♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

İstanbul Film Festivali Programı Açıklandı

İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından AKBANK sponsorluğunda düzenlenen 31. İstanbul Film Festivali için geri sayım başladı. Otuzuncu yılında 150 bin izleyiciyle yine Türkiye’nin en büyük sinema etkinliği olan İstanbul Film Festivali’nin programı her zaman olduğu gibi bu yıl da dopdolu.

Festival sponsorluğunu bu yıl sekizinci kez AKBANK’ın üstlendiği 31. İstanbul Film Festivali, 31 Mart–15 Nisan tarihlerinde yapılacak. Gösterdiği filmlerin niteliği ve çeşitliliğiyle önder konumunu koruyan İstanbul Film Festivali, bu yıl da sinemaseverlere 20’nin üzerinde bölümde 200’ün üzerinde filmden oluşan programının yanı sıra ünlü konuklar, usta sinemacıların katılacağı söyleşi ve atölye çalışmaları, sinema dersleri, ustalık sınıfları ve konserlerle dolu dolu iki hafta vaat ediyor.

Her zaman olduğu gibi sinemaseverlere oldukça zengin bir içerik sunacak festival programında bu yıl 2011 ve 2012'nin yeni yapımlarından sinemanın unutulmaz klasiklerine ve usta yönetmenlerinin başyapıtlarına seçmeler, Ocak ayında Sundance ve Şubat’ta Berlin’de dünya prömiyerlerini yapan filmlerden, Uluslararası Altın Lale, Ulusal Altın Lale ve FACE İnsan Hakları yarışmalarına, belgesellerden çocuk filmlerine uzanan geniş bir yelpazede filmler izleyicilerle buluşacak. Festivalde, İKSV’nin 40. yılı için hazırlanan “Sinema ve Müzik” başlıklı bölümün yanı sıra “Devrimin Filmini Çekmek”, “Yunanistan’da Neler Oluyor?”, “Bir Çin Sinema Geleneği: WuXia”, “Aile İçinde” gibi yeni bölümler ve Mark Cousins’in The Story of Film: An Odyssey  / Filmin Hikayesi: Uzun ve Maceralı Bir Yolculuk adlı 15 saatlik filminin özel gösterimi dikkat çekiyor.

31. İstanbul Film Festivali’nin programı 7 Mart Çarşamba akşamı İKSV’de yer alan Salon’da düzenlenen bir toplantıyla basına açıklandı. Basın toplantısına konuşmacı olarak İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil ve İstanbul Film Festivali Direktör Yardımcısı Kerem Ayan katıldı.

Yaptığı konuşmada 31. İstanbul Film Festivali’nin İKSV’nin kırkıncı yılında gerçekleştireceği ilk etkinlik olduğunun altını çizen İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı “Festival, özenle hazırlanan programı, sinema dersleri, sunumları, Köprüde Buluşmalar platformu kapsamındaki atölyeleri ve yarışmalarında sunduğu ödülleriyle Türkiye’de film endüstrisi, sinema sanatı ve festival kültürünün gelişimi konusunda üstlendiği sorumlulukları yerine getirmek için çalışmaya devam edecek. Bu yıla sevindirici bir haberle, İstanbul kültür-sanat hayatının en önemli mekânlarından Atatürk Kültür Merkezi’nin yenilenmesi için bir özel sektör-kamu işbirliğinin adımlarının atıldığını öğrenerek başladık. Kültüre destek vermeyi kendine görev edinmiş özel sektör temsilcilerinin, kamuyla el ele vererek kültür mekânlarını sahiplenmesi kentimizin ve ülkemizin gelişimi için büyük önem taşıyor. Emek Sineması olmaksızın gerçekleştireceğimiz bir diğer İstanbul Film Festivali’nin programını açıkladığımız bu günde, bu konuda da benzer bir sürecin gerçekleşmesi dileğimizi bir kez daha ifade ediyoruz. Emek Sineması’yla birlikte üç farklı salonu içinde barındıran, Cercle d’Orient binasını da kapsayan bölgenin kamu ve özel sektörün sorumluluklarını birlikte üstleneceği benzer bir projeyle bir kültür adasına dönüşeceğini ümit ediyoruz.” dedi.

Konuşmasında İKSV’nin evrensel kültürün Türkiye’de yaygınlaşmasındaki önemli rolüne dikkat çeken Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil,“31 yıl önce mütevazi bir etkinlikle başlayan İstanbul Film Festivali, bugün artık uluslararası dev bir organizasyon. Festival, sadece sinema sanatının en değerli örneklerini her yıl sinemaseverlerle biraraya getirmekle kalmıyor. Bu büyük başarısıyla, ülkemizin sanata ve sinemaya bakışındaki gelişimi destekliyor ve temsil ediyor. Sinemaseverlerin her yıl iple çektikleri bu önemli etkinliğin destekleyicisi olmak bizim için her zaman gurur kaynağı oldu.” dedi. Festivalin başarısının iki temel nedeni olduğunu söyleyen Binbaşgil, bunlardan birincisinin festivalin bugünkü haline gelmesini öngören vizyon, ikincisinin ise festival başlamadan kataloğu incelemeye başlayan, biletler satışa çıktığı andan itibaren, yılmadan, yorulmadan bilet kuyruklarında bekleyen, salonları tıklım, tıklım dolduran, seanslar arasında koşturan tutkulu sinemaseverler olduğunu sözlerine ekledi. Tüm dünyadan beyazperdenin en seçkin örneklerini, başyapıtları sanatseverlerle buluşturan İstanbul Film Festivali’nin bu yıl da binlerce sanatseveri ağırlayacağını belirten Binbaşgil, “Festival zengin programıyla bu yıl da sinemaseverleri mutlu edecek. Akbank Galaları’nda sinema tutkunları için seçtiğimiz filmler izleyicilere, her sene olduğu gibi yine müthiş bir görsel şölen sunmaya devam edecek.” dedi.

Basın toplantısında daha sonra söz alan İstanbul Film Festivali Direktör Yardımcısı Kerem Ayan, festival programında yer alan filmlerle ilgili ayrıntılı bilgi aktardı.

FESTİVAL BİLETLERİ NE ZAMAN, NEREDE?

İstanbul Film Festivali biletleri 17 Mart Cumartesi günü saat 10.00'da satışa çıkıyor. Sinemaseverler biletlerini Atlas, Beyoğlu, Nişantaşı Citylife (City's) ve Kadıköy’de Rexx sinemalarında açılacak gişelerden, Biletix satış noktalarından, Biletix çağrı merkezinden (0216 556 98 00) ve biletix.com'dan satın alabilecek.

Festivalde bilet fiyatları, tam 15 TL, öğrenci ile 65 yaş ve üstü sinemaseverler için 9 TL olacak. Festivalde hafta içi gündüz seanslarındaki indirimli fiyat uygulaması bu yıl da devam edecek; hafta içi gündüz seansları yalnızca 5 TL.

Lale Kart sahipleri her zaman olduğu gibi yine biletlerini öncelikli ve indirimli almaya devam ediyor. Üniversite ve lise öğrencileri için hazırlanan PasoFilm! kartı bu yıl da festival boyunca özel avantajlar sağlamaya devam edecek. Festival Sponsoru AKBANK’ın Axess kart sahipleri ise (hafta içi gündüz seansları hariç) Festival boyunca satın alacakları biletlerde %20 özel indirimden yararlanacak.

İKSV, 2007 yılında başlattığı “BitamBiöğrenci” projesinin kapsamını kırkıncı yılından itibaren genişleterek, işbirliği içinde bulunduğu çeşitli sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle, sanata duyarlı herkesi, kültürel etkinliklere katılma şansı bulamayan öğrencileri sanatla buluşturmaya devam edecek. Sinemaseverler, alacakları biletlere ek olarak 15 veya 50 TL’lik bir katkıda bulunarak, festivaldeki film gösterimlerine 3 ila 10 öğrencinin katılmasını sağlayarak “BitamBiöğrenci” projesine destek verebilecek.


FESTİVAL SİNEMALARI VE SEANSLARI

Festivalin gösterimleri geçen yıl olduğu gibi Beyoğlu’nda Atlas, Fitaş 1 ve 4, Beyoğlu, Pera Müzesi, Nişantaşı’nda CityLife (City’s) ve Kadıköy’de Rexx olmak üzere 7 salonda yapılacak.

Filmlerin gösterim saatler: 11.00, 13.30, 16.00, 19.00 ve 21.30. Festivalin büyük ilgi gören Geceyarısı Sineması gösterileri bu yıl da sürüyor. Festival süresince her cumartesi gecesi 24.00’te bir film izleyicilere sunulacak.


FESTİVALİN BASIN VE KONUK AĞIRLAMA MERKEZİ

31. İstanbul Film Festivali’nin basın ve konuk ağırlama merkezi bu yıl da Akbank Sanat olacak. Teknosa, festivale akredite olan tüm basın mensuplarına açık olan Basın Merkezi ve festivale gelen konuklar için hazırlanan Konuk Ağırlama Merkezi’ne teknoloji desteği vermeyi bu yıl da sürdürüyor.


FESTİVALDE SİNEMA ONUR ÖDÜLLERİ

İstanbul Film Festivali’nin 30 Mart Cuma akşamı Lütfi Kırdar Sergi ve Kongre Sarayı’nda yapılacak Açılış Töreni’nde sinemanın beş önemli ismine İstanbul Film Festivali’nin Sinema Onur Ödülü takdim edilecek.

Sinema Onur Ödülleri bu yıl Türkiye’den, sinemaya imza atan dört büyük isme veriliyor: Yönetmen Ali Özgentürk, Türk Sineması’nın unutulmaz oyuncuları Ayşen Gruda ve Halit Akçatepe ile Türkiye'nin ilk kadın sinema eleştirmeni Sevin Okyay. 2008’de çektiği Liverpool güzellemesi Zaman ve Şehre Dair’in ardından yeni filmi merakla beklenen usta yönetmen Terence Davies de festivalin açılış töreninde Sinema Onur Ödülü’nü almak üzere İstanbul’da olacak bir diğer önemli sinemacı. İngiliz yönetmenin, başrolünde Rachel Weisz’in yer aldığı son filmi The Deep Blue Sea / Aşkın Karanlık Yüzü 31. İstanbul Film Festivali Açılış Filmi olarak gösterilecek. The Deep Blue Sea festivalde ayrıca “Yıllara Meydan Okuyanlar” bölümü kapsamında izleyicilerle buluşacak. Terence Davies, ayrıca festival kapsamında bir de sinema dersi verecek. “Belirsizliğin Keyfi ve Tehlikeleri” başlıklı sinema dersi, 31 Mart Cumartesi günü 16.00’da Salon’da gerçekleştirilicek.

Ali Özgentürk’ün 1981 yılında çektiği bol ödüllü At, Ayşen Gruda’yla Halit Akçatepe’nin birlikte rol aldığı, Ertem Eğilmez’in kültleşmiş Süt Kardeşler ve Ayşen Gruda’nın ‘Kam Ana’ karakterini canlandırdığı Ezel Akay’ın Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü? filmleri de festival kapsamında gösterilecek.


FESTİVALİN AÇILIŞ VE KAPANIŞ TÖRENLERİ

31. İstanbul Film Festivali, 30 Mart Cuma gecesi Lütfi Kırdar Sergi ve Kongre Sarayı’nda düzenlenecek Açılış Töreni’yle başlıyor.  NTV’den canlı yayınlanacak törenin ardından, festivalin Sinema Onur Ödülü’nü almak üzere İstanbul’a gelecek Terence Davies’in The Deep Blue Sea / Aşkın Karanlık Yüzü filmiyle, festival resmen başlayacak.

Altın Laleler ve İstanbul Film Festivali’nin diğer ödülleri ise sahiplerini 14 Nisan Cumartesi gecesi CNN Türk’ten canlı yayınlanacak, Lütfi Kırdar Sergi ve Kongre Sarayı’nda gerçekleştirilecek kapanış töreninde bulacak.


İSTANBUL FİLM FESTİVALİ DANIŞMA KURULU

Bu yıl yenilenen İstanbul Film Festivali Danışma Kurulu, yönetmen Semih Kaplanoğlu,  yapımcı Zeynep Özbatur Atakan, ve sinema yazarı Esin Küçüktepepınar’dan oluşuyor. Festivalin kuruluş yıllarından bu yana danışma kurulu üyesi olan sinema yazarı Atilla Dorsay, bu yıldan itibaren Danışma Kurulu Onur Üyesi olarak İstanbul Film Festivali’ne destek olmaya devam edecek.

Son yıllarda artan belgesel sayısı gözönüne alınarak, festival bünyesinde bu yıldan başlamak üzere bir Belgesel Danışma Kurulu oluşturuldu. Kurulda yönetmen Berke Baş, yönetmen, akademisyen Can Candan, yönetmen Elif Ergezen, akademisyen Alisa Lebow ve sinema yazarı Alin Taşçıyan yer alıyor.


İSTANBUL FİLM FESTİVALİ’NİN DESTEKÇİLERİ

31. İstanbul Film Festivali bu yıl 20’nin üzerinde kurumun desteğiyle gerçekleştiriliyor. TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı bu sene 31. İstanbul Film Festivali’ne büyük destek veriyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Beyoğlu Belediyesi de festivale verdiği tanıtım desteğini sürdürüyor

Festival Sponsoru AKBANK’ın yanı sıra Festivale destek veren 6 Tema Sponsoru var:

- Efes “Ulusal Yarışma ve Türkiye Sineması”
- Sabah Gazetesi “Dünya Festivallerinden”
- Colin’s “Genç Ustalar”
- NTV “NTV Belgesel Kuşağı”
- Avrupa Konseyi “Sinemada İnsan Hakları Yarışması”
- Size Magazine “Geceyarısı Çılgınlığı”

bölümlerinin Tema Sponsorluğu’nu üstleniyorlar. Festivalde yine AKBANK’ın sponsorluğunda, özel bir bölümle “Akbank Galaları” yer alıyor.

İstanbul Film Festivali, Groupama ve Groupama Gan Sinema Vakfı sponsorluğunda beş yıl önce başlattığı “Özel Gösterim: Türk Klasikleri Yeniden” bölümüyle Türk sinemasının önemli yapıtlarını yıllar sonra beyaz perdeyle buluşturmaya devam ediyor. Bu yıl Halit Refiğ’in 1964 yapımı Gurbet Kuşları adlı filmi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sinema–TV Merkezi tarafından restore edilerek izleyicilere sunulacak.

Köprüde Buluşmalar’ın Yapım Aşaması Atölyesi 1000Volt, Film Geliştirme Atölyesi Melodika’nın sponsorluğunda gerçekleştiriliyor.

Kavaklıdere, AKFA Teknoloji Ses ve Görüntü Sistemleri ve Turyol da festivale destek veren kurumlardan…

İstanbul Film Festivali’nin bu yılki tanıtım kampanyası Alametifarika tarafından hazırlandı.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın tüm festivallerine Öncü Sponsor Eczacıbaşı Holding, Resmi Havayolu Türk Hava Yolları, Resmi İletişim Sponsoru Vodafone ve Resmi Taşıyıcı DHL Express. Servis Sponsorları olarak ise Ergo Sigorta, Fida Film ve GFK destek veriyor.



