♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Profondo Rosso

Argento’nun izinde bir alt-tür: Giallo

!f 2009’un Kült bölümündeki iki filmden biri “Profondo Rosso” hiç kuşkusuz belli bir türe başyapıtlar veren bu yüzden de o türün babası sayılan Dario Argento ile ya da “Giallo” türü ile hiç tanışmamış olanlara büyük bir fırsat sundu. Çağdaş korku sinemasına derin izler bırakan yönetmenin klasiklerinden birini beyazperde de izlemenin hazzı ise tarif edilemez…
Kariyerine Roma’da bir dergiye film eleştirileri yazarak başlayan Argento’nun sinema kariyeri ise 20’li yaşlarında senaryo yazmasıyla şekillenir… İlk senaryosuna 1967’de çekilen bir komedi filminde imza atsa da, üçüncü senaryosuyla westernden başlayarak her türde çalışır ama çıkışını 1968’de yedinci senaryosu ile yapar. Dile kolay Sergio Leone’nin efsane western başyapıtı “Once upon a time in the west”in senaryosunu Bernardo Bertolucci ile birlikte yazar. Ağırlıklı olarak western ve savaş filmlerine senaryo verdikten sonra, 1970’de ilk yönetmenlik denemesine girişir. Bolca başyapıt vereceği korku sinemasına “Phantom of Terror” ile bir daha silinmemek üzere Argento adını yazdırır. Peşisıra çektiği filmlerden sonra kariyerinin yedinci filminde, 1975’de ilk büyük hitini üretir; “Profondo Rosso”… Dönem olarak da korku sinemasında usta yönetmenlerin veliaht arayışında olduğu zamana denk gelince Brian De Palma ile birlikte türü sırtlayacak iki isimden biri olarak ilan edilmesi de sürpriz olmaz… De Palma’nın Hitchcock sinemasından beslenmesinin aksine Argento’nun kendine has özgün bir stil yaratması da daha da ön plana çıkmasını sağlar…
Döneminin fenomeni olan çok yönlü sanatçı Argento, rengi ve dekoru her türlü aşırılık ve yapaylıkla bozarak, rahatsız edici düşsel bir ton ile özgün ve etkili bir estetik yaratmayı başarır. Neredeyse tüm filmlerinde olayları katilin gözü ve bakış açısından anlatmayı tercih eder ki, oyuncularını da tanınmamış ve deneyimsiz isimlerden seçince izleyicinin özdeşleşmesi kaçınılmaz olur. Bir de üzerinde çok durduğu ve adeta filmin yarısı olan müzikleri ekleyince her filminin klasik olması da kaçınılmaz hale gelir elbette.
Dario Argento hakkında bilgi verip de, sürekli başyapıtlar verdiği, ustası sayıldığı türe ait bilgi vermeden olmaz. Alt metin okuma uğraşında olan sinema eleştirmenlerinin pek sevmediği bir tür olarak pek saygı görmeyen, bahsedilmeyen “Giallo” sadece sinemaya ait bir kavram değildir. Sözü bu noktada vikipedia’ya bırakmakta fayda var…
Giallo; 20. yüzyıl İtalya’sında ortaya çıkmış olan bir sinema ve edebiyat türüdür ve Fransız ”fantastique” i, suç, korku ve erotizm türleri ile yakından ilintilidir. Terim aynı zamanda türün bir örneğinden bahsedilirken de kullanılır. Giallo kelimesi İtalyancada sarı anlamına gelmektedir ve kelime türün ortaya çıktığı sarı, karton kapaklı kitaplardan ortaya çıkmıştır.
1960’larda bu romanlardan ortaya çıkan tür kitapların tam uyarlamaları şeklindeydi fakat hemen sonrasında benzersiz bir tür yaratmak için modern sinema tekniklerinden yararlanmaya başladı. Yurt dışında Giallo olarak bilinen filmler İtalya’da macera olarak adlandırılır ki genelde Dario Argento ve Mario Bava gibi yönetmenlerin 1970lerdeki klasikleri söz konusudur.
