İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen
Filmekimi, 8–15 Ekim tarihlerinde izleyicilerle buluşuyor. 10.
yaşını kutlayan Filmekimi’nin bir de sürprizi var: Filmekimi, bu yıl ilk kez
İstanbul sınırlarını aşıyor ve Türkiye’de beş kentte daha sinemaseverlerle
buluşuyor.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen
Filmekimi’nde, dünyanın belli başlı festivallerinde ödüller kazanmış, Berlin,
Cannes, Venedik ve Toronto’da dünya prömiyerlerini yapan filmlerle usta
yönetmenlerin son yapıtlarının da aralarında bulunduğu 40’a yakın film
izleyicilerin karşısına çıkacak.
Zengin programıyla Filmekimi, 8–15 Ekim tarihlerinde,
8 gün boyunca Beyoğlu’nda Atlas ve Beyoğlu sinemalarının yanı sıra Nişantaşı
City’s ve Cinebonus Maçka G-Mall olmak üzere 4 sinemada izleyicilerle buluşacak.
Filmekimi 10. yılında, İstanbul sınırlarını aşıyor ve
Türkiye’nin beş kentine daha sinemanın en iyi ve en güncel örneklerini
götürüyor. Filmekimi ve bu yılki İstanbul Film Festivali programında gösterilen
filmlerden oluşturulan özel seçkinin gösterimleri, 13–16 Ekim’de İzmir’de, 20–23
Ekim’de Bursa ve Konya’da, 27–30 Ekim’de ise Trabzon ve Diyarbakır’da yapılacak.
İlk kez düzenlendiği 2002 yılından bu yana İstanbullu
sinemaseverlerden büyük ilgi gören Filmekimi geçen yıl 43.000 kişiyle izleyici
rekoru kırmıştı. Sekiz yıl boyunca Emek Sineması’nda gerçekleştirilen Filmekimi, Emek’in
yokluğunda Atlas, Beyoğlu, Cinebonus Maçka G-mall ve bu yıl eklenen Nişantaşı
City’s gibi farklı salonlarda izleyicilerle buluşmaya devam ediyor.
Filmekimi programı ve 10. yıl sürprizi, 6 Eylül Salı
akşamı Cezayir Restaurant’da yapılan bir basın toplantısıyla duyuruldu. Basın
toplantısında konuşma yapan İstanbul Film Festivali Direktörü Azize Tan
“Filmekimi 10. yılında artık Türkiye’nin en önemli sinema etkinliklerinden
biri. Bir haftalık bir sürede, %100’e varan doluluğuyla, yeni sinema sezonunun
müjdecisi. İlk yıllarında tek sinemada 20 filmle yola çıkan Filmekimi, seyirciler tarafından sabırsızlıkla beklenen,
dört sinemada yaklaşık 40 filmin gösterildiği bir festivale dönüştü. 10.
yılımızda Avrupa Birliği programı MEDIA’nın da desteğiyle İzmir, Bursa, Konya,
Trabzon ve Diyarbakır’da gösterimlerin yapılacağı, Türkiye’yi kapsayan bir
etkinliğe imza atmanın mutluluğunu yaşıyoruz.” dedi.
FİLMEKİMİ TÜRKİYE’NİN DÖRT BİR KÖŞESİNE
SİNEMANIN EN İYİ VE EN GÜNCEL ÖRNEKLERİNİ GÖTÜRÜYOR!
Filmekimi 10. yılında yalnızca İstanbul’da değil,
Türkiye’nin beş şehrinde daha sinemanın en iyi ve en güncel örneklerini
sunuyor. Filmekimi kapsamında bu yıl Avrupa Birliği MEDIA programının
desteğiyle İstanbul’un yanı sıra, İzmir, Bursa, Konya, Trabzon ve Diyarbakır’da
hafta sonları gösterimler yapılacak ve böylece Filmekimi Türkiye’nin dört bir
yanında yeni sinema sezonunu müjdeleyecek.