İKSV 40. YIL ÖZEL BÖLÜMÜ: “SİNEMA VE MÜZİK”

Düzenlediği festival ve etkinlikleriyle İstanbul'un kültür ve sanat yaşamında önemli bir rol üstlenen İstanbul Kültür Sanat Vakfı, 2012 yılında 40. yaşını kutluyor. İstanbul Film Festivali de, programında yer alacak özel bir bölümle İKSV’nin 40. yılını kutlayacak. İlk yılında klasik müzik ağırlıklı olan festival programında bir süre sonra film gösterimlerine, tiyatro ve dans performanslarına, sergilere ve güncel müzik konserlerine de yer verilen, yıllar içerisinde bu farklı sanat disiplinlerinin her birini ayrı bir festival çatısı altında toplayan İKSV’nin bu çokdisiplinli yapısını vurgulayan “Sinema ve Müzik” başlıklı özel bölümde, İKSV’nin kuruluş yılı olan 1973’ten bu yana her 10 yıllık dönemden seçilmiş birer müzikal film izleyiciyle buluşacak.

Martin Scorsese’nin iki müzisyenin aşk hikâyesini anlattığı, Liza Minelli ve Robert De Niro’nun başrollerinde yer aldığı 1977 yapımı unutulmaz müzikali New York New York, izleyicileri 1940’ların Amerika’sında caz dolu bir yolculuğa çıkaracak.

Alan Parker’ın Pink Floyd’un müziğinden, sözlerinden, özellikle 1979 yılında çıkan efsanevi albümü The Wall’dan esinlenen müzikal belgeseli Pink Floyd The Wall / Duvar izleyicileri 1980’li yıllara götürecek. 1982 yapımı filmin senaryosu, Pink Floyd grubunun basçısı ve vokalisti Roger Waters’a ait.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın 40. yılına özel bu bölümde 1990’lar Stephan Elliott’ın kiç dans müzikleri, renkli kostümlerle dolu yol filmi The Adventures of Priscilla, Queen of the Desert / Priscilla, Çöller Kraliçesi, 2000’ler ise Baz Luhrmann’ın Nicole Kidman ve Ewan McGregor’un başrollerini paylaştığı stilize aşk öyküsü Moulin Rouge! / Kırmızı Değirmen filmleriyle yer alıyor.

2010’lar ise en son Cannes Film Festivali’nden bir müzikalle temsil ediliyor. Festival takipçilerinin Aşk Şarkıları, Güzel İnsan ve Hayır Kızım, Dansa Gitmek Yok gibi başarılı filmleriyle yakından tanıdığı, Fransız auteur Christophe Honoré’nin 2011 yapımı filmi Beloved / Sevgililer’de Catherine Deneuve ve kızı Chiara Mastroianni başrollerde oynuyorlar. Geçen yıl Cannes Film Festivali’nin kapanış töreninde gösterilen film 1964 ile 2007 yılları arasında, 43 yıllık bir zaman diliminde bir anne ile kızının aşk hayatlarını anlatıyor.


FESTİVALDE ALTIN LALE HEYECANI

Altın Lale Uluslararası Yarışma

31. İstanbul Film Festivali’nin “Uluslararası Yarışma” bölümünde Altın Lale için, sanat ve sanatçı temasını işleyen ya da edebiyat uyarlaması olan 11 film yarışacak. Şakir Eczacıbaşı anısına sunulan Uluslararası Yarışma Altın Lale Ödülü, bu yıl da Eczacıbaşı Topluluğu tarafından verilecek 25.000 Avro’luk para ödülüyle destekleniyor. Bu ödülün 10.000 Avro’su birinci gelen filmin yönetmenine, 10.000 Avro’su filmin Türkiye’deki dağıtımını üstlenecek firmaya, 5.000 Avro’su da Jüri Özel Ödülü alan filme verilecek.

Uluslararası Yarışma filmleri, Altın Lale ödülü için festivalin ikinci haftasında izleyiciler ve uluslararası jürinin huzuruna çıkacak. 31. İstanbul Film Festivali Altın Lale Uluslararası Yarışma Jürisinin başkanlığını bu yıl ünlü yönetmen Nuri Bilge Ceylan üstleniyor. Altın Lale Uluslararası Yarışma Jürisi’nde Nuri Bilge Ceylan’ın yanı sıra oyuncu Hiam Abbas, yönetmen Brillante Mendoza, yönetmen Corneliu Porumboiu ve gazeteci Elçin Yahşi yer alıyor.

Altın Lale Uluslararası Yarışma’da Julia Loktev'in yönetmenliğini yaptığı The Loneliest Planet / Yalnız Gezegen, romantik bir dram ile korkunun birleşimi olan bağımsız bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Gael Garcia Bernal'in başrolde oynadığı film Gürcistan’ın dağlık ormanlarında geçiyor. Yönetmen Julia Loktev, festivalin ikinci haftasında İstanbul'da olacak.

Almanya ve İrlanda ortak yapımı Süper Kahramanın Ölümü / Death of a Superhero, canlı çekimler ile animasyonu yenilikçi bir üslupla harmanlayan dokunaklı, komik, samimi ve fevkalade modern bir film. Bu Filmde Ben Varım ile 2009’da İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale kazanan Ian FitzGibbon’ın yönettiği bu roman uyarlamasında Maymunlar Cehennemi–Başlangıç, Yüzüklerin Efendisi üçlemesinden tanıdığımız Andy Serkis de rol alıyor.

Cannes’da “Belirli Bir Bakış” bölümünde prömiyerini yapan Bonzai, Şilili yönetmen Cristian Jimenez’in Optik Yanılmalar’ı izleyen ikinci filmi. Aşk, kitaplar ve bitkiler üzerine kurulu filmin öyküsü, Buster Keaton tarzı Güney Amerikalı bir kahraman etrafında gelişiyor. 2011 yapımı filmin oyuncularından Natalia Galgani festivale konuk olarak katılacak.
Emily Brontë’nin meşhur Viktorya dönemi romanının uyarlaması olan Wuthering Heights / Uğultulu Tepeler yönetmeni Andrea Arnold’un büyük beğeni toplayan Kırmızı Sokak ve Akvaryum adlı filmlerinin izinden gidiyor. 2011 Venedik Film Festivali'nde En İyi Görüntü ve 2011 Valladolid Film Festivali'nde En İyi Görüntü Yönetmeni ile En İyi Çocuk Oyuncu ödüllerini toplayan film alışılageldik hoş dönem filmlerinin ötesinde, 19. yüzyıl Yorkshire’ında bir çiftlik evinde geçen yeni, cesur ve doğalcı bir intikam hikâyesi.

Yeni İran sinemasının en etkili isimlerinden Amir Naderi, Japonya’da,  çektiği son filminde klasik filmlerin sanatsal niteliğini geri getirmeye kendini adamış genç bir sinemacıya odaklanıyor. 2011 yapımı Cut, 2012'de Japonya'da gerçekleştirilen Takasaki Film Festivali'nde En İyi Erkek Oyuncu ve Jüri Özel Ödülleri'ni kazandı. Amir Naderi de festivale gelecek konuklardan…

Prömiyerini Cannes Film Festivali’nin “Belirli Bir Bakış” bölümünde yapan, Fransız yönetmen Robert Guédigian’ın son filmi The Snows of Kilimanjaro / Kilimanjaro’nun Karları ismini Ernest Hemingway’in ünlü kısa hikâyesinden alıyor. Filmde, işini kaybetmiş olsa da ailesi ve arkadaşları ile mutlu bir şekilde yaşayan rıhtım işçisi Michel’in, silahlı bir saldırıya uğramasından sonra hayatının nasıl değiştiği anlatılıyor.

Karlovy Vary Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ve Kiliseler Birliği Jüri Ödülünü alan Christian Schwochow’un Cracks in the Shell / Kabuktaki Çatlaklar’ı, sahnede kimse tarafından farkedilmeyen bir tiyatro öğrencisinin başrole seçildikten sonra yavaş yavaş kabuğundan çıkışını konu alıyor. Filmin ödüllü oyuncusu Stine Fischer Christensen festivalin konuğu olarak İstanbul’a gelecek isimler arasında.

Berlin Film Festivali’nde Kiliseler Birliği Jüri Özel Ödülü ve Der Tagesspiegel gazetesi okuyucuları tarafından verilen özel ödülü alan The Delay / Gecikme Uruguaylı yönetmen Rodrigo Pla’nın beşinci filmi. Gündüzleri bir tekstil fabrikasında çalışan üç çocuklu Maria geceleri de yaşlı babasına bakmak zorundadır. Maddi ve manevi olarak bu zorluğa daha fazla dayanamayan Maria, babasını bir yerde terk edip sosyal servisleri arayarak onu bir huzurevine yerleştirme planı yapar. Filmin yapımcısı Sandino Saravia festivalin konuğu olarak İstanbul’a gelecek.

Ünlü yazar Gabriel García Márquez’in oğlu, senarist ve yönetmen Rodrigo Garcia’nın son filmi Albert Nobbs, başrol oyuncusu Glenn Close ile En İyi Kadın Oyuncu da dahil, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Janet McTeer) ve En İyi Makyaj kategorilerinde Oscar ödüllerine aday gösterildi. Film, doğru düzgün bir iş bulabilmek için erkek kılığına girmiş ve kendi dükkânını açmak için gizli gizli para biriktirmeye uğraşırken kendi kimliğini unutmuş bir kadının hikâyesini anlatıyor.

Uluslararası Yarışma’da Altın Lale için Nikolaj Arcel’in A Royal Affair / Yasak Aşk ve daha önce Reprise / Tekrar filmiyle İstanbul’da Altın Lale ödülünü kazanmış Joachim Trier’in Oslo, 31 August / Oslo, 31 Ağustos filmleri de yarışacak.


Ulusal Yarışma ve Türkiye Sineması

İstanbul Film Festivali’nde “Ulusal Yarışma ve Türkiye Sineması” sponsorluğunu 25 yıldır olduğu gibi Efes üstleniyor. İstanbul Film Festivali’nde Türkiye’den 2011–2012 sezonunda yapımı tamamlanan filmlerinin bir araya geldiği Türkiye Sineması bölümünde Ulusal Yarışma’nın yanı sıra Yarışma Dışı, Belgeseller ve Yeni Türkiye Sineması başlıkları altında 40’a yakın film gösterilecek.

Altın Lale Ulusal Yarışma

Festivalde bu yıl, 2011–2012 sezonunda yapımı tamamlanan 12 film, Ulusal Altın Lale ödülü için yarışacak. 31. İstanbul Film Festivali Altın Lale Ulusal Yarışma jüri başkanlığını, yönetmen, senaristi, şair ve yazar Murathan Mungan üstlenecek. Ulusal Yarışma Jürisi festivalde En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Senaryo, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Kurgu, En İyi Müzik ve Jüri Özel Ödülü olmak üzere toplam 9 dalda ödül verecek.

Ulusal Yarışma Jürisi’nin seçeceği En İyi Film 150.000 TL, En İyi Yönetmen 50.000 TL, En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Erkek Oyuncu 10.000'er TL ile ödüllendirilecek. İlk kez 2011 yılında para ödülüyle desteklenen Jüri Özel Ödülü bu yıl Efes tarafından verilmeye başlanıyor. Altın Lale Ulusal Yarışma’ya katılan filmler arasından Onat Kutlar anısına verilecek Jüri Özel Ödülü’nü kazanan filmin yönetmenine bir sonraki filminin yapımında kullanılmak üzere Efes tarafından 30.000 Amerikan Doları ödül verilecek.


Altın Lale Ulusal Yarışma’da ödül için bu yıl 12 film jüri karşısına çıkacak. 3 tanesinin Türkiye,
4 tanesinin dünya prömiyerini yapacağı yarışma filmleri şöyle:

- Tepenin Ardı / Emin Alper (Türkiye Prömiyeri)
- Ben Uçtum, Sen Kaldın / Mizgin Müjde Arslan (Dünya Prömiyeri)
- İz-Rêç / M. Tayfur Aydın
- Lal Gece / Reis Çelik (Türkiye Prömiyeri)
- Can / Raşit Çelikezer
- Yeraltı / Zeki Demirkubuz
- Babamın Sesi / Orhan Eskiköy & Zeynel Doğan (Türkiye Prömiyeri)
- Ana Dilim Nerede? / Veli Kahraman (Dünya Prömiyeri)
- Yurt / Muzaffer Özdemir
- Ferahfeza / Elif Refiğ (Dünya Prömiyeri)
- Şimdiki Zaman / Belmin Söylemez (Dünya Prömiyeri)
- Nar / Ümit Ünal


Yarışma Dışı

İstanbul Film Festivali’nin Türk Sineması bölümünde 5 film “Yarışma Dışı” başlığı altında gösterilecek. Yusuf Pirhasan’ın Kurtuluş Son Durak, Hasan Tolga Pulat’ın Güzel Günler Göreceğiz, Murat Saraçoğlu’nun Yangın Var, Onur Ünlü’nün Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi ile Erdoğan Kar’ın Kadife filmleri festivalin “Yarışma Dışı” kuşağında izleyilerle buluşacak.


Yeni Türkiye Sineması

“Yeni Türkiye Sineması” kuşağında bu yıl F. Serkan Acar’ın Aşk ve Devrim, Savaş Baykal’ın Öngörüye Ağıt, Fırat Çağrı Beyaz’ın Ölü Bölgeden Fısıltılar, Refik Çakar’ın Semi, Caner Erzincan’ın Mar, Erdal Rahmi Hanay’ın Hicaz, Ali Vatansever’in El Yazısı, Çiğdem Vitrinel Özcan’ın Geriye Kalan, Tamer Yiğit ile Branka Prlic’in Karaman ve Oğuz Çiçek’in Diğer Yol adlı filmleri izleyiciyle buluşacak.


Belgeseller

Festivalin Belgesel Danışma Kurulu’nun 60’ın üzerinde başvuru arasından yaptığı seçki, festivalin “Türkiye Sineması” bölümünün altındaki “Belgeseller” kuşağında izleyiciyle buluşacak.
Emine Emel Balcı’nın Ich Liebe Dich, Bertan Başaran’nın Sensiz Yaşanmaz, Murat Bayramoğlu’nun Türkçe: Pekiyi, Angelika Brudniak ve Cynthia Madansky’nin 1+8, Mehmet Salih Çelik ve Sevgi Akdaş’ın Mezarlık, Murat Erün’ün 800 km Engelli, Hüseyin Karabey’in Bir Hayatı Masal Gibi Anlatmak!, Bülent Öztürk’ün Beklemek, Uğraş Salman ve Mehmet Sait Tunç’un Anlat Bana–Dövmeler Ağıtlar, Osman Şişman ve Özlem Sarıyıldız’ın İşte Böyle ile Özgür Akgül’ün Roman İstanbul belgeselleri, izleyiciyle ilk kez İstanbul Film Festivali kapsamında buluşacak.


FIPRESCI ÖDÜLÜ

Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Birliği (FIPRESCI) geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da İstanbul Film Festivali kapsamında kendi ödülünü verecek. Festivalde Uluslararası ve Ulusal Yarışma’da yer alan birer filme FIPRESCI Ödülü takdim edilecek. Başkanlığını Şili’den Pamela Bienzóbas’ın yapacağı FIPRESCI Jürisi’nde, Fransa’dan Dieter Wieczorek, Hollanda’dan Nicole Santé, Tunus’tan Noura Borsali ve Türkiye’den Erman Ata Uncu ile Kerem Akça yer alıyor.


