♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Dolunay İki Gece Sürer : Göklere Revan, Okura Haz


Başar Başar’ın 2017’de yayımlanan romanı “Sibop” mutsuz ve mağlupsanız, sık kullanılan söylemle “dibin dibindeyseniz” el verip yukarıya çekiyordu. Üslubuyla neşe verip, güle oynaya okuma deneyimi sunuyordu. Öykülerden sonra gelen ilk roman yılın da en keyif veren romanlarındandı. Bittikten sonra da sürüyordu o keyif ve heyecan. Bir de soru geliyordu akla: Sonraki roman ne olacak? Ne yazacak? Konusu ne olacak? Şimdi dönüp baktığımda en azından kendi adıma bu soruların ve heyecanın hep canlı kaldığını tereddüt etmeden söyleyebilirim. O heyecanla kitap fuarında “Sibop”a imza alırken yazara sormamı bile sağlamıştı. Ki normalde imzamı alır çekilirim, hiç sormam böyle durumlarda. İyi ki de sormuşum diye düşündüren bir yanıt almıştım. Sıradaki romanı anlatmıştı Başarır. “Dolunay İki Gece Sürer” tastamam oydu. En baştan söyleyeyim o beklenti ve heyecanı fazlasıyla karşılıyor roman. Okumaya başlar başlamaz bunu görmek ve emin olmak okur için büyük konfor oluyor. Sonrası da bitmesin diye azar azar okumak ve keyfini çıkarmak oluyor ki bu duyguyu da pek sık yaşamıyoruz artık. O okuma hazzını dibine kadar hissediyorsunuz.

“Dolunay İki Gece Sürer” 2001 yılına götürüyor okurunu. Bizim kuşak bilir. En karışık dönemlerden biri… Milenyum diye diye şenlikli girilen 2000’den sonra siyasetin sürekli olaylarla kriz üretir olduğu, popüler kültürün yavaş yavaş ekran saçmalıklarının boşluğuna sürüklendiği bir dönemdi. Anayasa kitapçığı, yazarkasa fırlatmaları, kardak krizi derken hem içerde hem de dışarda oluşan bu gerilime büyük bir ekonomik kriz de eklemlenmişti. Bir yıl sonra yapılan seçimden şu anki iktidarın ilk galibiyeti olduğu da malum. Dünya siyaseti için de aynı şekilde önemli yıldı. 11 Eylül saldırısı ile çok şey değişti malumunuz. Romanın son karışık dönemde geçtiğini söylemek yanlış olmaz. O dönemi yansıtmak konusunda da çok başarılı ve satırbaşı olaylara değinerek atmosferi tamamlıyor ama “Tarih zaten saçmalıklar yoluydu. Dünya bir etme bulma kurumuydu.” diyerek şerh de koyuyor.

Üniversite öğrencisi kızımız Gamze ile tanışıyoruz ilkin. Babasıyla arasındaki mesafeyi öğrendikten ve bulumik kedi çıtırı da tanıdıktan sonra, safları sıkılaştırıyor roman. Pintiliğin kitabını yazacak İhsan Sami Bey ile onun kadar ilginç arkadaşı Süreyya romanın en muzip damarını oluşturuyor. En çok güldüren diyaloglar, muziplikler, hınzırlıklar ve çılgınlıklar onların başının altından çıkıyor. Romanı sürükleyen ve nefes aldıran karakterler oluyorlar. Hele o ne derlermiş diyerek giriştikleri deyişler tam gülme gazı. İkinci aşamanın da hazırlayıcısı olurken okura şunu yaparlar şimdi, şunu derler şimdi öngörülerini de vererek etkileşim yaratıyorlar. Bir noktadan sonra ikisiyle özdeşleşip onların gözünden bakar hale gelmek de mümkün. Zira Gamze’nin vurguladığı mesafeden dolayı onu net kabulleniyor çok fazla içli dışlı olmuyoruz ikili kadar. Öte yandan Gamze’nin romana kattığı canlılıksa şahitlik oluyor. Dönemin olaylarını ve bu olaylara yapılan yorumları onun merkezde olduğu bölümlerden okuyoruz. Ki bir noktadan sonra her şeye dair bir şeyler söylüyor roman. Daha kapsayıcı hale geliyor. “İnsan nedir bilir misiniz gençler? İnsan iki kulağı, iki gözü, iki de yüzü olan çiğ süt emdirme tekniğiyle üretilmiş sütlü tatlıdır. Tatlılardan insan." diye genel tanımlarda da bulunuyor roman, “Çünkü susmak da bir şiddetti, icabında en ağır, en bitirici darbe. Konuşmayacaksın. Karışmayacaksın. Darılmayacaksın." da diyor,  "Üzüntü öfkenin tohumudur. Yaprak verir hiddet olur, yanlış yerde çiçek açsa şiddet olur. Tehlikelidir yani, şiddetin mazereti olmaz çünkü." de diyerek duygulara da iniyor. “Hepimiz eksiğiz, hiç kimse tamam değil. Herkesin hasarı vardır." diyerek o hasar tespitini de zenginleştiriyor.