Filmekimi seçkisi 13–16 Ekim’de İzmir YKM Cinebonus,
20–23 Ekim’de Bursa Burç ve Konya’da Kule Site Sineması, 27–30 Ekim’de
Trabzon’da Cinebonus Forum Trabzon ve Diyarbakır’da Avrupa Sineması’nda
izleyicilerle buluşacak.
İstanbul dışındaki kentlerde yapılacak gösterimlerin
programı, ağırlıklı olarak Avrupa filmlerinden oluşacak.
Bilet fiyatları İzmir için 10 TL ve 8 TL (indirimli),
Bursa, Konya ve Trabzon için 8 TL ve 5 TL (indirimli), Diyarbakır için 5 TL ve
3 TL (indirimli) olarak belirlendi.
Bu beş şehirdeki biletler de yine Biletix üzerinden,
İstanbul’daki biletlerle aynı tarihlerde satışa çıkacak.
FİLMEKİMİ BİLETLERİ NE ZAMAN, NEREDE?
Filmekimi biletleri, 1 Ekim Cumartesi saat 11.00’den
itibaren;
- Biletix
satış noktaları,
- www.biletix.com,
- Biletix
çağrı merkezi (0216) 556 98 00 ile
- Atlas,
Beyoğlu ve City’s gişelerinden satışa sunulacak.
Filmekimi’nde hafta içi gündüz seansları (11.00,
13.30, 16.00) sadece 5 TL.
Haftaiçi 19.00 ve 21.30 seansları ile hafta sonu tüm
seanslar tam 14, indirimli 8 TL.
Filmekimi boyunca filmleri en büyük indirimlerle ve
öncelikli olarak izleme şansı Lale Kart sahiplerinin olacak. Lale Kart
sahipleri biletlerini % 25’e varan indirimlerle alacaklar. Lale Kart sahipleri için ön satış günleri 28, 29 Eylül
ve 30 Eylül.
Filmekimi gösterim saatleri, geçtiğimiz yıllarda
olduğu gibi 11.00, 13.30, 16.00, 19.00 ve 21.30.
Filmekimi’nin medya sponsorluğunu CNBC-e, Radikal ve
Radyo Eksen üstleniyor.
Filmekimi’nin afişlerini ve tanıtım kampanyasını ise
bu yıl da Alametifarika gerçekleştirdi.
FİLMEKİMİ PROGRAMINDA NELER VAR?
Cannes Film Festivali’nin Çok Ses Getiren, Ödüllü Filmleri Filmekimi’nde
• BİSİKLETLİ
ÇOCUK / LE GAMIN AU VELO / Jean-Pierre Dardenne & Luc Dardenne
Rosetta, L’enfant / Çocuk, Le fils / Oğul, Le Silence
de Lorna / Lorna’nın Sessizliği gibi filmleriyle birçok festivalden ödüllerle
dönen Dardenne Kardeşler, son filmleri Bisikletli Çocuk ile Filmekimi izleyicisiyle
buluşuyor. Screen dergisine göre “çocukluk hakkında yapılmış en iyi filmlerden biri”
olan Bisikletli Çocuk, Cannes’da Jüri Büyük Ödülü’nü Nuri Bilge Ceylan’ın Bir Zamanlar
Anadolu’da filmiyle paylaştı. Film, babasının artık onu istemediğini söyleyen ve
yetimhanede bir başına kalan 11 yaşındaki Cyril’in iyimser, bir o kadar da masalsı
hikâyesini anlatıyor. Başroldeki küçük Thomas Doret oyunculuğu ile büyük beğeni
topladı.
• MELANKOLİA
/ MELANCHOLIA / Lars von Trier
Çektiği her filmiyle olay yaratan Danimarkalı yönetmen
Lars von Trier’in son filmi Melankolia Filmekimi’nin en çok ses getirecek
filmlerinden. Cannes Film Festivali’nde gerek konusu gerekse yönetmeni Lars von
Trier’in demeçleriyle oldukça konuşulan Melankolia, yönetmeninin kendi
sözleriyle “dünyanın sonu hakkında güzel bir film”. Kirsten Dunst ile Charlotte
Gainsbourg’un iki kız kardeşi canlandırdığı filmin kadrosunda Kiefer
Sutherland, Charlotte Rampling gibi deneyimli isimler de yer alıyor. Kirsten
Dunst, bu rolüyle Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nün de
sahibi oldu.
