♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Kulak Keyfi : Mart Raporu

Yoğun gündemi takiple, yeni çıkacak tapelerin beklentisiyle eriyip giden ve seçimle sonuçlanan Mart ayı, müziğin neredeyse unutulduğu bir dönem oldu çoğumuzda... Bu yoğunluktan kaçmak için müziğe sığınanlar içinse çok iyi bir zaman dilimini geride bıraktık... Peşpeşe beklenen albümlerin yayınlandığı Mart ayı, iyi albümlerle doldurdu kulakları... Bu bereketin yılsonu raporlarına da yansıyacağı muhakkak... Gelecek aylar neler getirir bilinmez ama Elbow, Future Islands, Real Estate ve The War On Drugs hanelerine bolca artı ekledi bile... Durgun yerli piyasaya can katanlar ise Sapan ve Eski Bando oldu... İşte bu ay yayınlanan albümlerden dinlediklerime dair değerlendirmeler...


Adna – Night
Ay içinde 20 yaşına basan gencecik müzisyen, henüz emekleme döneminde farkedilenlerden... Tam adıyla Adna Kadic, İsveç’in sahnelere son armağanlarından... Gelecek için umut veren debutu, salt müziğe eşlik eden vokalle olabildiğince melankolik... Dokuz şarkılık albüm şimdilik tanışma faslı görevini layıkıyla yerine getiriyor... 


Cloud Nothings - Here And Nowhere Else
Kendi adlarını taşıyan albümleriyle tanıştığımızda, iyiler ama çok toylar dediğimiz halde sevdiğimiz grup aradan geçen 3 yıl içinde ilerleme kaydettiğini dosta düşmana kanıtlayan bir albümle çıka gelmiş... Diskografilerinin dördüncü albümü sekiz şarkı içeriyor ve ilk şarkıdan itibaren beklentileri karşılıyor... Şimdiden yılın en iyi albümlerine listelerine de girmesi kesin bence... Noise ve lo-fi’ye meyleden kulakların ıskalamamasında fayda var... 


Dillon - The Unknown 
Güzel sesli kadın şarkıcılar kervanının yakın tarihli yolcularından tam adıyla Dominique Dillon de Byington, 1988 Brezilya doğumlu Alman... 2011’de debut albümüyle keşfettiğimiz hatun, ikinci albümüyle daha olgun, daha hayran olunası bir iş çıkarmış ortaya... 12 şarkılık albüm, dokunaklı sesin melodiler üzerinde bale yapması gibi sanki... Ayın en iyi albümlerinden biri... Özellikle “A Matter of Time”ı dinlemeden gün geçmiyor...


Elbow - The Take Off And Landing Of Everything
Yılın en çok beklenen albümlerinden biri, grubun altıncı stüdyo işi olarak kulaklarımıza öyle bir kazındı ki, şimdiden yıla damga vurdu bile... İngiliz beşlinin 1997’den beri gidişatı hep yukarıya, hep çıtayı yükseltmek üzerineydi zaten ama bu sefer beklentileri de aştılar... 10 şarkılık işitsel ziyafetin doruk noktası “Charge” yılın şarkılarından biri... 


Future Islands - Singles
Baltimore, Maryland’li new wave/synhtpop dörtlüsü üç yıl aradan sonra yayınladığı albümle, yılın ilk çeyreğinin en iyilerinden birine imzasını atmış durumda... 10 şarkılık albüm, ilk şarkıdan itibaren içine çekildiğiniz bir girdap gibi... Çıkışı bulmak da hayli zor... Bir an önce dinleyip hayran olmanızda fayda var... Özellikle “Like The Moon”un cazibesine karşı koymak imkansız...


Joan As Police Woman - The Classic
Namı diğer Joan Wasser, üç yıllık sessizliğini bozanlardan... Beşinci stüdyo kaydı 10 şarkılık albüm beklentilerin uzağında kalanlardan... İlk çıkışından bu yana giderek gerileyen, vasatlaşan Joan, ayın hayal kırıklıklarından birine imza atmış oldu... İlk kez tanışanlar içinse olumsuz bir durum yok, müzikal zenginliğiyle cezbedebilir...


Kaiser Chiefs - Education, Education, Education & War
Ayın en çok beklenen albümlerinden biri, ay sonuna yetişti... Grubun beşinci stüdyo albümü herhangi bir yenilik içermemesiyle hayli sönük ve heyecan yaratmaktan uzak... Kendini tekrar etmenin zararlarından biri böyle anlarda çıkıyor ortaya... Vasatta olsa dinlemesi kolay ve keyif veren albümlerden biri aynı zamanda...


My Sad Captains - Best Of Times
Londralı folk rock dörtlüsü, 2009’daki ilk çıkışlarından bu yana pek bilinmeyen küçük bir grup olarak adlandırmanın ötesine geçecek albümlerini üçüncü adımda gerçekleştirmek üzere gelmiş... Sakin, melodik ve usul usul şarkılara baştan sona içe işleyen 9 şarkılık albüm, yeni keşif arayan dinleyici için de önemli bir fırsat...  


