Tüm coğrafyalarda geçerli tek dindir vicdan. İlahi bir
takiptir senin içinde. “Vurayım kafasına sussun” yapamazsın, “parası neyse
vereyim gitsin”den de anlamaz. Asla adam kayırmaz. Başkaları senin için ne
derse desin, yalnız kaldığında sor bakalım, neysen onu söyler.
Sızısıyla meşhurdur. Kalpte hissedildiğinden, yeri hep
karıştırılır. Ama vicdan aslında beyindedir, yani bilinçle aynı yerde. Bu
yüzden kolaylıkla bilinç altına itilip ortadan kaldırılabilir, yada öyle
zannedilir. Çünkü bu sadece bahanelerle kendini kandırma oyununun başrolüdür.
Kimisi sadece çok iyi oyuncudur, daha fazlası değil.
Varlığı-yokluğu tartışılmaz, herkeste vardır ama dünya
çıkarları karşısında dimdik duramazsa zamanla kaybedilir –ama en alakasız anda
birkaç saniyeliğine de olsa dirilmeme garantisi yoktur-. İşte o vakit,
insanlığının turnusol kağıdı oluverir. Ama kağıdın neyi belirlediği yine sana
kalmıştır. Başkasına yapılırken sustukların, sana yapıldığında dile geliyorsa;
bilinç altın ve bilincin “zemine göre” tek kale maç yapmayı öğrenmiş demektir.
Bu yüzden, bencilliğin en samimi halidir vicdan.
Senin yaşadıklarını değiştirme gücü yoktur. Ama susup
biriyle baş başa bırakırsan onu, en güzel yemekleri bile zehir edebilir. Senin
yapacağın ya da söyleyeceğin hiçbir şey onunkinden üstün olamaz. Çünkü o, her
şeye tek şahittir. “Tabii vicdanı varsa” diyorsun değil mi? En kötü insan bile,
yaptığı her şeye kendince de olsa bir bahane bulma sığıntısı içindeyse, cevabı
zaten sen biliyorsun.
Bir de, niye bilmiyorum ama, kimse buna küfür etmez.
Aslında, bacak aralarından türetilen tüm o sözler vicdan kelimesiyle kullanılsa
bayağı sağlam küfür olurdu. Yapılmamış işte… Bir düşünmek lazım, namusun
yanında neden bu kadar değersiz kaldı diye.
Yorum Gönder