• ELENA
/ Andrey Zvyagintsev
Dönüş ve Sürgün filmleriyle İstanbul Film Festivali
takipçilerinin yakından tanıdığı Rus yönetmen Andrey Zvyagintsev’in son filmi Elena, Cannes
Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünün kapanış filmi olarak gösterildi.
Belirli Bir Bakış Jüri Ödülü‘nü de kazanan film, başroldeki karakter Elena’nın
oğlunun geleceği uğruna verdiği zor kararla hüzünlü bir dönüşüme uğrayan
hayatını beyazperdeye taşırken, günümüz Rusya’sında ahlak ve fedakârlık
kavramlarını sorguluyor.
• SNOWTOWN
/ Justin Kurzel
Avustralyalı yönetmen Justin Kurzel’in 2005 yılında
çektiği Blue Tongue’dan sonraki ikinci filmi Snowtown, Cannes’da bu yıl
FIPRESCI Ödülü’nü kazandı. Film, Avustralya’nın Adelaide kentinin kenar
mahallelerinde iki erkek kardeşi ve annesiyle birlikte yaşayan 16 yaşındaki Jamie’nin etrafındaki şiddetten kurtulmak
için farkında olmadan azılı seri katil John Bunting’le yakınlaşmasının öyküsünü
anlatıyor.
• ARTİST
/ THE ARTIST / Michel Hazanavicius
Michel Hazanavicius’un son filmi Artist’te başrolü
üstlenen Jean Dujardin, muhteşem performansı ve Cannes’da kazandığı En İyi
Erkek Oyuncu ödülünün rüzgarıyla şimdiden Oscar’larda adı geçen oyunculardan.
Konuşmasız, siyah-beyaz ve eski filmler gibi saniyede 22 kare çekilen Artist, sessiz film çağına bir saygı
duruşu niteliğinde… Film, 1927 yılında sesli filmlerin piyasaya çıkmasıyla
kariyeri dibe vuran bir aktörün, George Valentin’in hikâyesini anlatıyor. Jean
Dujardin, bu yıl 30. İstanbul Film Festivali’nde beğeni toplayan Küçük Beyaz
Yalanlar ve Buz Sesi filmlerinde de rol almıştı.
• LA
GUERRE EST DECLARÉE / Valérie Donzelli
Cannes Eleştirmenler Haftası’nın açılış filmi olan La
Guerre Est Declarée, senaryosunu da yazan başrol oyuncuları Valérie Donzelli ve
Jérémie Elkaïm’in kendi yaşadıklarından yola çıkarak çektikleri bir yapım.
Film, oğullarının hastalığı yüzünden yaşamın acımasız, beklenmedik
karmaşıklığına atılıveren genç bir çiftin aşkını canlı ve dinamik bir tarzda
anlatıyor.
• BU
BİR FİLM DEĞİL / THIS IS NOT A FILM / Mojtaba Mirtahmasb & Cafer Panahi
Cafer Panahi’nin son filmi Bu Bir Film Değil,
Cannes’daki prömiyerinde gösterilmek üzere bir kekin içine saklı bir USB
bellekte İran’dan Fransa’ya kaçırıldı. Ayna, Daire ve Ofsayt gibi başyapıtların
yönetmeni Panahi’nin film yapması, “ulusal güvenliğe karşı işlenen suçlara”
istinaden 20 yıl boyunca yasaklanmıştı. Panahi bu yüzden, yönetmen arkadaşı Mojtaba Mirtahmasb ile bir gün geçirerek bir şeyler
içip bir şeyler atıştırırken üzerinde çalıştığı bir senaryoyu sahne sahne
anlattı. Panahi filmde şu yakıcı soruyu da sordu: “Madem anlatılabiliyor, film
yapmaya ne gerek var?”
