Romantik felaketlerle kırılan kalıplar….
Yeni dönem komedi filmleri artık kalıp değiştirme niyetinde. Diğer kıtalardan daha Amerikanvari görünen, sıradan bir ezik, bir kaybeden onların deyimiyle “Loser” üzerine kurulu bu komediler, alışılagelmiş kalıpları aşma, çoğu zamanda bu kalıpları ezip geçme amacıyla dolu dizgin gidiyor.
Judd Apatow’un başını çektiği yeni komedi anlayışının örneklerini hatırlamak sanırım yeterli olacaktır. Apatow’un sürekli değindiği konuları içeren ilk işi bizde vaktiyle cnbc-e gösterilen “Freaks and Geeks” dizisi oldu. Sadece bir sezon süren dizi sonrası birçok Televizyon işinden sonra Artık kült olan “Anchorman” ile sinemaya attığı sağlam adımını “The 40 Year Old Virgin”, “Fun with Dick and Jane”, “Knocked Up” ve “Superbad” ile sağlamlaştırdı.
Apatow’un bu kalıp dışı komedi filmleri boyunca ekibinde yer alan isimlerde yollarına ayrı devam ediyor gibiyse de, aynı kalıpta ilerlemeye devam ediyorlar. Üç dört koldan üretmeye devam edip, hız kesmiyorlar.
Aşkzede’nin senaryosuna imza atan isim filmde başrol oyuncusu Peter olarak karşımıza çıkan Jason Segel. Segel, böylece ilk senaryosuna imza atmış oluyor. 1998’den bu yana 20’ye yakın projede irili ufaklı roller oynayan oyuncu Apatow’un temellerini attığı ekibe “Knocked Up” ile dahil olmuştu.
Yönetmen konusunda da bir ilk daha yaşanmış durumda. Yönetmen koltuğuna ilk kez oturan bir yönetmen var karşımızda: Nicholas Stoller. Kendisi de “Fun with Dick and Jane” senaryosunu yazarak katılmış ekibe.
Peki bu ekip komedi kalıplarını kırıyor da ne oluyor diye soranlara, hayli ilginç bir cevabı var filmin.
Segel, kalıp yıkma anlamında hayli bonkör davranıyor film boyunca. Cinsellik sahnelerinde ilginç anlar, değişik pozisyonlar yakalamasının haricinde birkaç sahnede çırılçıplak gözükerek olmayacak şeyi gerçekleştiriyor. Herkese hitap edecek bir romantik komediyi bu şekilde dar bir kalıba da hapsetmiş oluyor ama amaç yapılmamış olanı yapmak besbelli... Yetişkin komedisi olarak adlandırılacak bu yeni kalıpta keşfedilmemiş bir şey kalmayacak bu gidişle.
Artık yetişkin komedilerin kemikleşmiş konusu sayılabilecek olay örgüsünü Aşkzede’de de görmek mümkün. Sıradan bir başkarakterimiz vardır, kendisinin sebep olmadığı bir olay sonucu hayatının önemli kırılmalarından birini yaşar ve yolculuğa çıkar, kendini yeni bir maceraya atar. Yeni macerasına hayata küsmüş olarak başlar ama sonunda hayattan yeni bir anlam çıkarmış olur, yeni bir kırılma yaşar.
Film evinden dışarı adım atmayı pek sevmeyen pasif bir parçada asosyal dizi müziklerine besteler yapan Peter ile açılıyor. Peter TV’de sevgilisi oyuncu Sarah Marshall’ı izliyor heyecanla. Sonrası Sarah çıkageliyor ve ayrıldıklarını söylüyor.