Türün filmleri uzun ve kanlı cinayet sahneleri, artistik kamera kullanımları ve sıra dışı müzik düzenlemeleri ile karakterize edilir. “Whodunit” öğesi şiddet ile harmanlanmış hali ile korunurken, İtalya’nın çoktandır devam eden geleneği opera tarafından süzülür ve Grand Guignol draması ile sahnelenir. Aynı zamanda bol miktarda çıplaklık ve seks içerir. Giallo genellikle delilik, cinnet ve paranoyanın güçlü fiziksel örneklerini sergiler. Tür müziği etkileyici kullanması bakımından kayda değerdir. Özellikle Dario Argento’ nun Ennio Morricone, müzik yönetmeni Bruno Nicalai ve goblin isimli grup ile çalışmaları önemlidir.
Giallo’ yu tür olarak yaratan ilk film Mario Bava’ nın “La ragazza che sapeva troppo” ( The Girl Who Knew Too Much) sudur (1963) . Filmin adı Alfred Hitchcock’ un Anglo-amerikan kültürü ile sıkı bağları olan, ünlü The Man Who Knew Too Much(1956)‘ına ithafen konulmuştur. Mario Bava’nın 1964 yapımı “Blood and Black Lace” isimli filminde Giallo’nun simgesel öğesi sunulmuştu: siyah deri eldivenli elinde parlayan bir silahla maskeli bir katil.
Kısa bir süre sonra Giallo kendi kuralları ve tipik İtalyan tadıyla (keskin renk ve stil eklemeleri) kendine özgü bir tür haline geldi. Giallo terimi de ağır, teatral ve yapay bir görsellikle özdeşleşti. Tür altın çağını düzinelerce Giallo’ nun yayımlandığı 70lerde yaşadı. Türün en öne çıkan yönetmenleri ise Dario Argento, Mario Bava, Lucio Fulci, Aldo Lado, Sergio Martino, Umberto Lenzi ve Pupi Avati oldu.
İşte böyle bir alt-türün babası sayılan Argento’nun bu türe verdiği başyapıtlardan biri olarak “Profondo Rosso” tarifi aynen içeren yapısı ile katilin kim olduğu sorusunun izinden giden bir film. İlk sahnesiyle birlikte göremediğimiz, bolca merak ettiğimiz katili tahmin etmemizi zorlaştıran bulmacaların ortasına düşüyor ve bolca çırpınıyoruz elbette… Fermuarını görebildiğimiz eldivenin arkasında kim olduğunu görmek için ise önümüzde dolu dolu bir 120 dakika mevcut. Üstelik tempo sorunu içermeden ve zamana yenik düşemeyen yapısı ve klasikleşen müzikleriyle hala tazeliğini koruyan bir sinema deneyimi…
Bir caz piyanisti Marcus ile gazeteci Gianna’nın başını çektiği olaylar zinciri, telepati deneyiminde aramızda bir katil var sözü sonrası gerçekleşen cinayetle başlıyor. O anın sonuna tanıklık eden piyanist ile olay yerine gelen gazeteci böylece karşılaşıp olayın izini sürüyor. Ve çoklukla Marcus’un ilk anda gördüğü, gördüğünü sandığı ya da görmediği ile ilgilenerek yarattığı ilizyonla sürüyor. Korku türüne ait her öğeyi ustalıkla kullanan Argento, katilin yerine geçirdiği kamera ile seyircisiyle sürekli oynuyor ve bir profil çıkarmasını da sağlıyor. Anlamaktan çok, görmek teması üzerine yoğunlaşan Argento’nun finale dek, ilk sahnede bir anlık görünen resmin peşinde final yapması da bunun göstergesi oluyor.
Türün gerektirdiği gibi cinayet sahnelerinde makyajlar ve kan hayli yapay, hayli bayağı. Bu yapaylığın getirdiği gerilimden bolca faydalanan Argento heyacanı ve gerilimi arttırmak üzere cinayetlere kurbanlarını tuhaf öldürme yöntemleriyle veriyor. Ayrıca çocuk şarkılarını ve deri eldiveni de bu gerilimi arttırmak kullanıyor bolca.
Tüm bu cinayet araştırması boyunca ilginç bir iki ana rastlamak da mümkün. Gianna ve Marcus’un bilek güreşi yaptığı, Gianna’nın kazandığı feminist sahne ile kadın yüceltilse de cinayete kurban giden kadınların ucuz ölümleri de farklı bir tezat yaratmakta.“Profondo Rosso” çekildiği 1975 yılından bu yana, bir alt türün zirvelerinden biri etiketiyle meraklılarının beğenisini karşılamak için seyircisine “katil kim” bulmacasını sunmak için bekliyor… Katilin kim olduğunu bilenlerin yaşadığı ikinci deneyimin de ilki kadar taze kalması da filmin bugüne kadar topladığı ilginin sebebi zaten…

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template