• OLMAK
İSTEDİĞİM YER / THIS MUST BE THE PLACE / Paolo Sorrentino
The Cure’un solisti Robert Smith’in biraz hırpalanmış
halini andıran Sean Penn, “kariyerinin en eksantrik, en tuhaf ama harika
performanslarından biriyle” Filmekimi’nde olacak. Oscar için şimdiden adı geçmeye başlayan Penn, Paolo
Sorrentino’nın İngilizce çektiği ilk filmi Olmak İstediğim Yer’de emekli olmaya
karar vermiş, ellili yaşlarındaki bezgin bir rock yıldızını canlandırıyor. Otuz
yıldan uzun süredir görüşmediği babasının ölümü üzerine 2. Dünya Savaşı sırasında Auschwitz toplama kampında
babasına işkence eden Nazi subayı bulmayı kendine misyon edinerek uzun bir
yolculuğa çıkan Penn’e filmde Frances McDormand, Judd Hirsch ve Eve Hewson gibi
isimler eşlik ediyor. Bu yıl Cannes’da Kiliseler Birliği Ödülü’nü kazanan
filmin müzikleri David Byrne ve Will Oldham’a ait.
• PEKİ
ŞİMDİ NEREYE? / WHERE DO WE GO NOW? / Nadine Labaki
İstanbul Film Festivali’nde açılış filmi olarak
gösterilen ve büyük beğeni toplayan Karamel’in ardından Nadine Labaki
senaryosunu yazdığı, yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlenip başrolünde de
oynadığı son filmi Peki Şimdi Nereye? ile dinsel çatışmaları ve savaşın
anlamsızlığını kadınların kıvrak zekâsı üzerinden eleştiriyor. Cannes’daki
dünya prömiyerinde dakikalarca ayakta alkışlanan Labaki’nin mizah ve içtenlikle
dolu son filmi, memleketi Lübnan’da hiçliğin ortasında güneşten kavrulmuş,
savaşın ardından yaralarını sarmaya çabalayan küçük bir köyde geçiyor.
Usta Yönetmenlerin Son Filmleri Filmekimi’nde
• SENİN
İÇİN / RESTLESS / Gus Van Sant
Amerikan bağımsız sinemasının usta isimlerinden,
İstanbul Film Festivali Sinema Onur Ödülü sahibi yönetmen, senaryo yazarı,
müzisyen Gus Van Sant’ın Milk’ten sonra çektiği son filmi Senin İçin ölümcül
bir hastalığa yakalanan genç bir kız ile kendi kendinden kaçan genç bir adamın
aşk öyküsünü konu ediyor. Alice in Wonderland ve The Kids Are All Right gibi
yapımlardan seyircilerin yakından tanıdığı Mia Wasikowska ile usta oyuncu Dennis Hopper’ın oğlu Henry Hopper’ın başrolleri
paylaştığı film dünya prömiyerini Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde
yaptı.
• SALGIN
/ CONTAGION / Steven Soderbergh
2000 yılında Traffic filmiyle En İyi Yönetmen
Oscar’ını kazanan Steven Soderbergh türler arasında gezinmeyi seven bir
yönetmen. Soderbergh bu kez de bir virüs salgınını konu edinen, oyuncu kadrosu
yıldızlarla dolu bir aksiyon-gerilim filmiyle Filmekimi izleyicilerinin
karşısına çıkıyor. Marion Cotillard, Matt Damon, Laurence Fishburne, Jude Law,
Gwyneth Paltrow ve Kate Winslet gibi isimleri kadrosunda barındıran Salgın,
küresel bir felaketi engellemek amacıyla zamana karşı koşan, ölümcül bir
virüsün peşinde farklı ülkelerden bir grup doktorun mücadelesini anlatıyor.
Film, halen devam etmekte olan Venedik Film Festivali’nde de gösteriliyor.