İkinci bölümle birlikte ise romanın başkarakteriyle tanışıyoruz. Gamze’nin pek de çok tanımamıza gerek olmayan Stavros’a duyduğu hislerle bizi de peşinden sürükleyerek gittiği Girit. Romanı bir “Girit güzellemesi” olarak tanımlamamızı sağlayacak denli etkili bir anlatım var. Soluğu orda alma isteği yaratan bir anlatım. Ne kadar zenginlik kattığını ise anlata anlata bitiremeyiz, o derece. Akdeniz canlılığını, denizin kokusunu, rakının kokusunu da romana ekliyor Girit. Can damarı oluyor, ekstra can katıyor adeta. Karakter zenginliğini de ekliyor. Bir Yunan bir Türk bir İngiliz yollara düşüyor fıkra gibi. Yunanistan ile Türkiye arasındaki malum ilişkilerin gölgesinde aslında ne kadar benzer olduğumuzu gösteriyor. Zaten daha ilk baştan kolayca kurulan bir bağ da mevcut. Dünya ile ilgili söylemler de o bölümlerde geliyor. Ki altı çizilecek, bugünü de kapsayacak cümleler onlar. “Anlaşılan ülkede dolar kuru yükselirken insanlık irtifa kaybetmekteydi. Hep öyle olmaz mıydı?” sorusuna cevabımız aradan yirmi yıl geçmesine rağmen değişmedi örneğin. Temelde ise İstanbul-Girit hattında geçen macera Gamze’nin “sınırlar olmamalı” ile “iyi ki sınırlar var” cümleleri arasında ilerliyor. Sınır meselesine onunla birlikte kafa yoruyor okur. Ankara-Atina hattında bahar havası varken çıkılan ve bitmesin istenen bir serüven.

“Zaman denen zillinin hayata yaptığı kötülükleri, güzellikleri ziyan edişini” anlatan “Şiddeti bir kültür olarak benimsemek sizi cehaletten kurtaracak mı sanıyorsunuz” diye soran bir roman Dolunay İki Gece Sürer. “Kimse kendini sorgulamak, ötekinin duygularını dikkate almak istemiyor” diyen ve “Etnik kökenler, inançlar, kültürel geçişkenlikler, bütün bunların ne anlamı var ha? İnsan insandır. Daha önce de söyledim sana, benim için hepsi bir. Senin için öyle değil mi?” sorusuna yanıt beklerken reçeteyi de vermeyi ihmal etmiyor: "Öğrendim ki şu manyak dünyada asıl mesele duyarlılığı kaybetmemek, hissedebilmek. hissetmekten vazgeçmemek. İnsan kalabilmek için tek şart bu. Ve tabii sonra o duyarlılığın gereğini yapmak. Duyduğun şeyi anlamına erdirmek." Tüm bu tespitler ve sorular göklere revan olur mu onu zaman denen zilli gösterecek. Okura verdiği haz ise hiç değişmeyecek.

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template