2008 yılında sıra dışı bir fikirle kurulan ve bilinen anlamda yayıncılık politikası oluşturmadan, yenilikçi fikirleri ve yaratıcı kavrayışları gündeminde tutarak projeler geliştirmeyi kendine amaç edinerek, güncel eserleri halkla buluşturmayı hedefleyen Postiga Yayınları bu ay raflarda yerini alan beş yeni kitabını duyurdu... Bireylerin iç dünyasında kıvılcım yakmayı sağlayacak, dünyaya bakış açısını zenginleştirecek eserler sunun Postiga, üç romanın yeni baskılarını da okurlarına sunuyor...
Bir Deniz Kızı Hikayesi / Canan A. Düzgan
Kısa zamanda 3. baskısına ulaşan Belalı Korumam isimli kitabın yazarından...
Okyanus… Onu gördüğümde, dile getiremediğim ve aklımdan geçen tek şey buydu. Okyanus gibiydi gözleri. Okyanus bile bu kadar derin değildi belki... Çaresiz, yalvaran bakışlarıyla bana bakıyordu. Ve gözlerindeki yakarış, dudaklarında süzüldü. "Yardım et..." Sessiz... Güçsüz... Ürkek... Öyle olağanüstüydü ki aşkları... Öyle masum... İki yakın arkadaşıyla Karayipler'e tatile giden Walt'un aklında sadece üç şey vardı; kızlar, okyanus, eğlence. Peki, Karayipler'in en güzel koylarının birindeki mağarada, çaresiz, okyanus gözlü bir kızla karşılaşınca, hayatının değişeceğini tahmin edebilir miydi?
İki aşık kalp... Walt ve Elka... Ölüme, imkansızlığa karşı ne kadar direnebilirdi?
"Yemin ederim sana her şeyi düzgün öğreteceğim. Korkunca öpülmüyor biliyor musun? O, sadece seni öpebilmek için uydurmuş olduğum bir yalandı. Pizzamı da paylaşabiliriz söz veriyorum. Yine dönmedolaba bineriz ve bu kez, korkmaman için sımsıkı sarılırım sana. Seninle uyumak için uydurduğum bahaneler olmadan beraber uyuruz...Hı?"
Mart 2015 / 1. Baskı / 733 Sayfa / 30 TL
Gençlik Hatırası / Ece Altınkaya
Sana Ateş Böceği ve Peri Kızının hikâyesini anlatmamı ister misin?
Masum bir masalın içinde çok sevmişlerdi, Peri Kızı ve Ateş Böceği… Birbirlerine bir kalp atımı kadar yakın olup, okyanus aşırı kadar uzakken. Yeryüzünde, insanlık tarihi kadar eski, yeri göğü yakacak kadar heyecan verici; ey AŞK! Ve yaşamaya devam ettikçe, o da bizimle birlikte var olacak.
Çocuk yaşlarımın sonu genç kızlığımın başıydı. Başımda kavak yellerinin estiği, rüya gibi yıllardı. Henüz lisedeydim. Ve kalp kırıklığından henüz bihaberdim. Bir gün okulun çıkışına o geldi. Adı Ateş'ti. Adı gibi yakıp kavuran koyu renk bakışları, asi tavırları ve tavırlarına inat gülümsediğinde amansızca ortaya çıkan can yakan gamzeleri vardı. Ansızın gelmiş ve benim tekdüze çarpan yüreğimi alıp kendi yörüngesine fırlatmıştı. Ateş çenemden tutarak başımı tekrardan kendisine doğru kaldırmıştı. Güven veren ve ışıldayan bir gülümsemeyle bana bakmış "Ve eğer senin için kokum, biraz olsun senden bana esen ve beni serseme çeviren kokun gibiyse, şu zavallı kalbim mutuluktan çıldırabilir…"' demişti. Kocaman açılmış gözlerimle ona bakmıştım.
"Ben nasıl kokuyorum ki?
"Aşk gibi…"
Şubat 2015 / 1. Baskı / 464 Sayfa / 24 TL
Hançer / Ezgi Bağcı
Eğer yok olmak buysa, eğer insan yok olurken bütün güzel duyguları hissediyorsa, daha binlerce yok olabilirdi. Ölümdü… Bir gölge misali onu takip eden, aldığı her nefeste soğukluğuyla ciğerlerini dolduran ölüm. ‘Maskesiz,’ diye düşündü. Hançer maskesiz yaşayan bir ölümdü. Ve kadın... Ona doğru çekildiğini hissetti. Ufkun aslında bir uçurum olduğunu bilen minik bir serçeydi. Sonunun geldiğini hissetse de engel olamıyordu uçuşuna. İki sarmaşıktı ruhları, sarp kayalıklara tırmanmış, birbirine tutunan ve sonsuzluğa uzanırcasına sarılan… Dolandılar, birbirlerineydi bu aidiyet. Toprak yeşilde yalnızlığından kaçak, yeşil toprakta susuzluğuna damla. Ama kader ki, sarmaşıklara bir ruhu paylaşmak yazılmışsa, dolanmışlarken delicesine, kuruturlardı birbirlerini… Aşk bir yanda bembeyaz bir melek, bir yanda kalbe saplanmaya hazır bir Hançer’di.