• A
DANGEROUS METHOD / David Cronenberg
David Cronenberg’in merakla beklenen son filmi A
Dangerous Method, senaryoyu da yazan Christopher Hampton’ın The Talking Cure
adlı oyunundan beyazperdeye uyarlandı. Viggo Mortensen Keira Knightley ve
Michael Fassbender gibi yıldızlarla dolu oyuncu kadrosuyla dikkat çeken film,
1904 yılında geçiyor ve psikolojinin iki büyük öncüsü Sigmund Freud ile öğrencisi Carl Jung’un ilişkisini ve
bu iki büyük ismin aralarındaki dostluğun nasıl bozulduğunu anlatıyor.
Cronenberg, bu yılki Venedik Film Festivali’nde ana yarışmada.
• KEVİN
HAKKINDA KONUŞMALIYIZ / WE NEED TO TALK ABOUT KEVIN / Lynne Ramsay
Tanınmış İskoç yönetmen Lynne Ramsay, müziklerini
Radiohead’den Johnny Greenwood’un yaptığı psikolojik gerilim Kevin
Hakkında Konuşmalıyız ile Morvern Callar’dan dokuz yıl sonra sinemaya dönüyor.
Filmin başrolündeki, kötü yürekli oğlunun yaptıklarıyla dünyası kararan bahtsız
anne rolündeki Tilda Swinton, muhteşem performansıyla adını şimdiden Oscar
adayları arasında geçirtmeye başladı. Tilda Swinton’a başrollerde John C.
Reilly, genç yıldız Ezra Miller ve Ashley Gerasimovich eşlik ediyor. Lionel
Shriver’ın Türkiye’de de aynı adla yayınlanan Kevin Hakkında Konuşmalıyız adlı
ödüllü romanından uyarlanan film, bu yıl Cannes Film Festivali’nin en ses
getiren filmleri arasındaydı.
Filmekimi’nde Bu Yönetmenlere Dikkat!
• TİRANOZOR
/ TYRANNOSAUR / Paddy Considine
Tanınmış İskoç oyuncu Paddy Considine, hem
senaristliğini hem yönetmenliğini üstlendiği ilk filmi Tiranozor ile bu yıl
Sundance’den hem En İyi Yönetmen, hem Jüri Özel Ödülü, Münih’ten ise En İyi İlk
Film Ödülleri ile döndü. Film, karısının ölümünün ardından şiddet, acı ve öfke
duyan Joseph’in dini bir yardım kuruluşunda çalışan Hannah ile yaşadığı
dokunaklı aşk öyküsünü anlatıyor. Peter Mullan’ın başrolünde oynadığı bu
sarsıcı film Considine’ın, tıpkı Mullan gibi, oyunculukta olduğu kadar
yönetmenlikte de başarılı olduğunu kanıtladı.
• ERKEK
FATMA / TOMBOY / Céline Sciamma
1980 doğumlu genç Fransız yönetmen Céline Sciamma’nın
son filmi Erkek Fatma, oyunlar, çocuk dünyası ve mutlu güzel yaz günlerini fon
alarak cinsiyetle ilgili kalıpları inceliyor.
Erkek Fatma, Berlin’den Jüri Ödülü ile dönerken,
Philadelphia’da Gay – Lezbiyen Jüri Özel Ödülü, San Francisco’da Gay – Lezbiyen
İzleyici Ödülü ve Torino’da Gay – Lezbiyen En İyi Film ödüllerini kazandı. 10
yaşındaki kız çocuğu Laure’un yeni taşındıkları kasabada kendisini erkek olarak
tanıtmasını konu eden ve amatör çocuk oyuncuların olağanüstü performanslarıyla
dikkat çeken Erkek Fatma, Berlin Film Festivali’nin Panorama ve Nesiller
bölümlerinin açılışlarında gösterildi.
• ÖLÜM
DENİZİ / HWANGHAE / Na Hong-Jin
Kuzey Kore, Güney Kore ve Çin arasına sıkışmış Yanji
kentinde geçen Ölüm Denizi, araba kovalamacaları, cinayetler ve bıçaklı
kavgalarla dolu bir aksiyon-gerilim filmi.