RADİKAL GAZETESİ HALK ÖDÜLÜ

İstanbul Kültür Sanat Vakfı medya sponsorlarından Radikal Gazetesi her yıl olduğu gibi bu yıl da İstanbul Film Festivali’nde Ulusal ve Uluslararası Yarışma’da birer filme Radikal Halk Ödülü verecek. Radikal Halk Ödülü’nün verileceği iki filmi, festival sinemalarında yer alan Radikal kutularına oylarını atacak festival izleyicileri belirleyecek. Radikal Halk Ödülü’nü kazanan filmleri belirleyen izleyiciler arasından çekilecek kura sonucunda iki şanslı festival izleyicisi Radikal Gazetesi’nin davetlisi olarak uluslararası bir film festivalini izlemek üzere yurtdışına gidecek.

AVRUPA KONSEYİ SİNEMA ÖDÜLÜ–FACE

Avrupa Konseyi katkılarıyla altı yıl önce yalnızca İstanbul Film Festivali kapsamında verilmeye başlayan Avrupa Konseyi Sinema Ödülü (FACE – Film Award of the Council of Europe) bu yıl da sadece İstanbul’da verilmeye devam ediyor. FACE Ödülü, Sinemada İnsan Hakları bölümünde yer alan ve insan hakları konusunda kamuoyunda duyarlılık ve bilinç uyandıran, bu konunun öneminin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunan bir filme verilecek. 10 filmin gösterileceği Sinemada İnsan Hakları Bölümü’nden, kazanan filmin yönetmenine festivalin kapanış töreninde Avrupa Konseyi’nden bir yetkili tarafından FACE ödül heykelciği ve 10.000 Avro’luk para ödülü verilecek. FACE Ödülü’ne Avrupa Konseyi’nin, Avrupa sinema yapıtlarının ortak yapım, dağıtım ve gösterimini destekleyen Eurimages Fonu da ortak olmakta.

FACE jürisinin başkanlığını, geçen sene Yokmuşum Gibi / As If I'm not There filmi ile ödüle layık görülen Juanita Wilson üstlenecek.

İranlı yönetmen Muhammed Rasulof’un kendi hikâyesiyle benzerlik taşıyan yeni filmi Goodbye / Hoşça Kal, Sinemada İnsan Hakları bölümünde FACE ödülü için yarışacak filmlerden... “İran hükümetine karşı suçlarından” ötürü Cafer Panahi ile birlikte yargılanan ve filminin Cannes prömiyerine gitmesine izin verilmeyen Rasulof, filminde Tahran’da yaşayan ve ülkeden ayrılmak için vize aramakta olan genç bir avukatın hikâyesini anlatıyor. Filmini sunmak için festivalin konuğu olarak İstanbul’a gelecek Rasulof, 2011 yılında İran'da çekilen filmiyle 2011 Cannes Film Festivali Berlirli Bir Bakış En iyi Yönetmen Ödülü’nü almıştı.

Türk izleyicisinin Womb / Rahim ve Milky Way / Samanyolu ile hatırlayacağı yönetmen Bence Fliegauf'un son filmi Just the Wind / Sadece Rüzgar, yarışmada yer alan bir diğer film. Macaristan'daki bir köyde Roman ailelerin öldürülmesini konu alan film, 2012 Berlin Film Festivali'nde Büyük Jüri, Uluslararası Af Örgütü ile Barış ödüllerini kazandı.

Yönetmenliğini Anca Damian'ın üstlendiği uzun metrajlı canlandırma belgesel Crulic–The Path to Beyond / Crulic – Öteki Tarafa Yolculuk, Polonya’da bir cezaevinde açlık grevi sırasında ölen 33 yaşındaki Romanyalı Claudiu Crulic’in gerçek hikâyesini anlatıyor. Film, 2011 yılında Kopenhag'da düzenlenen CPH:DOX'ta Uluslararası Af Örgütü Ödülü ile 2011 Cottbus Kiliseler Birliği Ödülü’nün sahibi olmuştu. Filmin yönetmeni Anca Damian, festivalin ikinci haftasında festival izleyicileriyle buluşmak üzere İstanbul’da olacak.

Yönetmen Vincent Garenq’in ikinci uzun metrajı Guilty / Yargısız izleyiciyi sorunlu bir adalet sisteminin çarkları arasında ezilen masum bir adamın insanı dehşete düşüren yolculuğuna götürüyor. Filmin yönetmeni festival izleyicisi ile buluşmak üzere İstanbul’a gelecek.

Avrupa Konseyi Sinema Ödülü için “Sinemada İnsan Hakları” bölümünde Türkiye’yi Özcan Alper’in Gelecek Uzun Sürer ve Ruhi Karadağ’ın Simurg adlı filmleri temsil ediyor. İlk filmi Sonbahar’la yurtiçi ve yurtdışında otuzdan fazla ödül alan Özcan Alper, ikinci filminde üniversitede yaptığı müzik araştırmaları nedeniyle, ağıt derlemeleri yapmak için yolu Diyarbakır’a düşen bir kadının ve Diyarbakır'da karşılaştığı karakterlerin hikâyesini anlatıyor.  Gazeteci, yönetmen Ruhi Karadağ, Simurg’da 2000’de Bayrampaşa Cezaevi’nde F Tipi cezaevlerine karşı başlatılan ölüm oruçları ve sonrasında gerçekleştirilen “Hayata Dönüş Operasyonu”nu anlatıyor.

Avrupa Konseyi Sinema Ödülü için yarışacak diğer filmler şunlar:

- Terraferma / Memleket / Emanuele Crialese, İtalya-Fransa
- Roza / Wojciech Smarzowski, Polonya
- Omar Killed Me / Ömer Beni Öldürmek / Roschdy Zem, Fransa
- The Sleeping Voice / Uyuyan Ses / Benito Zambrano, İspanya


FESTİVALDE HAFTAİÇİ HER GECE BİR AKBANK GALASI

İstanbul Film Festivali’nin popüler bölümlerinden Akbank Galaları’nda geniş kitlelere seslenen, ünlü yıldızların usta yönetmenlerle buluştuğu, merakla beklenen seçkin filmlerin ilk gösterimleri Nişantaşı Citylife City’s sinemasında yapılacak.


24 Saat Parti İnsanları ve The Trip’in yönetmeni Michael Winterbottom’ın son filmi Trishna, Thomas Hardy’nin 19. yüzyılda geçen klasik romanı Tess of the d’Urbervilles / Kaybolan Masumiyet’i günümüz Hindistan’ına uyarlıyor. Filmde, Slumdog Millionaire filmindeki rolüyle dikkatleri üzerine çeken Hintli oyuncu ve model Freida Pinto bir İngiliz’e âşık olan Hintli bir genç kızı canlandırıyor.

Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü kazanan Polisse / Polis, senarist, yönetmen ve oyuncu Maïwenn’in son filmi. Biraz toplumsal duyarlılık, biraz komedi ve biraz da aksiyonla harmanlanmış film, Paris’te çocuk koruma biriminde çalışan polisleri takip ediyor. Yönetmen Maïwenn de fotoğrafçı Melissa karakteriyle filmde rol alıyor.

Persepolis’le gönülleri fetheden Marjane Satrapi, senaryosunu yine Vincent Paronnaud'la birlikte yazdığı son filmi Chicken with Plums / Azrail’i Beklerken ile Akbank Galaları’nın merakla beklenen isimlerinden. Oyuncu kadrosunda Isabella Rossellini, Chiara Mastroianni, Mathieu Amalric gibi isimlerin bulunduğu film, siyasi çalkantılar sonucunda sosyal yaşantının alt üst olduğu birçok Ortadoğu ülkesinden biri olan İran'ın efsanelerine masal tadında eğilen bir aşk hikâyesi. Satrapi festivale katılmak üzere festivalin ilk haftasında İstanbul’da olacak ve 2 Nisan Pazartesi günü saat 16.00’da Salon’da bir sinema dersi verecek.

The Players / Sadakatsizler, aralarında Artist ile Oscar’lar dahil ödül sezonunu kasıp kavuran Michel Hazanavicius ve Jean Dujardin’in de bulunduğu yedi Fransız yönetmen tarafından çekilen sadakatsizlik temalı kısa filmlerden oluşuyor. Oyuncu kadrosunda ise Guillaume Canet, Sandrine Kiberlain, Mathilda May gibi Fransız sinemasının ünlü isimleri yer alıyor.

Ünlü yönetmen Martin Scorsese’nin dünyanın en etkili müzisyenlerinden George Harrison’un hayatını anlattığı son filmi George Harrison: Living In The Material World / George Harrison: Fani Dünyaya Karşı Akbank Galaları’nın en çok ilgi görecek filmlerinden… Scorsese’nin çektiği bu son müzik biyografisi, tıpkı Bob Dylan: Eve Dönüş Yok gibi, kültürü şekillendiren bir efsanenin hayatına odaklanıyor. George Harrison’ın festival konuğu olarak İstanbul’a da gelecek olan eşi Olivia Harrison’ın ön ayak olduğu ve ortak yapımcılığını üstlendiği film, Beatles’ın fırtınalı rock’n’roll hikâyesiyle başlayıp, başarılı bir film yapımcısı, dünya müziğine büyük katkılarda bulunan bir dahi ve bir aile babası olarak George Harrison’ın hayatına odaklanıyor.

Akbank Galaları’nın öne çıkan bir diğer filmi, Norveçli polisiye yazarı Jo Nesbø’nun İsveçli “Millenium” serisiyle kıyaslanan çok satan kitabından uyarlanan Headhunters / Kafa Avcıları… Filmi son dönemlerde yaptığı başarılı gerilimlerle dikkat çeken yönetmen Morten Tyldum yönetiyor. Filmde, artan masraflarını karşılayabilmek için sanat eserleri çalan “beyin avcısı” Roger’ın en büyük vurgununu planlarken kendisini büyük bir belanın içinde bulmasının heyecanlı hikâyesi anlatılıyor.

Julie Delpy’nin son filmi 2 Days in New York / New York’ta 2 Gün, La Haine / Protesto ile kendine geniş bir hayran kitlesi edinmiş Matthieu Kassowitz’in merakla beklenen yeni filmi L’ordre et la morale / İsyan ve Shakespeare in Love / Âşık Shakespeare ile ünlenen John Madden’in son filmi The Best Exotic Marigold Hotel / Marigold Otelinde Hayatımın Tatili de Akbank Galaları bölümünde yer alıyor. John Madden, festival kapsamında filmini sunmak üzere İstanbul’da olacak.


ÖZEL GÖSTERİM: TÜRK KLASİKLERİ YENİDEN

İstanbul Film Festivali, Groupama ve Groupama Gan Sinema Vakfı işbirliğiyle, Türk sinemasının önemli yapıtlarını yıllar sonra yeniden sinemaseverlerle beyaz perdede buluşturmaya devam ediyor.

Festival kapsamında gerçekleştirilecek özel gösterimde Halit Refiğ’in 1964 tarihli filmi Gurbet Kuşları, restore edilmiş kopyasıyla izleyici karşısına çıkacak. Senaryosunu Halit Refiğ’in diyaloglarını ise Orhan Kemal’in yazdığı film, Kahramanmaraş'tan İstanbul'a daha iyi bir yaşam sürebilmek için gelen bir ailenin verdiği yaşam mücadelesini anlatıyor. Filmin başrollerinde Tanju Gürsu, Filiz Akın, Özden Çelik, Pervin Par ve Cüneyt Akın gibi Türk sinemasının yıldız isimleri yer alıyor.

Sinemaseverler Groupama ve Groupama Gan Sinema Vakfı işbirliğiyle, 27. İstanbul Film Festivali’nde Erden Kıral’ın 1979 yapımı Bereketli Topraklar Üzerinde, 28. İstanbul Film Festivali’nde Ö. Lütfi Akad’ın 1949 tarihli Vurun Kahpeye, 29. İstanbul Film Festivali’nde Atıf Yılmaz’ın 1978 tarihli Selvi Boylum Al Yazmalım ve geçtiğimiz yıl Memduh Ün’ün 1958 tarihli filmi Üç Arkadaş filmlerini restore edilmiş kopyalarından izleme şansı bulmuştu.


FESTİVALİN YENİLERİ

Devrimin Filmini Çekmek

Festivalin bu yılki özel özel bölümlerinden “Devrimin Filmini Çekmek”, özellikle Arap Baharı üzerinden bütün dünyada gerçekleşen halk hareketlerini ve başkaldırış hikâyelerini sinema üzerinden sorgulayacak ve “bir devrimin nasıl filme çekilebileceğini” inceleyecek. Akademisyen ve sinemacı Alisa Lebow, docIstanbul işbirliğiyle, Tunus ve Mısır’dan çıkan güncel devrim filmlerini, Cezayir, Yemen ve Ukrayna’daki geçmiş devrimlerden öyküler anlatan filmlerle bir araya getiriyor. Daha önce çekilen filmlerle günümüz devrim filmlerini bir araya getirerek son aylarda yaşanan olaylara farklı bir bakış açısı getirecek bölüm kapsamında sekiz uzun metrajlı ve bir kısa metrajlı film yer alıyor.

Bölüm kapsamında belgesel sinema danışma kurulu üyesi de olan Alisa Lebow’un moderatörlüğünü yapcağı bir panel de düzenleniyor. 11 Nisan Çarşamba günü, 16.00’da Pera Müzesi’nde yapılacak panelde, bu toplumsal olayları kaydeden, belgeleyen, bu olayların bilfiil içinde yer alan gizli kahramanlarla devrim, sosyal medya ve sinema tartışılacak, “devrimin filmini çekmenin” zorlukları masaya yatırılacak. Panele Kahire’den Mosireen Medya Kolektifi üyeleri tarihçi Khaled Fahmy ile sinemacı Hanan Abdalla, Şam’dan DocBox Festivali’nin organizatörü, sinemacı, yapımcı, arşivci Orwa Nyrabia, Sorbonne’dan İran sineması uzmanı Agnès Devictor, Tunus’tan sinemacı Mourad Ben Cheikh ve Ukrayna’dan sinemacı Andrei Zagdansky katılacak.

Mısırlı belgeselci Hannan Abdalla, In the Shadow of a Man / Bir Erkeğin Gölgesinde’de  kamerasını, sadece cinsiyetleri tarafından tanımlanan rollerle toplumda var olabilen Mısırlı kadınlara çeviriyor. Değişik sosyo-kültürel altyapılardan gelen, farklı yaşlardaki dört kadın Mısır Devriminin hemen ardından yaşanan olayları kendi perspektiflerinden anlatıyor. Mısır’da kadın olmanın ne anlama geldiğini görmemizi sağlayan cesur, içten ve politik olarak patlamaya hazır bir film. Mısır üzerine bir başka belgesel ise 2005 yılında ülkede ilk defa yapılan birden fazla adaylı seçimler sırasında yaşanan ihlal ve kısıtlamaları inceleyen Wael Omar’ın çektiği kısa metrajlı Democracy 76.

