Aşk söz konusu olduğunda filmlerin bizi inandırdığı bazı kalıplar vardır. En büyük aşklar nefretle başlar. Bitmek tükenmek bilmeyen didişmeler bunun en büyük habercisidir. Bir iddia söz konusuysa istemeden yakınlaşılabilir. Bu sır patladığında da olaylar karışır. Siyah beyaz filmler döneminden bu yana sıklıkla işlenen formül seyirci dostu olarak iyi vakit geçirme garantisine dönüşüyor. Bu yüzden tercih edilen formüle romantik komediler kervanına bu kez bir yerli film eklendi. 23 Haziran itibariyle Netflix’te izleyici karşısına çıkan “Sen İnandır” yaz aşkına davet ediyor.
Standart bir romantik komediden ne bekleniyorsa hepsini taşıyan “Sen İnandır”ın senaryosu, adını ilk kez bir künyeye yazdıran Selen Bağcı imzalı. Yönetmen koltuğu ise paylaşılmış. Pek çok dizinin altında imzası bulunan Murat Saraçoğlu ve ilk adımını "Bir Zamanlar Çukurova" dizisinin yönetmeni olarak Evren Karabıyık Günaydın birlikte motor demiş. Haliyle dizi etkisi künyeye de yansımış. Ayça Ayşin Turan ve Ekin Koç'un başrolü üstlenirken onlara Çağrı Çıtanak, Yıldız Kültür, Çağla Irmak, Zerrin Sümer, Bülent Gültekin ve Kemal Okan Özkan eşlik ediyor.
Konuyu netflix’ten alalım; İki işgüzar büyükanne, yetişkin torunlarına sözde tesadüfi bir karşılaşma ayarlayınca çocukluk aşkları depreşir ve eski defterler açılır. İlk başta da dediğim gibi basit formüle dayanan ve türün tüm klişelerini kullanan film iyi bir çekim yeri de seçerek tam bir yaz aşkı macerası çıkarmış ortaya. Özetlenen konu bile tanıdık olunca başından sonuna tahmin edilebilir olduğu ayan beyan ortada. Her şey bu kadar netken geriye hikâyenin işlenişi kalıyor bir tek. Çift yönetmenli filmin onu da başaracağını düşünüyor insan. Nihayetinde aya çıkılmayacak. Lakin öyle olmuyor. Basit bir formülü klişelerle bile işlemeyi beceremiyor Sen İnandır. Oysa yer güzel, hava güzel, oyuncuların kimyası da tutmuş. Bir de hikâyeyi doğru dürüst yaratabilselermiş tam olurmuş.
Çalıştığı dergide terfi savaşında olan Sahra’ya bir noktaya inanabiliyoruz. Lakin Ayça Ayşin Turan’ın kötü oyunculuğu yüzünden inandırıcılık sorunu hasıl oluyor. Her baktığında onu bambaşka yerlere götüren bir fotoğrafçının peşinde… Sahra kızımız öylesine boş bakıp boş konuşuyor ki inanamıyoruz bir türlü. Tek bir kare fotoğrafı bile olmayan, adı dışında hiçbir bilgisine ulaşılamayan gizemli fotoğrafçımız Deniz konusunda da işler pek iç açıcı değil. Kendisine verilmek istenen önemli bir ödülü almamasından övgü bahsediliyor ve göklere çıkarılıyor ama bomboş bir çerçeveden bahsediliyor sanki. Tek bir fotoğraf karesi dışında bir şey verilmiyor izleyiciye. Bununla yetin deniyor. Her şeyin anahtarı olan bu fotoğrafçı meselesi ve önemi o kadar yansımıyor ki bir noktadan sonra abartıya dönmüş oluyor. Senaryosunun ana damarını eksik işlemekten çekinmeden temelsiz yükseliyor. Meseleye inandırmak bir yana sanki izleyicisini aptal yerine koyuyor desem ağır olmaz. Zaten geri kalan her şeye inanmaya dünden razıyız. Hiç olmasa temeli sağlam kurun bir zahmet. Bu başarısız temelin üzerine inşa edilen her şeyin müsamere tadında olması da cabası. Meşhur fotoğrafçının çekim sahnesinde anlıyoruz ki zerre önemsenmemiş eline vermişler makinayı al bas geç demişler. İki yönetmenli filmin bu tür detayları atlaması inanılır gibi değil. Film demişken sürekli bastırılan müziklerle tv dizisi kıvamında seyretmesine de aldırış etmeyelim hadi.
Netflix’in yerli yapım çizgisine ve hedef kitlesine de uyumlu bir romantik komedi Sen İnandır. İnandırmakla hiç uğraşmıyor. Bildik hikâyesini klişelerle işletiyor. Akıl ve mantıkla izlemek isteyenler dışında herkese eğlenceli 104 dakika geçirme garantili.
Yorum Gönder