“Bu yılın en zekice çekilmiş en yaratıcı aksiyon
filmlerinden biri” olan Ölüm Denizi’nin yönetmeni Na Hong-Jin 2009’da
aksiyon-gerilim filmi The Chaser / Takipçi ile büyük beğeni toplamıştı. Filmin
başrol oyuncularından Ha Jung-Woo performansıyla 2011 Asya Film Ödülleri’nde En
İyi Erkek Oyuncu ödülüne de layık görüldü. Film bu yıl, Cannes Film
Festivali’nin Belirli Bir Bakış Bölümü’nde gösterildi ve büyük beğeni topladı.
• THE
FUTURE / Miranda July
Me And You And Everyone We Know / Ben, Sen ve
Diğerleri ile büyük bir çıkış yapan ve kendine büyük bir hayran kitlesi edinen
Miranda July, “kozmik bir aşk öyküsü” olan The Future ile iki yıl aradan sonra beyazperdeye
dönüyor. Dünya prömiyerini Sundance’te yapan ve eleştirmenlerden övgü toplayan
The Future, yaşamlarına yeni bir bakış açısı kazandırmaya çalışan bir çiftin
öyküsünü anlatıyor. Filmde, Miranda July’nin kendini canlandırdığı otuzlu
yaşlarındaki Sophie’ye Hamish Linklater eşlik ediyor.
• ALMANYA’YA
HOŞ GELDİNİZ / WILLKOMMEN IN DEUTSCHLAND / Yasemin Şamdereli
2002 yılında çektiği Her Şey Türkleştirildi / Alles
getürk! filmiyle dikkatleri üzerine çeken yönetmen Yasemin Şamdereli,
Almanya’ya Hoş Geldiniz filmiyle 2011 yılında Alman Film Ödülleri’nden En İyi
Senaryo Ödülü ile döndü. Film, 1964 yılında Almanya’ya giden bir milyon birinci
“misafir işçi” olan Hüseyin Yılmaz’ın öyküsünü anlatıyor. Almanya’ya Hoş
Geldiniz, Avrupa ve Almanya’da çok kültürlülük ve göçmenlerle ilgili
tartışmaların sürdüğü bir dönemde 50 yıldır Almanya’da yerleşik Türklerin
macerasını iyimser bir yaklaşımla ele alıyor. Film, bu yıl gösterildiği Berlin Film Festivali’nde de büyük
ilgi topladı ve çok iyi eleştiriler aldı.
• RUH
EŞİM / CAFÉ DE FLORE / Jean-Marc Vallée
2005 yılında ilk filmi C.R.A.Z.Y. ile dünya çapında
müthiş ilgi toplayan ve İstanbul Film Festivali’ne de konuk olarak gelen
Kanadalı genç yönetmen Jean-Marc Vallée, halen sürmekte olan Venedik Film
Festivali’nde prömiyeri yapılan üçüncü filmi Ruh Eşim ile izleyici karşısına
çıkıyor. Film, biri 1960’ta, diğeri günümüzde geçen ama birbirine paralel
ilerleyen iki farklı olay örgüsünü bir şarkı ve bir mekânı birleştirerek
izliyor. Eleştirmenlere göre film sevgiye dair fantastik bir macera, “aşk hakkında
mistik ve doğaüstü bir yolculuk”.
• BEGINNERS
/ Mike Mills
Mike Mills, otobiyografik öğeler taşıyan filminde,
babasıyla sürprizli ilişkisini gayet içten bir şekilde anlatıyor. Beginners, yıllar süren
evliliğinden sonra, karısının ölümü üzerine eşcinsel olduğunu açıklayan 75
yaşında bir baba ve oğlu arasındaki ilişkiyi ve içten sevgiyi anlatan
“harikulade yaratıcı bir komedi”. Mike Mills’in 2005 yapımı ilk filmi Başparmak
İstanbul Film Festivali’nde gösterildiğinde büyük ilgi toplamıştı.
• ŞEYTANIN
İKİZİ / THE DEVIL’S DOUBLE / Lee Tamahori
Lee Tamahori’nin son filmi Şeytanın İkizi, dünya
prömiyerini Sundance’te yaptı.