Gillo Pontecorvo’nun 1966 yapımı üç dalda Oscar adayı olan efsane filmi Battle of Algiers / Cezayir Savaşı, Venedik’te Altın Aslan ve FIPRESCI, BAFTA’da Birleşmiş Milletler ödüllerini kazandı. Fransa’da uzun süre yasaklı kalan film, tüm Arap Afrika’sındaki bağımsızlık mücadeleleri arasında, taşıdığı emsalsiz bağımsızlık perspektifi ve başarısıyla ayrı bir önemi olan Cezayir Devrimi’ni anlatıyor.

İran’da Haziran 2009’daki başkanlık seçimlerinden sonra sokaklara dökülen yüz binlerce insan vardı ancak dünyaya ulaşan görüntüler sadece amatörlerin cep telefonları ile çektikleri ve youtube ya da email yoluyla yaydıkları videolar oldu. Bu görüntülerden oluşan Fragments of a Revolution / Bir Devrimden Parçalar, tek bir yönetmeni olmayan, el birliğiyle oluşturulmuş, yönetmeni adsız bir dayanışma filmi olarak festival seyircisiyle buluşacak.

Andrei Zagdansky’nin Orange Winter / Turuncu Kış adlı filmi, Ukrayna’da 2004 yılında Turuncu Devrim olarak bilinen protestolara neden olan hileli seçimleri anlatıyor.

Stefano Savona’nın Tahrir–Liberation Square / Tahrir – Özgürlük Meydanı, Heiny Srour’un hem görsel hem politik olarak cesur Leila and The Wolves / Leyla ile Kurtlar ile geçtiğimiz yıl Tunus’da yaşananlara odaklanan Elyes Baccar’ın Rouge Parole / Kızıl Söz ve Mourad Ben Cheikh’in No More Fear / Artık Korkmak Yok filmleri de bu kapsamda gösterilecek filmlerden.


Yunanistan’da Neler Oluyor?

IMF ve Avrupa Birliği muhtıralarının Yunanistan’ı iyice köşeye sıkıştırdığı ve ülkenin ekonomik geleceğinin belirsizliği altında ezilen halkın karamsarlığının iyice arttığı bu dönemde Yunan Sineması yükselişiyle oldukça dikkat çekti. 1970’lerin ve 1980’lerin “Yeni Yunan Sineması” akımından işledikleri konular, farklı stilleri ve yaratıcı çalışma biçimleri ile ayrılan bu yeni akım sinema, Cannes, Venedik gibi uluslararası  festivallerde büyük heyecanla karşılanıyor.  Festival bu yıl politik konulara aldırmadan aile ve insan  ilişkilerini inceleyen, stil ve tür açısından melez, sosyal gerçeklere yenilikçi anlatım biçimleriyle değinen, sağlam ve gerçekçi hikâyelerden oluşan Yunan sinemasına da özel bir bölüm ayırdı. “Yunanistan’da Neler Oluyor?” başlıklı bölüm kapsamında son dönem Yunan sinemasının 5 çarpıcı örneği festival seyircisiyle buluşacak.


2009 yılında Cannes’da ödül alan ve Oscar’a aday olan şok edici Dogtooth / Köpek Dişi filminin yönetmeni Yorgos Lanthimos’un merakla beklenen son filmi Alps / Alpler, ilk kez gösterildiği Venedik Film Festivali’nde En İyi Senaryo ödülü aldı. Bir hemşire, bir sağlık görevlisi, bir jimnastikçi ve koçu bir araya gelerek, yakınlarının isteği üzerine ölen insanların yerlerine geçerler. Filmin hikâyesi en az Köpek Dişi kadar izleyenleri etkileyecek.

Senaryosunu Köpekdişi ve Alpler’in yazarı Efthimis Filippou’nun yazdığı,  Sundance ve Rotterdam’da yarışan L, Babis Makridis’in ilk uzun metrajlı filmi. Film, arabasında yaşayan bir adamın işten kovulmasıyla tüm düzeni değişince kendini ve bildiğini sandığı her şeyi yeniden keşfedişini anlatıyor. Yönetmen Babis Makridis, trajik bir dibe vuruş hikâyesini klişelerden uzak bir anlatımla, iyimser ve absürd bir hikâyeye dönüştürüyor.

Christos Karakepelis, ikinci belgeseli Raw Material / Hammadde’de henüz ekonomik krizin yankılarının ortaya çıkmadığı bir dönemde Atina’nın hemen dışındaki varoşlardaki hayatı inceliyor. Burada yaşayan yabancı kökenli ve Yunan vatandaşları odağına alan film Arnavut’u, Türk’ü, Hintli’siyle bu grubun Atina sokaklarındaki metal ağırlıklı geri dönüşüm maceralarını anlatıyor. Filmde “yabancı” gözünden şehirdeki tüketim çılgınlığının boyutlarını da görme fırsatı buluyoruz.

2008 yılında İstanbul Film Festivali’nin Sinemada İnsan Hakları Yarışmasında gösterilen PVC-1’in yönetmeni Spiros Stathoulopoulos’un son filmi Meteora, Berlin’de Altın Ayı için yarıştı. Bir manastırda birbirine âşık olan bir keşiş ve rahibenin tutku ve  suçluluk duyguları ile karışık aşkını anlatıyor.

San Sebastian Film Festivali’nde hem En İyi Yönetmen hem de En İyi Erkek Oyuncu ödülünü alan Unfair World / Adaletsiz Dünya’da ironik yönetmen Filippos Tsitos, İstanbul doğumlu Antonis Kafetzopoulos'un başarılı oyunculuğundan da yararlanarak Yunan toplumunun bugünkü durumunu trajikomik insan manzaraları aracılığıyla aktarıyor. Antonis Kafetzopoulos festivalin konuğu olarak İstanbul’a gelecek.


Bir Çin Sinema Geleneği: WuXia

Türkiye ile Çin arasındaki kültürel  yakınlaşmayı ve politik ilişkilerin güçlendirilmesini amaçlayan “2012 Türkiye’de Çin Kültürü Yılı” vesilesiyle İstanbul Film Festivali programında özel bir bölüm ayrıldı. Festivalde dövüş sanatçılarının maceralarına odaklanan ve Çin sinemasının en çok film yapılan türü olan WuXia filmlerine yer verecek Bir Çin Sinema Geleneği: WuXia” başlıklı özel bölümde, akıl almaz koreografilerin, muhteşem bir görselliğin ve hiç durmayan bir aksiyonun vazgeçilmez olduğu bu türün sinema tarihine geçen 8 filmi izleyicilerle buluşacak.

Büyük usta Wong Kar-Wai’nin filmografisinde yer alan tek dövüş sanatı filmi  Ashes of Time / Zamanın Külleri, distopya üzerine güncel düşünceleri antik dönem Çin’ine uyarlayan 1994 yapımı epik bir melodram. Eleştirmenlerin “fırça darbeleriyle yapılan bir tablo” diyerek övdüğü filmine Wong Kar-Wai  14 yıl sonra dönerek kurgusunu yeniledi, renklerini iyileştirdi, müziğini elden geçirdi ve süresini yedi dakika kadar kısalttı.

Ang Lee’nin 2001 yılında Altın Küre’de En İyi Yönetmen, Oscar’larda En İyi Görüntü, En İyi Müzik, Yabancı Dilde En İyi Film, En İyi Sanat Tasarımı ödüllerini alan epik filmi Crouching Tiger Hidden Dragon / Kaplan ve Ejderha etkileyici aksiyon sahneleri, göz kamaştırıcı efektleriyle tam bir görsel şölen.  Film, 19. yy’da ustasının ölümünün intikamını almak için yola çıkan dövüş sanatı ustası Li’nin hikâyesinin anlatıyor.

Bölüm kapsamında Çinli yönetmen Zhang Yimou’nun iki filmi birden gösteriliyor. 2004 yapımı, En İyi Görüntü dalında Oscar’a aday olan bol ödüllü film House of Flying Daggers / Parlayan Hançerler renk, aksiyon, gizem, aşk  ve tutku dolu bir dövüş filmi. Yönetmenin bir diğer ödüllü filmi 2002 yapımı Hero / Kahraman ise savaş, aşk, dönem ve WuXia filmlerine yepyeni bir soluk getiriyor. Film göz alıcı kostümlerinden görkemli görüntülerine ve koreografilerine kadar tam bir aksiyon başyapıtı.

Ronny Yu’nun 1993 yapımı bol ödüllü, kült filmi The Bride with White Hair / Beyaz Saçlı Gelin, düşman klanlara mensup iki savaşçının imkânsız aşkını anlatıyor. Hiçbir zaman aksiyonun bitmediği filmde, gösterişli renkler, muhteşem bir atmosfer ve akıldan çıkmayan koreografiler dikkat çekiyor.


Aile İçinde

İstanbul Film Festivali’nin bu yıla özel bölümlerinden bir diğeri “Aile İçinde” 21. yüzyılda değişen aile kavramını ve ilişkilerini konu edinen filmlerden oluşuyor. Aileye gelenekselin dışında bakış açılarıyla yaklaşan bu filmler, nesiller arası çekişmeler, aile bireyleri arasındaki çatışma ve hatta düşmanlıklar, güçlü ya da zayıf aile bağlarının getirdiği trajediler gibi temalara değiniyor.

Fin sinemasının en önemli yönetmenlerinden Mika Kaurismäki’nin Karamazov Kardeşler’den esinlenen son filmi Brothers / Erkek Kardeşler aynı baba, farklı annelerden doğan üç kardeşin tekrar bir araya gelişinin öyküsü. Yıllardır görüşmeyen ancak babalarının 70. yaş gününde karşılaşan kardeşler, ilişkilerini gözden geçirirken geçmişlerinden acı dolu bazı anıları hatırlamaya başlıyorlar.

Cannes Film Festivali’nde En İyi Senaryo ödülü kazanan, bu yılın Yabancı Dilde En İyi Film Oscar adaylarından Footnote / Dipnot, İsrailli yönetmen Joseph Cedar’ın son filmi. Film bir baba ve oğlu arasındaki rekabeti anlatırken aslında nesiller arasındaki büyük farka dikkat çekiyor.

Polonyalı usta yönetmen Krzysztof Kieślowski’nin en başarılı öğrencilerinden Greg Zglinski’nin ikinci filmi Courage / Cesaret, kader, hayatın kırılganlığı ve ahlak üzerine Hitchcock vari bir gerilim. 2011 Gdynia Festivali’nde (Polonya) En İyi Senaryo, En İyi İlk–İkinci Film, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödüllerini almıştı. 2011 Varşova Festivali’nde bu filmdeki tolüyle En İyi Erkek Oyuncu ödülünü alan Robert Wieckiewicz de festival kapsamında İstanbul’a gelecek.

João Canijo’nun son filmi Blood of My Blood / Kendi Kanım, koşulsuz sevgi ve hayatın gerçekleri çakışınca ortaya çıkan aile trajedisini konu alıyor. San Sebastian Film Festivali’nden FIPRESCI de dahil iki ödülle dönen filmin, 2011 Caminhos Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alan oyuncusu Rita Blanco festival kapsamında izleyici ile buluşacak.

Fransız yönetmen Ursula Meier’in son filmi Sister / Yukarıdaki Çocuk, İsviçre’de bir kayak merkezinde zengin turistlerden çalarak geçinen Simon’ın ablası Louise ile arasındaki içten illişkiyi anlatıyor. 2012 Berlin Gümüş Ayı Özel Ödülü alan film, uçsuz bucaksız ve epik görüntüleriyle, bir çocuğun portresi üzerinden, görünürde rehaf içinde yüzen bir toplumdaki çelişkileri gözler önüne seriyor.


Antidepresan

İstanbul Film Festivali’nde, 2010 yılında özel bir bölüm olarak yer alan ve izleyicilerden büyük beğeni toplayan “Antidepresan” bölümü, bu yıl da sinemaseverlere hayatı hafife alan, eğlendirirken düşündüren, mizaha ve dünyaya benzersiz açılardan bakan filmlerden oluşan bir seçki sunacak.

2009 yılında Rumba adlı filmle Uluslararası Yarışmaya katılan Belçikalı yönetmen üçlüsü Bruno Romy, Dominique Abel ve Fiona Gordon, son filmleri The Fairy / Aşk Perisi ile yeniden festivalin konuğu oluyor. Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yapan film, bir insan ile bir peri arasındaki imkânsız aşkı, vücut diline dayalı, son derece eğlenceli bir biçimde anlatıyor

Ken Scott’ın yönettiği Starbuck / Benim 533 Çocuğum Var ise hareketli bir Québéc komedisi. Orta yaşlı ve genç ruhlu bir tembel olan David, sperm bankasına yaptığı bağışlar sonucu tam 533 çocuğun babası olduğunu öğrenir ve kimliğini gizleyerek onlarla tanışmaya başlar.

İlk filmi Metropolitan ile Oscar adaylığı alan komedi filmlerinin usta yönetmeni Whit Stillman’ın son filmi Damsels in Distress / Sıkıntılı Hanımlar, Venedik Film Festivali’nin kapanış filmiydi. Film bunalım öğrencilerle dolu bir lisede, öğrencilerin bu ruh hallerini değiştirmeye kararlı üç güzel kızı takip ediyor.

Ole Christian Madsen’in Oscar yarışında ilk dokuz film arasında olan, Danimarka yapımı Superclasico / Büyük Derbi, festivalin Antidepresan bölümündeki filmlerinden… Film, parçalanmakta olan Danimarkalı bir ailenin meşhur derbi maçı  “superclasico” sırasında Arjantin’de geçirdikleri şarap, tutku ve futbol dolu günleri anlatıyor.



FESTİVAL’İN VAZGEÇİLMEZ BÖLÜMLERİ

Dünya Festivallerinden

Sabah Gazetesi’nin sponsorluğunda gerçekleştirilen “Dünya Festivallerinden” başlıklı bölüm, festival izleyicisine tanınmış yönetmenlerin saygın festivallerde gösterilen çoğu ödüllü son yapıtlarından 25’e yakın film sunuyor.

Başrolünde Juliette Binoche’un oynadığı ve 33 Scenes From Life ile tanınan Malgorzata Szumowska’nın yönettiği Elles / Kadınlar, “Dünya Sinemalarından” bölümünün cüretkâr filmlerinden. Okul masraflarını karşılayabilmek için fahişelik yapan genç kadınları anlatan Elles / Kadınlar, konuyla ilgili araştırma yapan ELLE dergisi yazarı Anne’ın genç ve oldukça bağımsız iki kadın ile yaptığı röportajdan sonra kendi para, aile ve seks kavramlarını sorgulamaya başlamasının hikâyesi.

American X’in yönetmeni Tony Kaye’nin son filmi Detachment / Kopma, Adrien Brody, Lucy Lui, Mad Men’den tanıdığımız Christina Hendricks, James Caan ve Breaking Bad’deki rolüyle Emmy ödüllü Bryan Cranston gibi oyuncularla dolu kadrosu ile göz dolduruyor. Bir devlet okuluna vekil öğretmen olarak atanan Henry’nin okulu ve öğrencilerini değiştirişini konu edinen film Amerikan eğitim sistemini eleştirirken American X’i bile gölgede bırakıyor.

Michale Boganim’in Çernobil felaketinin 30. yıldönümünde çektiği Land of Oblivion / Unutulan Topraklar, alternatif enerjileri yok saymaya devam edenlerin Çernobil ve Japonya misali, nükleer santral felaketlerini bizlere yaşatmaya devam edeceklerini hepimize bir kere daha hatırlatıyor ve Çernobil’in bugünkü halini gözler önüne seriyor. Filmde Anya karakterini James Bond: Quantum of Solace, Max Payne ve Hitmen gibi büyük bütçeli aksiyon filmlerinde rol almış olan Olga Kurylenko canlandırıyor.

