♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

İletişim Yayınları’ndan Mart Yenileri

İletişim Yayınları Mart ayını altı yeni kitapla karşılıyor. Son dönemin önemli kalemlerinden Barış Bıçakçı, Behçet Çelik ve Ayhan Geçgin’in edebiyat üstüne yazışmalarından oluşan “Kurbağalara İnanıyorum” ayın en önemli ve ilgi çekici kitabı olurken, Ethem Baran’ın öykü toplamı “Evlerimiz Poyraza Bakar” da yeni baskısıyla okurlar buluşuyor. Platon’un “Sofist”i Politika Dizisi’nin, Tanıl Bora’nın derlemesi “İnşaat Ya Resulullah” Birikim Kitapları Dizisi’nin yeni kitapları olurken, Tarihçi Cemil Koçak’ın “Türkiye’de İki Partili Siyâsî Sistemin Kuruluş Yılları (1945-1950)” adlı kitap dizisi de beşinci cilt “Uzlaşma” ile sürüyor. Francesca Simon’un yeni kitabı “Prens’in Bahçesinde Cümbüş” de çocuk kitapları serisinden raflarda yeri alıyor. Kitaplar 4 Mart’ta raflarda yerini alıyor. 


Evlerimiz Poyraza Bakar / Ethem Baran
İletişim Yayınları, Ethem Baran’ın Evlerimiz Poyraza Bakar adlı öykü kitabını yayımladı. Bir yaz hırkasıyla gidilen çay bahçelerinin, bozkırda tek tük yükselen kavak ağaçlarının, öğle ezanı okunurken durgunlaşan kasabaların ustaca yazılmış hikâyelerinden oluşan Evlerimiz Poyraza Bakar, okuyucusuna bozkırın kokusunu getiriyor.

Ya anlatan kim? Bütün bunlar olup biterken benim nerede olduğum ve niçin orada değilmişim gibi anlattığım sorulabilir. Bunları size anlatıyorum ya... Buradayım işte... Saçlar siyahî, kıvır kıvır, ağzında piposu… Üçgen vücut diyorlar, eskiden boksörmüş. Hele o keçisakalı, tüm mahalleyi baştan ayağa dellendiriyor. İsmi Foto Şeyda ya da Sinek Yaşar, ne fark ederse gali… Gerçi bakmayın milletin car car konuşmasına, kızlar beğense yeter, biri var ki yeri hepten ayrı. İyi de o kız kim peki, derseniz eğer… Gözleri Fatma Girik’e benzeyen kız işte, hani var ya hafif dolgun. Köprü altında Çilo Mehmet’le buluşan ya da imam babası yüzünden okulu bırakan…

Evlerimiz Poyraza Bakar ince bir yaz hırkasıyla gidilen çay bahçelerinin, bozkırda tek tük yükselen kavak ağaçlarının, öğle ezanı okunurken durgunlaşan kasabaların hikâyeleri. Ethem Baran, usul usul anlattığı taşrasını özenle istifliyor. Ustaca ve bozkır kokan.
Türkçe Edebiyat, 123 Sayfa, 12 TL


Kurbağalara İnanıyorum
Edebiyat Üzerine Yazışmalar / Barış Bıçakçı, Behçet Çelik, Ayhan Geçgin
Son dönem Türkçe edebiyatın en önemli isimlerinden Barış Bıçakçı, Behçet Çelik ve Ayhan Geçgin’in edebiyat üstüne yazışmalarından oluşan Kurbağalara İnanıyorum, İletişim Yayınları tarafından okurlarla buluşturuldu. Üç kıymetli edebiyatçının edebiyat ve yazmak üzerine görüşlerini yansıtan bu eser, okurları yeni ayrıntılarla tanıştırırken yazmaya meraklı olanlara da yeni yollar gösteriyor. En önemlisi, bu edebiyat sohbeti, çağımızı temsiliyeti bakımından edebiyat tarihi açısından da büyük bir önem taşıyor.

Kurbağaların özelliği, nehirleri kuru topraklara dönüştüren kurak mevsimde toprağın derinliklerine gömülüp ölüm uykularına yatmalarıdır. Tüm bedensel işlevlerini en aza indirip ölüme en yakın halde yağmur mevsiminin gelmesini beklerler. Yağmurlar nehirlerin yatağını doldurmaya başladığında, ölüler ülkesinden geri gelir, on binlerce ağızdan şarkılarını söylemeye başlarlar.

