♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

İki Ezik, Döküntü Bir Ev, Bolca Hiçlik: Nothing

Dört kez tekrarlanarak başladığı üzere, izleyeceğimiz herşey gerçeğe dayanmaktadır. Karakterler gerçek insanlardır. İsimleri de kendi isimleridir. Herşey eksiksiz bir biçimde araştırılmış ve onaylanmıştır. Dokuz yaşından beri arkadaş ikili Andrew ve Dave’in öyküsünü anlatan film gerçektir diye bağıra bağıra başlar…

Gergin, herşeyden korkan, anne babasının ölümünden sonra evden çıkmaya korkan Andrew, iki yolun bağlantı noktası arasına sıkışmış evinde internetten seyahat acentası işletmektidir.

Benmerkezci, bildiği yoldan giden, rock yıldızı olma hayalleri suya düşünce, bulduğu sıradan bir işte çalışan Dave, Andrew’un yanına taşınır. Böylece ikili hayatta kalmak için birbirlerinden güç almaya başlamıştır. Yıllardır süren dostluklarıyla herşeyin kendince güzel gittiği bir yaşam sürmektedirler…

Ne yazık ki, hiçbir mutluluk sonsuza dek sürmez…

Önce Dave’in sözü keser tabloyu, “Sarah ile taşınıyoruz” diyerek işe gittiği sabah herşey olabildiğince hatta olabildiğinden de fazla değişecektir… Terfi beklerken, zimmetine para geçirme suçuyla aranan biri olduğunu öğrenmesi ilk şoku olurken, artçı şoklar da peşisıra gelir… Hem kovulmuş, hem terkedilmiştir bu da yetmezmiş gibi aranıyordur artık…

Andrew ise çöpü dökmek üzere dışarı çıktığında kapıda kalır ki, yardıma gelen izci kızla yaşadığı gerilim sonrası onu bekleyen de kızın annesiyle gelip bunun bedelini ödeyeceksin sözü olur.

Saat 3 olmak üzeredir, kıyamet kapıdadır… Kapı dışında bekleyenler kim midir… Dave’i tutuklamak üzere gelen polis, evi yıkmak için gelen işçiler, Andrew’u tutuklamak üzere gelen polisler… İkili çığlıklar eşliğinde evin içinde iyice köşeye sıkışmıştır. Kapı açılır, bembeyaz bir ışık herşeyi sarar… Sesler kesilir, hiçlik başlar…

Küp’le büyük sükse yaparak adını duyuran, 2000’ler sinemasına bolca uğraşacağı bir konsept kazandıran Vincenzo Natali’nin 2003 yapımı fantastik bilim kurgusu, sürrealist komedisi “Nothing” hiçliği tetikleyen olayları seri bir şekilde tastamam böyle anlatıp, görüntü ve esneklik bakımından tofuya benzeyen hiçliği işlemeye başlar…

Başlangıçtaki kaotik yirmi dakika yerini bembeyaz bir fonda kocaman bir hiçliğe bıraktığında, kaos bu kez ikili arasında yaşanmaya başlar… Beyaz bir fon üzerinde geçen ama sıkmayan, diyaloglarıyla bolca eğlendiren Nothing, iki dostun arasında yaşananları da bir bir deşerki, dönüp kendinize bakmaya da mecbur kalırsınız… Nefretin neleri yok ettiğine yapılan vurgu başta olmak üzere, arkadaşlıktaki evrensel tüm kavramları irdeleyen film, ne yazık ki sinemalarda fazla boy gösteremeyenlerden. Toronto Film Festivali’nde ilk kez izleyici karşısına çıkan, daha sonra gezdiği festivallerden 2 ödül ve 3 adaylıkla dödükten sonra doğrudan ev sinemasına mahkum olan Nothing, Natali’nin diyaloglara dayanan öyküyü az ve öz resmetmesiyle, her an herşeyin olabileceği hiçliğiyle, temposu ve sürükleyiciliğiyle az sayıda izleyicisinden değerini bulmuş görünüyor en azından…

Hiçliğin içindeki çokluk üzerine kıyıda köşede kalmış gömülü bir hazine olarak izleyicisine kavuşmayı bekleyen Nothing, onca hiçliğin arasında iki arkadaş arasında yaşananlara dair keyifli bir seyir nihayetinde, finalde gelinen yere ise söyleyecek söz yok…

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template