Cannes’da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde prömiyerini yapan 2011 yapımı The Silver Cliff / Gümüş Uçurum sancılı bir ayrılma süreci geçiren bir kadını konu alıyor. Yönetmen Karim Aïnouz’u festival izleyicileri her ikisi de festivalde gösterilmiş olan Madame Sata ve Gökteki Suely ile tanıyor.

Belçikalı aktör, ressam ve yönetmen Bouli Lanners’in toplumunun kıyısında ve şehrin uzağında geçinmeye çalışan iki erkek kardeşin hikâyesini anlattığı The Giants / Devler filmi de festivalde. Belçika, Fransa ve Lüksemburg'da yapımı film Cannes’da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünün kapanış filmi olarak gösterildi.

Slovakya’nın Oscar adayı ve Martin Sulik’in altı yıl aradan sonra çektiği ilk uzun metrajlı filmi Gypsy / Çingene, büyülü gerçekçilik ve mizah etkileri taşıyan dokunaklı, insancıl bir dram. Shakespeare’in Hamlet’inden esinlenen film, babası öldükten sonra yaşadığı Roman mahallesinden çıkıp kardeşlerinin yaşamını düzeltmeye çalışan on dört yaşındaki Adam’ın hikâyesini anlatıyor.

Yönetmen Pierre Schoeller’in, Fransa Ulaştırma Bakanı Bertrand Saint-Jean ve bir kaza sonrası onun başından geçenler etrafında kurgulanan 2011 yapımı filmi The Minister / Bakan, 2011 Cannes FIPRESCI Ödülü'nün de sahibi. Dardennes Kardeşler’in yapımcılığındaki film, derin politik bir entrikanın iç yüzünü inceliyor.

Hong Kong sinemasının en yenilikçi yönetmenlerinden Ann Hui, Venedik Film Festivali’nde dört ödül de dahil birçok festivalden ödülle dönen son filmi A Simple Life / Sade Bir Hayat’ın festivalde gösterimi vesilesiyle İstanbul’a gelecek.
Guillaume Canet’nin başrolünü Leila Bekhti ile paylaştığı iki sevgiliyi oynadıkları Cedric Kahn’ın yönettiği A Better Life / Daha İyi Bir Hayat gösterimi kapsamında Leila Bekhti festivalin konuğu olacak.


Genç Ustalar

Colin’s sponsorluğunda gerçekleştirilen “Genç Ustalar” bölümünde, ilk ya da ikinci filmleriyle dünya sinema endüstrisinin dikkatlerini üzerine çekmiş genç yönetmenlerin filmleri yer alıyor.

Özgün anlatımı ile Cannes Film Festivali’nde en iyi ilk filme verilen “Altın Kamera” ve Londra Film Festivali’nde En İyi Yeni Yönetmen ödülü alan Las Acacias / Akasyalar, Arjantinli yönetmen Pablo Giorgelli’nin ilk uzun metrajı. Las Acacias, bir kamyon şoförünün birlikte seyahat ettiği Paraguaylı bir kadın ve bebeğiyle arasında gelişen ilişkiyi anlatan dokunaklı ve sıra dışı bir yol hikâyesi.

Cannes Film Festivali’nin “Belirli Bir Bakış” bölümünde gösterilen ve festival tarihinin ikinci Eşcinsel Palmiyesi’ne layık görülen Beauty / Güzellik, Güney Afrikalı yönetmen Oliver Hermanus’un ikinci filmi. Durban Film Festivali’nde de En İyi Film ödülü alan bu sert dram, içine kapanık ve dışarıdan bakıldığında sıradan bir hayat süren Francois’in bastırdığı cinsel duygularının önlenemez biçimde su yüzüne çıkmasıyla hayatının kontrolden çıkışını konu ediyor.

Brezilyalı yönetmen Helvécio Marins Jr.’ın ilk uzun metrajı Swirl / Döngü, bu yılki Venedik Film Festivali’nin Ufuklar bölümünde gösterilen filmler arasında en çok ses getirenlerden biri oldu. Brezilya’nın sakin ve küçük bir kasabası, Sao Ramao’da geçen film, kendini oynayan amatör aktörlerle, hayatın neşesini arayan küçük hikâyelerden oluşuyor.

Oyunculuk kökenli Avusturyalı yönetmen Karl Markovics’in ilk uzun metrajlı filmi Breathing / Nefes, ıslahevinde cezasını çekerken şartlı tahliye edilen genç Roman üzerinden kurgulanıyor. Avusturya’nın bu yılki Oscar adayı olan film, 2011 yılında Cannes'da Avrupa Sinemaları Ödülü ile yine 2011'de Kiev Molodist Büyük Ödülü ile FIPRESCI Ödülleri'ni topladı. Filmin oyuncularından Thomas Schubert festival izleyicileri ile buluşmak üzere İstanbul’a gelecek.

Adrian Sitaru’nun ilk uzun metrajlı filmi Oltanın Ucunda’dan sonra merakla beklenen ikinci filmi Best Intentions / İyi Niyetler, festival programında… Sitaru’nun kendi deneyimlerine dayanan, annesinin hastaneye düşmesiyle hayatı rayından çıkan “sağlam bir adamı” anlattığı yeni filmi, 2011 yılında Locarno'da En iyi Yönetmen ve filmdeki performansıyla Bogdan Dimitrache, En İyi Erkek Oyuncu Ödülleri'ni almıştı.

Festival kapsamında İstanbul’a gelen Konstantin Bojanov’un Cannes’da Altın Kamera için yarışan Avé’si kendini dışarıya karşı soyutlamış bir sanat öğrencisi olan Kamen ile hayalgücü oldukça geniş Avé’nin yol hikayesi.

Angelina Nikonova’nın sıradışı bir intikamın soğuk ve çarpıcı hikayesini anlattığı, Venedik Film Festivali’nde prömiyeri yapılan Twilight Portrait / Alacakaranlığın Portresi de bölüm kapsamında izleyicilerle buluşacak filmlerden.  Yönetmen Angelina Nikonova ve başrol oyuncusu Olga Dykhovichnaya festivalin konuğu olarak İstanbul’a gelecek.


NTV Belgesel Kuşağı

İstanbul Film Festivali’nin belgeseller bölümünün sponsorluğunu bu yıl da NTV üstleniyor. NTV Belgesel Kuşağı’nda son dönemin ses getiren belgeselleri yer alıyor. Hukuk, müzik, sinema, sanat, ekonomi, toplumbilim, insan hakları, siyaset, biyoloji gibi farklı konuları işleyen bu filmler, toplumsal değişimleri ele alıp gerçeği belgelerken alışılmadık ve çarpıcı tarzlar izliyor.

”Aile İçinde” bölümünde Brothers / Erkek Kardeşler filmiyle izleyicilerle buluşacak Fin sinemasının usta yönetmeni Mika Kaurismaki, NTV Belgesel Kuşağı’ında yer alan Mama Africa / Afrika Ana adlı belgeselinde Güney Afrika’nın dünya müziğine armağan ettiği en büyük seslerden biri olan Miriam Makeba’nın hayatını anlatıyor.

Cannes Film Festivali’nde “Belirli Bir Bakış” ödülünü alan Arirang, Güney Kore’nin en önemli yönetmenlerinden Kim Ki-Duk’un son filmi. Yönetmenin bu sefer kamerayı kendisine çevirdiği ve kendisini, sanatını ve hayatını sorguladığı Arirang sinema, ün, başarı üzerine bir itiraf, bir zihin egzersizi niteliği taşıyor.

Frederik Wiseman’in çektiği Crazy Horse, Paris’in ünlü gece klübü Crazy Horse’a gerçekçi bir bakış sunuyor. Dünyadaki en şık ve muhteşem çıplak revüleri sunan kulüp yıllardır Paris gece hayatının en önemli uğrak yerlerinden biri sayılıyor. Crazy Horse, yeni bir gösterinin hazırlıklarını konsept aşamasından provalara kadar takip ederek bu renkli dünyayı gözler önüne seriyor.

Micha X. Peled, Küreselleşme üçlemesi ile NTV Belgesel Kuşağı’nın öne çıkan yönetmenlerinden. Hammadde aşamasından perakende satışa ticari ürünleri izleyen üçlemenin ilk filmi China Blue / Mavi Çin, giydiğimiz kıyafetlerin hangi koşullarda imal edildiğini gizli çekilen görüntülerle ortaya çıkarıyor. İkinci film Store Wars: When Wal-Mart Comes to Town / Dükkan Savaşları, dev perakende satış firması Wal-Mart’ın küçük bir Amerikan şehrinde bir alışveriş merkezi inşa etmek istediğinde halkta ortaya çıkan kutuplaşmayı anlatıyor. Son film Bitter Seed / Acı Tohumlar ise küreselleşmenin küçük çiftçilere yaptığı olumsuz etkileri Hindistan’da her otuz dakikada bir çiftçinin intihar ettiği gerçeği üzerinden ortaya koyuyor. Yönetmen Micha X. Peled her üç filmini de sunmak üzere İstanbul’a gelecek festival konuklarından.

Matthew Akers’ın yönettiği Marina Abramovic: The Artist Is Present / Marina Abramoviç: Sanatçı Aramızda ise 1995’te İstanbul Bienali’ne katılan,çağımızın en tartışmalı ve en parlak çağdaş sanatçılarından Marina Abramovic’i konu alıyor. Performanslarında kendi bedenini kullanan; beden ve politika üzerinden sanatını sürdüren Abramovic, 2010’da New York Modern Sanat Müzesi (MoMA) için hazırladığı performansta, kendini bir eser olarak sunmuş, 736 saat süren performansta hiç kıpırdamadan bir sandalyede oturmuştu. MoMA’da sunulan bu performansı ve sanatçının sergisini hazırlık sürecinden bitimine kadar izleyen film, Şubat ayında Berlin‘de Panorama İzleyici Ödülü ve Sundance’te Büyük Jüri Ödülleri’ni kazandı.

Yönetmen Rithy Panh, Kızıl Khmer’lerin lideri Kaing Guek Eav ya da bilinen adıyla Duch'un ideolojiye duyduğu sadakati, saplantı halini alan işini, hiyerarşi kültünü ve güce duyduğu tutkuyu, Duch, Master of the Forges of Hell / Duch, Cehennemin Mimarı filmiyle anlatıyor. Yönetmen filmde, 1,8 milyon insanın ölümüne neden olan kanlı bir rejimin klideri Duch ile yaptığı görüşmelerde sarf ettiği yalın ifadeleri hiçbir müdahale etmeden aktarıyor.

Dans takıntılı dedektif Rajesh Ji’nin gözünden günümüz Hindistan’ına eğlenceli ancak derinlikli bir bakış sağlayan The Bengali Detective / Bengal’de Bir Dedektif’in yönetmeni Philip Cox festivalin konuğu olarak İstanbul’a gelecek.

Festival kapsamında İstanbul’a gelecek Yasmina Adi’nin yönettiği Here We Drown Algerians-October 17th, 1961 / Burada Cezayirlileri Boğduk: 17 Ekim 1961 Paris’te Cezayir Savaşı’nı protesto etmek isteyen Cezayirlilierin yürüyüşü sırasında protestoculara karşı polisin şiddet içeren müdahelelerini konu alıyor.


Yıllara Meydan Okuyanlar

“Yıllara Meydan Okuyanlar” bölümünde hâlâ formda, dünya sinemasına yön vermeyi sürdüren, ödüle doymayan ve yıllara meydan okuyan yönetmenlerin en son filmlerini izleme fırsatı bulacaklar.

Arjantinli usta senarist ve yönetmen Edgardo Cozarinsky’nin Venedik Film Festivali’nde prömiyeri yapılan son filmi Nocturnos / Gece Gezenler, sevdiği kadın tarafından terk edilen, ayrılık acısı çekerken gece vakti Buenos Aires sokaklarında amaçsızca gezen bir adamın yaşadıklarını, belgesel ve kurmaca arası bir çizgide anlatıyor. Önceki filmi Rondo Nocturna / Gece Bekçisi de festivalde gösterilen yönetmen Edgardo Cozarinsky festival kapsamında İstanbul’a da gelerek filmin gösterimlerine katılacak.

Geçen yıl festivalde gösterilen, üç boyutlu Cave of Forgotten Dreams / Unutulmuş Düşler Mağarası’nın yönetmeni Werner Herzog’un son filmi Into The Abyss / Uçuruma Doğru, Londra Film Festivali’nde En İyi Film ödülünü aldı. Efsane yönetmenin deyimiyle insan ruhunun derinliklerine bakış niteliğinde olan film, ölüm cezasına çarptırılmış suçluların insani yönüne odaklanıyor.

1992 yılında Europa Europa ile Oscar’a aday olan Polonyalı kadın yönetmen Agnieszka Holland bu yıl In Darkness / Karanlıkta Kalanlar ile yine Yabancı Dilde En İyi Film heykelciği için yarıştı. Film Nazi işgali altındaki Polonya’da Yahudileri kurtarmaya çalışan bir hırsızın hikâyesini anlatıyor. Filmin başrol oyuncusu Benno Fürmann filmi sunmak için festival konuğu olarak İstanbul’a gelecek.

2008 yılında 27. İstanbul Film Festivali’nde “Sinema Onur Ödülü”nü almak üzere İstanbul’a gelen, çağdaş Rus sinemasının en önemli yönetmenlerinden Alexander Sokurov’un Venedik’te Altın Ayı kazanan son filmi Faust bölümün öne çıkan filmlerinden. Faust’ta, Goethe’nin aynı adlı klasik eserini birebir uyarlamak yerine, eserin satır aralarını yeniden okumayı tercih eden Sokurov, daha önceki Moloch, Taurus / Boğa ve The Sun / Güneş filmlerinde ele aldığı “gücün çürümüşlüğü” temasını son filminde de devam ettiriyor.

Tony Gatlif’in son filmi Indignados / Öfkeliler Afrikalı genç yasadışı göçmen Betty’nin gözünden Avrupa’da isyan haraketlerini anlatıyor. Ünlü yönetmen, filminin gösterimi için festival konuğu olarak İstanbul’a gelecek.


“Yıllara Meydan Okuyanlar” bölümünde 31. İstanbul Film Festivali’nin Sinema Onur Ödülü’nü alacak Terence Davies’in The Deep Blue Sea / Aşkın Karanlık Yüzü, usta yönetmen Ermanno Olmi’nin The Cardboard Village /  Kilisedeki Gecekondu, Arturo Ripstein’ın The Reasons of the Heart / Gönül Laf Dinlemez ve André Techiné’in Unforgivable / Affedilmeyenler filmleri de izleyicilerle buluşacak.


Geceyarısı Çılgınlığı

Uyarıcı, sarsıcı, kışkırtıcı filmleri uykuya tercih edenlerin dört gözle beklediği geleneksel “Geceyarısı Çılgınlığı” bölümü Size Magazine sponsorluğunda gerçekleştirilecek. Festival boyunca cumartesi geceleri 24.00 birer film sizi dehşete düşürüp uykunuzu kaçıracak.

