İnternet alemi tuhaf şey... Bize kalsa yalnızdık, sesimize ses yoktu önceden... Bırakmıştık toplu isyanları, kendi kendimize söyleniyorduk... İki-üç arkadaş toplansak hemen “yok lan bu alemde adam yok, herkes oynuyor” deyip konuyu kapatıyoruz... Öyle ya herkes kendince fenomen, hepimizden akıllı, üst insan artık... Twitter, facebook, blog, instagram derken bugün geldiğimiz noktada insanlar kendilerini paylaşıyorlar artık... TDK’nın emriyle bu Özçekim’lerin hiç bir çekiciliği de yok, herkeste paçalarına kadar nabze şerbet bir yapaylık hali... Bir kaç istisna dışında...
O istisnalardan biri Melike Pelin Tezer... Bu alemlerin Lili’si... Hayır, hiç uzun uzun anlatmayacağım onu... Anlamanız için blogunda yazdıkları yeterli... Yazıldığı gibi okunan özlerden biri, iyi ki var dediklerimizden, ki bundandır çekimi... Kucak dolusu selam olsun Lili, elinden düşürme o kalemi...
Tora ki Ego tha ziso * lili39
/Tırnaklarımı kırmızıya boyadım aklıma uygun olsun...
Canımı yakıyorsun, ne hakla?/
Uzun uzun yazarsınız sessizliğinizde. Masalara, duvarlara, dolap kapaklarına... Göğüs boşluğunuza... Ta ki bir kelime isyan edene dek...
Kitaplara sığındım bir vakit günde üç doz, yan etkisi çok ağır. Düşse de kalkıyor insan, öyle birilerine de ihtiyacı yok. Muazzam güçlü yaratıklarız aslında. Aynı yerden bir daha vurulmaya da meyilli.
Çılgınlık dedikleri durmadan sayı saymak, çizgilere basmadan yürümeye çalışmak falan değil. Çılgınlık kendini kendinle vurmak...
Bang bang ! I shot me down!
Başka bir gezegenin simetrik hezeyanı olduğumuza sahiden inanıyorum... Rüyanın boş bırakılan kısmını doldurur gibi seçtiğimiz mahlukatlarla, devletin her sene yenilediği yolları yürüyoruz...
Aman ne mükafat!
Kitapların ciddiyetine insanların basitliğine katlanamıyorum. Daha sağlam cümleler kurulsun istiyorum. Bu boşunalık hissi gitsin istiyorum bileklerimden. Gitmiyor...
Burada olmanın dayanılmaz sanrısı kült nimetler de sunuyor insana. Aşk denilen sümüklü böceğin yenildiği sofralar gibi tuzsuz ve acıklı. Boktan bir ülkenin refah düzeyi milletvekilleriyle sınırlı kullarıyız şimdi. Aradığımız tanrıya henüz ulaşılamadı.
(Allah demedim diye kızmayın. O başka tanrı başka. Allahı seviyorum tanrıyla aram bozuk.)
Tutanaklara tek eşli diye geçecek üç celselik midem, sahil kenarında pişen lokma tatlısının peşinde.
Aklıma pergel gibi takılan birinin artıklarını temizliyorum. Aseton ruhumun ağzını açtıkça kaçıyor kokusu.
Dünyanın dönüşüne hakim milis kuvvetlerin saldırısı altında eksen eğikliğini arttırıp yatacağım. Böyle daha az dönüyor başım.
Hem burası başka. Orası başka.
Kalbimi kırdın aptal palyaço.
Rakı yok sana...
Ben şimdi bir sigara daha yakarım, demli de bir çay koyarım kendime...
Artık hiç bir kelimenin tozunu seninle almayacağım...
Sen derdine yan, ben de aşka çok...
Daha fazlası için; http://lilipuder.blogspot.ch/
Yorum Gönder