hükmeden ülkeden bazen bu tip çuvaldız batırma işleri, içerden eleştiriler gelmesi de sevindirici oluyor elbette…
Kumarbaz kocası tarafından terk edilip, 2 çocuğu ile bir başına kalan Ray’in öyküsü ile açılıyor film. Tek isteği Noel’den önce prefabrik almak olan, küçük dünyasında yaşayan kadının içine düştüğü çaresizlik ve yapayalnızlık kocasının bıraktığı arabayı bulmasıyla yön değiştiriyor. Beyaz kadının hayatı, arabanın peşinde Mohawk bölgesinde Kızılderili Lila ile tanışmasıyla değişiyor. Parası güzel olunca yasadışı göçmen ticareti için uygun olan araba, kaderleri benzeyen iki kadına ortaklık fırsatı doğuruyor… Hayatlarını güçlük sürdürebilen, ayakta kalma mücadelesinde sürekli yenik olmaktan bıkan iki kadın iplerine eline alıyor.
Ray’in bir mağazada çalışıp, çocuklarına her daim patlamış mısır ve portakal suyundan oluşan menüsünü vermekten başka çaresi, Lila’nın ise elinden alınan çocuğunu kaçamak görmek dışında seçeneği yok. İşte bu iki çaresiz ve yenik kadın, evrensel olan duygu çocukları için fedakarlık yapan anne olarak önlerine çıkan fırsatı değerlendiriyor. Mohawk bölgesinde yer alan sınırı Donmuş bir ırmak üzerinden geçip, bagaja koydukları göçmenleri bir otele teslim etmekten ibaret olan işlerinin getirisi de fazla. Lila’nın bu konuda sabıkalı olması ise bir şeyi değiştirmiyor. Nede olsa şöför beyaz. Gerçekliği artıran öğeler de tam bu anlarda devreye giriyor. Ray direksiyonda olduğu zaman zorun yok, çünkü Lila’nın “Sen beyazsın, seni durdurmazlar” sözü gerçek. Bagaja binenler Çinliler ve Pakistanlılar. Harcadıkları paraya ve başlarına neler geleceğine dair ayrıntılarla da bu gerçeklik katlanıyor.
Prefabrik evine kavuşma özlemindeki kadınla, çocuğuna kavuşmak isteyen kadının kader ortaklığı boyunca anlatımın duruluğu ve başrol oyuncusu Melissa Leo filmin en ön plana çıkan unsurları. Birde Pakistanlıları sınırdan geçiriş sırasında atılan bavul sahnesi var ki hayli derin ve anlamlı. Bavulu Ray’in atma sebebi içinde bomba olabileceği ihtimaliyle risk almama isteği. Oysa bavulun içinde bomba değil, bebek var. Finale öncesi karşımıza çıkan sahnenin anlattıkları da içerden eleştirilerin büyük parçalarından biri… Benzer filmler gibi son bir kez daha yapalım sonra sen yoluma ben yoluma kararı başa iş açınca, olanlar bir parça bilindik finalle bitiyor gibi görünse de heyecanını yaratan, konusunu mesafeli ve gerçekçi anlatan bir film olarak yılın en iyi işlerinden biri sıfatıyla taçlanıyor…
Fedakarlık demişken, neredeyse sıfır derecenin altındaki zorlu hava koşulları altında, hayli düşük bütçeyle yöre halkının yardımıyla 24 günde kotarılmış daha çok Melissa Leo’nun fedakarlıklarıyla yükselmiş. Oyuncunun rolüyle neredeyse aday olduğu tüm ödülleri topladığını da belirtmeli…Gösterime girdiği her yerde olay yaratmış olan, tartışılan “Donmuş Irmak” yasadışı göçmen taşıma sorununa değinmesinin yanında, iki farklı portreyi hiç abartmadan, boyamadan son derece yalın halleriyle anlatıyor. Süprizlerin olmadığı, beklenmedik olaylara ve karakterlere yer vermeyen senaryosu ile de heyecan yaratan, tempolu ve izlenen bir film. Tüm karakterlerin sadeliği, adeta kendilerini oynuyormuş havası ile de etkileyen “Donmuş Irmak” 2008’in gözden kaçanları olarak adlandırmak üzereyken göz önüne geldiyse, fırsatı kaçırmamalı… Küçük, sade ama etkili işlenen öykünün akışına kendini bırakmalı…
Yorum Gönder