Çok sevilen bir yazar üzerine, akla takılan bir roman üzerine... edebiyat üzerine, yazmak üzerine mektuplar. Kimisi gün ağarırken, kimisi şehir karanlığa gömülürken yazılmış, e-postanın da “bir edebiyat türü olarak mektup” sınıfına girebileceğini bize gösteren metinler... Edebiyatın hazzını ve anlamını çoğaltmak üzere... Anlamak, bilmek, keşfetmek zevkiyle yazılmış metinler... 

Barış Bıçakçı, Behçet Çelik ve Ayhan Geçgin okurlukla yazarlığın bitiştiği yerde kurulmuş bir sohbet halkasını paylaşıyorlar. Dostça, merakla, tutkuyla, peşinden giderek…

Kurbağalara İnanıyorum, edebiyatçının, -üç edebiyatçının-, tutkulu ve kâşif edebiyat okuru olarak portresi...
Edebiyat Eleştirisi, 213 Sayfa, 18 TL


Sofist / Platon
Platon’un bir felsefe ve siyaset bilimi klasiği olan eseri Sofist, İletişim Yayınları’nın Politika Dizisi’nden yayımlandı. Dil ustaları olarak, para karşılığında yargıçları ikna eden, hitap ettikleri kalabalığın fikrini değiştiren, insanlara retoriği öğretip demokrasiye aşina yöntemleriyle Kant’tan Heidegger’e ve hatta Lacan’a kadar modern Batı felsefesinin dikkatini çeken sofistler üzerine yazılmış bu eser, siyaseti anlamak isteyen herkesin okuması gereken bir başyapıt.

Sofist filozofun kötü ötekisi midir? Hegel’in “Yunanistan’ın efendileri” olarak tanımladığı sofistler, dil ustaları olarak, para karşılığında, yargıçları ikna ediyor, hitap ettikleri kalabalığın fikrini değiştirtiyor, insanları retoriği öğretip, demokrasiye aşina kılıyorlardı. Platon’a göre, kavramların alacakaranlığında iş gören, diyalektik yöntemini sahte önerilere ulaşmak için kullanan akıl karıştırıcılardı. 

Platon Sofist’te varlık ve varolmayan kavramlarını tartıştırıp, Parmenides’in tezlerini çürütür. Platon ve ondan sonra Aristoteles için sofistler felsefenin dışından, onun sınırını çizerler. Filozof bilgiye ulaşmaya uğraşırken, Sofist kanaat oluşturmak yani siyaset yapmak peşindedir. Sözün varlık üzerindeki etkisini anlamak ve bunu kullanmak Sofist için önemlidir. Sofistlerin yöntemi, tam bu nedenle, Kant’tan Heidegger ve Apel’e ve hatta Lacan’a kadar, modern Batı felsefesinin dikkatini çekiyor.

“Platonizmi devirmek: bunu denememiş felsefe var mı? (...) Dolayısıyla felsefe Aristotales’ten, hayır Platon’dan, Sokrates’le usta taklitçiyi birbirinden ayırmanın mümkün olmadığı Sofist’in sonundan itibaren başlar.” MICHEL FOUCAULT 

“Sofistler sadece gerçekçi kişilerdi (...) Bütün güçlü zihinler gibi, kendi ahlâk dışılıklarının farkında olma cesaretine sahiptiler.” FRIEDRICH NIETZSCHE
Politika, 126 Sayfa, 13,5 TL


Uzlaşma
Türkiye’de İki Partili Siyâsi Sistemin Kuruluş Yılları (1945-1950) Cilt 5
Cemil Koçak
Tarihçi Cemil Koçak’ın Türkiye’de İki Partili Siyâsî Sistemin Kuruluş Yılları (1945-1950) adlı kitap dizisinin beşinci cildi Uzlaşma, İletişim Yayınları’ndan çıktı. 12 Temmuz 1947’den itibaren CHP ve DP arasındaki “kriz”in gevşediği ve çözüldüğü bir dönemde yaşananları ele alan Koçak, Türkiye siyâsî tarihinin çok tartışılan dönemlerinden birinin en ayrıntılı ve kapsamlı panoramasını gözler önüne seriyor. Belgeler, anılar, dergiler, gazeteler, diplomatik raporlar ve araştırmalar temelinde yürütülen tartışmalarla analiz çerçevesini geniş bir ufka yerleştiren Koçak, titiz bir tarih incelemesinin nasıl yapılması gerektiğine dair iyi bir örnek oluşturuyor.