Tamamen siyahlara bürünmüş ve gecenin içerisinde kaybolmuştu. Kar maskesinin altından etrafını inceleyen koyu yeşilden griye dönen gözleri dikkatliydi. Bedeni her an harekete geçmeye hazır bir halde gerilmişti. Tetiğin ucunda tuttuğu parmağını saniyeler sonra kıpırdatacak ve hedefini indirecekti. Şu anda gözlediği hedefini…
Şubat 2015 / 1. Baskı / 352 Sayfa / 22 TL
Romantik Oyun / Elif Yılmaz
Romantik Oyun Başlasın!
“Aşk… Aşk, benim hastalığımın yan etkisiydi. Benim esas hastalığımın adı romantizmdi ve her şey, romantik bir oyunla başlamıştı.”
İki arkadaş... Birbirlerini etkilemek için bir oyuna girişirlerse ne olur? Steven ve Tina için her şey eğlenceli bir oyun olarak başladı. Tek amaçları oyunu kazanmaktı. Bu noktaya kadar ortada herhangi bir sorun görünmüyordu. Sorun, rakibini alt etmeye çalışırken birbirlerinden etkilenmeleriyle başlamıştı. İyi olan kazansın mottosuyla başlayan bu oyunda biri diğerinden daha iyiydi. Peki, ilk hangisi aşık olacaktı? Daha doğrusu söz konusu aşksa, ortada kazanan var mıydı? Romantik oyun başlasın!
“Her şeyi düzelteceğini bilseydim, sana sadece iki kelime söylerdim.”
Şubat 2015 / 1. Baskı / 311 Sayfa / 20 TL
Senden Bebek İstiyorum / Aslıhan Akagöz
Çok okunan Çirkin Güzel serisinin yazarından...
Bir adam neden baba olmak ister? Mutlu ve sıcacık bir yuvada kendinden bir parçaya hayat verip onu büyütmek için, olabilir mi? Ama Yiğit ve Mert’in baba olmayı kabul etmelerinin sebebi bu değildi. Büyükanneleri Pakize Hanım gülümseyerek, “İlk kim kucağıma bir torun verirse bütün servetim onundur,” deyince Mert, sırf Yiğit’e bir konuda daha üstünlük sağlayabilmek adına kabul etmişti bu isteği. Tek niyeti Yiğit’i her konuda alt edebilmekti. Peki, Yiğit buna izin verecek miydi? Mert’in kendisini alt etmesine göz yumacak mıydı? Peki iş anne adaylarını ikna etmeye gelince neler olacak dersiniz?
Aslıhan Akagöz’ün çok okunan romanlarından aldığınız tadı sürdürmeye devam edebilirsiniz. Eğlenceli ve bir an bile kesilmeyecek heyecanıyla elinizdeki kitapla yazara hayranlığınızın artacağını garanti ederiz.
“Benim size verebilecek hiçbir şeyim yok,” dedi güçsüz bir sesle.
“Hayır, yanılıyorsun Sedef.” Adını adamın ağzından duymak garipti. Rahatsızlık vericiydi. “Sen şu sıra bana çok lazım olan o en önemli şeyi verebilirsin.”
“Ben anlayamıyorum. Mert Bey siz benden ne istiyorsunuz?”
“Ben senden bir bebek istiyorum.”
Şubat 2015 / 1. Baskı / 616 Sayfa / 28 TL
Postiga Yayınları Bursa Kitap Fuarı'nda “Buselik”, “Bir Daha Yüzümü Görmeyeceksin” ve “Benzemez Kimse Sana”nın yeni baskılarını okurlarıyla buluşturdu.
Benzemez Kimse Sana / Seda Özay
Esme ve Dağlar… Bir kadın ve bir adam!
Aşka bulaştırdılar ellerini, yüzlerini... Dokunarak ısındılar, susarak anlaştılar. Korktular, kızdılar, kapıları çarpıp kaçtılar. Hep bir yol aradılar; her yol birbirlerine çıktı. Karmakarışık oldular, kayboldular... İkisi de anlamadı; aşkla baş edilebilir miydi? Vazgeçince unutulabilir miydi? Peki hatıralar kimin emrindeydi?
