Bu hafta vizyon giren 12 Eylül komedisi "Bu Son Olsun"un yönetmeni Orçun Benli, filmini şu sözlerle anlatıyor:
Albert Camus'un “birisinin cenneti bir başkasının
cehennemidir” sözü üzerinden önermede bulunan “Bu Son Olsun” isimli uzun metraj
sinema filmi projesi, evsiz, sokaklarda yaşam mücadelesi veren beş insanın 12
Eylül Askeri Müdahalesi sonucu ilan edilen sokağa çıkma yasağı karşısında
düştükleri durumu anlatır.
Kahramanlarımızdan dördünün peşi sıra yaşanan bir dizi
yanlışlıklar komedisi sonucu yakalanıp cezaevine düşmeleri hayat içindeki
konumlarını değiştirir. Hayatlarının büyük bölümünü sokaklarda geçiren bu dört
kişi, belki de yıllar sonra ilk defa çatısı ve dört duvarı olan bir mekâna
sahip olmuşlardır.Onlar için cezaevinin berbat yemekleri bir ziyafet, rahatsız
ranzaları ise kuş tüyünden yataklar gibidir. İçine düşen herkes için cehennem
sayılabilecek 12 Eylül zindanları Yaşar ve arkadaşları için adeta bir cennettir.
Orayı bu denli rahat hale getirmelerinde özellikle Yaşar'ın yıllar boyu
sokaklarda edindiği tecrübenin ve kurnazlığının da etkisi büyüktür.
Projenin yer yer grotesk nüveler de taşıyan bir kara
komedi olması bize, darbecilerin düştükleri gülünç durumları anlatma ve yaşanan
sancılı süreci bize mizahın sağladığı güçle eleştirme şansını tanıyor.Hatta
senaryoda geçen ve birçok insan tarafından dramatik anlamda dahi abartılı
bulunabilecek bazı olayların gerçek hayatta vuku bulmuş olması tür seçimindeki
tercihimizin doğruluğuna ispat niteliğindedir. Projenin bir diğer önemli
noktası ise süreci ideolojik saflardan değil, yaşamın zorluklarıyla mücadele
eden pragmatist insanların gözünden anlatmasıdır.
Filmdeki ana dramatik aksiyonu tetikleyen unsur ise
filmdeki en gülünç sahneleri oluşturmakla birlikte belki de en trajik unsurdur.
Kara komedi türü bakımından önemli bir yere sahip olan Godot'u Beklerken'de
olduğu gibi kahramanlarımız bir Godot beklemektedir. İhtilalden sonra bir ev
sahibi olacakları ümidi onları farkında olmadıkları bir dünyaya sokacak ve
dönüşümlerini sağlayacaktır. Normal şartlarda hiçbir insanın peşinden
gitmeyeceği böylesi bir ümidin arkasından koşmalarının nedeni
çaresizlikleridir. Bu hayale inanmaktan başka çareleri yoktur. Çünkü sert doğa
şartlarına karşı barınma ihtiyacı binlerce yıllık insanlık tarihi boyunca devam
etmiştir. Önceleri mağaralara sığınan insanoğlu zamanla çadır ve benzeri
barınma yöntemlerine başvurmuştur. Modern insan ise günümüzde yaşadığımız
evleri ve apartman dairelerini inşa etmiştir. Kahramanlarımızın böylesi basit
bir arzu için olmayacak bir hayalin peşinde koşmaları oldukça trajik bir
durumdur.
Beş evsiz karakterin proje içinde konumlanması aslında
Türkiye'nin mozaiğini ve darbe sürecindeki durumunu özetlemektedir. Yaşar
Bodrumlu orta sınıf bir aileden gelen, hayata karşı sözü olan bir karakterdir.
Kovboy Ali aktör olma düşüyle İstanbul'a gelmiş Adanalı yoksul bir ailenin
çocuğudur. Apo babasını hiç tanımamış, sürekli ötekileştirilmiş bir Çingenedir.
Apo'nun agresif tavırlarının altında belki de doğduğundan beri toplum
tarafından itilip kakılması, ötekileştirilmesi yatmaktadır. Cevat ise hikâyesini
kimsenin bilmediği, zekâ geriliği olan dilsiz bir karakterdir. 12 Eylül gibi
bir süreçte doğulu karakteri dilsiz yapmamızın altında o dönem resmi kayıtlarca
“tanımlanamayan bir dil” konuşmasından kaynaklıdır. Ertuğrul ise diğerlerinden
ayrılır. Çalışacak durumu olmasına rağmen bunun yerine kolay yoldan para
kazanmayı kendine gaye edinmiş bir karakterdir.
Cezaevi yönetimindekilerin iktidara olan tutkuları ve
kavgaları ise mizahi bir dille ele alınmakta, tarihi şahsiyetlere göndermelerde
bulundurmaktadır.
Bir 12 Eylül projesinde güldürü ve eğlence dozunun bu
kadar yüksek olmasında güdülen amaç sürecin acısını seyirciye daha güçlü bir
şekilde geçirmektir. Kierkegaard'in “en derin ciddiyet, kendisini ironi
aracılığıyla ifade etmek zorundadır” sözünden yola çıkarsak böylesi ciddi bir
süreç ancak mizah aracılığıyla anlatılabilirdi. Bu nedenle bir 12 Eylül sinema
filmi yazarken şiddetin pornografisi yerine mizaha başvurduk.
Tarih boyunca bu dünya birileri için cennet iken bir
başka çoğunluk için cehenneme dönmüştür. “Bu Son Olsun” filmi bu duruma bir
karşı duruştur.
Yorum Gönder