Uzlaşma, 12 Temmuz 1947’den itibaren CHP ve DP arasındaki “kriz”in gevşediği ve çözüldüğü bir dönemde yaşananları ele alıyor. “Uzlaşma”nın her iki partide doğurduğu gerilimler, bu gerilimler neticesinde DP içinden iddialı bir parti olarak Millet Partisi’nin ortaya çıkışı, partinin ortaya koyduğu muhalefet pratiği ve kaderine dair analizler bu cildin çerçevesini oluşturuyor. CHP’nin geçirmeye başladığı değişim de bu çerçevedeki yerini alıyor. 

Türkiye’de tek-parti rejiminin sona ermesi, genellikle demokrasiye ya da çok-partili hayata geçiş dönemi olarak adlandırılır. Cemil Koçak, “Türkiye’de İki Partili Siyâsî Sistemin Kuruluş Yılları (1945-1950)” adlı kitap dizisinde, yerleşik sayılan tarihsel kabulleri tartışmaya açıyor ve bu adlandırmayı sorguluyor. Rejimin değişmesi, fakat dönüşememesi, bu sürecin temel özelliğidir. İçinde yaşadığımız siyâsî sistem ve bu sistemin kuruluş sürecinin yol açtığı sorunlar, bu dönemin de ürünüdür. Bu kapsamlı araştırma, üzerinde hayli tartışılan dönemi, bütün boyutlarıyla ve derinlemesine yeniden ele almayı öneriyor. Bunu önerirken yalnızca dış politika gelişmelerini ya da iç siyâsî tartışmaları değil, bunların aynı anda işlediği dinamik bir analizi hesaba katıyor. Belgeler, anılar, dergiler, gazeteler, diplomatik raporlar ile araştırmalar temelindeki tartışmalarla analiz çerçevesini geniş bir ufka yerleştiriyor. Cemil Koçak, Türkiye’de Millî Şef Dönemi (1938-1945) adlı araştırmasının devamı niteliğindeki bu kitap dizisiyle, Türkiye siyâsî tarihinin tartışmalı dönemlerinden birinin en ayrıntılı ve en kapsamlı panoramasını gözler önüne seriyor.
Araştırma İnceleme, 640 Sayfa, 38,50 TL


İnşaat Ya Resulullah / Derleyen: Tanıl Bora
İletişim Yayınları, hızlıca büyüyen inşaat “sektörünü” birçok yönüyle inceleyen İnşaat Ya Resullulah adlı derlemeyi okuyucuyla buluşturuyor. İnşaatın rant dağıtımından “şantiyeler kralı” Ali Ağaoğlu’na, deprem ve inşaat ilişkisinden sektörün zengin sınıf oluşturmadaki payına derinlikli analizler sunan bu derleme, “şantiyeye dönen ülkenin” fotoğrafını çekiyor. AKP ile yakın ilişkisi bulunan inşaat sektörünü, İslâmcı menşeli liberal-muhafazakâr hat üzerinden inceleyen bu kitap ufkunuzu açacak.

‘Şefaat ya resullulah’ niyazından uyarlandığını herkesin anlayacağı bu slogan, İslâmcı menşeli liberal-muhafazakâr siyaset pratiğinin bir hicviyesidir. İnşaat sektörü, AKP iktidarının ekonomi-politiğini çözümlemek için kilit bir alan. Onun politik mitolojisini anlamak için de öyle… 
“Ülkenin şantiyeye dönmesi”, nicedir, gururla söylenen, göğüs şişiren bir politik mecazdır. Birçok başka sektörü canlandıran etkisiyle büyük bir iktisadî kıymet biçiliyor inşaata; bütün ekonominin bütün ayıplarını giderecek bir sihirli kuvvet gibi bakılıyor. Dahası, kalkınmanın, refahın, zenginliğin simgesi olarak, bir fetiş kıymeti taşıyor. Bir zengin sınıfının yaratılmasında ciddi payı olduğu, zaten aşikâr!