Film, Saddam Hüseyin’in oğlu Kara Prens Uday Huseyin
ile kendisine benzerliğinden dolayı görevlendirdiği subay Latif Yahya’nın
ilişkisini ele alıyor. Kadınları dövmesiyle, insanları olur olmaz işkence edip
öldürmesiyle meşhur, ahlaksız, hukuk tanımaz Uday Hüseyin ve Latif Yahya’nın para, güç, yalan, kan ve şiddetle
örülü bu gerçek gangster öyküsünde Dominic Cooper hem Uday’ı hem de Latif’i
canlandırıyor. Bu rolde harikalar yaratan Cooper’a Ludivine Sagnier eşlik
ediyor.
• TATİLDE
KATİL / HOLIDAY / Guillaume Nicloux
Tanınmış oyuncu ve yönetmen Guillaume Nicloux’nun son
filmi Tatilde Katil, tek bir mekânda geçiyor. Agatha Christie romanlarının
kurallarını izleyen bu hareketli cinayet komedisi, cinsel hayatlarını
canlandırmak ve evliliklerini kurtarmak amacıyla bir otele giden bir çifti,
daha doğrusu komik bir suç sarmalında dibe vuran acayip karakterleri izliyor. Çaresiz çift, meşhur opera sanatçısı Eva Lopez’in
ölümü üzerine baş şüpheli olarak görülüyor ve olaylar sarpa sarıyor.
• JANE
EYRE / Cary Joji Fukunaga
Yönetmen Cary Joji Fukunaga ve senarist Moira Buffini,
Charlotte Brontë’nin klasik başyapıtı Jane Eyre’yi beyazperdeye yeniden
uyarladı. 19. yüzyılda geçen öykü, göz alıcı, zengin, romantik bir dönem
filmine; ürpertici, gotik bir gerilime dönüştü. Buffini, aynı zamanda 30.
İstanbul Film Festivali’nde gösterilen Tamara Drewe filminin de senaristiydi.
Film, bir yetim olarak geldiği malikaneyi yıllar sonra terk
eden Jane Eyre’in bu kararının ardından olanları anlatıyor.
• OYUNUN
SONU / MARGIN CALL / J.C. Chandor
Yönetmen J.C. Chandor’un ilk filmi Oyunun Sonu,
2008’de ABD’de patlayan finans krizinin Wall Street’te Lehmann Brothers benzeri
bir yatırım bankasındaki etkilerini 24 saat boyunca izliyor. Sundance'te ilk
kez izleyici karşısına çıkan, ardından Berlin’de Altın Ayı için yarışan bu
finansal gerilim filmi, Zachary Quinto, Stanley Tucci, Jeremy Irons, Demi Moore
ve Kevin Spacey’li müthiş oyuncu kadrosuyla dikkat çeken bağımsız bir yapım.
• MY
PIECE OF THE PIE / Cédric Klapisch
En üretken Fransız yönetmenlerden Cédric Klapisch’in
İspanyol Pansiyonu (2002), Rus Bebekler (2005) ve Paris’in (2008) ardından
çektiği hareketli filmi My Piece of the Pie,
Dunkirk’te bir sanayi şirketinde çalışan, üç çocuk annesi France’ı
izliyor. Başrollerini Karin Viard ve Gilles Lellouche’un oynadığı sosyal
içerikli bu komedide, işinden yeni atılmış bir fabrika işçisi ile bir borsa
simsarının birlikte yaşadığı olaylar mizahi bir şekilde aktarılıyor.