"Duyarsızlıkların sığ sularına sürüklendiğimiz, hatta sürüldüğümüz, ilişkilerin peynir ekmek gibi tüketildiği şu yaşadığımız günlerde Seda Özay'ın entelektüel duyarlığını özellikle önemsiyorum. Birebir hissettiren, yer yer muzipçe gülümseten, buram buram yaşanmışlık kokan kendine özgü şiirsel anlatımını seviyorum. Ama sanırım en çok, saf aşka duyduğu saygıya saygı duyuyorum..."
Hakan İşcen
“Hayatın ancak hisli perdesinde göz göze gelebileceğiniz cümlelerin sahibi Seda Özay. Kaleminin ucunda, hatırlatan, yüzleştiren, sızlatan, tanıklık eden bir şeyler var hep... Kalbe yakın, unutmaya uzak... Sanatı ve edebiyatı buluşturan özel dünyasını keşfeden okuyucuların, yazdıklarından vazgeçemeyeceğine inanıyorum. Çünkü yolu aşk onun...”
Emre Kalcı
Mart 2015 / 2. Baskı / 184 Sayfa / 16 TL
Bir Daha Yüzümü Görmeyeceksin / Seda Özay
“Ben her şeyi yazdım. Seni, beni, akıttıklarımızı, kandırdıklarımızı, utandıklarımızı… Ben her şeyi yazdım. Yolumdan yürüyerek değil koşarak peşime düşen sevdanı da... Gözlerini kapatarak sevişen bir adam tanıdım. Onunla gözleriyle sevişen bir kadın tanıdım. Ve aynı rüyâyı aynı uykuda paylaşan iki kişi tanıdım... Sen ve Ben... Sen ve ben aynı yastıkta ölebilirdik öyle demiştik. Hatırladım...”
Ne zaman ki aşk kapıya dayandı, hesap sormaya başladı. Konuşacak hali kalmadığını anladı. Aldı başını düştü yollara. Şehirleri dolaştı. Belki kalbine bir şahit aradı belki de suç ortağı. Ama daha da yalnızlaştı… Kâh trende, kâh vapurda, kâh bir kafede. Hep bir şarkı vardı dilinde, nihâvend. Kulaklarında çınlıyordu sesler. Sözler duyuyordu seslerden. Durmuyor, cümleler kuruyordu. “Susturun şu çalgıları, ona bir yalan söyleyeceğim…” diyordu. Anıları bir türlü unutamıyordu… Terk edilmişti, vazgeçememişti. Ölesiye özlemişti, söyleyememişti. İçinden bir çığlık attı. Çığlık dağıldı, paramparça oldu. Onlarca cümleden geriye tek bir söz kaldı, o da son sözü oldu “Bir Daha Yüzümü Görmeyeceksin”!
Mart 2015 / 3. Baskı / 184 Sayfa / 16 TL
“Aksiseda” ve “Tesadüfen Aşk”ın yazarı Başak Kızıltan’ın ilk romanı “Buselik” ikinci baskısıyla raflarda!
Başak Kızıltan, Aşkta ikinci şansa olan inancınızı tazeliyor. Bir kadını yalnız zaman ve yaşadıkları şekillendirir… Bazen geçmişe yapılan ufacık bir yolculuk, alınan yolun en iyi özetidir. Buse; düğününe sayılı günler kala giriştiği geçmiş muhasebesiyle yüzleşirken, geleceğinin ona neler getireceğinden henüz habersizdir. Hayata umutlu gözlerle bakan bir genç kızken; kanatları kırılarak aldığı yolda, yaralı bir yüreğe dönüşeceğinden de… Öyle bir yolda yürüyecek ki üstelik, sahip olduğu mucize, yaşadığı onca burukluğu sineye çekmeye yetecek. Yaralarını sarmak için çıktığı yol ise, onu Göcek'e, Berke'ye getirecek. Buse ve Berke… İki yorgun aşk savaşçısı… İkisi de aşktan payına düşen acıyı yüklenmiş, ikisi de ürkek, iki yürek… Buselik… Tadı, adında saklı naif bir aşk hikayesi…
"Gün ışımaya başlar ve belki de ilk kez güneşin doğduğuna lanet, sizi ayıran o sabaha isyan edersin. Ve sessizce kalkıp yanağına bir öpücük kondurup "Ben gidiyorum," dersin. Beklersin ki doğrulsun, o da seni öpsün. Ama o sadece "Git," der gözünü bile açmadan, kulaklarında çınlar "Git! Git! Git!"
Mart 2015 / 2. Baskı / 344 Sayfa / 20 TL
Yorum Gönder