Zayıflamış ve yıkılmak üzere olan Osmanlı Devleti’nin topraklarını paylaşmak isteyen yabancı devletler, güçsüz Osmanlı Devleti’ne pek çok kez saldırmış ve emellerine ulaşmak istemişlerdir. Trablusgarp Savaşı yapılmış, Anadolu’dan asker ve subaylar bu cepheye çağrılarak harp etmiştir. Daha sonra Balkan Savaşları başlamış ve yıpranan ordu, bu savaşla iyice gücünü kaybetmiştir.
Bu savaşlar için cepheye çağrılan subaylardan biri de filmde bahsi geçen Münire’nin nişanlısı Süleyman Teğmen’dir. Sürekli cepheye gitmek zorunda kalan Süleyman Teğmen sevdiğinden epey uzak kalır ve zaten annesini de kaybetmiş olan Münire’yi çok zor günler yaşatır. Tam sevdiğine kavuşmuşken, Doğu’da harp patlak verir. Ruslar hududa dayanmıştır, durum vahimdir derhal tüm kuvvetlerle o cepheye takviye yapmak gerekmektedir. İşte Türk tarihindeki en acı olaylardan birinin yaşandığı cephe, Kafkasya Cephesi...
Filmin senaristi, yönetmeni, müzisyeni yani filmin her şeyi Özhan Eren; filmi işte bu Kafkasya Cephesi’ndeki gerçek bir olaydan esinlenerek yapmış. Gerçek bir dramı barındıran filmde oyuncular adeta tarihi tekrar yaşayarak oynamış... Hiç bir oyuncuyu eleştirmek istemiyorum, hepsinin oyunculuklarından etkilendim. Ama bir aktör vardı ki, filmde iki karekteri birden canlandırdı hem de kardeş olan iki karakter. Sermet Bey ile Musa Çavuş’u canlandıran Burak Sergen performansıyla beni etkilemeyi başardı. Filmde çocuklara, “Haydi aslanlarım!” diye bağırırken duygulanmamak elde değil zaten... Filmin müziği de bu duyguyu perçinledi, Özhan Eren bu konuda da çok iyi iş çıkarmış. Bu arada şunu da belirtmek gerekir, Özhan Eren filmin yönetmenliğini ‘O... Çocukları’ndan tanıdığımız Murat Saraçoğlu ile paylaştı.
Düşman devletler Osmanlı’yı parçalamak için sadece kanlı tüfekli savaşlara yönelmemişler, ayrıca devleti içten yıkmak için çeşitli entrikalarla azınlıkları kışkırtmışlar ve onların bazı bölgelerde isyan etmelerini sağlamışlardır. Bu olay da dile getirilmiş filmde, yabancı devletler tarafından kışkırtılan ve bağımsız bir devlet için vaadlerde bulundukları Ermeni’lerin bir kısmı isyan çıkarmak için ‘Taşnak Çeteleri’ni kurmuşlardır. Bir kısmı diyorum çünkü filmde de açıkca belirtilmiş, bazı Ermeni grupları huzurlu bir yaşam ve savaşa karışmamak için bölgeden göç etmişler. Öyle ki bu isyancı Ermeniler, Türkleri iyileştirdiği gerekçesiyle bir Ermeni doktoru vururlar.
Van vilayetinde bulunan tümen harp nedeniyle Erzurum’a cepheye gitmek zorunda kalır. Van’ı daTaşnak Çeteleri’nin saldırılarından koruması için bir kaç askere emanet ederler. Savaş başlamıştır. Türk birlikleri hududda Ruslar’ın topraklarımıza girmesini engellemektedir, ancak Türk askerinin cephanesi bitmek üzeredir. İstanbul’dan cephane beklenmektedir, lakin İstanbul da bu konuda Almanya’dan yardım beklemektedir. Almanya ise kendisinin de savaşta bulunması gerekçesiyle yardım planlarını ertelemektedir. Söz konusu vatandır ve durum vahim ve nihayetinde acildir, derhal cephane gereklidir. Bu konu Van Valisi’nin başkanlığında uzun tartışmalara neden olur, cephaneyi cepheye kim götürücektir?
İşte filmin hüzünlü konusu da buradan gelir. Cephaneyi cepheye taşımak için yaşları 12 ila 17 arasında değişen 120 çocuk seçilir, daha doğrusu gönüllü olurlar!... Bu yüzden Münire’yi daha pek çok hüzün beklemektedir. Kardeşine “daha kimin arkasından ağlayacağım?” derken, bir yandan onu kaybetme düşüncesiyle içi kanıyor ama bir yandan da kardeşinin orduya yardım etmesini istiyor...