• DÜNYADA
BİR GÜN / LIFE IN A DAY / Kevin Macdonald
Beşinci yıldönümünü kutlayan YouTube, Ridley ve Tony
Scott’la işbirliği yaparak internet üzerinden, herkesten 24 Temmuz 2010
günlerini anlatan bir video günlüğü çekmelerini istedi. 192 ülkeden toplam
4.500 saatlik başvuru arasından işte bu film kotarıldı. İskoçya’nın Son Kralı
filmiyle adını duyuran yönetmen Kevin Macdonald, Scott kardeşlerin
yapımcılığında, “antropolojik bir çalışma” olarak tanımladığı son filmi Dünyada
Bir Gün’de insana dair küçük anları, her tür âlemden sessiz, komik, iç burkucu
anları bir araya getirdi. Sonuç, günlük hayatın evrenselliğini anlatan, tuhaf olduğu
kadar göz alıcı bir kolaj, 21. yüzyıl yaşamının nasıl olduğunu gösteren, uzun
metrajlı, müthiş “röntgenci” bir film.
• AŞKIN
FORMÜLÜ YOK / SIMPLE SIMON / Andreas Öhman
İsveç’in Oscar adayı olan Aşkın Formülü Yok, genç
yetenek Andreas Öhman’ın yönetmenliğini yaptığı üçüncü filmi. Filmin kahramanı,
abisi Sam kız arkadaşı tarafından terk edilince dünyası altüst olan, Asperger
sendromundan muzdarip Simon adında 18 yaşındaki bir genç. Hastalığı nedeniyle
aşk ve duygu hakkında bir şey bilmeyen Simon, parlak zekâsını kullanarak
tamamen bilimsel yöntemlerle abisi Sam’e yeni bir sevgili bulmayı kendine görev
ediniyor.
• GÖKTEN
BİR UYDU DÜŞTÜ / LE SKYLAB / Julie Delpy
Oyuncu, senaryo yazarı, yönetmen ve şarkıcı Julie
Delpy, 2007 yılında büyük ilgi gören
Two Days in Paris / Paris’te İki Gün ve The Countess /
Kontes’in ardından son filmi
Gökten Bir Uydu Düştü
ile Filmekimi’ne konuk oluyor. Delpy, filmin başrolünü de üstleniyor. Filmin
öyküsü 1979’da, babaannelerinin doğumgününü kutlamak için Fransa’nın Brittanny
bölgesindeki bir evde, yaz tatili sırasında bir araya gelen geniş bir ailenin
iki gününe odaklanıyor. Gökten Bir Uydu Düştü, eğlenceli, insanın içini ısıtan,
bir aileyi üç nesil boyunca izleyen dokunaklı bir komedi.
• UYUYAN
GÜZEL / SLEEPING BEAUTY / Julia Leigh
Avustralyalı roman ve senaryo yazarı, yönetmen Julia
Leigh’in kendi romanından beyazperdeye uyarladığı Uyuyan Güzel, “tuhaf bir
cinsel kâbus” olarak tanımlandı. Filmin kahramanı, okul masraflarını karşılamak
için tıbbi denek olmaktan arada bir fahişeliğe kadar çeşitli işlere girip çıkan
Lucy. Uyuyan Güzel, Cannes jürisinde yer alan Jane Campion’ın sözleriyle
“varoluşçu sinemanın çağdaş bir örneği, yürek yakan, korkutucu, şaşırtıcı ve
güzel bir film”.
• Kahkaha
Dolu Bir Animasyon:
HIRSIZ KEDİ PARİS’TE / A CAT IN PARIS/ Jean-Loup
Felicioli & Alain Gagnol
Kukla canlandırmacısı ve grafik tasarımcı Jean-Loup
Felicioli ile Alain Gagnol’un yönetmenliğini yaptığı Hırsız Kedi Paris’te
sinemaseverleri çocukluklarına götürecek sımsıcak, kahkaha dolu bir animasyon…
Film, başroldeki kedi Dino’nun gündüzleri sahibi Zoé, geceleriyse Paris’in arka
sokaklarında meşhur hırsız kedi Nico arasında birbirinden apayrı ikili
dünyasında geçiyor. Le Monde gazetesinin “bir müzik ve renk senfonisi” olarak
nitelendirdiği, kara filmlerden esinlenen, ilk gösterimini Berlin Film
Festivali’nde yapan Hırsız Kedi Paris’te, caz esintileri taşıyan
müzikleriyle de dikkat çekiyor
Yorum Gönder