Çağ teknoloji çağı olunca, hırsızlar ve dolandırıcılar da sınıf atladı artık... Herhangi bir bilginiz teknolojik cihazlardan ulaşılabilir konumdaysa, her an kimliğinizle üretilmiş kredi kartıyla alışveriş yapılabilir ve siz ne olduğunu anlamadan sahip olduklarınız el değiştirebilir... Üstelik bunu yapanlar eskisi gibi belirli bir tip yerine, sıradan biri de olabilir... Ortalama bir plan ve teknolojik aletleri kullanabilme yetisiyle her daim mümkün... Eskinin ışıltılı dolandırıcılık filmlerinin yerini artık onlar aldı... 2014 yapımı İngiliz işi “Plastic” de gerçek olaylardan esinlenerek bu kategoride yerini alanlardan...
Üç senaristli filmi kotaranlar, Chris Howard, Will Gilbey ve yönetmen koltuğunda da oturan Julian Gilbey... Gilbey kardeşlerden Julian, 2002’de çektiği “Reckoning Day” ile yaptığı cılız başlangıçla kariyerine başlamıştı... Dört yıl sonra kardeşiyle birlikte kotardıkları senaryodan doğan “Rollin' with the Nines” ile dönmüşler ama istedikleri sonucu alamamışlardı... 2007’de “Rise of the Footsoldier” en iyi filmlerine imza atan biraderler, bir sonraki film için bekletmişlerse de “A Lonely Place to Die” ile 2011’in ödül avcısı olmuşlardı... Aksiyon, suç ve gerilim harmanı filmlerden sonra, yine suçun peşine düşmüşler ama bu kez daha renkli bir dünya kurmuş ve rolleri de Ed Speleers, Alfie Allen, Will Poulter, Sebastian de Souza, Emma Rigby, Mem Ferda, Graham McTavish ve Thomas Kretschmann’a teslim etmişler... Dizilerden ve gişe filmlerinin yan karakterlerinden oluşan tanıdık simaların ekip uyumu da gayet iyi...
Sam ve arkadaşlarından oluşan ergen dörtlü, kredi kartlarını çoğaltarak limitlerini boşaltarak kurdukları küçük düzende çalışıyor... Çok büyük kazançlar olmasa da, düzenli para akışı ve aldıklarının kara borsa satışları derken rahatları yerinde... Kredi kartlarını ele geçirmek için farklı yöntemleri de mevcut... Elemanlardan biri bir benzincide çalışarak kaynak olurken, en eski yöntem şantaj da etkili... Böyle bir şantaj vakasında işler ters gidince, sert kayaya çarpıyorlar... Durumu anlayan ve zararının karşılanmasını isteyen Marcel, değeri de biçiyor: haftada 200 bin... Borcun tamamen kapanması içinse 2 milyon... Filmimizin konusu da böyle de ortaya çıkıyor... Ekip, iki haftada 2 milyon hedefiyle büyük oynamak üzere plan yapmaya koyuluyor ve macera başlıyor...
Tipik İngiliz işi olarak ilerleyen film, kötü senaryosu ve yönetimi ile sürekli tökezliyor... Bir türlü inandırıcı olamıyor, olaylar arasında da tuhaf bir kopukluk mevcut... Dolayısıyla tempoyu yükseltip gerilimi de kuramıyor Gilbey kardeşler... Sabırsız davranarak, benzer filmlerin albenisinin yanından bile geçemiyorlar... Zekice planlar, saat gibi işleyen bir plan ve nasıl bir sorun çıkarsa çıksın kıl payı yırtmalarını sağlayacak son dakika sürprizleri gibi basit bir formülü kuramamışlar... Hiç bir şey için zaman kaybetmek istememişler, karakterleri ilk gördüğümüz anda neler olacağını tahmin etmemiz için ellerinden geleni yapıyorlar... Ekip içinde sorun çıkacağını ve buna kimin neden olacağını neredeyse ilk sahneden görüyoruz örneğin... Daha önce izlemiştim hissiyatını destekleyen klişelerle de tahmin edilebilir finallerine yürüyorlar...
30 Nisan’da İngiltere ve İrlanda’da gösterime giren Plastic, izleyip unutulan filmlerden biri olarak mimlendikten sonra yoluna ev sinemasında devam ediyor... Türün gerektirdiği incelikleri ve kıvrak zekayı gösterememekten muzdarip bir kaçan fırsat var izleyicinin karşısında... 102 dakikasını boşuna harcamak isteyenler, zamanının çalınmasını peşinen kabul ettiğini bilsin...
Yorum Gönder