Bu 120 cesur gencin yolculuğunda tam anlamıyla dram yaşanır, Özhan Eren bu duyguyu beyaz perdeye çok iyi yansıtmış. Amaçlarına ulaşıp cepheye cephaneleri ulaştıran çocuklar, evlerine dönüş yolunda soğuktan heba olurlar. Geri dönmeyi başaranların çoğu da hastalıktan şehit olur...
Bu bir kahramanlık öyküsüdür, Türk kahramanlıklarından sadece birisi... Anayurdu için varını yoğunu ortaya koyan Türk milleti, biricik çocuklarını da bu uğurda feda etmeyi göze almıştır!
Üniversitemize gelen ‘Sarıkamış Tarih Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği’ sayın Başkanı’nın fakültemizde verdiği seminerine katılma olanağı buldum. Yani Kafkasya Cephesi’ni ve Sarıkamış Olayı’nı ayrıntılarıyla dinleme fırsatını yakaladım. Sayın Başkan bu tarihi olguyu tüm Türk Milleti’ne, özellikle gençlerimize lanse etmemizin ne kadar önemli olduğunu vurguladı durdu... Bu açıdan ‘120’ filmini biz gençlerin mutlaka izlemesi gerektiğini söyledi. Evet kendisi çok haklıydı. Lütfen bu filmi hepimiz izleyelim, Türk halkının izleme gereksinimi olarak görüyorum bu filmi. Hatta bu filmi sinemada beraber izlediğim arkadaşım, salondan çıkar çıkmaz bana şunu söyledi; “Hani küçükken okulda Cumhuriyet filmini izletirlerdi ya biz öğrencilere, bence artık 120 filmini de izletmeliler tüm öğrencilerin bu filmi eğitim yuvalarında izlemesi, tarimizi görmesi ve daha iyi öğrenmesi gerekir” dedi, “neden olmasın?” dedim ben de...
30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla tekrar sinemalarda gösterime giren bu filmi, yani bu fırsatı kaçırmayın lütfen... Bu arada vizyona girecek olan ve başrolde Özcan Deniz’in oynayacağı ‘Sarıkamış Beyaz Hüzün’ filminde, Sarıkamış Harekatı anlatılacağı için Kafkasya Cephesi’nin daha derin ele alınacağını zannediyorum. Ve ayrıca, ZAFER BAYRAMI’NIZ KUTLU OLSUN!
Kafkasya çocuklarının anısına...
Kadir SEVİN
Bu savaşlar için cepheye çağrılan subaylardan biri de filmde bahsi geçen Münire’nin nişanlısı Süleyman Teğmen’dir. Sürekli cepheye gitmek zorunda kalan Süleyman Teğmen sevdiğinden epey uzak kalır ve zaten annesini de kaybetmiş olan Münire’yi çok zor günler yaşatır. Tam sevdiğine kavuşmuşken, Doğu’da harp patlak verir. Ruslar hududa dayanmıştır, durum vahimdir derhal tüm kuvvetlerle o cepheye takviye yapmak gerekmektedir. İşte Türk tarihindeki en acı olaylardan birinin yaşandığı cephe, Kafkasya Cephesi...
Filmin senaristi, yönetmeni, müzisyeni yani filmin her şeyi Özhan Eren; filmi işte bu Kafkasya Cephesi’ndeki gerçek bir olaydan esinlenerek yapmış. Gerçek bir dramı barındıran filmde oyuncular adeta tarihi tekrar yaşayarak oynamış... Hiç bir oyuncuyu eleştirmek istemiyorum, hepsinin oyunculuklarından etkilendim. Ama bir aktör vardı ki, filmde iki karekteri birden canlandırdı hem de kardeş olan iki karakter. Sermet Bey ile Musa Çavuş’u canlandıran Burak Sergen performansıyla beni etkilemeyi başardı. Filmde çocuklara, “Haydi aslanlarım!” diye bağırırken duygulanmamak elde değil zaten... Filmin müziği de bu duyguyu perçinledi, Özhan Eren bu konuda da çok iyi iş çıkarmış. Bu arada şunu da belirtmek gerekir, Özhan Eren filmin yönetmenliğini ‘O... Çocukları’ndan tanıdığımız Murat Saraçoğlu ile paylaştı.
