Sam Briggs bir dergide çalışan, pek yakışıklı olmayan, temelde sempatik olan, genelde de paniklediğinde felaketlerin fitilini ateşleyen bir adam. Melanie Clayton ise, her şeyiyle sıradan bir kadın. Geniş ailenin sıradan veteriner kızı…
Sam ve Melanie aynı evi paylaşan iki sevgili olmaktan, evlenme safhasına geçerler. Ortada bir evlilik teklifi ve kabulu vardır. Tüm bunların öncesinde de en önemli an… Aileyle tanışma. Her erkeğin korkulu rüyası olan kızın ailesiyle tanışma, evlilik kararını açıklama ve düğünü kararlaştırma gibi ardı sıra muhtemel sorunları anlatan konsepte sahip bir komedi dizisi Worst Week…
Sadece 20 dakikada, son derece sürükleyici bir yapıya sahip. Belki peşi sıra güldürmüyor ama özellikle ikinci yarılarında her şeyi yerli yerine oturttuğunda bombayı patlatıyor. Bu bomba da, her şeyin bir sonraki bölüme sıçramasını sağlayacak yeni felaketleri hazırlıyor.
Herşey kararlaştırılmış… Sam işyerindeki partiye katılmak zorunda, Melanie önceden gidiyor babaevine. Sam partide, sarhoş iş arkadaşına iyilik yapayım derken zararlı çıkıyor. Kızı evine götürüyor ama, sarhoş kızın üzerine kusması sonucu, duş almak zorunda kalıyor. Beklendiği gibi havlu yok. Kızdan sapık mualemesi görüp, çırılçıplak sokak ortasında kalakalıyor. Çöpten bulduğu poşeti, bebek bezi gibi kullanarak da dişinin afişini ortaya çıkarmış oluyor. Tahmin edilebileceği gibi ilk tanışma da her şey kötü başlıyor.
Melanie’nin babası Dick, sert mizaçlı bir yargıç. Yargıcın sert mizacını dengede tutansa eşi Angela. O da bildik bir muhafazakar ev hanımı. Siyahi bir oğul, süperman muamelesi yapılan damat Chad’le evli kızları, yeni ergen hoppa kızları ile bu geniş aileye yaranmak zorunda olan, kendini sevdirmeye çalıştıkça felaketlere yol açan Sam’in hali de elbette komik.
Sürekli yalanlar söyleyen, her iyi niyetli girişimi felaketlere yola açan Sam’in maceraları öylesine felaket üstü felaket ki, şimdi ne yapacak beklentisiyle dizi seyircisine hoş anlar yaratıyor.
Aslında dizi yeni bir yapım değil. BBC’nin “The Worst Week of My Life” adı ile 2004’te başlayan 3 sezon süren dizisinin yeniden çevrimi… Mark Bussell ve Justin Sbresni’nin yarattıkları konsepti, Amerikanlaştıran isim Marc Buckland. My name is Earl ve Scrubs gibi bir çok önemli dizi yönetmiş olan Buckland, şimdilik iyi iş çıkarmış durumda. Dizi 16 bölümü bitirerek sezonu garantilemiş gözükse de, ikinci sezonun olup olmayacağı halen belirsizliğini korusa da devam onayını alacak gibi.
Dizinin çekirdek oyunucu olan dörtlü de son derece başarılı. Sakarlıklarıyla güldüren Sam Briggs rolünde Kyle Bornheimer doğallığıyla diziyi sırtında sürüklüyor. 2005’te bir bölüm oynadığı Monk dizisiyle başlayan macerasında en büyük fırsatını yakalamış olduğunun bilincinde ve bu fırsatı da iyi kullanıyor. Melanie rolünde Erinn Hayes’de Sam’le iyi kimya tutturarak, doğal mimikleriyle ve uyumuyla başarılı isimlerden. Yakın zamanda romantik komedilerde görünmeye başlayabilecek, parlak bir isim. Kadroyu zenginleştiren iki isimse son derece başarılı oyunculuklarıyla dizinin denge unsuru oluyor. Birçok dizide ve filmde yan rollerde görünen tanıdık sima olarak, seyircinin diziye çabuk adapte olmasını sağlıyorlar. Angela rolünde izlediğimiz Nancy Lenehan, Nip/Tuck ve My Name is Earl başta olmak üzere birçok dizide yer almış kariyerli bir isim. Sert mizaçlı babamız Dick ise oyunculuğa “The Deer Hunter” filmiyle adım atmış bir usta. "That '70s Show"un Red’i olarak hatırlamak mümkün.20 dakika da kısa ama tadında anlattığı hikayesi ile yüzünüzü güldürecek Worst Week’de sakarlığın el kitabına her hafta yeni felaketler ekleniyor, şahit olun…
Sam ve Melanie aynı evi paylaşan iki sevgili olmaktan, evlenme safhasına geçerler. Ortada bir evlilik teklifi ve kabulu vardır. Tüm bunların öncesinde de en önemli an… Aileyle tanışma. Her erkeğin korkulu rüyası olan kızın ailesiyle tanışma, evlilik kararını açıklama ve düğünü kararlaştırma gibi ardı sıra muhtemel sorunları anlatan konsepte sahip bir komedi dizisi Worst Week…
Sadece 20 dakikada, son derece sürükleyici bir yapıya sahip. Belki peşi sıra güldürmüyor ama özellikle ikinci yarılarında her şeyi yerli yerine oturttuğunda bombayı patlatıyor. Bu bomba da, her şeyin bir sonraki bölüme sıçramasını sağlayacak yeni felaketleri hazırlıyor.
