Çizgi roman uyarlamaları furyasında kendine has bir yer edinen “X-Men” serisi 16 yıla sığdırdığı dokuzuncu filmle mutantların savaşına yeni bir soluk getirme iddiasıyla vizyonda. Bryan Singer sayesinde saygınlık kazanan seri yıllar içinde her filmde erimiş ve ancak Singer’ın geri dönüşüyle toparlanabilmişti. Günümüzün rekabetçi ortamı içinde gerileyen seri için çok doğru bir adım atılmış ve “X-Men: Days of Future Past” ile adeta reset atılmıştı. Yapılan bu yenileme sonraki film için de sonsuz fırsat sunmuştu. “X-Men Apocalypse” bu anlamda önemli bir adım olmaya çalışarak, gerekeni yapmaya odaklanıyor.
Bryan Singer’ın seriye geri dönüşünün ikinci adımında senaristler ufak değişiklik dışında her şey yerli yerinde. Hikayenin yaratıcıları bu kez Singer ile birlikte Michael Dougherty, Dan Harris ve senaryoyu da kotaran Simon Kinberg. Oyuncu kadrosunu da sayalım adettendir… James McAvoy, Michael Fassbender, Jennifer Lawrence, Oscar Isaac, Nicholas Hoult, Rose Byrne, Olivia Munn, Evan Peters, Kodi Smit-McPhee, Sophie Turner, Tye Sheridan, Alexandra Shipp, Lucas Till, Josh Helman, Lana Condor ve Ben Hardy.
X-Men Apocalypse bu kez köklerini tarihten almak üzere seyircisini ilk mutantla tanıştırıyor. Eski Mısırda yeni bedene geçmek üzere olan ilk mutant “Apocalypse” ile tanışıyoruz. İşler ters gidiyor ve yerin altında uykuya dalıyor. Binlerce yıl sonra uyanınca da harekete geçiyor. Uyandığı dünya hoşuna gitmeyince kendine bir mutant takımı oluşturarak mahşerin dört atlısı olarak gezegeni insanlardan temizlemek üzere ilk adımı atıyor. Elbette bu işler kolay değil. Hele de Profesör X varken hiç kolay değil… Dünyanın kaderini yine dengelemek üzere Raven ile oluşturduğu genç takımla insanlığı kurtarmak üzere karşısına dikilerek mücadeleye girişiyor…
İlk yarısını olayların ön hazırlığı olarak geçiren filmin hiç acelesi yok. Karakterlerini daha önce görmediğimiz hallerde görme fırsatı sunarak güzellik yapıyor. Magneto’yu bir aile babası olarak görmek bunlardan en önemlisi. Hikayeye giriş bakımından ne kadar sağlamsa tempoyu da o kadar düşüren bu girişin ardından ikinci yarı da aksiyona ayrılmış. Son dönemde alışık olduğumuz “bir şey geliyor, bir şey olacak” söylemiyle haberli gelişen olaylar da parçaları da çok önceden birleştirme olanağı sunuyor film. Lakin senaryonun zaafları da bu noktada ortaya çıkıyor. Seyircinin nabzına şerbet birçok sahne ile bütünlükten uzaklaşıyor. Örneğin Quicksilver’ın “Sweet Dreams (Are Made of This)” şarkısı eşliğindeki sahnesi iyi hoş da fazla uzun. Her karakterine süre ayırmak isteyen senaryonun dengeyi tutturamaması Psylocke, Angel ve Storm’u geçiştirmesine yol açmış. Dışlanmış ve hor görülmüş mutantlar olduğunu vurgulamaya çalışıyor sadece. Onları geçiştirirken bakışmalar ve aşklara vakit ayrılması da kolay seçim oluyor. Yenilik namına genç nesil mutantları da tanıyoruz. Jubilee, Jean Grey, Nightcrawler ve Cyclops seriye beklendiği gibi tazelik katıyorlarsa da aldıkları süre dengesiz yine. En fazla zamanı Jean Grey alıyor. Ki onun da nedenini anlıyoruz zaten.
Teknik anlamda bir kusuru olmayan film beklenen aksiyon doygunluğunu veremiyor. Artık neredeyse her çizgi roman uyarlamasının dillendirdiği “birlik olmalıyız” mottosunun burada işlenmemesi güzel. Onun yerine her karakterin kendini keşfetme sürecine yer verilmiş. Geçmişten güç alan senaryonun sevdiğimiz karakterlerin gençlik hallerini görmemiz filmi tüm kusurlarına rağmen çok sevilesi hale getirmiş. O da olmasa hayli yavan kalırdı.
Senaryonun en komik yanıysa Apocalypse geldi evimizi bastı, gidelim karşılık verelim kafasında olması. Mutantların yarattığı kıyamete karşı duruşun bu kadar komik olması hayal kırıklığı yaratıyor. Üstelik bu karşı duruş çok hazırlıksız ve alternatifsiz gerçekleşiyor. Jean olmasa ayvayı yemişti insanlık demeliyiz herhalde.
İyi başlayan ama devamını getirmeyen “X-Men Apocalypse” 144 dakikalık süresine rağmen zayıf senaryosu ile beklenenden uzakta. Hep bir şeyler eksik hissiyatıyla izleniyorsa da fazla kurcalamadan akışına bırakarak zevk almak da mümkün. Neticede yeni kötümüzün insanlara dair söylemleri de, gezegeni insandan temizleme isteği de haksız sayılmaz hani.
Yorum Gönder