Üç filmin izleyiciyle buluşacağı bölüm kapsamında, Toronto Film Festivali’nde Halkın Seçimi ödülü alan Gareth Evans’ın son filmi The Raid / Baskın dikkat çekiyor. Bir binada kapana kısılan bir özel timin, bir gangsterin kurduğu katil ve eşkiya ordusuna karşı aksiyon dolu mücadelesini izlerken yerinizden kıpırdayamayacaksınız.

Gotik yazar Matthew Gregory Lewis’in 1796 tarihli romanının yeni uyarlaması The Monk / Şeytanın Yüzü, Geceyarısı Çılgınlığı tutkunlarının kaçırmaması gereken filmlerden… Lemming ve Harry, İyiliğinizi İsteyen Bir Dost filmleriyle tanınan yönetmen Dominik Moll’un filminde ünlü Fransız aktör Vincent Cassel rol alıyor.

İzleyenin hem korkacağı hem de sinirlerinin bozulacağı bir film yapma fikrinden yola çıkan ödüllü reklam filmi yönetmeni Ben Wheatley, Geceyarısı Çılgınlığı bölümüne Kill List / Ölüm Listesi filmiyle konuk oluyor. Senaryosunu kendi kâbuslarını temel alarak yazan Wheatley’nin filmi askerlikten kiralık katilliğe geçiş yapan Jay’in hikâyesini konu alıyor.


Mayınlı Bölge

İstanbul Film Festivali’nin ilgiyle beklenen bölümlerinden Mayınlı Bölge’de farklı tür ve anlatım teknikleriyle sınırları zorlayan, yaklaşımları ve teknik özellikleriyle sıradışı filmler yer alıyor.

2010 yılında çok ses getiren Nothing Personal / Özel Hayatlar filmiyle festivalin konuğu olan Urszula Antoniak, Cannes Film Festivali’nde Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde gösterilen son filmi Code Blue / Mavi Kod ile ilk filmindeki başarısını devam ettiriyor. Hollanda Film Festivali’nde En İyi Görüntü ve En İyi Ses ödüllerini alan Mavi Kod, duygularını sürekli bastıran ve ölüm düşüncesiyle büyülenmiş hemşire Marian’ın ruhsal dengesini tamamen kaybetmesini anlatıyor.

Tayland sinemasının önde gelen “yeni dalga” temsilcilerinden Pen-ek Ratanaruang’ın son filmi Headshot / Beyninden Vurulmuş gerilim, film noir ve kara mizah türleri arasında gezinirken, usta bir katil olan Tul’u takip ediyor. Bir iş üstündeyken başından vurularak üç ay komada kalan Tul, ayıldığında görüşünün değiştiğini ve artık her şeyi tepetaklak, tersten gördüğünü fark ediyor.

Markus Schleinzer’in Cannes’da Altın Palmiye için yarışan son filmi Michael, Melbourne Film Festivali En İyi Avrupa Birliği Filmi ödülü ve Artfilmfest’te ise “işlediği zor konuyu cesur ve farklı yaklaşımı ile seyircileri kendi sonuçlarını çıkarmaya iterek anlattığı” için Vali Ödülü aldı. Büyük tartışmalara yol açan film 35 yaşındaki Michael ile kaçırdığı ve cinsel tacizlerde bulunduğu 10 yaşındaki Wolfgang’ın birlikte geçirdikleri son beş ayı cesurca anlatıyor.

Ünlü Belçikalı koreograf Wim Vandekeybus’un, adını aynı adlı sahne performansından alan son filmi Monkey Sandwich / Şehir Efsaneleri, prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yaptı. Film, takıntılı ve sinirli yönetmen Jerry’nin tiyatroya küsüp bir köy kurması ve oradaki insanları bir tiyatro oyunu gibi yönetmeye çalışmasını anlatıyor.

Flanders, L’Humanité / İnsanlık gibi ödüllü filmlerin yönetmeni Bruno Dumont’un son filmi Outside Satan / Şeytanın Ötesinde, din üzerine avangart bir inceleme. Suç, mucize ve toplumdan dışlananlar üzerine minimal bir kışkırtma niteliğindeki film başıboş gezen bir adamın sıra dışı bir kız ile kurduğu ilişkiyi anlatıyor.

Jan Zabeil’in filmi The River Used to be a Man / Nehir Bir İnsandı, sonsuz bir deltanın ortasında medeniyetten uzak, başıboş sürüklenen bir Alman gezgin aracılığıyla “uzaklık” fikrini irdeliyor. .  Film insanı hipnotize eden görselliği ve sıra dışı anlatım teknikleri ile Almanya’nın yükselen yıldızı Alexander Fehling’i başrole taşıyor.
2011 Titanic (Budapeşte) Dalgaları Aşmak Ödülünü alan İsveç yapımı Savage / Canavar’ın yönetmenleri Martin Jern & Emil Larsson festivalin konukları olacak. Film, çevresindeki alkolizm ve suç batağından kendini kurtarmaya çabalayan gençlerin tüylerinizi diken diken edecek hikayesi.

Venedik’te neredeyse 10 yıldan beri gösterilen ilk Avusturalya filmi, Hail / Selam, belgeselci Amiel Courtin-Wilson’ın ilk uzun metraj kurmaca filmi. Yönetmen festivalin konuğu olarak İstanbul’a gelecek isimler arasında.


Canlandırma Sineması

Festivalde bu yıl canlandırma sinemasına, en yeni ve en başarılı uzun metraj canlandırma filmlerinden bir seçkiyle özel bir bölüm ayrıldı.

1998 yılında büyük ses getiren Kirikou and the Sorceress filminin yönetmeni Michel Ocelot’nun son filmi Tales of the Night / Gece Masalları, Berlin Film Festivali’nde yarışmaya alınan ilk 3 boyutlu animasyon filmi oldu. Bir kız, bir oğlan ve bir yaşlı teknisyenin her gece terk edilmiş bir sinemada buluşarak, büyücüler, periler, prenseslerle dolu büyülü bir dünyaya doğru yaptığı yolculuk izleyenleri büyüleyecek.

Gideon Defoe’nun The Pirates! adlı serisinin ilk iki kitabına dayanan The Pirates! Band of Misfits / Korsanlar!, festivalin diğer 3 boyutlu animasyon filmi. Peter Lord ve Jeff Newitt’in yönettiği bu büyüleyici stop-motion animasyon, Wallace & Gromit ve Tavuklar Firarda’nın yapımcılarından...

Ünlü yönetmen Hayao Miyazaki’nin oğlu Goro Miyazaki, son filmi From Up On Poppy Hill / Tepedeki Ev’de, 1963’ün Yokohama’sında geçen “yaşamdan bir kesit”, günlük hayattan bir hikâye sunuyor. 1980 tarihli bir shojo manga’ya dayanan hikâye bizzat yönetmenin babası Hayao Miyazaki tarafından senaryolaştırılmış.

İki dalda Goya ödülü kazanan Wrinkles / Kırışıklıklar, The Illusionnist’in animatörü Ignacio Ferreras’ın yönetmenliğinde Paco Roca’nın aynı adlı ödüllü çizgi romanından eğlenceli ve duygu yüklü bir uyarlama.


Çocuk Mönüsü

Hollanda–Türkiye arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 400. Yılı nedeniyle bu yıl “Çocuk Mönüsü”, çocuk filmleri konusunda uzmanlaşmış bir ülke olan Hollanda’dan filmler sunuyor. Uluslararası çocuk filmi festivallerinde beğeni toplayan, aile boyu izlenebilecek filmlerin en iyi, en sürükleyici, en parlak, en öğretici olanları bu bölümde bir araya geliyor. Festival boyunca hafta sonları Nişantaşı Citylife City’s, Rexx ve Akbank Sanat sinemasında gösterilecek. Filmlere simültane Türkçe seslendirme yapılacak.


ANILARINA

Geçen festivalden bu yana kaybettiğimiz sinemacıların yapıtlarıyla anıldıkları bu bölümde, Türk sinemasının “koca çınarı” olarak bilinen Ö. Lütfi Akad’ın sınır boylarında kaçakçılık yapan Hıdır’ın hayatını anlattığı filmi 1966 yapımı Hudutların Kanunu gösteriliyor. Köylüyü sömüren ağalık sistemi ve kaçakçılığa iten yobaz zihniyetin eleştirildiği filmde Hıdır rolüyle Yılmaz Güney başrolde. 1987 yılında düzenlenen 6. İstanbul Film Festivali’nin Sinema Onur Ödülü’nün sahibi Ö. Lütfi Akad’ın filmi Hudutların Kanunu, geçen yıl Cannes’da gösterilen restore kopyasından gösterilecek.

Festival, 2012 yılının Şubat ayında kaybettiğimiz yönetmen Yusuf Kurçenli’yi, 1987 yılında çektiği Gramofon Avrat filmiyle anıyor. Türkan Şoray’ın başrolünde yer aldığı Gramofon Avrat, Sabahattin Ali’nin aynı adlı hikâyesinden uyarlanmış ve Yusuf Kurçenli’nin edebiyat uyarlamaları arasında öne çıkmıştı.  Festival otuzuncu yılında, Yusuf Kurçenli’ye Sinema Onur Ödülü’nü sunmuştu.

Dünya sinema camiasının en büyük kayıplarından Theo Angelopoulos, festivalde 1975 senesinde çektiği The Travelling Players / Kumpanya filmiyle anılıyor. Modern sinemanın yenilikçi, özgün filmlerinden ve başyapıtlarından biri olarak nitelendirilen Kumpanya, karakterlerinin Yunanistan’da ve tarihte yaptığı yolculuk üzerinden 1939-1952 yılları arasında yaşanan iç savaş ve sonrasına ışık tutuyor.  Angelopoulos 2000 yılında 19. İstanbul Film Festivali kapsamında Şakir Eczacıbaşı’ndan Yaşam Boyu Başarı ödülü almıştı.

Göze çarpan ve hep tartışmalar yaratan tarzı ile tanınan avangart İngiliz yönetmen Ken Russell’ın 1970 yapımı filmi The Music Lovers / Yalnız Kalpler, Çaykovski’nin çalkantılı hayatını anlatıyor. Yirminci yüzyılın en ilginç yönetmenlerinden sayılan Ken Russell, 2004 yılında 23. İstanbul Film Festivali kapsamında İstanbul’a gelmiş ve Şakir Eczacıbaşı’nın elinden Festivalin “Yaşamboyu Başarı Ödülü”nü de almıştı.

Yönettiği 113 filmle dünya sinemasına damgasını vuran Raul Ruiz’in 1983 yılında Cannes’da Sinema Perspektifleri ödülü alan filmi Three Crowns of the Sailor / Denizcinin Üç Altını, yine bölüm kapsamında seyirciyle buluşacak. Filmde, bir gemicinin dünyanın dört bir yanında yaşadığı maceralar bir efsaneymiş gibi anlatılıyor.

Ölümünün otuzuncu yılında kült yönetmen Rainer Werner Fassbinder’ın 1978 yapımı Despair / Cinnet filminin yenilenmiş kopyası bölüm kapsamında sinemaseverlerle buluşacak. Vladimir Nabokov’un 1934 yılında Rusça yazdığı, 1937 yılında İngilizce’ye çevirdiği ancak Alman bombardımanı sırasında çevirisi yok edilen romanı üzerine kurulan film, içerdiği tüm psikiyatrik öğelerle köksüzlük duygusunu anlatıyor.

Festival sinemanın en büyük yıldızlarından Marilyn Monroe’yu, ölümünün 50. yılında, oyuncunun başrolünde yer aldığı Laurence Olivier filmi, The Prince and the Showgirl / Prens ve Şov Kızı ile anıyor.


İSTANBUL TASARIM BİENALİ İŞBİRLİĞİYLE ÖZEL GÖSTERİM:
URBANIZED / KENTLEŞMİŞ

Filmseverler, İstanbul Film Festivali ve Ekim ayında birincisi düzenlenecek İstanbul Tasarım Bienali işbirliğiyle, yönetmen Gary Hustwit imzalı tasarım filmleri üçlemesinin (Helvetica, Objectified) son bölümü, Urbanized / Kentleşmiş’i izleme fırsatı yakalayacaklar. Belgeselde Sör Norman Foster, Rem Koolhaas, Jan Gehl, Oscar Niemeyer, Amanda Burden, Enrique Peñalosa, Alejandro Aravena, Eduardo Paes, Rahul Mehrotra, Tarna Klitzner ve Ellen Dunham-Jones gibi dünyanın başlıca mimarları, şehir planlamacıları, siyaset kurucuları ve düşünürleriyle birlikte, yaşadıkları şehirlerde değişim yaratmış sıra dışı vatandaşlar da yer alıyor. Hustwit’in tasarım üçlemesinin tamamı İKSV’nin Ekim’de düzenleyeceği 1. İstanbul Tasarım Bienali’nde gösterilecek.


ÖZEL GÖSTERİM: THE STORY OF FILM: AN ODYSSEY /
FİLMİN HİKAYESİ: UZUN VE MACERALI BİR YOLCULUK

Dünya prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yapan on beş saatlik görkemli belgesel, The Story of Film: An Odyssey / Filmin Hikayesi: Uzun ve Maceralı Bir Yolculuk, İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek. Yönetmen Mark Cousins’in beş yılı aşkın bir çalışması sonucunda dünya sinema tarihini bütünüyle gözler önüne seren 900 dakikalık belgeseli, festivalde Pera Müzesi’nin sinema salonunda iki seansta, dört gün boyunca meraklılarıyla buluşacak.

Mark Cousins’in aynı adlı kitabını temel alan film, sinemanın getirdiği yenilikleri keşfe çıkarken sinemacıların hem dönemlerinin tarihi olaylarından, hem de birbirlerinden nasıl etkilenmiş olduklarını inceliyor; sessiz sinemanın ilk günlerinden Hollywood’un doğuşuna ve yıldız sistemine uzanarak, sinemanın Rusya, Japonya, Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere, İskandinavya ve ABD’deki sanatsal evrimini kat ediyor. Bernardo Bertolucci, Jane Campion, Gus Van Sant, Lars Von Trier, Claire Denis, Stanley Donen ve Claudia Cardinale gibi efsanevi sinemacılar ve oyuncularla söyleşiler içeren bu yapıtla izleyiciler, tüm zamanların en iyi filmlerini kuşatan on beş saatlik sürükleyici bir dünya turuna çıkacaklar.


KÖPRÜDE BULUŞMALAR 7 YAŞINDA

İstanbul Film Festivali kapsamında düzenlenen ve sinema profesyonellerinden büyük ilgi gören “Köprüde Buluşmalar” bu yıl yedinci kez gerçekeştirilecek.  Avrupa ve Türkiye’den yapımcı, yönetmen, senarist ve kurum temsilcilerini bir araya getirerek sinemacılara yeni uzun metraj projelerinin ilk uluslararası sunumunu yapmaları için olanaklar yaratmaya devam eden Köprüde Buluşmalar, ortak yapımlar için de zemin hazırlıyor.