Bir süre unutmaya çalışan Peter, ne kadar çabalasa da unutamıyor. Peter’ın bu süreçte sürekli tanıştığı kadınları gece yatağına konuk etmesi, cinselliğin her noktadan adeta fışkırması ayrı bir nokta. Öpüşme sahnesi bile içermeyen romantik komedilerin aksine, Aşkzede cinselliği meşrulaştırmak, sıradanlaştırmak günlük hayatın bir parçası olarak göstermek adına her yolu deniyor. Romantik komedi kalıplarından yetişkin komediye geçişte de önemli yer tutan cinsellik için kendi içinde bir tutarlılık yada çıta çizmeden her yolu da deniyor.
Peter sonunda kararını yeni bir yolculuktan yana kullandığında da yolu Sarah’la birlikte planladıkları Hawai oluyor. Hawai’ye gidip Sarah’ın yanında onu unutmaya çalışmak ne kadar absürd duruyorsa o kadar gidiyor. Aynı otelde yan yana odalarda kalmaya dek uzanan bir absürtlük söz konusu.
Sarah’ın yeni sevgilisi Aldous’un kaba saba biri olması, görünüşünün, aksanının garipliği ile cinsel ilişkilerindeki değişik pozisyonları sebebiyle alışık olmadığımız, farklı bir yeni sevgili portresi çiziyor.
Peter’ın yeni sevgilisi de romantik komedilerde alışıldık bir portre olmuyor elbette. Saf, güzeller güzeli, iç eriten naif bir kız yerine, erkeklerle gönül eğlendirmiş, hafifmeşrep, barın erkekler tuvaletinde göğüslerini gösterdiği fotoğrafı olan bir arıza kız var karşımızda.
Her yönden gariplikler içinde ilerleyen filmde, garip yan karakterler de mevcut. Apatow’un gözdesi “Superbad”in kıvırcık şişmanı Jonah Hill garip garson kontenjanıyla dahil olmuş filme. Balayına gelmiş evli çift de cinselliği sıradan gösterme çabasıyla yaratılmış karakterler. Mutlu bir cinsel ilişki kuramayan çiftin, Aldous’un satranç istasyonunda verdiği taktikler için konmuş olduğu açık.
Bu anlamda kilit sahnelerden biri iki sevgilinin yan yana odalarda sevişmelerinde yaşanıyor. Yan odaya seslerini, inlemelerini duyurma çabası hayli komik bir durum olara ortaya çıkarken, Peter için yenilenme anlamını taşımış da oluyor.
Filme dair açıklamalarında yarı yarıya otobiyografik olduğunu belirten, özellikle ayrılık sahnesinin (çırılçıplak olması dahil) neredeyse birebir yaşandığını söyleyen Jason Segel “Bu film bana yıllar boyunca kimi zaman keyiflendiren, kimi zaman da işkence ederek tüketen duygularımı dile getirme fırsatını verdi. Aşk durduğu yerde durmayan akışkan bir olgudur. Her an her yöne akabilir. Bu filmdeki hiçbir karakterin kötü insan olarak algılanmasını istemem. Sonuçta herkes mutluluğu bulmak için kendi düşünceleri doğrultusunda elinden gelenin en iyisini yapıyor.” Sözleriyle anlatıyor filmin önemini.
Judd Apatow ise “Sonuçta bir ilişki yaşayıp da öyle veya böyle kalbi kırılmayan, kendisini damgalanıp bir köşeye atılmış hissetmeyen insan yok gibidir. Hepimiz bizi bozguna uğratan sevgililerimizden çektiğimiz acıları hissettik. Peter karakteri bu filmde eski sevgilisinin olumsuz etkilerinden kurtulmak için çırpınır. Umuyorum ki, bu filmi izleyecek olan herkes Peter’ın içinde bulunduğu çaresizlikten kurtulmak için sergilediği çabaları gösterecektir.” Sözleriyle anlatıyor beklentilerini.