Düşman devletler Osmanlı’yı parçalamak için sadece kanlı tüfekli savaşlara yönelmemişler, ayrıca devleti içten yıkmak için çeşitli entrikalarla azınlıkları kışkırtmışlar ve onların bazı bölgelerde isyan etmelerini sağlamışlardır. Bu olay da dile getirilmiş filmde, yabancı devletler tarafından kışkırtılan ve bağımsız bir devlet için vaadlerde bulundukları Ermeni’lerin bir kısmı isyan çıkarmak için ‘Taşnak Çeteleri’ni kurmuşlardır. Bir kısmı diyorum çünkü filmde de açıkca belirtilmiş, bazı Ermeni grupları huzurlu bir yaşam ve savaşa karışmamak için bölgeden göç etmişler. Öyle ki bu isyancı Ermeniler, Türkleri iyileştirdiği gerekçesiyle bir Ermeni doktoru vururlar.
Van vilayetinde bulunan tümen harp nedeniyle Erzurum’a cepheye gitmek zorunda kalır. Van’ı daTaşnak Çeteleri’nin saldırılarından koruması için bir kaç askere emanet ederler. Savaş başlamıştır. Türk birlikleri hududda Ruslar’ın topraklarımıza girmesini engellemektedir, ancak Türk askerinin cephanesi bitmek üzeredir. İstanbul’dan cephane beklenmektedir, lakin İstanbul da bu konuda Almanya’dan yardım beklemektedir. Almanya ise kendisinin de savaşta bulunması gerekçesiyle yardım planlarını ertelemektedir. Söz konusu vatandır ve durum vahim ve nihayetinde acildir, derhal cephane gereklidir. Bu konu Van Valisi’nin başkanlığında uzun tartışmalara neden olur, cephaneyi cepheye kim götürücektir?
İşte filmin hüzünlü konusu da buradan gelir. Cephaneyi cepheye taşımak için yaşları 12 ila 17 arasında değişen 120 çocuk seçilir, daha doğrusu gönüllü olurlar!... Bu yüzden Münire’yi daha pek çok hüzün beklemektedir. Kardeşine “daha kimin arkasından ağlayacağım?” derken, bir yandan onu kaybetme düşüncesiyle içi kanıyor ama bir yandan da kardeşinin orduya yardım etmesini istiyor...
Bu 120 cesur gencin yolculuğunda tam anlamıyla dram yaşanır, Özhan Eren bu duyguyu beyaz perdeye çok iyi yansıtmış. Amaçlarına ulaşıp cepheye cephaneleri ulaştıran çocuklar, evlerine dönüş yolunda soğuktan heba olurlar. Geri dönmeyi başaranların çoğu da hastalıktan şehit olur...
Bu bir kahramanlık öyküsüdür, Türk kahramanlıklarından sadece birisi... Anayurdu için varını yoğunu ortaya koyan Türk milleti, biricik çocuklarını da bu uğurda feda etmeyi göze almıştır!
Üniversitemize gelen ‘Sarıkamış Tarih Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği’ sayın Başkanı’nın fakültemizde verdiği seminerine katılma olanağı buldum. Yani Kafkasya Cephesi’ni ve Sarıkamış Olayı’nı ayrıntılarıyla dinleme fırsatını yakaladım. Sayın Başkan bu tarihi olguyu tüm Türk Milleti’ne, özellikle gençlerimize lanse etmemizin ne kadar önemli olduğunu vurguladı durdu... Bu açıdan ‘120’ filmini biz gençlerin mutlaka izlemesi gerektiğini söyledi. Evet kendisi çok haklıydı. Lütfen bu filmi hepimiz izleyelim, Türk halkının izleme gereksinimi olarak görüyorum bu filmi. Hatta bu filmi sinemada beraber izlediğim arkadaşım, salondan çıkar çıkmaz bana şunu söyledi; “Hani küçükken okulda Cumhuriyet filmini izletirlerdi ya biz öğrencilere, bence artık 120 filmini de izletmeliler tüm öğrencilerin bu filmi eğitim yuvalarında izlemesi, tarimizi görmesi ve daha iyi öğrenmesi gerekir” dedi, “neden olmasın?” dedim ben de...
30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla tekrar sinemalarda gösterime giren bu filmi, yani bu fırsatı kaçırmayın lütfen... Bu arada vizyona girecek olan ve başrolde Özcan Deniz’in oynayacağı ‘Sarıkamış Beyaz Hüzün’ filminde, Sarıkamış Harekatı anlatılacağı için Kafkasya Cephesi’nin daha derin ele alınacağını zannediyorum. Ve ayrıca, ZAFER BAYRAMI’NIZ KUTLU OLSUN!
Kafkasya çocuklarının anısına...
Kadir SEVİN
Yorum Gönder