Film Geliştirme Atölyesi

Uluslararası sinemacılar ve dağıtımcıların artan ilgisiyle her geçen yıl gelişmeye devam eden Film Geliştirme Atölyesi bu yıl 11–12 Nisan tarihlerinde yapılacak. Türkiye’den sinemacıların projelerini uluslararası profesyonellere sunmalarını sağlayan atölye aynı zamanda proje sahiplerinin ortak yapımlar için ilk görüşmelerini yapmalarına da önayak oluyor. Atölyeye yapılan başvurular arasından seçilen projelerin sahipleri, Avrupa’dan yapımcılar, dağıtımcılar ve aralarında Eurimages, ARTE, Berlinale, Binger Lab, Cinelink, Cinemart, Torino Film Lab ve Fortissimo Films gibi kurum ve kuruluş temsilcilerinin yer aldığı uluslararası jüri ile birebir görüşmeler yapacak. Görüşmeler sonucunda jüri tarafından seçilen üç proje TC Kültür ve Turizm Bakanlığı 10.000 USD Destek Ödülü, Melodika Post Prodüksiyon Ödülü, CNC (Fransa Ulusal Film Merkezi) 10.000 Avro Destek Ödülü ve Binger Lab 2.500 Avro değerinde Senaryo Danışmanlığı Ödülü’nü alacak.


Work in Progress / Yapım Aşaması Atölyesi bu yıl başlıyor

Türkiye’den, çekimlerinin en az yarısını tamamlanmış veya post-prodüksiyon aşamasında olan uzun metraj filmlere ve belgesellere açık Work in Progress / Yapım Aşaması Atölyesi, Köprüde Buluşmalar kapsamında bu yıl ilk kez gerçekleştirilecek. Amacı, Türkiye’den yapım aşamasında olan filmleri desteklemek olan atölye sırasında yapımcılar filmlerinin uluslararası tanıtımını yapma fırsatı da bulacaklar. Yapımcıların offline (kaba) montaj ile başvurabilecekleri atölyeye Köprüde Buluşmalar Danışma Kurulu tarafından seçilen en fazla 5 film katılacak. Atölye bitiminde üç kişiden oluşan uluslararası jüri tarafından seçilecek filme 1000Volt Post Prodüksiyon Ödülü verilecek. Atölye başvuruları için son tarih 9 Mart Cuma.


Türkiye–Almanya Ortak Yapım Film Geliştirme Fonu

İstanbul Film Festivali–Köprüde Buluşmalar Platformu, Medienboard Berlin–Brandenburg ve Hamburg Schleswig–Holstein Film Fonları’nın işbirliği ile oluşturulan Türkiye–Almanya Ortak Yapım Film Geliştirme Fonu 2011 yılında, 13 başvuru arasından seçilen 7 projenin desteklenmesine karar verdi. Aynı fonun ikinci dönem başvuruları için son tarih 2 Mart 2012. Desteklenecek projelerin duyurusu festival sırasında, Köprüde Buluşmalar ödül töreninde yapılacak. İki ülke arasındaki kültürel işbirliğini arttırmak ve ortak yapımları desteklemek amacıyla alanlarında öncü bu üç kurum tarafından oluşturulan fon, toplam 150.000 Avro bütçesi ile çekimine henüz başlanmamış tüm Türkiye–Almanya ortak yapımlarına açık.


İstanbul Film Festivali ve Hollanda Film Festivali’nde
Türkiye–Hollanda ortak yapım görüşmeleri ve paneller

Türkiye ile Hollanda arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 400. Yılı kutlamaları kapsamında İstanbul Film Festivali–Köprüde Buluşmalar ve Hollanda Film Festivali–Hollanda Film Buluşmaları (Holland Film Meeting) işbirliği ile Türkiye–Hollanda ortak yapım görüşmeleri ve panelleri düzenlenecek. Her iki ülkeden film profesyonellerini bir araya getirerek ortak yapımlara zemin oluşturmayı amaçlayan görüşmeler, adı geçen festivaller sırasında Nisan’da İstanbul’da, Eylül ayında da Utrecht’te yapılacak.


Köprüde Buluşmalar seminerleri

31. İstanbul Film Festivali sırasında yapılacak Köprüde Buluşmalar seminerleri kapsamında ortak yapımlar ve destek olanakları, ödüllü Hollanda çocuk filmlerinin yönetmen, yapımcı ve senaristlerinin ve Cinekid Çocuk Filmleri Festivali Market yöneticisi Fleur Winters’ın katılımı ile çocuk filmleri yapımı ve dağıtımı konuları konuşulacak. Ayrıca Michel Reilhac Transmedya üzerine 10 önemli ilkeyi paylaşırken ve Dijital Emmy Ödüllü ilk Arap internet dizisi Shankaboot’un yapımcılarından Toni Oyry deneyimlerini paylaşacak. Bu sene seminerlere ek olarak konularında uzman Isabelle Fauvel ve Franz Rodenkirchen ile proje ve senaryo geliştirme değerlendirme atölyeleri düzenleniyor. Seminer ve atölyelerin programı Mart ayında duyurulacak.





FESTİVALDEN ÖNCE OKULLARDAYIZ

Festival, sinemalardan önce geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da önce okullarda başlıyor. Festival, heyecanını “Festivalden Önce Okullardayız” ile festival başlamadan okullara taşıyor. Festival kapsamında geçen yıl Akbank Galaları bölümünde gösterilen, usta yönetmen François Ozon’un, başrollerinde Fransız sinemasının usta isimleri Catherine Deneuve ve Gérard Depardieu’nün yer aldığı komedisi Potiche / Kadın İsterse ve Altın Lale Uluslararası Yarışma’da gösterilen, Ola Simonsson ve Johannes Stharne Nilsson’ın Cannes’da Genç Eleştirmenler Ödülü’nü kazanan komedisi Sound of Noise / Yaşamın Ritmi filmleri, İstanbul’daki 13 üniversite ve 2 lisenin öğrencileriyle buluşacak. Ücretsiz olarak gerçekleştirilecek film gösterimlerinden önce öğrencilere İstanbul Film Festivali programıyla ilgili bilgi de verilecek. “Festivalden Önce Okullardayız”, 8 Mart Perşembe günü Robert Kolej’de başlayacak gösterimler, 29 Mart Perşembe günü Boğaziçi Üniversitesi’nde sona erecek. “Festivalden Önce Okullardayız”ın detaylı programı film.iksv.org adresinden takip edilebilir.


FESTİVAL BİLETLERİ 17 MART CUMARTESİ GÜNÜ SATIŞA ÇIKIYOR

31. İstanbul Film Festivali biletleri 17 Mart Cumartesi günü saat 10.00’dan itibaren;

- BİLETİX satış noktaları,
- BİLETİX çağrı merkezi (0216 556 98 00)
- biletix.com
- Atlas, Beyoğlu, Nişantaşı Citylife (City’s) ve Rexx Sinemalarında açılacak ana gişelerden alınabilecek.

31. İstanbul Film Festivali’nde bilet fiyatları tam 15 TL; öğrenci ile 65 yaş ve üstü sinemaseverler için ise 9 TL olacak. Hafta içi gündüz seanslarındaki indirimli bilet uygulaması bu yıl da devam ediyor. Festival boyunca, hafta içi gündüz seansları (11.00, 13.30 ve 16.00) yalnızca 5 TL olacak. Sinema tutkunlarına ve öğrencilere özellikle tavsiye ederiz.

Filmlerin gösterim saatleri geçen yıllarda olduğu gibi 11.00, 13.30, 16.00, 19.00 ve 21.30. Festivalin büyük ilgi gören Geceyarısı Sineması gösterileri bu yıl da sürüyor. Festival süresince her Cumartesi gecesi saat 24.00’te bir film izleyicilere sunulacak.


Festival’de filmleri en ucuza izleme şansı yine Lale üyelerinin

Festival boyunca filmleri en ucuza izleme şansı Lale üyelerinin olacak. Lale üyeleri biletlerinde %25’e varan özel indirimlerden yararlanabilecekler. Lale Kart sahipleri için indirimli ön satış dönemi 14–16 Mart. Lale üyeleri öncelikli biletlerini Atlas, Beyoğlu, Nişantaşı Citylife (City’s) ve Rexx sinemalarından alabilecekler.


PasoFilm! kartıyla öğrenciler,
bu yıl da festivali daha avantajlı seyredecek!

İstanbul Film Festivali’nin geçtiğimiz yıl öğrencilere özel başlattığı PasoFilm! bu yıl da öğrencilere avantajlar sağlamaya devam edecek. Üniversite ve lise öğrencileri, PasoFilm! ile festival biletlerini genel satışı başlamadan 16 Mart Cuma günü Beyoğlu Sineması’ndan öncelikli alabilecek, festival kitapçığına ücretsiz sahip olabilecek ve hafta içi gündüz seanslarından birine davetiyeyle girme hakkı kazanacaklar. PasoFilm! kartı İKSV’den ve “Festivalden Önce Okullardayız” gösterimlerinin yapılacağı bütün okullardan 20 TL karşılığında temin edilebilir.


Axess kart sahipleri festivalde de avantajlı

Festival Sponsoru AKBANK’ın Axess kart sahiplerine sunduğu çok önemli bir avantajı hatırlatmakta fayda var. Axess sahipleri hafta içi gündüz seansları hariç tüm festival filmlerinin biletlerini % 20 indirimle alacaklar.


“BitamBiöğrenci” projesiyle öğrencilere destek olmak ister misiniz?

İKSV, 2007 yılında başlattığı “BitamBiöğrenci” projesinin kapsamını 2012 yılından itibaren genişleterek, işbirliği içinde bulunduğu çeşitli sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle, sanata duyarlı herkesi, kültürel etkinliklere katılma şansı bulamayan öğrencileri sanatla buluşturmaya devam ediyor. Sinemaseverler, Biletix satış sistemi üzerinden ya da İKSV merkezinden, “BitamBiöğrenci” projesine destek vererek, 15 veya 50 TL’lik bir katkıyla festivaldeki film gösterimlerine 3 ila 10 öğrencinin katılmasını sağlayabilecekler.

Sinemaseverler on beş gün boyunca ellerinden düşürmeyecekleri İstanbul Film Festivali kitapçığını festival sinemalarından (Atlas, Fitaş, Beyoğlu, Nişantaşı Citylife City’s, Rexx) ve İKSV merkezinden 3 TL karşılığında temin edebilir.


31. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ ETKİNLİKLERİ

İKSV tarafından Akbank sponsorluğunda düzenlenen İstanbul Film Festivali sinemaseverlere
31. yılında, filmleriyle olduğu kadar etkinlikleriyle de yoğun bir program sunacak. Festival kapsamında
15 gün boyunca film gösterimlerinin yanı sıra festivaldeki temalarla bağlantılı sinema dersleri, söyleşiler, atölye çalışmaları, konserler ve paralel etkinlikler gerçekleştirilecek.

Ücretsiz olarak gerçekleştirilecek sinema dersleri ve söyleşilere katılmak isteyen sinemaseverler, etkinlik sabahı saat 10.00’dan itibaren etkinlik mekânlarından numaralı yer kuponu alabilirler, Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’ne rezervasyon yaptırabilir. Yabancı yönetmen ve oyuncularla gerçekleştirilecek etkinliklerin tümünde konsekütif Türkçe çeviri ya da simültane çeviri yapılacak.

31. İstanbul Film Festivali’yle ilgili ayrıntılı ve güncel haberleri film.iksv.org; twitter.com/istfilmfest; facebook.com/istanbulfilmfestivali adreslerinden takip edebilirsiniz.


SİNEMA DERSLERİ

31 Mart Cumartesi, Salon İKSV, saat 16.00
SİNEMA DERSİ:
TERENCE DAVIES “BELİRSİZLİĞİN KEYFİ VE TEHLİKELERİ”

Görselliğiyle çarpıcı, duygusal açıdan insanın içine işleyen filmleriyle tanınan İngiliz yönetmen Terence Davies, festivalin Sinema Onur Ödülü’nü almak üzere İstanbul’a geliyor. Kişisel hatıralarla şehirlerin hatıralarını bir araya getiren filmlere imza atan Terence Davies,  festival kapsamında 31 Mart Cumartesi günü saat 16.00’da Salon’da “Belirsizliğin Keyfi ve Tehlikeleri” başlıklı bir sinema dersi de verecek.

“Belirsizliğin keyfi ve tehlikeleri –size gösterilen (ya da şiir ve müzik söz konusu olduğunda, size okutulan ve dinletilen) şeylerin gelecekte bir gün, bir anlatı problemini çözmek için ortaya çıkarılacak iki anlamı vardır” diyen usta yönetmen, sinema dersinde bu temel fikrinden yola çıkarak sinemaya yönelik düşüncelerini paylaşacak.

Festival takipçilerinin yakından tanıdığı Terence Davies’in 1988 yapımı filmi Distant Voices, Still Lives Uzak Sesler Durgun Yaşamlar 2006 yılında “Festivalin 25 Yılının En İyileri” bölümünde gösterilmişti. Usta yönetmenin çektiği ilk belgesel olan, Liverpool güzellemesi Of Time and the City / Zaman ve Şehre Dair ise 2009 yılında yine festival kapsamında izleyicilerle buluştu. İstanbul Film Festivali’nin açılış filmi olacak yönetmenin son filmi The Deep Blue Sea /  Aşkın Karanlık Yüzü festivalde ayrıca ““Habertürk ile Yıllara Meydan Okuyanlar” bölümünde gösterilecek.


2 Nisan Pazartesi, Salon İKSV, saat 16.00
SİNEMA DERSİ:
MARJANE SATRAPI “NASIL SİNEMACI OLDUM”

Aslen bir masalcı olan Marjane Satrapi, İran Devrimi’nin ilk yıllarında geçen çocukluğundan yola çıkarak hikâyelendirdiği çok satan çizgi romanından uyarladığı animasyon filmi Persepolis ile dünya çapında bir ün kazandı.  Cannes Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü’yle dönen, Fransa’nın 2008 Oscar adayı olan film, İran devletinin sert tepkisini çekmekle kalmadı, gösterime girdiği ülkelerde de tartışma yarattı. Persepolis 1-4, Broderies, Le Soupir ve Poulet aux prunes / Azrail’i Beklerken’in da dahil olduğu pek çok resimli romanıyla çizgi roman alanında da tanınmış bir isim olan Marjani Satrapi festivalin konuğu olarak İstanbul’a geliyor. Marjani Satrapi, 2 Nisan Pazartesi günü saat 16.00’da Salon’da vereceği sinema dersinde, ilham kaynaklarını, film yapımını, masal anlatımını ve bir sinemacı olarak kariyerini tartışacak.

İran’da doğan ve 1994 yılında Fransa’ya yerleşerek, modern çizgi roman çizim grubu Atelier des Vosges’a katılan Satrapi, hem Avrupa hem de İran’ın masal geleneğine hâkim olmasından faydalanarak, çizimleri ve filmlerinde masallardan, mitlerden ve efsanelerden unsurlar kullanıyor. Satrapi’nin Vincent Paronnaud ile yönettiği son filmi Chicken with Plums / Azrail’i Beklerken’in festivalde “Akbank Galaları” bölümünde gösterileceğini hatırlatalım.


9 Nisan Pazartesi, Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi, saat 16.00
SİNEMA DERSİ: CORNELIU PORUMBOIU

Romanya’nın önde gelen “Yeni Dalga” yönetmenlerinden Corneliu Porumboiu, bu senenin Altın Lale Uluslararası Yarışma jüri üyelerinden. Corneliu Porumboiu, 3 Nisan Salı günü saat 16.00’da Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nde vereceği sinema dersinde, Romanyalı bir sinemacı olarak yönetmenlik deneyimlerini, günlük hayattaki mizahı, “eski dünya” ile “yeni dünya” arasındaki farkları ve sinema anlayışını paylaşacak.