Elinizdeki derleme, inşaat ‘olayını’ birçok cephesiyle ele alan makaleleri bir araya getiriyor. İnşaatın rant dağıtımından korporatizme uzanan ekonomi-politik hikmeti… Mülkiyetten büyümeye hâlelenen “manevî”-psikolojik hikmeti… Cami mimarlığı, “kubbe” imgesi… “Büyüklük” tutkusu... İnşaat projelerinin şehir-toplum-insan tasavvurlarıyla alakası… İnşaatçiliğin meslekî şehveti ve “Şantiyeler kralı” Ali Ağaoğlu… Depremlerin öğretemediği… 

Mehmet Atlı, Osman Balaban, Tuncay Bilecen, Tanıl Bora, Ayşe Çavdar, Erbatur Çavuşoğlu, İhsan Eliaçık, Neşe Gurallar, Sinan T. Gülhan, Mehmet Penbecioğlu, Özgür Taburoğlu ve H. Bahadır Türk’ün yazılarıyla...
Birikim Kitapları, 191 Sayfa, 16,00 TL


Prens'in Bahçesinde Cümbüş / Francesca Simon
Felaket Henry, Bizim Çete, Boncuk gibi kitaplarıyla tanınan Francesca Simon’un yeni kitabı Prens’in Bahçesinde Cümbüş İletişim Yayınları’ndan çıktı. Buffin Sokağı’nda Prens’in bahçesinde geçen bu sürükleyici hikâyeyi çocuklar yine ellerinden düşüremeyecekler.

Prens bir süre başka bir yerde kalmaya gidiyor. Buffin Sokağı’ndaki arkadaşları böylece Prens’in gizli bahçesini keşfetmek için harika bir fırsat yakalıyorlar...
Çocuk Kitapları, 58 Sayfa, 10 TL


İletişim Yayınları 11 Mart’ta raflarda olacak kitaplarını da duyurdu. 

Öyle Miymiş? / Şule Gürbüz
“Ne yaptık biz sahi burda bunca vakit, dört mevsim, oğul uşak, bez tarak? Ne yapacaksın bir düzen var, ilahî düzen, yaprak düşüyor, güzelim kuşlar huzurda el pençe bekliyor, insan kendisi tokken başkalarının da hep bir şekilde doyurulduğunu sanıyor, yemiştir bir şey diyor, doymuştur, içmiştir, içmez olur mu, yoksa ölür diyor, ama ertesi gün ölü mü diri mi bakmıyor. Aslan elleri önde eceli arkasında yatmış yarı aç ama heybetli, oğlan beş bin yıl evvelin hatalarını yapıyor, ama aklına derslerde de okusa, kitaplarda da kavuşamıyor, o da anlaşılan geçiyor, kız üç bin sene öncenin heveslerinde, senin kıza bak dirilse bir Asurlu gülecek, ey Mezopotamya, eski krallık, asma bahçeleri, kuleler, yenisi ve iyisi yapılamazken bunca yıkılmak niye?”

Çağdaş Türkçe edebiyatın en önemli isimlerinden Şule Gürbüz’ün yeni kitabı Öyle Miymiş?, İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Daha önce Kambur, Zamanın Farkında ve Coşkuyla Ölmek kitaplarıyla hem kendine has bir dil kuran hem de ciddi bir okur kitlesi edinen Gürbüz, yeni kitabıyla da okurlarını kendi evrenine davet ediyor..
Türkçe Edebiyat, 198 Sayfa, 16 TL


Bizim Gizli Bir Hikayemiz Var - Dağdan Anneliğe Kadınlar / Berivan Bingöl
Berivan Bingöl’ün kaleme aldığı Bizim Gizli Bir Hikâyemiz Var – Dağdan Anneliğe Kadınlar, İletişim Yayınları tarafından okurla buluşturuldu. Bir sözlü tarih çalışması niteliği taşıyan bu kitapta Bingöl, bir zamanlar gerilla olarak PKK’ye katılmış, şimdi ise Güney Kürdistan’da ya da Avrupa’da yaşayan yirmi ayrı kadınla görüşerek onların deneyimlerini okura aktarıyor. Eski bir gerilla olarak bugün “normal” bir hayat sürmenin, anne olmanın nasıl bir tecrübe olduğu konusunda konuşan kadınlar, aynı zamanda onları gerilla olmaya iten koşulları da, örgütten ayrılmalarına sebep olan gelişmeleri de anlatıyorlar.

“Onlar bizim ne yaşadığımızı bilmiyorlar. Bizi diğer anneler gibi düşünüyorlar, ama bizim gizli bir hikâyemiz var. O gizli hikâyeyi çocuklarımız bilmeli. İçinde ne varsa... Ama buna hazır oldukları zaman öğrenmeliler.”

