♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Talk To Me : Duygulara Açılan Kapı


Korku/Gerilim türünün artık yazılı olmayan bir kuralı var desek yanlış olmaz. Türün üretken stüdyolarından birinin yeni filmi seçiliyor ve yaratılan algı mı diyelim yoksa heyecan mı yılın filmine dönüştürülüyor. Yılın en çok beklenenleri listelerinin gediklisi olarak başlayan film yoluna çeşitli festivallerle başlayıp vizyonda devam ediyor ve yıla iz bırakıyor. 2023’ün seçilmişi de pek bilinmedik isimlerden oluşan bir Avustralya yapımı oldu. Philippou kardeşlerin ilk uzun metrajı “Talk to Me” aldığı övgülerin ardından ülkemizde de “Konuş Benimle” adıyla 1 Eylül’den itibaren gösterime girdi. Benzer ilgiyle türün meraklılarını heyecanlandırdığı kesin.

İrili ufaklı işlerle başladıkları filmografilerinde aynı zamanda oynadıkları mini dizi “RackaRacka” ile pişen Danny Philippou ve Michael Philippou ilk uzun metraj sınavlarını vermişler. Kardeşlerden Michael’ın “The Babadook”, “Dawn” ve “Inner Demon” ile edindiği korku/gerilim filmi seti tecrübesi dışında bilinen bir cvleri yok. Senaryoyu bir üçlü kotarmış. Danny’e eşlik edenler ilk tecrübesindeki Bill Hinzman ve 2007’den beri üreten tecrübeli isim Daley Pearson olmuş. Oyuncu kadrosu da yeni isimlerden oluşuyor elbette. Sophie Wilde, Joe Bird, Alexandra Jensen, Zoe Terakes’in başını çektiği gençlere Mirando Otto eşlik ediyor. 

“Talk To Me” izleyicisinin kolayca bağlanıp sonuna kadar sürüklenebileceği bir konuya sahip. Bir mumya el söz konusu. Mumu yakıp eli tutup “konuş benimle” dediğinizde karşınızda bir ruh beliriyor. Sonraki cümleniz “İçime girmene izin veriyorum” olduğunda yaşanan kısa süre değişik bir kafa. Alternatif bir sarhoşluk kafası. Olabileceklerin kestirilememesi gibi çok bilinmez olduğu için partilerde arkadaşlar arasında çok rağbet gören bir kutu oyununa dönüşmüş neredeyse. Kurallardan birinin süre kısıtlaması olduğunu öğrendiğimizde ne izleyeceğimizi de anlıyoruz. Belli ki o süre aşılacak. Peki kurban kim? Kurbanı iyi seçerek filmi derinleştirmeyi seçiyor Talk To Me. Böylece iki parçalı bir filme dönüşüyor.

Mia ile tanışıyoruz. Annesinin ölümüyle sarsılmış. Kendi evi yerine sürekli arkadaşı Jade ve erkek kardeşi Riley ile yaşıyor. Adeta ailenin bir parçası olmuş. Riley’nin ablası yerine zor durumda Mia’yı aramasıyla pekişen duruma da şahit olduğumuzda tamamlanan üçlünün etrafında dönüyor her şey. Şahit oldukları el deneyine şahit olduktan sonra bizzat katılmak istediklerinde hesaba katılmayanların gerçekleşmesiyle işler değişiyor.

İlk parçanın korku/gerilim sevenler için tam bir ziyafet olduğunu söylemek mümkün. Özlenen tüm anları görüp yaşayabilirler. Riley’nin içine giren ruhun Mia’nın annesi olması sebebiyle aşılan süre ikinci parçayı başlatıyor. Mia’nın annesi fazla uyku hapı almış ve yanlışlıkla ölmüş. En azından onun bildiği bu. Yakın dönemin muamma kaybı ile yeniden yüzleşmek zorunda kalmasıyla film direksiyonu tamamen drama kırıyor esasen. İkinci yarı Mia’nın gözyaşları içinde tek kişilik şovuna dönüşüyor. Bu şovda bol miktarda bilinmez ve psikolojik gerilim var. Filmin eksileri de tam burada ortaya çıkıyor.

İlk yarının türün gereklerini karşılaması ve seyircisini avcunun içine alan temposunun ardından ikinci yarı biraz tutuk ilerliyor. “Evil Dead” gibi başlıyor ve öyle bir şey vaat ediyor gibi hissettiriyor sanki. Ama öyle olmuyor. Daha çok “Ringu” ve benzeri Uzakdoğu gerilimleri gibi işliyor. Bulmacasını da öyle çözmeyi tercih ediyor. Bu çözümde tüm yükü Mia’ya bindirmek de başka bir eksik yaratıyor. Gerektiği için ortaya çıkmış gibi görünen baba karakteri zayıf duruyor. Anne karakteri de çok klişe yerlere çıkınca başladığı yerden uzağa gidiyor “Talk To Me”. Daha kolay tercihlerde bildik sularda ilerleyerek final yapması da şaşırtıcı olmuyor. 

Devam filmi hazırlıklarına da girişilmesiyle daha uzun yıllar seri olarak izleyeceğimiz belli. Yılın en iyi korku/gerilim filmi olarak nam salan “Talk To Me” ikinci yarısında tüm albenisini kaybetmesine rağmen yoklukta parlayan işlerden. Daha iyi planlanan bir bütünle ilkini aşabilecek potansiyel barındırıyor. Her şeye rağmen türün sevenlerini heyecanla izlenecek bir 95 dakika barındırıyor. O eli sıkıp “konuş benimle” dediğinizde içinize girmesine zaten izin vereceksiniz. Tatmin edip etmeyeceği ise size kalmış.


Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template