Bir aksiyon filmi çekecekseniz kalıplar bellidir. Hele de bu film üçüncü dünya ülkelerinden birinde geçecekse bölgedeki güç sahipleri üzerinden kurulan hikaye en basit haliyle işletilir. Birileri kaçacak birileri de kovalayacaktır işte. Detayları da pek önemli değildir. Bazen masum biri kendini bir anda her şeyin içinde bulur, bazen bir turist bir girdabın içine girer ama sıklıkla beklenmedik biri önemli güçleri alt eder. Bir kahraman çıkacak ve kartelleri çökertecektir. Böylece denge sağlanacaktır. Doksanlı yılların aksiyon filmleri bu kalıp üzerinden ilerlemişti sıklıkta. Artık doyduğumuzu düşünsek de yapımcılar öyle düşünmüyor olsa gerek kadrosuyla dikkat çeken 2019 yapımı “Triple Threat” bit pazarına nur yağdıran konusuyla izleyici arıyor.
Tayland, Çin ve Amerikan ortaklığı yapımın hedefi direk olarak bölgedeki sinema salonları ve ev sineması… 10 milyon dolar bütçeli filmin senaryosunu Paul Staheli, Fangjin Song ve Joey O'Bryan kotarırken Jesse V. Johnson da yönetmen koltuğunda. Senarist üçlüden Staheli’yi 2015 yapımı “Pressure” ile hatırlamak mümkün. Geçtiğimiz yıl da “7 Guardians of the Tomb”un künyesine yazdırmıştı adını. Song’u pek tanımasak da üçlünün en tecrübelisi O’Bryan’ı 2014 yapımı “Rupan sansei” ve Ryûhei Kitamura’nın filmleriyle biliyoruz. Dublörlükten yönetmenliğe geçiş yapan Johnson ise türün yükselişteki yönetmenlerinden. Bu yıla iki film birden sığdırmış ve şu sıralarda da iki filmin post-prodüksüyonuyla meşgul. Filmin ilgi görmesinin sebebi olan oyuncu kadrosunun başınıysa “Ong-Bak” serisiyle ünlenen Tony Jaa çekiyor. Tiger Hu Chen, Iko Uwais, Scott Adkins, Celina Jade, Michael Jai White, Michael Bisping, JeeJa Yanin ve Dominiquie Vandenberg de ona eşlik eden isimler.
Maha Jaya bölgesindeyiz… Çinli bir milyonerin kızı Xian ile tanışıyoruz. Bölgeyi suçtan arındırıp, halkın güven içinde yaşaması, eğitim başta olmak üzere tüm haklara sahip olarak topluma faydalı hale gelmesini amaçladığını açıklar. Elbette karşısında karteli bulur. Bölge halkını sömüren kartel, paralı askerleriyle operasyon hazırlığı yapar ve başına ödül koyar. Devreye giren paralı askerler önce tutulduğu kamptan Collins’i kaçırır ve işe koyulur. Kamp baskınında eşini kaybeden Jaka ile askerlere rehberlik eden Long Fei ve Payu da intikam almak üzere denkleme katılınca kartel ve Xian arasınaki kovalamaca başlar…
Oldukça basit ve klişe senaryosuyla adeta beni anlamaya çalışma, izle gitsin diyen filmin tüm meselesi izleyicisine bu kovalamacayı doyasıya yaşatmak. Bunu yaparken Payu’nun sık taraf değiştirmesinin yarattığı bilinmezliği kullanmak istese de o da klişe. Türe dair tüm klişeler birer sıralanıyor. Meydanda kovalamaca, halka açık yerlerde silahlı çatışma, pazar yerinde koşu ve karakol baskını… Hiçbirinde özel bir an bulunmuyor. Her aksiyon yıldızının kendi şovunu yapmasına olanak sağlayan araları doldurmak için üretilmiş alelade bir konu nihayetinde. Evet dövüşler epey seri ve iyi koreografiyle estetik ama daha önce görmediğimiz şeyler değil. Yıl olmuş 2019 halen slow-motion tekmeler görüyoruz örneğin…
19 Mart’ta sınırlı sayıda salonda gişe gördükten sonra Almanya’da Obscura Film Festivalinde izleyici karşısına çıkan film olumlu tepki alamayınca Endonezya, Portekiz, Çin, Kuveyt ve Lübnan’da gösterime girebilmiş yalnızca. 14 Mayıs itibariyle de ev sinemasında izleyiciye sunulmuş. Oldschool dövüş filmlerini özleyenler dışında kimselere hitap etmeyen, türe ilgi duyanları tatmin etmekten uzak bir film “Triple Threat”. Daha yarısına gelmeden seyircisini sıkmaya başlayarak kaybeden bir 96 dakika sunuyor… Yaklaşmasanız daha iyi…
Yorum Gönder