“Aslında birçok şey de yaşanmadan anlatılmıyor. Düşün küçücük yaşta yaşadıklarını; sürgün, sürgünden dağa, dağdan buraya, buradan anneliğe... Bu kadar şeyi, hepsini bir hayata sığdırmak...”

Dağlarda başlayan hikâyeleri Güney Kürdistan’a, İsviçre’ye, Almanya’ya, Belçika’ya uzanan kadınlar… Geçmişte PKK’ye katılmış, bugün ise yurtdışında sürdürmek zorunda kaldıkları hayatlarına çocuklarıyla bağlanan, eski gerilla anneler… Her biri, gerillaya katılma sebeplerinden ve örgütteki deneyimlerinden başlayarak ayrılma süreçlerini, anılarını, kırgınlıklarını ve en önemlisi, annelik hallerini anlatıyorlar. Berivan Bingöl, yıllarca dağda kalarak gerilla hayatı yaşamış kadınların çocuklarıyla olan ilişkilerine duyduğu merakın peşine düşmüş, ülke ülke gezerek onları dinlemiş, kelimelerini yazıya dökmüş. Şimdi yirmi kadın, sözleriyle bize yirmi ayrı dünyanın kapısını açıyor. Kitapta, çok şey görmüş, yaşamış bu kadınların yalnızca çocuklarıyla olan ilişkilerine değil, aynı zamanda onların toplumla, devletle, örgütün kimi yapılarıyla, milliyetçi ve cinsiyetçi kalıplarla olan mücadelelerine tanık olacaksınız.
Bugünün Kitapları, 235 Sayfa, 20,50 TL


Modernleşen Çin'in Tarihi / Michael Dillon
İletişim Yayınları, binlerce yıllık bir kültürün mirasçısı olan Çin’in tarihini ayrıntılarıyla anlatan Modernleşen Çin'in Tarihi’ni yayımladı. Michael Dillon tarafından kaleme alınan bu eser, maddi ve kültürel birikimiyle Çin’in kapsamlı bir anlatısını sunarken, 19. yüzyıldan günümüze kronolojik bir bçimde Çin’in geçirdiği değişim ve dönüşümleri de anlatıyor.

“Bu çalışma Çin’in modern dönemdeki tarih anlatısıdır. Her ne kadar ÇKP’nin iktidara geldiği 1949 esas alınarak ikiye ayırılan 20. yüzyıl daha fazla ağırlık taşıyor olsa da bazı noktalarda 19. Yüzyıl ayrıntılarıyla incelenmiş ve daha yakın tarihli gelişmeler de Çin’in uzun imparatorluk tarihi bağlamında ele alınmıştır.” MICHAEL DILLON

Çin yalnızca bir ülke değil, binlerce yıllık bir kültürün mirasçısı. Günümüzde ise dünya ekonomisi, siyaseti ve tarihi üzerinde yadsınamaz bir etkiye sahip. Michael Dillon, Modernleşen Çin’in Tarihi’nde maddi ve kültürel birikimiyle Çin’in kapsamlı bir anlatısını sunuyor. 19. yüzyıldan günümüze kronolojik bir sırayla Çin’in geçirdiği değişim ve dönüşümleri aktarırken aynı zamanda kültürel tarih ve değişimi hızlandıran veya değişime direnişi destekleyen fikirleri de ele alıyor. Hanedanlarla, imparatorluk dönemiyle, savaşlarla, isyanlarla, etnik-dinî çatışmalarla ve sosyalizmle resmedilmeyen bir modern Çin tarihi kabul edilemeyeceği için, tüm bu tarihsel kesitlere de özel bir ilgi gösteriyor.
Tarih, 484 Sayfa, 35 TL


Nazi Almanyası ve Yahudiler - Cilt 1 - Zulüm Yılları (1933-1939) / Saul Friedlander
Nazi ideolojisini ve iktidarını anlamak için anahtar kaynaklardan biri olan Nazi Almanyası ve Yahudiler, İletişim Yayınları’ndan çıktı. Tarihçi Saul Friedländer’in eseri, Yahudi soykırımı hakkında bir başyapıt olarak kabul görürken; kurbanların korkularına ve çektikleri ezaya da dikkat eden, onları da konuşturan bir tarih yazımı yöntemini benimsemesiyle de dikkat çekiyor.