Pazarlama aşamasında seyirciye “Romantik Felaketler Filmi” olarak sunulan, cinsellik temasında hayli bonkör davranan, romantik komedi kalıplarını kıran Aşkzede Apatow’un attığı adımların takip edilmesi gerektiğini ilan etmiş oluyor…
Yeni dönem komedi filmleri artık kalıp değiştirme niyetinde. Diğer kıtalardan daha Amerikanvari görünen, sıradan bir ezik, bir kaybeden onların deyimiyle “Loser” üzerine kurulu bu komediler, alışılagelmiş kalıpları aşma, çoğu zamanda bu kalıpları ezip geçme amacıyla dolu dizgin gidiyor.
Judd Apatow’un başını çektiği yeni komedi anlayışının örneklerini hatırlamak sanırım yeterli olacaktır. Apatow’un sürekli değindiği konuları içeren ilk işi bizde vaktiyle cnbc-e gösterilen “Freaks and Geeks” dizisi oldu. Sadece bir sezon süren dizi sonrası birçok Televizyon işinden sonra Artık kült olan “Anchorman” ile sinemaya attığı sağlam adımını “The 40 Year Old Virgin”, “Fun with Dick and Jane”, “Knocked Up” ve “Superbad” ile sağlamlaştırdı.
Apatow’un bu kalıp dışı komedi filmleri boyunca ekibinde yer alan isimlerde yollarına ayrı devam ediyor gibiyse de, aynı kalıpta ilerlemeye devam ediyorlar. Üç dört koldan üretmeye devam edip, hız kesmiyorlar.
Aşkzede’nin senaryosuna imza atan isim filmde başrol oyuncusu Peter olarak karşımıza çıkan Jason Segel. Segel, böylece ilk senaryosuna imza atmış oluyor. 1998’den bu yana 20’ye yakın projede irili ufaklı roller oynayan oyuncu Apatow’un temellerini attığı ekibe “Knocked Up” ile dahil olmuştu.
Yönetmen konusunda da bir ilk daha yaşanmış durumda. Yönetmen koltuğuna ilk kez oturan bir yönetmen var karşımızda: Nicholas Stoller. Kendisi de “Fun with Dick and Jane” senaryosunu yazarak katılmış ekibe.
Peki bu ekip komedi kalıplarını kırıyor da ne oluyor diye soranlara, hayli ilginç bir cevabı var filmin.
Segel, kalıp yıkma anlamında hayli bonkör davranıyor film boyunca. Cinsellik sahnelerinde ilginç anlar, değişik pozisyonlar yakalamasının haricinde birkaç sahnede çırılçıplak gözükerek olmayacak şeyi gerçekleştiriyor. Herkese hitap edecek bir romantik komediyi bu şekilde dar bir kalıba da hapsetmiş oluyor ama amaç yapılmamış olanı yapmak besbelli... Yetişkin komedisi olarak adlandırılacak bu yeni kalıpta keşfedilmemiş bir şey kalmayacak bu gidişle.
Artık yetişkin komedilerin kemikleşmiş konusu sayılabilecek olay örgüsünü Aşkzede’de de görmek mümkün. Sıradan bir başkarakterimiz vardır, kendisinin sebep olmadığı bir olay sonucu hayatının önemli kırılmalarından birini yaşar ve yolculuğa çıkar, kendini yeni bir maceraya atar. Yeni macerasına hayata küsmüş olarak başlar ama sonunda hayattan yeni bir anlam çıkarmış olur, yeni bir kırılma yaşar.
Film evinden dışarı adım atmayı pek sevmeyen pasif bir parçada asosyal dizi müziklerine besteler yapan Peter ile açılıyor. Peter TV’de sevgilisi oyuncu Sarah Marshall’ı izliyor heyecanla. Sonrası Sarah çıkageliyor ve ayrıldıklarını söylüyor.