Yönetmenin, 2006’da Filmekimi’nde de gösterilen, Çavuşesku'nun devrilişinin on altıncı yıldönümünde Romanya'yı sarsan bu olayın toplumsal sonuçlarını son derece mizahi ve iğneleyici bir tarzla ele aldığı ilk uzun metrajlı filmi 12.08 East Of Bucharest / Bükreş’in Doğusu,  Cannes’da en iyi ilk filme verilen Altın Kamera’yı kazanmıştı.  Romanya toplumunu nükteli bir şekilde teşhir eden, özellikle kesintisiz sekans kullanımıyla dikkat çeken Corneliu Porumboiu kariyerine 2009’da yine Cannes’da Belirli Bir Bakış ile FIPRESCI ödüllerini kazanan Politist, adjectiv ile devam etti. Corneliu Porumboiu’nun sinema dersine katılmak isteyenlerin rezervasyon yaptırması tavsiye edilir. (filmcenter@boun.edu.tr ; (212) 359-73-81)


12 Nisan Perşembe, Salon İKSV, saat 16.00
SİNEMA DERSİ: NURİ BİLGE CEYLAN

Etkileyici görüntüleri ve insan doğasının nüanslarını yakalayan sinema anlayışı ile günümüz “auteur” sinemasının en heyecan verici yönetmenlerinden Nuri Bilge Ceylan, festivalin bu yılki Altın Lale Uluslararası Yarışma Jüri Başkanlığı’nı üstlenecek. Nuri Bilge Ceylan, festival kapsamında, 13 Nisan Cuma günü saat 16.00’da Salon’da, Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü dahil dünya çapında birçok ödül kazanan, birçok ülkede “İlk 10” listelerine dahil edilen son filmi Bir Zamanlar Anadolu’da’yı anlatacağı bir sinema dersi de verecek. Usta yönetmenin sinema yapmanın inceliklerini ve film yapmanın bilinmeyen yönlerin açığa çıkaracağı sinema dersinde, izleyiciler, mütevazı bir polis soruşturmasının göz kamaştırıcı bir görsellikle insanlık üzerine bir meditasyona dönüştüğü Bir Zamanlar Anadolu’da’dan gösterilecek parçalarla filmi yönetmeniyle birlikte inceleme fırsatı bulacaklar.


SÖYLEŞİLER

8 Nisan Pazar, Salon İKSV, saat 16.00
SÖYLEŞİ: MURATHAN MUNGAN SEVİN OKYAY’LA BULUŞUYOR

Şair-yazar, oyun ve senaryo yazarı Murathan Mungan...  Çevirmen, eleştirmen, caz ve polisiye tutkunu Sevin Okyay... Mungan ve Okyay, her şeyden önce birer sinefil. 80'li yıllarda çeşitli gazete ve dergilerde sinema yazıları yazan Murathan Mungan’ın üniversite bitirme tezi de sinema üzerine. Sevin Okyay 1975’te gazete ve dergilerde kültür-sanat yazarı olarak yola başladı; yıllarca festivalin danışma kurulunda yer aldı, katalogun çevirilerini üstlendi. Altın Lale Ulusal Yarışma jürisi başkanı Murathan Mungan ile İstanbul Film Festivali 2012 Sinema Onur Ödülü sahibi Sevin Okyay, festival kapsamında 8 Nisan Pazar günü saat 16.00’da Salon’da çok özel bir sinema sohbetinde bir araya gelerek sinema, sinefillik ve yazın dünyasının kesiştiği noktalara ışık tutacak.


9 Nisan Pazartesi, Akbank Sanat, saat 16.00
SÖYLEŞİ: SİNEMADAKİ KAPLAN–WUXIA

Festivalde, uzakdoğu dövüş sanatçılarının maceralarına odaklanan, Çin tarihinden ve halk kahramanlarından esinlenen ve Çin sinemasının en çok film yapılan türü olan WuXia filmlerine özel bir bölüm ayrıldı. “Bir Çin Sinema Geleneği: WuXia” başlıklı bu bölümde, akıl almaz koreografilerin, muhteşem bir görselliğin ve kesintisiz aksiyonun başrolde olduğu bu türün en iyi örnekleri izleyicilerle buluşuyor. 2012’nin Türkiye’de Çin Kültürü Yılı olarak ilan edilmesi vesilesiyle bu bölüm paralelinde
9 Nisan Pazartesi günü saat 16.00’da Akbank Sanat’ta WuXia türünün ve Çin sinema endüstrisindeki yerinin tüm görkemi ve renkleriyle masaya yatırılacağı bir söyleşi gerçekleştirilecek.




11 Nisan Çarşamba, Pera Müzesi Salonu, saat 16.00
YUVARLAK MASA: “DEVRİMİN FİLMİ”

İstanbul Film Festivali’nde bu yıl, özellikle Arap Baharı üzerinden bütün dünyada gerçekleşen halk hareketlerini ve başkaldırış hikâyelerinin sinema üzerinden sorgulanacağı özel bir bölüm yer alıyor. Akademisyen ve sinemacı Alisa Lebow, docIstanbul işbirliğiyle, düzenlediği bölüm kapsamında, daha önce çekilen filmlerle günümüz devrim filmlerini bir araya getirerek son aylarda yaşanan olaylara farklı bir bakış açısı getirecek sekiz uzun metrajlı ve bir kısa metrajlı film gösterilecek.

“Devrimin Filmini Çekmek” başlıklı bölüme paralel olarak, 10 Nisan Salı günü 14.00’te Pera Müzesi Salonu’nda Alisa Lebow’un moderatörlüğünü üstleneceği ve kilit konumdaki filmciler, akademisyenler, arşivciler ve tarihçilerin katılımıyla bir yuvarlak masa tartışması düzenleniyor. Toplumsal olayları kaydeden, belgeleyen, bu olayların bilfiil içinde yer alan gizli kahramanlarla devrim, sosyal medya ve sinema tartışılacak, “devrimin filmini çekmenin” zorlukları masaya yatırılacak. Tartışmada, kayıt cihazlarının her an her yerde bulunmasıyla son ayaklanma ve devrim dalgalarının hareketli görüntülerinin akıl almaz bir çokluğa erişmesi, sosyal medyanın gücü ve biriken malzemelerin gerekli kurgularla aktarılmasının önemi de konuşulacak konular arasında.

Belgesel Sinema Uzmanı Akademisyen, Festival Belgesel Danışma Kurulu Üyesi Alisa Lebow moderatörlüğünü üstleneceği tartışmanın konuşmacıları ise şunlar: Khaled Fahmy (Tarihçi, aktivist, Mosireen Medya Kolektifi, Kahire Amerikan Üniversitesi),  Orwa Nyrabia (Şam DocBox Festivali Organizatörü, Sinemacı, Yapımcı, Arşivci), Agnès Devictor (İran sineması uzmanı, Sorbonne), Hanan Abdalla (Sinemacı, Mosireen Medya Kolektifi), Mourad Ben Cheikh (Sinemacı, Tunus) ve Andrei Zagdansky (Sinemacı, Ukrayna-ABD).

12 Nisan Perşembe, Pera Müzesi Salonu,  saat 16.00
SÖYLEŞİ: “VAN DEPREMİ - YIKINTILAR ARASINDA SANAT”

İstanbul Film Festivali belgesel programınaki Bülent Öztürk’ün Van depremini konu alan belgeseli Beklemek‘ten yola çıkarak, bölgedeki güncel durumu, ilk günden itibaren yaşananların tanığı olan katılımcılarla, depremden en çok etkilenenler olarak özellikle kadın ve çocuklarla yürütülen faaliyetleri de  konuşmak  üzere 12 Nisan Perşembe günü saat 16.00’da Pera Müzesi Salon’unda bir söyleşi gerçekleştirilecek. Söyleşi öncesi Beklemek filminin gösterimi yapılacak.

Yönetmen ve Festival Belgesel Danışma Kurulu Üyesi Elif Ergezen’in moderatörlüğünü üsteleneceği “Van Depremi – Yıkıntılar Arasında Sanat” başlıklı söyleşiye, Beklemek filminin yönetmeni Bülent Öztürk’ün yanı sıra Zozan Özgökçe (VAKAD), Şennaz Uzun (Van Çocuk Evi) ve Feryal Öney (Kardeş Türküler) konuşmacı olarak katılacak. Söyleşide, deprem bölgesinde film çekerken deneyimlenenler; kadınların deprem sonrası daha şiddetli hissedilen toplumsal rolleri ve yoksullukla başa çıkmak için verdikleri mücadele, el sanatlarıyla üretime katılma çabaları; çocukların şarkılarla, resimle ve filmlerle yaşadıklarını yorumlamayı, sorgulamayı ve kendilerini bu yolla ifade etmeyi keşfedişleri gibi konular masaya yatıralacak.

Söyleşinin ardından Vanlı çocukların çektiği kısa filmler Hangi İnsan Hakları? (seçki, 10’) ve Sevdalı Bulut (canlandırma, 3’) gösterilecektir.

13 Nisan Cuma, Pera Müzesi Salonu, saat 16.00
SÖYLEŞİ: HES’LER VE BELGESELLER

Hidro Elektrik Santral projeleriyle birlikte derelerin kullanım hakkı şirketlere devredilirken, Karadeniz vadileri şantiye alanına çevrilişi ile birlikte insanı, hayvanı ve bitkisiyle bütün yaşam biçimlerini yıkıma sürüklüyor. İstanbul Film Festivali programında belgesel bölümünde, HES projelerinin yol açtığı yıkımı ve insanların bunlara karşı verdiği mücadeleleri konu eden üç belgesel filmi yer alıyor: Bir Avuç Cesur İnsan (Rüya Arzu Köksal), Akıntıya Karşı (Umut Kocagöz ve Özlem Işıl) ve İşte Böyle (Osman Şişman ve Özlem Sarıyıldız).  Festival kapsamında 13 Nisan Cuma günü saat 16.30’da Pera Müzesi Salonu’nda belgesellerin yönetmenleri Rüya Arzu Köksal, Umut Kocagöz, Özlem Işıl, Osman Şişman ve Özlem Sarıyıldız’ın katılımıyla bir söyleşi gerçekleştirilecek. Moderatörlüğünü yönetmen, akademisyen, aynı zamanda festivali Belgesel Danışma Kurulu üyesi Can Candan’ın üstlendiği söyleşide, HES karşıtı mücadelenin belgesel filmlerde nasıl işlendiğini ve toplumsal muhalefete nasıl eklemlendiğini tartışmaya açılacak. Söyleşi öncesi İşte Böyle filminin gösterimi yapılacak.


ATÖLYE ÇALIŞMASI VE KONSER

11 Nisan Çarşamba, Salon İKSV, saat 12.00
ATÖLYE ÇALIŞMASI:
NATHAN LARSON VE ERDEM HELVACIOĞLU
“SİNEMADA ÇAĞDAŞ MÜZİĞİN KULLANIMI”

Boys Don’t Cry / Erkekler Ağlamaz, Dirty Pretty Things / Kirli Tatlı Şeyler, Choke / Tıkanma, The Messenger ve Margin Call / Oyunun Sonu gibi pek çok filmin müziklerine imza atan besteci Nathan Larson ile günümüz Türk çağdaş ve elektronik müzik dünyasının önemli isimlerinden Erdem Helvacıoğlu, İstanbul Film Festivali’ne özel bir projede bir araya geldi. İkili, 11 Nisan Çarşamba günü saat 12.00’de Salon’da bir “Sinemada Çağdaş Müziğin Kullanımı” başlıklı bir atölye çalışması gerçekleştirecek. Çalışmada, Nathan Larson, film müziğinin sanatsal ve estetik açılarına değinirken Erdem Helvacıoğlu sinemada müzik kullanımı ve ses tasarımı, miks ve aranjörlük gibi daha teknik alanlar hakkında bilgi verecek. Etkinlikte her iki sanatçının bestelerinden örneklerin de yer alacağı küçük dinletiler de yapılacak. Atölyeye katılım ücretsizdir.

11 Nisan Çarşamba, Salon İKSV, saat 21.00
KONSER: 777
NINA PERSSON, NATHAN LARSON, ERDEM HELVACIOĞLU

Türk çağdaş, elektronik müzik dünyasının önemli isimlerinden Erdem Helvacıoğlu, birçok film müziğine imza atan besteci Nathan Larson ve birkaç kez platin albüm kazanan, Cardigans ve A Camp’in dünyaca ünlü solisti Nina Persson festival kapsamında özel bir konser için aynı sahnede buluşuyor.  777 adını kullanan ekip, 11 Nisan Çarşamba günü saat 21.00’de Salon’da başlayacak olan konserde Palindromes filminden “Aviva Pastoral”, Boys Don’t Cry filminden “The Bluest Eyes in Texas” gibi parçaların yanı sıra A Camp albümlerinden bir seçki seslendirecek. Gecede, Nina Persson, Nathan Larson ve Erdem Helvacıoğlu’nun 2012 sonlarında yayımlamayı planladığı, henüz adı konmamış albümlerinden de parçalar çalınacak. 777 konserinin biletleri Biletix satış sistemi ile Salon ve festival gişelerinden 35 TL (ayakta) ve 25 TL (öğrenci) üzerinden satın alınabilir.


GÖSTERİMLER

11 Nisan Çarşamba, Pera Müzesi Salonu, saat 19.00
  FİLM GÖSTERİMİ: TRT BELGESEL ÖDÜLLERİ

TRT tarafından her sene belgesel film yapımını geliştirmek ve desteklemek amacıyla düzenlenen Belgesel Ödülleri’nde 2011 Ulusal ve Uluslararası Kategori’lerde Birincilik Ödülleri’ni kazanan iki film İstanbul Film Festivali kapsamında 11 Nisan Çarşamba günü saat 19.00’da Pera Müzesi Salonu’nda izleyiciyle buluşacak. (Bilgi için: www.trtbelgesel.com)

Uzun yıllardır Kudüs’te oturan ve çoğunlukla İsveç Ulusal Radyo ve Televizyonu için çalışan serbest gazeteci ve sinemacı Terje Carlsson’un İsrail İsrail’e Karşı adlı belgeseli, 40 yılı aşkın bir süredir devam eden işgal ve yasadışı yerleşimlere karşı duran Yahudi barış aktivistlerini konu alıyor. 2011 Uluslararası Kategori Birincilik Ödülü’nü kazanan belgeselde, Filistin topraklarının İsrail tarafından işgaline son vermeye çalışan bir büyükanne, bir haham, bir anarşist ve bir de eski asker olan dört İsraillinin hikâyesi anlatılır.

Yönetmen Mehmet Özgür Candan’ın 2011 Ulusal Kategori’de Birincilik Ödülü’nü kazanan belgeseli Geçmiş Mazi Olmadı üç askeri müdahaleye tanıklık eden, 12 Eylül’ün ardından hayatı alt üst olan Tümay’ın ve ailesinin hikayesini esas alıyor. Bir annenin, tutuklanarak cezaevine konan iki kızı ve damadının öyküsünü, doğmamış torununa mektuplar yazarak anlattığı belgesel, o dönemde kendisi gibi, çocuklarını görmek için cezaevi önlerinde yatıp kalkan binlerce annenin ortak hikayesini ele alıyor.

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template