Herşey kararlaştırılmış… Sam işyerindeki partiye katılmak zorunda, Melanie önceden gidiyor babaevine. Sam partide, sarhoş iş arkadaşına iyilik yapayım derken zararlı çıkıyor. Kızı evine götürüyor ama, sarhoş kızın üzerine kusması sonucu, duş almak zorunda kalıyor. Beklendiği gibi havlu yok. Kızdan sapık mualemesi görüp, çırılçıplak sokak ortasında kalakalıyor. Çöpten bulduğu poşeti, bebek bezi gibi kullanarak da dişinin afişini ortaya çıkarmış oluyor. Tahmin edilebileceği gibi ilk tanışma da her şey kötü başlıyor.
Melanie’nin babası Dick, sert mizaçlı bir yargıç. Yargıcın sert mizacını dengede tutansa eşi Angela. O da bildik bir muhafazakar ev hanımı. Siyahi bir oğul, süperman muamelesi yapılan damat Chad’le evli kızları, yeni ergen hoppa kızları ile bu geniş aileye yaranmak zorunda olan, kendini sevdirmeye çalıştıkça felaketlere yol açan Sam’in hali de elbette komik.
Sürekli yalanlar söyleyen, her iyi niyetli girişimi felaketlere yola açan Sam’in maceraları öylesine felaket üstü felaket ki, şimdi ne yapacak beklentisiyle dizi seyircisine hoş anlar yaratıyor.
Aslında dizi yeni bir yapım değil. BBC’nin “The Worst Week of My Life” adı ile 2004’te başlayan 3 sezon süren dizisinin yeniden çevrimi… Mark Bussell ve Justin Sbresni’nin yarattıkları konsepti, Amerikanlaştıran isim Marc Buckland. My name is Earl ve Scrubs gibi bir çok önemli dizi yönetmiş olan Buckland, şimdilik iyi iş çıkarmış durumda. Dizi 16 bölümü bitirerek sezonu garantilemiş gözükse de, ikinci sezonun olup olmayacağı halen belirsizliğini korusa da devam onayını alacak gibi.
Dizinin çekirdek oyunucu olan dörtlü de son derece başarılı. Sakarlıklarıyla güldüren Sam Briggs rolünde Kyle Bornheimer doğallığıyla diziyi sırtında sürüklüyor. 2005’te bir bölüm oynadığı Monk dizisiyle başlayan macerasında en büyük fırsatını yakalamış olduğunun bilincinde ve bu fırsatı da iyi kullanıyor. Melanie rolünde Erinn Hayes’de Sam’le iyi kimya tutturarak, doğal mimikleriyle ve uyumuyla başarılı isimlerden. Yakın zamanda romantik komedilerde görünmeye başlayabilecek, parlak bir isim. Kadroyu zenginleştiren iki isimse son derece başarılı oyunculuklarıyla dizinin denge unsuru oluyor. Birçok dizide ve filmde yan rollerde görünen tanıdık sima olarak, seyircinin diziye çabuk adapte olmasını sağlıyorlar. Angela rolünde izlediğimiz Nancy Lenehan, Nip/Tuck ve My Name is Earl başta olmak üzere birçok dizide yer almış kariyerli bir isim. Sert mizaçlı babamız Dick ise oyunculuğa “The Deer Hunter” filmiyle adım atmış bir usta. "That '70s Show"un Red’i olarak hatırlamak mümkün.20 dakika da kısa ama tadında anlattığı hikayesi ile yüzünüzü güldürecek Worst Week’de sakarlığın el kitabına her hafta yeni felaketler ekleniyor, şahit olun…
Yorum Gönder