Bir süre unutmaya çalışan Peter, ne kadar çabalasa da unutamıyor. Peter’ın bu süreçte sürekli tanıştığı kadınları gece yatağına konuk etmesi, cinselliğin her noktadan adeta fışkırması ayrı bir nokta. Öpüşme sahnesi bile içermeyen romantik komedilerin aksine, Aşkzede cinselliği meşrulaştırmak, sıradanlaştırmak günlük hayatın bir parçası olarak göstermek adına her yolu deniyor. Romantik komedi kalıplarından yetişkin komediye geçişte de önemli yer tutan cinsellik için kendi içinde bir tutarlılık yada çıta çizmeden her yolu da deniyor.
Peter sonunda kararını yeni bir yolculuktan yana kullandığında da yolu Sarah’la birlikte planladıkları Hawai oluyor. Hawai’ye gidip Sarah’ın yanında onu unutmaya çalışmak ne kadar absürd duruyorsa o kadar gidiyor. Aynı otelde yan yana odalarda kalmaya dek uzanan bir absürtlük söz konusu.
Sarah’ın yeni sevgilisi Aldous’un kaba saba biri olması, görünüşünün, aksanının garipliği ile cinsel ilişkilerindeki değişik pozisyonları sebebiyle alışık olmadığımız, farklı bir yeni sevgili portresi çiziyor.
Peter’ın yeni sevgilisi de romantik komedilerde alışıldık bir portre olmuyor elbette. Saf, güzeller güzeli, iç eriten naif bir kız yerine, erkeklerle gönül eğlendirmiş, hafifmeşrep, barın erkekler tuvaletinde göğüslerini gösterdiği fotoğrafı olan bir arıza kız var karşımızda.
Her yönden gariplikler içinde ilerleyen filmde, garip yan karakterler de mevcut. Apatow’un gözdesi “Superbad”in kıvırcık şişmanı Jonah Hill garip garson kontenjanıyla dahil olmuş filme. Balayına gelmiş evli çift de cinselliği sıradan gösterme çabasıyla yaratılmış karakterler. Mutlu bir cinsel ilişki kuramayan çiftin, Aldous’un satranç istasyonunda verdiği taktikler için konmuş olduğu açık.
Bu anlamda kilit sahnelerden biri iki sevgilinin yan yana odalarda sevişmelerinde yaşanıyor. Yan odaya seslerini, inlemelerini duyurma çabası hayli komik bir durum olara ortaya çıkarken, Peter için yenilenme anlamını taşımış da oluyor.
Filme dair açıklamalarında yarı yarıya otobiyografik olduğunu belirten, özellikle ayrılık sahnesinin (çırılçıplak olması dahil) neredeyse birebir yaşandığını söyleyen Jason Segel “Bu film bana yıllar boyunca kimi zaman keyiflendiren, kimi zaman da işkence ederek tüketen duygularımı dile getirme fırsatını verdi. Aşk durduğu yerde durmayan akışkan bir olgudur. Her an her yöne akabilir. Bu filmdeki hiçbir karakterin kötü insan olarak algılanmasını istemem. Sonuçta herkes mutluluğu bulmak için kendi düşünceleri doğrultusunda elinden gelenin en iyisini yapıyor.” Sözleriyle anlatıyor filmin önemini.
Judd Apatow ise “Sonuçta bir ilişki yaşayıp da öyle veya böyle kalbi kırılmayan, kendisini damgalanıp bir köşeye atılmış hissetmeyen insan yok gibidir. Hepimiz bizi bozguna uğratan sevgililerimizden çektiğimiz acıları hissettik. Peter karakteri bu filmde eski sevgilisinin olumsuz etkilerinden kurtulmak için çırpınır. Umuyorum ki, bu filmi izleyecek olan herkes Peter’ın içinde bulunduğu çaresizlikten kurtulmak için sergilediği çabaları gösterecektir.” Sözleriyle anlatıyor beklentilerini.
Pazarlama aşamasında seyirciye “Romantik Felaketler Filmi” olarak sunulan, cinsellik temasında hayli bonkör davranan, romantik komedi kalıplarını kıran Aşkzede Apatow’un attığı adımların takip edilmesi gerektiğini ilan etmiş oluyor…
Yorum Gönder