Tarihçi Saul Friedländer’in eseri, Yahudi soykırımı hakkında bir başyapıt olmanın yanında, Nazi ideolojisini ve iktidarını anlamak için anahtar kaynaklardan biridir.

“Kusursuz derecede nesnel ve titiz bir çalışma. İnsanların içine düştüğü idraksizliği açıklıyor ama bereket versin, geçiştirmiyor. Şaşırtıcı ve insanı saran, unutulmaz bir kitap”. Marcel Reich-Ranicki

1933-1939 arası dönemi ele alan bu ilk cilt, Nazi Almanyası’nda yaşamını sürdürmeye çalışan Yahudiler etrafındaki çemberin gitgide daralışını anlatıyor. Okura bu daralmayı hissettiren inanılmaz ayrıntılı bir tasvirle, bir korku rejiminin tablosunu çiziyor. Giderek takıntılı hale gelen bir takibat… Kurbanların çaresizliği… Kâh eğlenerek kâh korkarak olup biteni izleyen “seyirci” kitlesi… Kitap, nasyonal sosyalist Yahudi düşmanlığının, o zamana kadarki “geleneksel” anti-semitizmle farkı üzerinde duruyor. Nazi fanatizminin, nasıl bir girdap gibi felaketi derinleştirdiğini gösteriyor bize.
Friedländer, kurbanların korkularına ve çektikleri ezaya da dikkat eden, onları da konuşturan bir tarih yazımı yöntemini benimsemesiyle de dikkat çekiyor.
Politika, 392 Sayfa, 30 TL


Savaştaki İmparatorluklar 1911 – 1923 / Derleyenler: Robert Gerwarth, Erez Manela
Erez Manela ve Robert Gerwarth tarafından derlenen, Cihan Harbi’ni alışılagelmişin dışında hem daha geniş bir zaman aralığında hem de daha geniş bir coğrafyada ele Savaştaki İmparatorluklar 1911 – 1923, İletişim Yayınları tarafından Türkçeye kazandırıldı. Üç büyük imparatorluğun haritadan silinmesine neden olan bölüşüm kavgasının “imparatorluklar savaşı” olarak tanımlandığı çalışmada, sömürgelerin yalnızca askerî kaynak olarak değil, ekonomik ve mali kaynak yönüyle de dahil edilmeleri sonucu savaşın nasıl “1. Dünya Savaşı”na dönüştüğü inceleniyor.

Elinizdeki kitap, Cihan Harbi’ni alışılagelmişin dışında hem daha geniş bir zaman aralığında hem de daha geniş bir coğrafyada ele alıyor. Üç büyük imparatorluğun haritadan silinmesine neden olan bu savaşı imparatorluklar savaşı olarak tanımlıyor. Ve bu savaşın, sömürgelerin yalnızca askerî değil, ekonomik ve mali kaynaklarıyla birlikte katılımıyla nasıl bir dünya savaşına dönüştüğünü inceliyor. Savaşın cephe gerisindeki etkileri ve Anadolu’da yaşanan katliam ve mübadeleleri de konuya dahil ediyor. 1911-1923 arasındaki bu büyük savaşın sonuçları, emperyal çöküşlerle birlikte sömürgesizleştirmenin başlaması ve bu yöndeki hareketlerin Wilson’ın “kendi kaderini tayin” hakkıyla yükselmesi; Paris Barış Konferansı’nda bu dağılmış imparatorlukların çözüm çabaları bağlamında tartışılıyor.

Benito Mussolini, Avrupa’nın büyük kara imparatorluklarının dağılması ve deniz imparatorluklarının karşı karşıya kaldığı yeni zorluklara dair şaşırtıcı derecede endişeli göndermesiyle o çok ünlenmiş yorumunu yaptı: Il Popolo d’Italia’ya yazdığı makalede, ne antik Roma’nın çöküşü ne de Napoléon’un yenilgisinin, Avrupa’nın siyasal haritasındaki mevcut değişimler kadar etkili olduğunda ısrar etti. “Tüm yeryüzü sarsılıyor. Bütün kıtalar aynı krizle paramparça oluyor. Bu tufanın etkisiyle sarsılıp titremeyen tek bir kara parçası bile yok. Eski Avrupa’da insanlar yok oluyor, sistemler çöküyor, kurumlar yıkılıyor.” Bir kereliğine de olsa, Mussolini haklıydı.
Tarih, 456 Sayfa, 31 TL