Owlle - France
Namı diğer France Picoulet elektronik camiasındaki remixleriyle yarattığı heyecanı bir adım öteye taşıyan albümüyle sonunda dinleyicinin huzurunda... Dream-pop’a da meyleden albüm, aslında uzun zamandır bilinen şarkıların toplaması niteliğinde... 11 şarkılık albüm mainstream sularında da gezinince akılda kalıcı nakaratlarla tam 12’den vuranlardan... Türe ilgi duyanlar için baştacı edilecek bir albüm, uzak olanlar içinse fazla pop gelebilir...


Papercuts - Life Among The Savages
Jason Robert Quever’in bolca grup elemanı eskiten indie-pop dörtlüsü de üç yıllık sessizliğini bozanlardan... 14. yılında altıncı albümüne imza atmış, sorunlarla bolca boğuşmuş gruptan çok solo proje olarak kalmışta olsa her seferinde vasatı aşmayı becerebiliyor Quever ve ekibi... İlk şarkıdan itibaren içine çeken 9 şarkılık albüm, çıkmadığınız bir yolculuğun, izlemediğiniz bir filmin eşlikçisi gibi... Ayın en güzel tınlayanlarından biri...


Real Estate – Atlas
2009’da kendi adlarını taşıyan debutlarını yayınladıklarından bu yana ne yapsalar hayran olduğumuz, her albümlerini yılın işi ilan ettiğimiz beşli üçüncü kez tüm sıfatları haketmeye gelmiş... 10 şarkılık albüm, üçüncü stüdyo albümleri ve yine yılın en iyilerinden biri... 2014’ün ilk çeyreğini değerlendiren tüm yazılarda da kendine yer bulan albümü sakın ola ıskalamayın...


Reptile Youth - Rivers That Run For A Sea That Is Gone
Şubat ayında ülkemizde de ağırladığımız indie tahtının yeni prensleri, sahnede yaydıkları enerjiyi albümde de yansıtanlardan... 2012’ye damga vuran ikili, ikinci albümde de tam gaz devam ediyor... Malum pazartesi sendromlarına ilaç 10 şarkı üzerinizdeki ölü toprağını alma konusunda üzerine düşeni yapıyor... Size kalan etkisine direnmemek...


The Afghan Whigs - Do to the Beast
Dile kolay tam 16 yıllık aradan kavuşma zamanı... Belki bu özlemin etkisiyledir sürekli dinleme halimiz... “Algiers” ile yapılan müthiş çıkışın devamını getiren şarkılar, cidden nasıl geçmiş o kadar yıl sorgusunu da beraberinde getiriyor... Dulli’nin sesini, grubun müziğini özlemişiz besbelli... Diskografilerinin en iyi işi değil ama uzun aradan geri dönüş için ideal... Bu tip yeniden toparlanma albümleri sınıfının da iyilerinden... Çok ara vermeden yenileriyle kulaklarımızı doldurmalarını bekliyoruz... 


The War On Drugs - Lost In The Dream
Pennsylvania’lı indie rock dörtlüsü 2005’den bu yana sahnelerde süren varlığını üçüncü albümlerinde nihayet taçlandıran bir güzellikle geldi... Debutlarını ancak 2008’de yayınlayabilen grup, üç yıl sonra “Slave Ambient” ile büyük bir etki yaratmış tüm eleştirmenlerin favorisi haline gelmişti... Üç yıllık bekleyişin sonu ise çıkar çıkmaz klasik ilan edilmek, listelerde bugüne kadar ulaşılan en yüksek noktalar ve bolca tam not... İlk dinleyişte ne varmış bu kadar abartılacak dedirtebilir ama dinledikçe içe işleyip kendini sevdireceğinden emin olabilirsiniz...


Tokyo Police Club – Forcefield
Kanada’lı indie rock dörtlüsü, dördüncü stüdyo albümünü daha kayıt sırasında yaptığı açıklamalarla farkettirmişti... İyi hissediyoruz, daha iyi geliyoruz diyorlardı... Gelen ilk eleştirilerde de bu hissiyatı paylaşanlar çoğunlukta, bunun bir referans albümü olduğunu söyleyenler de mevcut... Evet en iyi albümlerini yapmışlar ama çok klasik Amerikan tınlıyorlar... Klişe filmlere yeni şarkılar yapmış gibi görünüyorlar... 9 şarkılık albümün açılışındaki 8.5 dakikanın bitmek bilmemesinin sebebi, belki biraz da bu...


Wake Owl - The Private World Of Paradise
Indie folk ve country karışımı müzikleriyle ilgi çeken Vancouver orjinli ikili, 2012’de yayınladıkları e.p. ile pek farkedilmemişlerdi ama geçtiğimiz yıl “Gold”un “Grey's Anatomy”de çalınması her şeyi değiştirdi... İlk uzunçalar için tam da doğru zaman olduğu aşikar... Bu sefer daha ritmik, daha fazla synth-pop’a meyleden şarkılarla gönülçeliyorlar... 12 şarkılık debut, dinleyeni ilk şarkıdan itibaren yakalayan ve bolca nostalji de yaşatan bir atmosfer sunuyor... Baştacı etmek ve sürekli dinlemek için biraz aşk ya da ayrılık acısı yaşamış olmanız lazım, yoksa aynı meyanda 44 dakika çekilmiyor...