Terkediş / Abdulrazak Gurnah
Abdulrazak Gurnah’ın uygarlığın eşiğinde ufalanan bir ülkeyi, ülkeden göçenlerin yakasını bırakmayan suçluluk duygusunu, yurtsuzluğu, kalanların üzerine çöken karanlığı, din ve geleneğin şaşmaz bir süreklilikle muhafaza ettiği değerleri ve yok ettiği aşkları anlattığı kitabı Terkediş, İletişim Yayınları’ndan çıktı. Terkediş, kolonyalizmin bireysel ve siyasal düzlemdeki sonuçlarını üç neslin birbirine örülmüş hikâyeleri üzerinden anlatan bir insanlık epiği…

“Gurnah, Terkediş’te çöküşü yeni bir şafağa dönüştürmeyi başarıyor.” Adam-Mars Jones

Terkediş, modern dünya edebiyatında sömürgecilik sonrası dönemde yazılmış en parlak romanlardan biri.

Terkediş, kolonyalizmin bireysel ve siyasal düzlemdeki sonuçlarını üç neslin birbirine örülmüş hikâyeleri üzerinden anlatan bir insanlık epiği. Gurnah, Terkediş’te uygarlığın eşiğinde ufalanan bir ülkeyi, ülkeden göçenlerin yakasını bırakmayan suçluluk duygusunu, yurtsuzluğu, kalanların üzerine çöken karanlığı, din ve geleneğin şaşmaz bir süreklilikle muhafaza ettiği değerleri ve yok ettiği aşkları anlatmakta. 1899’da çölde yolunu kaybeden ve yaralı halde Doğu Afrika sahilindeki bir şehre varan İngiliz seyyah Martin Pearce, bölge esnafından Hasanali’nin ve güzeller güzeli kardeşi Rehana’nın yardımıyla hayata döner. Pearce ile Rehana’nın hikâyesini üç kuşağın ortak yazgısına bağlayan Gurnah, nesnel ve sahici anlatısı etnik-ulusal kimliklerin ötesinde bir kimliğin mümkün olduğu yeni bir edebiyatın ve dünyanın habercisi.
Dünya Edebiyatı, 331 Sayfa, 21 TL


Israel Potter -  Sürgünde Elli Yıl / Herman Melville
İletişim Yayınları, bir edebiyat klasiğini daha okurlarla buluşturuyor: Herman Melville’den Israel Potter. Edebi maharetinin zirvesinde kaleme aldığı bu tarihî romanında Melville, Amerikan Bağımsızlık Savaşı gazisi Israel Potter’ın bir hayalet yazar tarafından yazılan otobiyografisini esas alıyor. Önsöz, kitaba dair görseller ve yazar-dönem kronolojisiyle zenginleştirilen bu eser, uzun yıllar boyunca zevkle okunmaya devam edecek.

Ayşe Deniz Temiz çevirisi,
Bill Christophersen’in önsözü ve romanın esin kaynağından bir alıntıyla,
Yazar ve dönem kronolojisiyle,
Kitaba dair görsellerle.

Israel Potter Amerika tarihinin yol ayrımlarından olan Bağımsızlık Savaşı’nı tutsaklık, sürgün ve seyyahlık temalarıyla birleştiren bir başyapıt.

“Melville, Israel Potter’da sıradan insanın ulaştığı zirveyi vurgular.” RAY BROWNE

Edebi maharetinin zirvesinde kaleme aldığı bu tarihî romanında Melville, Bağımsızlık Savaşı gazisi Israel Potter’ın bir hayalet yazar tarafından yazılan otobiyografisini esas alır. Roman kahramanının yıllar süren sürgün hayatının arka planında meşhur deniz muharebelerinin Melville’e özgü doğaçlama tasvirleri yer alır. Israel Potter’ın İngiltere ve Fransa’daki meşakkatli yolculuğu ve tarihî misyonu onu neredeyse mitik-kutsal bir figüre dönüştürürken bağımsızlık retoriği Eski Ahit’ten Yunan mitolojisine muhtelif göndermelerle örülür. Israel Potter, Batı medeniyetinin mirasının Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nda yarattığı yeni mizaca ilişkin benzersiz bir anlatı.
İletişim Klasikleri, 315 Sayfa, 21 TL


Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template