We Are Scientists - TV En Francais
New York’un Indie sahnesine yaptığı tartışılmaz katkının etkisiyle sürekli gündemde olan üçlü, dört yıl aradan sonra beklentileri karşılamaya geldi... Üçer dakikalık şarkılarla süslü 35 dakikalık onlu, fazla Amerikan tınlayanlardan... Kolej rock ağırlıklı görünse de, yer yer pop, post-punk ve shoegaze’e de meyleden bir çorba olarak benzeri tür kırmasını sevenlere hitap ediyor...


******* Yerliler *******

Bir Eksiğiz - Ahmet Kaya Şarkıları
Ahmet Kaya deyince durup düşünmek lazım, onun şarkılarını bu kadar özel kılanın ne olduğuna dair... Şarkıcı gibi şakımayan Kaya, bir dost muhabbeti, şiir okuması ile rakı sofrasında kafamızı güzelleştirme eşliğinde gibiydi hep... Kasette, cd’de değildi, sanki onun aracılığıyla karşımızdaydı, yanımızdaydı hep... Daha önce girişilen saygı albümüne, tekrar girişme macerası özünde hiç samimi görünmüyor, Kaya’nın mesafesizliğini bilen için aynı oranda mesafeli, kopuk... Özensiz bir seçimle şarkıların teker teker iğfal edilmesine de şahit oluyoruz... 23 şarkılı duble saçmalığın zirve noktası Hakan Vreskala’nın “Kum Gibi”si ile Gece Yolcuları’nın “Kendine İyi Bak”ı... Saçma sapan isimlerle dolu albüm, Bülent Ortaçgil, Büyük Ev Ablukada, Cem Adrian’ın yorumları dışında çöp...


Eski Bando – Renkli Şeyler
Uzun zamandır sahnede pişen ve albüm yapmak için hayli geç kalan grup, sonunda kaydını aradığımız şarkılarla kulaklarımıza doldu... Bunca birbirine benzerin arasında hemen parlıyorlar... İçinden geçtiğimiz abuk gündem kaosu arasında da her ruha ilaç gibi geliyorlar... 70’ler türkçe popu ile yeşilçam filmlerinin müziklerinin havasındaki grup, sahne aldıkları her yerde kulaktan kulağa yayılarak adını duyurmuştu... 10 şarkılık albüm, basın bülteninde şöyle tanımlanıyor: “Eski Bando, yerinde duramayan melodilerin renklerine boyadığı hikâyesini anlatmaya, sahneleri şenlik havasına sokmaya ve müzik adına üretmeye devam ediyor. Ve şimdi aklımızın ve hayatın sınırlarını aşma zamanı; hala hayattayken tüm “Renkli Şeyler”.” Bu kadar doğru anlatımın altına imza atmamak zor... Farklının peşinde koşan, özgün ve rengarenk olabilenlere can kurban! Ayın en özel albümü... 


Murder King – Gürültü Kirliliği
Söz konusu Heavy Metal olunca tam bir müzik cahiliyim... Meğer 2002’de kurulmuş, uzun süredir sahnedelermiş ve tv programlarında dikkat çekip tanınmışlar... Onca zaman sonra gelen ilk albüm, ülke gündemine adanmış... Bu yönüyle de özel yerde duruyor, ki çıkış şarkıları klibiyle de gaza getirmişti bizi... Hem sisteme, hem de sistemin yarattığı insana dair hikayeler türün gerektirdiği sert üslupla can bulmuş 11 şarkılık albümde... Abidik gubidik gitar soloları yerine ritm üzerine kurulan iyi bir sound, zorlamalara kasmalara hiç girişmeden çok yerinde ve etkili sözler ile tür içinde nereye konur bilmem ama klişe bir söylemle taş gibi bir ilk albüm... Her ne kadar dinlemediğim bir tür olsa da, umarım yerli heavy metal’in yeniden yükselişine tanık olmamıza vesile olur... Ne de olsa “bu daha başlangıç, mücadeleye devam!”


Sapan – Anlık İzler
2010 yılından beri takip ettiğimiz indie-rock güzelliğinin debut albümüne sonunda kavuştuk... Zamanının en iyisi “Sakin”den sonra elimizde “sapan”la kaldığımız için daha bir kıymetliler... Türkçe ve Fransızca ile 11 şarkılık yolculuğu, “insana dair bireyin hayatında yaşadığı birbirinden bağımsız tecrübe ve duyguların birleştiği anların bir iz düşümü” olarak tanımlıyorlar... İşin en güzel yanı, albümün internet üzerinden ücretsiz olarak indirilebilmesi... Özellikle “Rüya”ya bayıldım, boş şarkısı olmayan beklentileri karşılayan, uzun süre kulaktan eksik olmayacak çok iyi bir ilk albüm... 



Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template